24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim ve Düşünce Tarihi CBT 1496 20 Kasım 2015 14 OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu tanolturkoglu@gmail.com Sosyal darvinizmin sonu Biyolojik teoriler genellikle bazı sosyal politikaları haklı çıkartmakta kullanılmaktadır. Oysa gerçekte bilimsel teoriler ile sosyal politikalar arasındaki ilişkiler son derecede karmaşıktır. Sonlu Olmak ve Mülkiyet Hayatta kalmak için mücadele etme gereği duymayacak düzeyde bir sosyoekonomik mirasa sahip kuşaklar, arzın sonsuz olduğu bir ortamda mülkiyet olgusunu ortadan kaldırabilir. Dünyanın en zengin insanı Bill Gates kapitalizmden müzdarip. Tek kurtuluş sosyalizmdir diyor. Geçtiğimiz günlerde Antalya’da toplanan G20 zirvesi kapsamındaki bir toplantıda benzer bir yorumu Ali Koç da yaptı: “Kapitalizmin ortadan kalkması gerek”. Bunlar ilk bakışta oksimoron gibi gelebilir. Yani nasıl olur da kapitalist model sayesinde büyük bir servete sahip bir kişi kapitalizmin tersini savunabilir? Unutmamak gerekir ki kapitalizm bir araçtır. Eğer araç tehdit edici bir unsur haline geliyorsa aracı değiştirmek gerekir. Bu amacın da değiştirileceği anlamına gelmek zorunda değil. Y Kuşağı ile başlayan dijital yerli kuşaklar konuya bambaşka bir açıdan yaklaşmakta ancak benzer bir sonuca doğru ilerlemekte. Soru şudur: Neden mülkiyet? Bir insan bu yaşamda neden bir nesneye sahip olmak ister? Soru ilk bakışta anlamsız gelebilir. Çünkü bir nesne ya da metaya sahip olmanın pek çok nedeni olabilir; hedefe ulaşmada bir araç olması için, kişinin kendini iyi hissetmesi için, her ihtimale karşı elinin altında bulunması için vb. Biraz irdelenirse belki tüm bu olası sebeplerin altından “sonlu olma gerçeği” çıkabilir. O kaynak, nesne ya da meta bugün var olabilir ama yarın aynı miktarda bulunmayabilir. Ya da onu isteyen kişi bugün yaşıyor olabilir ama yarın ölecektir vb. Kapitalizmin bu denli başarılı ya da içgüdüsel olarak iliklere işlenmiş olmasının gerisinde yatan temel olgu belki de bu “bir gün bitebilir(iz)” gerçeğidir. Madem bir gün bitecek, bari boğulana kadar zenginliğe gömülelim. Belki ölümsüzlüğü bulmada (satın almada) bize (ya da ardımızda bıraktığımız kuşağa) yardımcı olur. Peki dijital kuşaklar bu konuda ne düşünüyor? Dijital kültürün son on yılına baktığımızda yetişmekte olan dijital kuşakların (şimdilik adları Y ve Z kuşakları) tabloya bakışı farklı. Onların elinde yukarıdaki mentalitede yaşamakta olan ebeveynlerinin verdiği bir miras var. Yani devraldıkları miras güvenlik kaygısı duymalarını gereksiz kılıyor. Bu sebeple gündelik yaşamlarında “kendini gerçekleştirecek” süreçlere daha çok zaman ayırıyorlar. Bunun para, kariyer, zenginlik vb. getirilerini dikkate almıyorlar. Çünkü hiç para kazanamasalar bile ebeveynlerinin birikimleri onların yaşamlarını sürdürmesi için yeter (yetmezse de bu yetmeyeceği o anın problemi, şimdiki zamanın değil carpe diem). Bu yaklaşım modeli sadece gündelik yaşamlarında değil, kendini gerçekleştirmek için el attıkları yeni dijital ekonomik icatlarda da başrol oynamakta: Bir amaca hizmet etmek için geresinim duyulacak nesne ya da metalara sahip olunması gerekmez; ihtiyaç duyduğun süre için kirala sonra bırak. Bu model ekonomiyi öldürmez ama mülkiyet olgusunu öldürür. Mülkiyetin gereksiz hale gelmesi için onun sınırsız miktarda arz edildiğinden emin olmamız gerekir. Dijital ürünler bunu yapıyor. Artık Spotify gibi sabit ücret ile sınırsız adette müzik parçasına erişme modeli müzik parçalarına sahip olmayı anlamsızlaştırıyor. Çünkü Internet 24 saat açık. Dijital ürünlerde başlayan bu devrim fiziksel ürünlere de sıçradı. Araba satın almak ya da uzun süreli kiralama yapmak yerine bir kaç saatliğine kiralayıp, iş bitince iade etmek Türkiye’de de hizmete girdi. Benzer uygulamaları giderek pek çok alanda göreceğiz. Osman Bahadır C bahadirosman@hotmail.com harles Darwin’in (18091882) “ortama en uygun olanın hayatta kalması” sözeriyle tanımlanan doğal seçilim teorisi, insan ırkının “uygun olmayan” üyelerinin elenmesini öngören politikalarını haklı çıkartma peşinde koşan bazı yazarlar tarafından kötüye kullanılmıştır. Sosyal darvinizm sözcüğü, 20. yüzyılın başlarında herhangi bir mücadeleyi veya rekabeti haklı gösterme politikasını doğrulamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştı. Aynı dönemde ırkçılar da insan ırkının kontrol edilmesi gerektiğini savunmaya başlamışlardı. Irkçı yazarlara göre eğer “uygunsuz” olanlar artık doğal seçilim tarafından yok edilmiyorsa, o zaman zekâları düşük derecede olanları belki kısırlaştırarak çoğalmalarını engellemek gerekecekti. Sosyal darvinizm ve ırkçılık doruk noktasına Nazi Almanya’sında ulaştı. Bilim ideolojik olarak nötrdür ve doğanın nes Herbert Spencer nel bilgisini sağlamaya çalışır. Bununla birlikte bazı yazarlar bilimsel teorilerin, doğanın tanımlanmasında kullanılan modelleri ve analojileri yaratan sosyal değerleri yansıttığını ileri sürmektedir. Marx ve Engels de Darwin’in teorisi ile İngiltere’de Victoria döneminin rekabetçi yapısı arasında bir paralellik görmüşlerdi. Daha sonraki bazı yazarlar da darvinizmin evrimin nesnel bir açıklamasını vermediğini, fakat serbest girişimci bireycilik değerlerini yansıttığını söylemişlerdi. Sosyal darvinizm teorisinin kurucularından Herbert Spencer (18201903) de “en uygunun hayatta kalması” terimini Darwin’in doğal seçilim teorisinden ödünç almıştı. Spencer’a göre toplumun “uygun olmayan” üyeleri aç kalarak elenecek, böylece bir bütün olarak insan ırkı ilerleyecekti. 19. yüzyılın sonlarında egemen devletler, ulusal ya da etnik rekabetlerden, “uygun olmayan” sosyal toplulukların “elenmesinin” bir aracı olarak yararlanmaya çalıştılar. Sosyal darvinizm tartışmaların merkezinde elbette Darwin ile Spencer’ın görüşleri arasındaki ilişki vardı. Birçok tarihçi Spencer’ın sosyal rekabet felsefesi ile Darwin’in büyük bir çaba ve özenle oluşturduğu biyolojik evrim teorisi arasında çok önemli kavramsal farklılıklar olduğunu ileri sürüyordu. Ancak Darwin’in düşüncesinin biçimlenmesinde sosyal değerlerin de bir rolü olduğu düşüncesinin de çok sayıda taraftarı vardı. Bunlara göre Darwin’in teorisi, 19. yüzyıl ilerlemeci düşüncesinin incelikli bir versiyonuydu. Fakat bütün bu tartışmalar, modern biyologların Darwin’in yazılarından çok farklı sonuçlar çıkartmasıyla farklı bir yöne kaydı. Çünkü bu teorinin özü, ilerleme fikrine değil fakat adaptasyon fikrine odaklanmış bir (türlerin) değişim mekanizmasını ortaya koymakla ilgiliydi. Üstelik herhangi bir organizmanın karakterinin kalıtım yoluyla belirlendiğini ileri süren modern görüşün de öncülüğünü yapıyordu. Öte yandan 19. yüzyılın sonlarında birçok evrimci, doğal seçilim teorisini kabul etmek yerine Lamarck’ın biyolojik evrimin sonradan edinilmiş özelliklerle çalıştığını öne süren görüşlerini tercih ediyordu (1900 yılında genetik yasalarının Hugo de Vries (18481935) tarafından yeniden keşfinden sonra yeni genetik biliminin doğuşuyla sadece yeni yasalar keşfedilmiş olmadı, fakat aynı zamanda büyük bir entelektüel devrim de oldu. Bu keşif Lamarkçı düşüncenin üzerine inşa edildiği kavramsal temelleri yıkarak kalıtım ve gelişimle ilgili yaklaşımlarda devrime yol açtı). Herbert Spencer’in kendisi de doğal seçilim yerine lamarkizmi tercih ettiği için, ilginç bir şekilde sosyal darvinizm terimi de kendisine yüklenmiş olan anlamı yitiriyordu. Bu durum karşısında Charles Darwin bazıları sosyal darvinizm kavramının doğal seçilim yerine Spencer’ın kendine yardım felsefesi üzerine oturtulması gerektiğini ileri sürdüler. Ancak Darwin’in teorisinde Spencer’ınkinde olmayan bir şey vardı, onun teorisi bireysel gelişme ile kalıtım arasındaki ilişkiyi aydınlatan modern genetiğe ışık tutacak bir mekanizma içeriyordu. Bu nedenle Spencer’ın sosyal darvinizm kavramının 19. yüzyıl bilim ve düşünce standartlarına göre geçerli sayılabileceği kabul edilse bile, genetik devriminden sonra artık geçerliliği kalmamıştır. Bu yüzden sosyal darvinizm kavramı günümüzde artık anlamını yitirmiş durumdadır. Ancak bu konudaki tartışmalar günümüzde yine de sürmektedir. Birçok yazar ve politikacı hâlâ Spencer’ın serbest girişimin sosyal evrimin gelişmesinin en iyi aracı olduğu düşüncesini savunabiliyor. Öte yandan ırkçılık hem darvinciler hem de karşıtları tarafından desteklendi. Bazı ırkçılar darvinciydi ama bazı erken dönem genetikçileri de darvinizm karşıtıydı. Modern bilim tarihi, bazı teorilerin belirli bir sosyal felsefeyle bir tutulması yaklaşımlarının yanlışlığını ortaya koymuştur. Teoriler çok farklı ideolojik uygulama imkanları bulabilir ve bazı düşünürler aynı politikayı haklı çıkartmak için farklı teorilere başvurabilirler. Bilimsel teorilerin hem bilimin hem de politik düşüncenin gelişiminin biçimlenmesinde elbette önemli bir rolü vardır. Fakat bu rolün ayrıntıları ve etki düzeyi, sözkonusu sosyal çevrenin özel koşullarına da bağlıdır. Bilimin farklı ülkelerde genellikle farklı yönlerde gelişmesinin nedenlerinden biri de budur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle