25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık CBT 1492/23 Ekim 2015 17 Çalışan Kalpte Koroner Arter Bypass Cerrahisi Doktorunuz size koroner arter hastalığınız olduğunu belirtmiş ise, kalbinizdeki bir ve/veya birden fazla anadamarınız tıkalı olabilir ve koroner arter bypass ameliyatı olmanız gündeme gelebilir. Dr. Zümrüt Tuba Demirözü Koç Üniversitesi Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü K alpteki damarlara koroner damar denir. Kalbin yakıtı kandır. Bir motor normal benzinle çalışırsa, kalp de kan ile çalışır. Motora gelen benzin azaldığında motor normal çalışamaz, zorlanır aynı şekilde kalbe gelen kan miktarı azaldığında kalbin kanı vücuda pompalamasında sorun olur ve kalp durabilir. Koroner arterlerinizdeki tıkanıklığın kalıcı olarak çözümü bypas ameliyatıdır. Göğüs kafesinizdeki atardamarın tıkalı damara takılması hayatınızı uzatır. eden farklı organlara ait yetmezlik gelişmiş ise, kalpakciğer makinesinin zararlarından hastayı korumuş oluyoruz. Kalpten çıkan ana damarda (aort), kalsifikasyon, kireçlenme, kalpten çıkan ve beyni besleyen diğer damarlarda darlık, daha önce felç ve inme geçirmiş olması, böbrek ve akciğer fonksiyonlarının yetersiz olması durumunda hastanın kalpakciğer makinesi kullanılmadan ameliyatının yapılabilmesi ameliyat sonrası yaşam kalitesi ve sağkalım açısından çok önemlidir. Çalışan kalpte (Beating Heart) aortaya dokunmadan, atardamar kullanılarak yapılan ameliyat nedir? Çalışan kalpte, kalpakciğer makinesi kullanılmadan yapılan koroner bypas ameliyatında, kalpten çıkan ve tüm vücudu besleyen ana atardamar (aorta) kireçli ve damarın içinde kalsifikasyon bölgeleri mevcut ise, bu damara hiç dokunmadan kalp ameliyatını gerçekleştirebiliyoruz. Sadece atardamar kullanılarak yapılan ameliyatlarda, kalbin üzerindeki tıkalı olan atardamarı, vücudun başka bir yerinden çıkarılmış başka bir atardamarı kullanarak, tıkalı bölgenin tekrar oksijenden zengin kanla beslenmesini sağlamak esastır. Çalışan kalpte koroner bypas cerrahisinin, geleneksel bypas göre avantajları nedir? Çalışan kalpte yapılan koroner bypas ameliyatının en büyük avantajı, kalpakciğer makinesine bağlı gelişebilecek herhangi bir komplikasyondan hastayı korumak ve kalp ameliyatına bağlı oluşabilecek Son yıllarda teknolojinin ilerlemesi ile birlikte koroner arter bypass cerrahinde yeni teknikler geliştirildi. Kalp akciğer makinesi kullanılmadan güvenli ameliyatlar yapılıyor. Geleneksel yöntemlerden farklı olarak, çalışan kalpte (beating heart), kalp durdurulmadan, sadece ameliyat edilecek atardamar özel tekniklerle kontrol altına alınarak bypas ameliyatı yapılır; kalp bu sırada çalışır; vücudun ihtiyacı olan kanı diğer organlara pompalamaya devam eder. Bu özel teknik ile kalbin üzerindeki tıkalı tüm atardamarlara kalbi durdurmadan koroner arter bypas ameliyatını uygulayabiliyoruz. Anestezi alması riskli olan hasta grubunda bu ameliyatı uyanık, bilinci açık, hastayı solunum makinesine bağlamadan yapabiliyoruz. Özellikle yüksek riskli hastalarda, eşlik YENİ TEKNİKLER riskleri en aza indirmektir. Ameliyat sırasında kalp durdurulmadığı için, ameliyat sonrasında ritim bozuklukları, kan ve kan ürünü kullanımının en aza indirilmesi sağlanmıştır. Böbrek, akciğer yetmezliği olan hastalarda kalpakciğer makinesine bağlanmanın yan etkileri olarak uzun dönem yoğun bakım kalış süreleri gözlenmektedir. Ayrıca daha önce felç geçirmiş olan hastalar ve beyni besleyen damarlarda darlık bulunan hastalar için deneyimli ve tecrübeli cerrahlar tarafından uygulanan, çalışan kalpte koroner arter bypas cerrahisi hastanın sağkalımı açısından büyük bir avantajdır. Yetmiş yaş ve üstü hasta grubunda bu teknik güvenli olarak uygulanabilir mi? Ekibimizin, 70 yaş ve üstü hasta grubunda dünyada saygın kalp cerrahisi ce miyetlerinde kabul görmüş vaka serilerimiz bulunmaktadır. Sayın Hocamız Dr. Haldun Karagöz’ün kendi geliştirdiği teknikler bulunmaktadır. Bu, Karagöz tekniği olarak da yurtdışındaki hasta yoğunluğu çok olan önemli merkezlerde bilinmektedir ve uygulanmaktadır. Bu hasta grubunda eşlik eden diğer organlara ait yetmezlikler bulunabilir. Kontrol edilemeyen Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı), bacaklarındaki atar ve toplardamarlarında dolaşım bozukluğu, akciğer ve böbreklerde yetmezlik olabilir. Kalpten çıkan ana damar (aorta), kireçlenme olabilir. Bu hasta grubu aortaya dokunmadan yapılan bypas’tan fayda görürler. Ana damardan ameliyat sırasında emboli (pıhtı) atma riski en aza indirilerek ve ameliyat sonrası sağkalım ve iyi yaşam kalitesine kavuşmaları sağlanır. Çalışan kalpte, aortaya dokunmadan, atardamar kullanılarak yapılan bypas daha küçük kesilerden yapılabilir mi? Cerrahi ekibin, minimal yaklaşım tekniğine olan ilgi ve deneyimine bağlıdır. Hastanın kozmetik ve görsel açıdan vücudunda daha az iz, yara ve kesi görmek istemesi, bu ameliyata uygun olmasının indikasyonu değildir. Cerrahın, hastayı fizik muayenesi yaptığında, göğüs kafesinin anatomik olarak yapısı, kalbinin üzerindeki tıkalı damarların sayısı ve anatomik lokasyonu, kalp kapaklarında ya da çıkan damarlarına aynı ameliyat sırasında müdahale edilip edilmeyeceği sonucunda vereceği teknik bir karardır. Hastayla avantajları ve dezavantajları konuşulduktan sonra hasta için en güvenli yaklaşım tercih edilir. Anahtar deliği (Keyhole) veya robot destekli cerrahi yaklaşımlarda, hastanın hastanede kalış süresi, postop operatif dönemde ağrı ve hareket kısıtlığı daha azdır. En sağlıklı güneşlenme zamanı Baştarafı 9. sayfadan devam olarak kemoterapi ilaçları verildiğinde 5 yıllık hayatta kalma şanslarının %11’den %44’e yükseldiğini gözlemledi. Hrushesky’den sonraki araştırmacılar da benzer klinik çalışmalardan benzer sonuçlar elde ettiler. Yine de kronoterapi adı verilen bu uygulama, bazı merkezlerde tek tük uygulandı ve yaygınlık kazanamadı, çünkü bu uygulamaların kanser tedavisini hangi mekanizma ile etkilediği bilinmiyordu. Aziz Sancar’ın yeni çalışmaları bu mekanizmanın anlaşılması yönünde önemli bir adım teşkil etmektedir ve bu uygulamaların yakında yaygınlık kazanması için deneysel bir zemin hazırlamıştır. Bu gelişmelere rağmen görüşleri sorulduğunda, New York Eyaletindeki Roswell Park Kanser Enstitüsü’nden moleküler biyolog Marina Antoch, sirkadiyen saatinin bireye özgü bir özellik olduğunu düşünüyor: “ Biliyoruz ki bazı insanlar tarlakuşu, bazıları da baykuş gibidir. Bu da biyolojik saatlerinin farklı bir sistemde çalıştığı anlamına gelir. Bence kronoterapi kavramı kişiye özel olarak uygulandığı zaman yarar sağlar.” “Journal of Clinical Oncology” isimli dergide 2006‘da yayımlanan bir çalışmaya atıf yaparak, kronoterapinin bir vakada erkek hastalara yarar sağladığına, ancak kadınlarda fark yaratmadığına dikkat çeken Antoch, “Bu da kronoterapi mekanizmasını daha tam olarak anlaşılmadığını ve bu konuda tam bir görüş birliğinin sağlanamadığını gösteriyor” diyor. Ancak kronoterapi konusunda Sancar iyimser: “1998 yılına dek sirkadiyen saati konusunda tam bir bilinmezlik hâkimdi. Bu tarihten sonra bu konuda bir patlama yaşandı. Bugün bu saati ayarlayıp, öngörülebilir sonuçlar elde edebiliyorsunuz.” Sancar, Proceedings of the National Academy of Sciences’da yayınlanan ikinci makalesinde sirkadiyen saat ve kemoterapi ilişkisi üzerine ilk defa doğrudan moleküler kanıtları sunmayı başardı. Sık kullanılan kemoterapi ilaçlarının etkilerini azaltan bir DNA onarım enzimin sirkadiyen ritim tarafından kontrol edildiğini ortaya çıkartan Sancar ve ekibi, kemoterapi uygulanmasında bu enzimlerin vücutta en düşük düzeyde olduğu dönemlerde verilmesinin doğru olacağını ileri sürüyor. Sancar bu bulguların ayrıca kanserin önlenmesinde de Kaynak: www.nih.gov/news/researchmatters/january2009/01 262009chemotherapy.htm www.medicalnewstoday.com News/JNCI, Vol.101, issue8/April 15, 2009 (Journal of National Cancer Institute) etkin bir rol oynayacağına inanıyor. Bu çalışmada keşfedilen onarım proteinleri, ayrıca morötesi ışınların neden olduğu hasarları da gideriyor. Bu bağlamda Sancar şimdi insan cildinin onarım yeteneğinin de dalgalanma gösterip göstermediğini inceliyor. Eğer hayvanlarda gözlemlenen bulguların insanlarda da geçerli olduğu kanıtlanırsa, güneşlenme zamanının en uygun olduğu saatlerin geç öğleden sonrası olduğu (14.00 ile 18.00 arası) sonucu çıkıyor. Benzer şekilde güneş ışınlarından uzak durulması gereken saatlerin güneş ışınlarının en dik olduğu gün ortası değil, onarım yeteneğinin en düşük olduğu sabah saatleri (6.0010.00) olduğu anlaşılıyor. Philadelphia’daki Pennsylvania Üniversitesi’nden farmakoloji profesörü John Hogenesch, bu konuda şöyle konuşuyor: “Bu yeni gelişmeler sayesinde artık sirkadiyen saatle ilgili daha net bilgilere sahibiz. Daha önce bu konuda bakar kör gibiydik. Bundan böyle kanser kemoterapisinde hangi işlemleri ne zaman yapacağımızı daha iyi biliyoruz.” Derleyen: Reyhan Oksay
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle