26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 TartışmaEditöre Mektup CBT 1496 /20 Kasım 2015 Kalkınma politikalarına elveda: Kalkınma ajansları Bayram Ali Eşiyok K üreselleşme ve yeni bölgecilik bağlamında gündeme gelen kalkınma ajansları, AB tarafından Türkiye’ye telkin edilerek hayata geçirildi. Kalkınma ajanslarının dayandığı 2002 tarihli İstatistiki Bölge Birimi Sınıflandırması (İİBS), Avrupa’da 1988 yılından itibaren kullanılan NUTS (Nomenclature of Territorial Unitsfor Statistics) sisteminin Türkçe karşılığıdır. NUTS projesi çerçevesinde Türkiye 2002 yılının Eylül ayında 26 bölgeye bölündü ve 2009 yılının Temmuz ayında bölgelerin her biri için –kalkınma ajansıkurmayı hedefleyen kararnameler tamamlanarak “bölgeselleşme reformu” adı altında bölge kalkınma ajanslarının kuruluşu tamamlandı. lecek olan sonsuz ve değişmez unsurları tanımlamaya çaba gösterir. Post modernizm sanki dünyada başka bir şey yokmuşçasına, değişimin parçalanmış ve kaotik akıntıları içinde yüzer, hayır, daha da ötede, çamur içinde debelenir...” Küreselleşme1 retorik olarak her ne kadar kapsayıcı, ulusüstü ölçek olarak tanımlansa da, uygulamada altölçekler temelinde bir dinamiğe sahip. Mikro milliyetçiliğin beslenmesi ve bunun sonucunda ulus devletlerin parçalanması, altkimliklere dayalı siyaset stratejileri, çoğulculuk ve özgürlük bağlamında ele alınan “serbest piyasa”nın giderek tek tip tüketim ve yaşam tarzına (piyasa despotizmi) neden olması küreselleşmenin politik ve kültürel ögelerini oluşturdu. Çevre ekonomilerde alt sözleşmelere ve altölçeklere ayrılmış bölgeler ve KOBİ’ler temelinde uluslararası sermayeye eklemlenme stratejisi ise neoliberal küreselleşmenin temel iktisadi yönelimi olarak uygulandı. Başka bir ifadeyle, çevre ekonomilerdeki sanayinin giderek küresel şirketlerin sözleşmeli üreticisi olması amaçlandı ve bu konuda önemli gelişmeler sağlandı. Küreselleşme ile postmodernizm arasında bir ilişkiden de söz etmek mümkün. Modernist düşünce çok genel anlamda bütünsel bir gerçekliğin ifadesi olarak tanımlanabilir. Modernizm, esas olarak aydınlanmayı ve onun ideallerini esas alır ve bu çerçevede “büyük anlatıların” mümkün olacağını iddia eder. Modernist düşüncede kalkınmanın ölçeği ulusaldır. Bölgesel kalkınma ise ulusal kalkınmanın bir alt bileşeni olarak değerlendirilir. Postmodern düşünce akımı ise büyük anlatıların mümkün olamayacağını, modernizmin kaynağı olarak aydınlanma ideallerinin ve projelerinin başarısızlıkla sonuçlandığını ileri sürer. Makro ölçekte bir kalkınma stratejisi yerine, parçalara ayrılmış, bölgesel birimler esas alınır. Modern düşüncedeki bireyin özne olma hali, post modern düşüncede silikleşmiştir. Harvey’e2 göre post modernizm; “...Baudelaire’nin modernist anlayışının yarısını oluşturan gelip geçicilik, parçalanma, süreksizliği bütünüyle benimser… Ne onu aşmaya, ne ona karsı durmaya, hatta ne de içinde bulunabi KÜRESELLEŞME ve KALKINMA AJANSLARI Kalkınma ajanslarına dayalı bir yaklaşım, ulusal kalkınma perspektifinden bağımsız olarak, her bir bölgenin ulusal ve küresel ölçekte diğer bölgelerle rekabet içinde kalkınmasını hedeflemekte, bu politikaların bölgesel ve ülkesel eşitsizlik sorununu çözeceği varsayılmaktadır. Yeni bölgeciliğin temel argümanları ve oluşum sürecinin tarihsel koşulları göz önüne alındığında, kalkınmanın ölçeğinin değişmiş olması iddia edildiği gibi teknik bir gereklilik değil, mekânın sermaye birikiminin ihtiyaçları doğrultusunda daha elverişli koşullarda yeniden üretilme kaygısından kaynaklanmıştır. Eşit olmayan bölgeler ve ülkeler arasındaki kalkınma olgusuna “rekabet” gibi yıkıcı ögeler taşıyan bir kavramla yaklaşılması, kapitalizme içkin eşitsiz gelişme yasasının olumsuz sonuçlarını aşındırmak bir yana, kalkınma ajanslarına dayalı bir yaklaşımın bizatihi ülkeler ve bölgeler arasındaki eşitsizliklerin ana kaynağını oluşturabilecek özellikler taşıdığını belirtmek gerekir. Kalkınma ajansları tarafından her bir alt bölge için hazırlanan bölge planları, ilgili bölgedeki potansiyelleri tanımlamakta ve her bir bölgenin kalkınma sürecini özel kesimin insiyatifine bırakmaktadır. Ekonomik KALKINMA AJANSLARI: ELVEDA KALKINMA kalkınma sürecini girişimcilerin bireysel yatırım tercihleri çerçevesinde ele alan kalkınma ajansları yaklaşımı, ancak sektörel girdiçıktı ilişkilerinin ortaya konması halinde ve ülke ölçeğinde bütüncül bir perspektifte ele alınması durumunda rasyonel kararlar alınabilecek bir kalkınma perspektifine sahip olmadığı için başarı şansı bulunmuyor. Bu bağlamda bölgesel planları ulusal plan ile ilişkilendiren, ulusal nitelikli bölge planlamanın gerekliliği ortaya çıkıyor. Oysa kalkınma ajansları yaklaşımına dayalı bir kalkınma yaklaşımı alt ölçek ile ulusal ölçek arasındaki bağıntıyı değil, alt ölçeğin küresel ölçek çerçevesinde yeniden yapılanmasını amaçlıyor. Başka bir ifadeyle, alt bölgelerin uluslararası ağlara eklemleme kapasitesini (rekabet gücünü) bir gelişme stratejisi olarak ortaya koyan yaklaşımın ülke ölçeğinde kalkınma sorunlarını çözeceğini beklemek gerçekçi değildir. Sonuç olarak, kalkınma ajanslarına dayalı bir yaklaşım ile Türkiye gibi yarısanayileşmiş, çevre bir ekonominin devasa boyutlara varan kalkınma sorunlarını çözmek fanteziden ibarettir. Kalkınma ajanslarının dayandığı temel strateji; kendi içinde bütünleşik, sektörel bağıntıları ülke ölçeğinde tanımlanmış bir sanayileşme modeli değil, düşük teknolojiler ve ucuz işgücü temelinde, fason ilişkilere dayalı, küresel sermayenin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş, iç ekonomik bütünlüğü bozulmuş bir sanayisizleştirme stratejisinde ibarettir. Kalkınma ajans ÇÖZÜM: YENİ BİR KALKINMA STRATEJİSİNDE... larına dayalı bir yaklaşım her bir mekânın (altbölgenin) küresel üretim ağlarına eklemlenmek için birbirleriyle rekabetine dayanmakta, bu gelişme üretimde enformelleşme, fasonlaşma, düşük ücret ve esnek işgücü piyasası ile sonuçlanmaktadır. Tarihsel perspektifte ülkelerin kalkınma deneyimleri incelendiğinde, salt mikro birimlere (altölçeklere) ve piyasa kaynak tahsisine dayalı bir yaklaşım ile kalkınmada önemli gelişme göstermiş tek bir ülke deneyimi yoktur. Bu çerçevede Türkiye gibi sanayileşmeye geç katılan bir ülkenin kalkınmasınını temel olarak KOBİ’ler ekseninde, tekil olarak birbirinden bağımsız kalkınma ajanslarına dayalı mikro bir yaklaşımla gerçekleştirmek imkânı bulunmuyor. Türkiye’nin gelişmiş ülkeleri yakalamasını, kalkınma ajanslarında değil, tüm sektörlerin ve bölgelerin bütünleşik olarak ele alındığı makro ölçekli, kaynak tahsisinde piyasa ve planlamanın birlikte işlediği bir modelde ve yeni bir sanayileşme stratejisinde aramak gerekiyor. Bu bağlamda önerdiğimiz ulusal ölçekte kalkınma planlarına dayalı bir yaklaşım, kalkınma ajanslarının stratejik planlama yaklaşımından köklü bir kopuşu ifade ediyor. Kaynakça Ulus devlet, ulusalcılık ve küreselleşme olgularını etraflıca çözümleyen, referans bir çalışma için bkz. Bursalı, Orhan (2012), Ulus Yıkıcılığı Zamanları, 2.Baskı, İstanbul: Cumhuriyet Kitapları. 