Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim ve Düşünce Tarihi CBT 1492/23 Ekim 2015 14 OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu tanolturkoglu@gmail.com S kudreti, kendi kuvvetiyle kurtulabilmiştir.” “...Hayat nedir? Bu soruya etrafıyla malumat verecek yalnız bir bilim vardır. Bunun ismine biyoloji derler.” “...Ruha inanmanın fikirlerdeki kökeni ise ölümün ve rüyanın insanın vehim gücünde doğurduğu duygular, tasavvurlardır. Romalılar Jüpiter’i tanıOsman Bahadır madan önce ölülere taparlardı. Tabiatın üzerindebahadirosman@hotmail.com ki düşünceleri ilk insanlara bahşeden ölümdür.” Her canlı varlığın hücrelerden oluştuğunu söyon dönem Osmanlı düşünürlerinden Subhi Edhem 1913 yılında yayımlanan Hayat ve Mevt leyen Subhi Edhem, organik varlıkların ortak özel(Yaşam ve ölüm) adlı kitabında, dönemindeki liklerini de şöyle özetlemektedir: “Organik varlıklardaki ortak hadiseler, anaen yeni bilgilere dayanarak yaşam ve ölüm olgulatomik yapıda birlik; canlı maddenin rını açıklamaya çalışmıştır. kimyasal bileşiminde benzerlik; ha1880’de Manastır’da doğduğu yati çevre ile hayati unsurlar arasınve 1922’de öldüğü tahmin edilen da ortaya çıkan özdeşlik; hayatın Subhi Edhem 1908’de Askeri Baydevamını ve tespitini sağlamak için tar Mektebi’nden mezun olmuş ve gerçekleşen üremedeki farksızlık.” askeri görevlerinin yanı sıra çeşitli “...Tabiatta bugün maddi ve oreğitim kurumlarında dersler verganik şeyler her an değişmektedirler. miştir. Hüsn ve Şiir, Tabiat, Beşer Hadiseler bu değişimlerin sonucu, ve Tabiat dergilerini çıkaran Subhi açılımıdırlar. Bununla beraber her Edhem ayrıca birçok dergide de hadise son bir kanuna bağlıdır ki, bu yazılar yazmıştır. Yayınlanmış olan da maddede nihayet bulur. Hayat, başlıca kitapları, Darvinizm (1911) maddenin özel tarzda bir oluşumuSosyoloji (1911), Ulumi Tabiyye Lügatı (1911), Tarih ve Müverrih Hayat ve Mevt kitabının dur.” “...Bilimin bakış açısından ölüm ler (1912), Hayat ve Mevt (1913), kapağı bir şekil değişiminden başka bir şey Lamarkizm (1914), Tıbbi ve Zırai olamaz. Şahsın ölümsüz olmasına imİlmi Nebatat Dersleri (1917), İlmi Nebatat Tarihi (1917), Fen Adamları (1917), Mu kan tasavvur edilemez. Lakin kuvvet ve maddenin sahabelerim (1917), İlmi Hayvanatı Umumiyeye miktarında bir korunumun varlığı kesinlik kazanMedhal (1917), Bergson ve Felsefesi (1919)’dir. mış hususlardandır.” (Osmanlı dünyasında enerji kavramı yerine genellikle kuvvet kavramı kullanılıAyrıca basılmamış birçok eseri bulunmaktadır. Basılmış eserlerinin isimlerinden de görüleceği yordu. Bu nedenle Subhi Edhem burada enerjinin gibi, Subhi Edhem son dönem Osmanlı dünyasın korunumu kanunundan söz etmektedir. O.B.) “...Hücrelerden birinin ölümü ‘unsur ölümü’, da en çok bilimsel yayın yapan yazarlardan biridir. Üstelik evrim teorisini tanıtmaya yönelik ya hücrenin varlığa getirdiği toplumun ölümü de ‘oryınlarıyla da öncü yazarlardan biri durumundadır. tak ölüm’ isimlerini alırlar. Bu şartlar altında ölüm Subhi Edhem’in 1913’te yayımlanan Hayat ve ardışık bir silsiledir.” Subhi Edhem kitabını bitirirken ölümle ilgili olaMevt adlı, orijinal baskısı 48 sayfa olan kitabının en önemli iki özelliği, yaşam ve ölüm gibi üzerin rak şunları da söylüyor: “Ölüm korkusu, yaşamak ümidi kaybolduğunde konuşulması zor konularda açıklamalarını maddi gerçekliklerden hiç uzaklaşmadan ve en son da sona erer. Korku, ölümden kaçınma imkânı, bilimsel bilgilere dayanarak yapmasıdır. (Yazar yaşamakta fayda tasavvurları bulunduğu zaman kitabına, “Yegane fizyoloji âlimimiz Kemal Cenab geçerlidir. Yaşlı isen ölümden korkma.” Subhi Edhem’in Hayat ve Mevt kitabı, 1913 Bey’e ithaf” sözleriyle başlamaktadır). Hayat ve Mevt kitabına Baha Tevfik de bir yılı Osmanlı dünyasında önemli bir konuya ait biönsöz yazmıştır. Baha Tevfik önsözünde, “Maksa limsel bilgilerin basit bir dille halka aktarılmasının dı ne kadar iyi izah etmişsiniz. Bu gibi bahisleri çok açık ve güzel bir örneğidir. Öte yandan onun yazmak için ne çevik bir kaleminiz, ne kolay bir bu kitabı, doğa olaylarına ve özellikle de canlılar dünyasına maddeci bir bakışın da ifadesidir. ifadeniz var...” demektedir. Subhi Edhem’in olgulara bilimsel bakışı, eseri Eserinin materyalist düşüncenin Osmanlı dünyasınnin bütününe yayılmış durumdadır. Kitabından ya daki bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü çöpacağımız bazı alıntıların bu gerçeği göstereceği zümlemelerinde sadece olgulardaki maddi gerçekliği doğru olarak saptamakla ve değerlendirmekle kanısındayız: “...Pratiksiz bilgi yardımıyla hayatın hakikatine kalmıyor (böyle olsaydı bilimsel gerçekçi demekle ulaşmak her vakit imkânsızdır. Sırf teoriye, akla, yetinmemiz gerekecekti), genel (ve önsel) olarak mantığa, zekâya önem verip de pratik ve tecrü maddenin belirleyiciliği görüşünü savunuyor. Yararlanılan Kaynak: beye kayıtsız kalanların hepsi sapma içindedirler. Bunlara en açık bir tabirle ‘laf felsefecisi’ adı ve Subhi Edhem, Hayat ve Mevt Sadeleştirenler ve yayına hazırlayanlar: rilir.” Remzi DemirTuba UymazAli Utku “...Sermayeleri akıl ve köhne mantığın sınırlı Remzi Demir ve Tuba Uymaz’ın “Sunuş” yazısıyla. dairesi içinde sıkışıp kalan metafizikçilerin bu ta Çizgi Kitabevi Osmanlı Felsefe Çalışmaları, 2014, hammül kıran boyunduruğu altından bilim kendi Konya. Son dönem Osmanlı düşünürlerinden Subhi Edhem, Hayat ve Mevt adlı kitabında yaşam ve ölüm konusunu bilimsel olarak açıklamaya çalışıyor. Bir Osmanlı yazarının yaşam ve ölüm üzerine düşünceleri Dijital Yabancılaş(tırıl)ma Fiziksel olarak İstanbul’da yer alan cihazların üzerinden hizmet veren bir web sitesine erişmek için, (diyelim ki) Bakırköy’deyken dijital olarak yurtdışına çıkmanız, belki de hiç bilmediğiniz bir ülkenin dijital bireyiymiş gibi oradan geri gelmeniz gerekiyorsa buna ne denir? Bundan nasıl bir mesaj çıkar? Dünyada pek çok insan “kendi ülkemde yabancılaş(tırıl)ıyorum” sendromu yaşıyor olsa gerek. Tek fark bunun farklı boyutlarda gerçekleşiyor olması. Dijitalleşmenin ileri düzeyde idrak edildiği ülkelerde bu belki de temel bir kuşak farkı sorununa indirgenebilir. Ancak savaş, göçmen akını ya da başka nedenler fiziksel yaşamı da etkilemekte. İstanbul’da özellikle Ortadoğu ülkelerinden turist çeken semtlerde yabancı muamelesi görmek, Arapça hitap edilemeyecek kadar beyaz tenliyseniz İngilizce olarak hitap edilmek artık olağan bir durum. İşin ilginci size İngilizce hitap eden esnafa Türkçe cevap verdiğinizde yaşadıkları şaşkınlık. Bu yabancılaştırma sendromu ülkemizde sadece fiziksel dünyada değil dijital dünyada da varlığını hissettiriyor. Ancak diğer ülkelerden farklı olarak sadece olağan sosyodijital dönüşümün bir parçası olarak değil. Bu dönüşümün etkilerini özellikle ileri yaştaki bireyler her geçen gün yenisi çıkan dijital cihazlara adapte olmaya çalışarak (ve çoğunlukla olamayarak) zaten yaşamakta. Buna ek olarak kamuoyunu derinden etkileyen bir gelişme olduğunda bununla ilgili haber veya bilgi akışının engellenmesi için yapılan girişimler de benzer bir yabancılaştırmayı aslında beraberinde getiriyor. Nasıl mı? Bilgiye, habere ulaşmak için web sitelerine erişmeye çalıştığınızda bazı web sitelerinin hiç yüklenmediğini bazılarının ise çok geç yüklendiğini görüyorsunuz. Yakın zamana kadar bu konuda daha kaba bir davranış modeli sergileniyordu; konu hakkında objektif değerlendirme kriterlerine ne kadar sadık kaldığı sorgulanabilecek mahkeme kararları ile web siteleri toptan kapatılabiliyordu. Bu durum kapatıldığında ses getirecek kadar popüler olmayan siteler için bugün hâlâ geçerli. Ancak bir ana akım medya organının ya da global bir sosyal medyanın sitesini kapatmak şimşekleri ülke yönetiminin üstüne çektiğinden artık yeni bir model izlenmeye başladı gibi: Siteye erişimi yavaşlatmak. Bu durumda ne oluyor? O tür sitelere erişerek bilgi almak isteyen grubun tamamı olmasa bile büyük bir kısmının öğrendiği üzere derhal VPN yazılımları devreye sokuluyor ve sitelere normal hızında erişim sağlanıyor. Sonuç? Bir kısım kişinin erişimi engellenmiş ya da yavaşlatılmış oldu; o kadar. Ancak bu durumun bir başka sonucu daha var. O da fiziksel olarak yaşadığınız ülkeden direkt olarak arzu ettiğiniz bir web sitesine girememek, bunu yapabilmek için, sanki başka bir ülkede yaşıyormuş gibi, dijital olarak yurtdışına çıkıp oradan bir yabancı gibi geri gelerek yaşadığınız ülkeye ait bir siteye erişmek. Bu dijital yabancılaştırılmadır. Pratikte şu an bu idrak edilmiyor (çünkü dert o siteye erişmek) ancak bir mesaj bilinçaltına sürekli işleniyor; “sen normal değilsin, sen buralı değilsin”. Bu dijital yabancılaştırılma, elbette ki yaşanmakta olan ötekileştirilme sürecinin çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Belki de toplumsal bir sorun teşkil etmekte olduğu bile hesaba katılmıyor. Çünkü malum dijitalleşme söz konusu olduğunda üniversitelerimizde herhangi bir sosyolojik araştırma yapıldığını görmek olası değil.