2 Harvey, David (1997), Post Modernliğin Durumu, Kültürel Değişimin Kökenleri, Çeviren: Sungur Savran, İstanbul: Metis yayınları. 1 Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) ürküten öngörü WHO dünya tarihinde ilk kez bir sonraki kuşağın ömrünün önceki kuşaktan daha kısa olacağı öngörüsünde bulundu. Dünyada 382 milyon diyabetli var ve 20 yıl sonra bu sayı yüzde 55 artarak yaklaşık 600 milyona ulaşacak. Çünkü yeni kuşak hareketsiz bir yaşam sürüyor ve kötü besleniyor. Bu nedenle dünyada diyabet, obezite ve bununla doğru orantılı olarak kalp damar hastalıkları ve kronik hastalıklarda büyük bir artış söz konusu. Bu riski gören Birleşmiş Milletler tarihinde dördüncü kez bir hastalıkla mücadele için toplandı. Bunlardan ilki sıtma, ikincisi tüberküloz, üçüncüsü AIDS içindi. Birleşmiş Milletlerin dördüncü toplantısının diyabet için düzenlenmesi artış hızının ne kadar ürkütücü bir boyuta geldiğini ortaya koyuyor. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeni ile Türkiye Diyabet Vakfı adına açıklama yapan Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, doğru tedavi ile diyabetin yaşam süresini ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemeyeceğini, ancak iyi tedavi edilmeyen diyabet hastalarında aşağıda belirtildiği gibi ciddi riskler ortaya çıkabileceğine dikkat çekti: • Her iki diyabet hastasından biri kardiyovasküler hastalık sebebiyle hayatını kaybediyor. • Her iki diyabet hastasından birinde nöropati yani sinir sistemlerinde hasar görülüyor. • Diyabet hastalarında normal hastalara göre 15 kat daha fazla ampütasyon yani uzuv kaybı yaşanıyor. • Ciddi diyabetik retinopati gelişen hastaların yüzde 50’si tanıyı takip eden 5 yıl içinde kör olabiliyor. • Depresyon, diyabet hastalarında diyabet hastası olmayanlara göre 2 kat daha fazla görülüyor. • Tip 2 diyabet demans riskini 3 kat artırıyor. Kadir Has Üniversitesi’nde Türkiye’nin ilk ‘akıllı TV laboratuvarı’ açıldı Kadir Has Üniversitesi, Philips TV ile bir araya gelerek üniversitesanayi işbirliğine önemli bir adım attı. Kadir Has Üniversitesi’nde Philips TV işbirliğiyle “Türkiye’nin ilk Akıllı TV Laboratuvarı” açıldı. Laboratuvarın resmi açılışı rektör Prof. Dr. Mustafa Aydın ve Philips TV Türkiye Genel Müdürü Faruk Kocabaş‘ın katılımıyla gerçekleşti. Kadir Has Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi bünyesinde kurulan laboratuvarın amacı, Smart TV uygulamaları geliştirmek isteyen gençleri eğitmek olacak. Laboratuvarda geliştirilen uygulamalar  Philips  Android televizyonlarda yer alma şansı yakalayacak. Faruk Kocabaş, bu laboratuvarın yurtdışına açılmak isteyen yazılımcılar için önemli bir fırsat olabileceğini de dile getirdi. Kocabaş “ Türkiye’den çıkacak bir uygulama küresel bir kullanım ve etki alanı bulabilir.” dedi. Laboratuvarda Kadir Has Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim görevlileri ve teknoloji sektöründen uzmanlar ders verecek. Öğrenciler eğitimleri esnasında sektöre yönelik proje geliştirecek. Patent almak gerektiğinde Kadir Has Üniversitesi yardımcı olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle