02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Psikoloji Felsefe Sinirbilim CBT 1492/ 23 Ekim 2015 11 AHLAK VE BİLİM: Bilim, ahlaki pusulanın yönünü değiştirebilir mi? İ Ahlaki hükümler genel olarak bilimsel açıklaması olmayan zihinsel faaliyetlerdir. Ancak son yıllarda psikologlar ve sinirbilimciler ahlaki düşüncelerimizin ve davranışlarımızın altında yatan mekanizmaları gün yüzüne çıkarttılar. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verirken, nelerin etkisi altında kaldığımızı keşfettiler. Bu süreçte bilim insanları ahlaki düşüncelerimizin çoğunlukla sezgilerimizin ve iç sesimizin boyunduruğu altında olduğunu gördüler. Şimdi dünyanın daha “iyi” bir yer olması için ahlaki pusulanın yönünü nasıl değiştirebileceklerini araştırıyorlar. ancak dünyanın bir ucundaki yoksulluk veya çevresel yok oluşlar gibi küresel sorunlarda işe yaramaz.” Otomatik mod’un temel özelliklerinden biri de empatidir. Kabaca bu kavram, başkalarının acısını hissedebilme becerisi olarak tanımlanır. Bu duygu spot lamba gibi dar bir bölgeyi etkiler. Işığın düştüğü noktada bulunanların sorunlarını aydınlatır ve çözüm bulunmasını sağlar. Dolayısıyla empati duygusunun çok yararlı olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Oysa Yale Üniversitesi’nden Paul Bloom bu görüşte değil. “Empati, bir spot lamba gibi çok dar bir alanı aydınlatır”diye konuşan Bloom, “Tek tek bireylerin acısını görmemizi sağlar. Öte yandan milyonların kaderini göz ardı etmemize yol açar. Kısaca ‘şimdi’ ve ‘burada’ ile ilgilidir; ‘gelecekteki’ ve ‘oradaki’ ile ilgilenmez. Örneğin kuyuya düşmüş bir kız çocuğunu kurtarmaya çalışırken, iklim değişikliğinden etkilenen milyonlarca insanın acısını paylaşmak aklımıza bile gelmez” diyor. Başka bir örnek de Bodrum sahillerine vuran küçük çocuğun fotoğraflarının yarattığı duygusal tepkidir. Oysa her gün onlarca sığınmacı derme çatma botların batması sonucu yaşamını yitirmektedir. Empatinin sakıncalarından bir diğeri de yalnızca nedenler üzerine odaklanmamıza yol açmasıdır. Bu şekilde insanlar geniş kapsamlı bir çözüm yerine, özellikle çoğunluğun ilgi alanına giren ahlaki konularla ilgilenmeyi tercih eder. Doğal felaketlerde bazı yardım örgütlerinin harcayabileceklerinden daha fazla miktarda bağış toplamalarının nedeni budur. Bu bağışların çok azı hedefi bulur, zira yardımın dağıtımı ile ilgili sağlam bir örgütlenme ikinci plana atılmıştır. Cushman bu sonucu şöyle değerlendiriyor: “İnsanlar sezgisel ahlaki kararlarını, acı karşısındaki reaksiyonlarına değil, bu acıya yol açan fiziksel eylemlerin bizi nasıl hissettirdiğine dayandırırlar. İşte bu bulgudan yararlanarak kendimizi değiştirebiliriz. Eylemleri, beyindeki dopamin sistemi üzerinden değerlendiririz. Bu sistemi manipüle ederek dürtüsel ahlaki reaksiyonlarımızı şekillendirebiliriz.” rekiyor. Oxford Üniversitesi’nden Julian Savulescu ve İsveç’teki Gothenburg Üniversitesi’nden felsefeci Ingmar Persson bu konuda şöyle konuşuyor: “Bu yeni tekniklerin toplumun iyiliği (bu tanımı kimin ve neyin yaptığı sorgulanmalı) için yapılmış olduğuna ikna edilirsek onay almadan müdahale etme hakkımız doğar. Hangi çocuğu eğitirken onayını alıyoruz? Aynı şey ahlaki eğitim için de geçerli olmalı.” ve yanıtlanamayan 10 SORU FİZİK nsanın ahlak psikolojisi, on binlerce yıldır insanoğlunun daha işbirlikçi ve sosyal bir tür haline gelmesi sürecinde evrildi. Küçük gruplar halinde yaşayan ilk insanlar, ya toplu halde avlanacaktı ya da açlıktan ölecekti. Böylece yaşamsal bir önem kazanan işbirliği, toplu eylemlerin altında yatan bilişsel becerilerin evrilmesine zemin hazırladı. Harvard Üniversitesi’nden sinirbilimci Joshua Greene ahlakın evrimiyle ilgili şöyle konuşuyor: “Ahlak günlük yaşantımızda sorun yaratan sosyal çatışmaları yatıştıran bir araçtır. Ahlak bencil bireyleri işbirliği yapmaya zorlar.” Gün içinde aldığımız kararları nasıl veririz? New York Üniversitesi’nden psikolog Jonathan Haidt, ahlaki yargılarımızın akılcı düşüncelerin değil, iç sesimizin ve sezgilerimizin bir yansıması olduğunu ileri sürüyor. Haidt bu görüşünü sınamak için yürüttüğü deneylerde katılımcılardan son derece itici iki eylemi gerçekleştirmelerini istedi. Bunlardan biri tuvaletleri ABD bayrağı ile temizlemeleri, diğeri ise marketten alınan ölü tavukla cinsel ilişkiye girmeleriydi. Bu iki eylemin önerisi bile deneklerde aşırı tepki uyandırdı. Katılımcıların çoğu bu eylemlerin ahlaki değerlerine bir hakaret olduğunu ileri sürdü; ancak bunun için ortaya sağlam bir gerekçe koyamadılar. Bir gerekçe göstermeleri konusunda baskı yapıldığında, çoğu zaman öfke ve çaresizlik içinde “Yanlış işte” demek zorunda kaldılar. Haidt bu durumu “ahlaki şaşkınlık” olarak isimlendiriyor. Çoğu zaman ahlaki sezgileri güçlendiren duygusal reaksiyonlardır. Psikolojik olarak sağlıklı bir insan, ölmüş bir tavukla cinsel ilişkiye girme düşüncesine bile tahammül edemez. Sonradan devreye giren akıl, yalnızca sezgisel kararları haklı çıkartmaya yarar. Yine de insanoğlu duygularının esiri değildir. “Kararlarımızı ve davranışlarımızı içgüdülerimiz yönlendirse de durup düşünme becerisine sahibiz” diye konuşan Greene, “Koşulları mantıklı bir şekilde değerlendirip daha doğru kararlar almaya çabalıyoruz” diyor. GÜNLÜK KARARLAR Greene ahlaki psikolojimizi dijital kameraya benzetiyor. Sezgisel ahlaki duyarlılığımız makinenin otomatik ayarları gibidir; akılcı ve bilinçli kararlar ise manuel ayarlarla eşdeğerdir. Manuel mod üzerindeyken tüm ayarlar elle yapılır. “Otomatik ayarlar programlanmış olan koşullarda iyi sonuç verir. Bu modda verimli sonuçlar alırsınız, ancak esnekliği olmadığı için her koşula uyum sağlamaz” diye konuşan Greene, “Manuel mod ise esnek olmakla birlikte o kadar verimli değildir, çünkü ayarları koşullara göre ayarlamak zaman ister” diyor. Benzer şekilde çoğumuz otomatik moda güveniriz, çünkü kolaydır. Ahlaki hükümlerde sezgilere güvenmek kestirme yoldur; çok fazla mantık yürütmeye gerek kalmaz. Bütün bunlara bağlı olarak Greene şu kritik soruyu soruyor: “Küçük ölçekli sosyal dünyamızda başımızı belaya sokmadan yol almamıza yardımcı olan otomatik moddaki ahlaki yargılar, gelecek nesiller ve uzaktaki yabancılardan oluşan milyonları etkileyecek konulara ne kadar uygundur?” Greene otomatik modun geniş kapsamlı kararlara uygun olmadığını düşünüyor: “Otomatik kararlar günlük sorunlarımızın çözümünde yararlıdır, AHLAKİ PSİKOLOJİMİZ VE DİJİTAL KAMERA UMUTSUZLUĞA YER YOK Bütün bunlar umutsuzluğa kapılmamıza yol açsa da Harvard Üniversitesi’nden Fiery Cushman, “Manuel moddan yararlanarak otomatik modu eğitebiliriz. Son 10 yılda ahlaki sezgilerimizi şekillendirecek yeni yolları geliştirmeyi başarmış bulunuyoruz” diyor. Örneğin geçen yıl yapılan bir araştırmada Cushman, deneklere ölüm döşeğindeki bir hastaya ötanazi uygulamak gerektiğinde hangi yöntemlerden yararlanacakları sordu. Seçenekler zehirli hap vermek, boğmak veya kafasına kurşun sıkmaktı. Deneklerin seçenekleri değerlendirirken hastaya en az acıyı veren yöntemi tercih edecekleri beklenirken, bunun tam tersi, kendilerine itici gelmeyen yöntemi tercih ettikleri görüldü (Emotion, vol 14, p 573). Yöntemlerden biri özel bir deneyimi vurgulamaktır. Örneğin bir deneyde vejetaryenlere fırından yeni çıkmış bir tavuk gösterildi; daha sonra hayvan kesimleriyle ilgili videolar izletildiği zaman deneklerin neredeyse tamamı eti itici bulduğunu belirtti. Cushman, “Bu deneyim otomatik davranışları değiştirir. Bu insanların önlerine ne zaman et gelse, eti iştah açıcı değil, mide bulandırıcı bir yiyecek olarak görürler” diyor. Aynı taktik küresel ısınma konusunda da işe yarayabilir. Karbon ayak izlerini azaltmaya yönelik önlemleri ciddiye almayan insanlara, dünyanın en yoksul Reyhan Oksay New Scientist, 26 Eylül 2015 insanlarının çektikleri acılar gösterilse, büyük bir olasılıkla çoğu http://news.mit.edu/2010/moralcontrol0330 önlem almaya ikna edilir. https://www.opendemocracy.net/5050/heathermcrobie/marthanussbaumempathyGezegenimizin karşı karşıya kaldığı ciddi sorunları çözmek, geniş ölandmoralimaginationhttps://www.opendemocracy.net/5050/heathermcrobie/marthaçekli ahlaki değişiklikler gerektirir. New York Üniversitesi’nden felsefeci nussbaumempathyandmoralimagination Kwame Anthony Appiah, bu konuda şöyle konuşuyor: “Burada sorun ‘Ne https://www.psychologytoday.com/blog/theliterarymind/200911/thefourmoralyapmalıyım?’ değil, ‘Ne yapmalıyız?’ olmalı. Biz’i kullanmakla toplumların emotions ahlaki düşüncelerini toplu olarak değiştirmeyi ve akılcılığı devreye sokmayı hedeflemiş oluruz.” Dünya kamuoyunun iklim değişikliği konusunda ikna edilmesine öncelik verilmesini söyleyen Appiah, bir tartışmanın “hareket” haline getirilmesi için eylemci grupların farkındalığı arttırıcı faaliyetlerde bulunUzun süredir bilim insanları iklim değişikliğine karşı acil önlem alınmasının gerekliliğine ve masının şart olduğuna dikkat çekiyor. bunun ahlaki bir yükümlülük olduğuna dikkat çekiyor. Haziran ayında bu seslere Katoliklerin ruSon birkaç yıldır bilim insanları ilaçlarla ve beyni hani lideri Papa Francis de katıldı. Dünya kamuoyuna seslenen Papa bu konudaki gecikmenin uyaran tekniklerle ahlaki düşüncelerde köklü değişikçok vahim sonuçlar doğuracağı ve bundan en fazla dünyanın yoksul kesiminin etkileneceği uyalikler yaratmaya çalışıyor. Oxford Üniversitesi’nden rısında bulundu. Papa’nın bu uyarısı, iklim değişikliğinin 21. yüzyılın en acil ahlaki sorunlarından Molly Crockett, citalopram adı verilen bir antidepbiri olduğunu bir kez daha dünya kamuoyuna hatırlatmış oldu. resanın, insanı diğerlerine zarar verme konusunda Çözüm bekleyen sorunların listesi aslında çok uzun. Örneğin sürekli artan eşitsizlik, hiç azaldaha duyarlı bir hale getirdiğini ileri sürüyor (Current mayan yoksulluk, can kaybına yol açan önlenebilir hastalıklar, giderek yaygınlaşan nükleer siBiology, vol 25, p 1852). lahlar bunlardan yalnızca birkaçı. Bazıları daha yeni tarihli olsa da hepsinin çözümü var. Ancak Biyomedikal müdahalelerin de sosyal davranışgünün modası geçmiş ahlaki değerleri bugün karşı karşıya olduğumuz tehditlerle mücadelede larda değişiklik yarattığı görülüyor. Hollanda’daki insana yeterli donanımı sağlıyor mu? Leiden Üniversitesi’nden Roberta Sellaro, kafa derisi Şu anki zenginliğimizi terazinin bir kefesine, iklim değişikliğinin gelecek kuşakların sağlığını üzerinden düşük şiddette elektrik akımı verilen denektehdit etme olasılığını terazinin diğer kefesine koyduğumuz zaman, günümüzün politikacılarının, lerin ırk ayırımcığı konusunda daha hoşgörülü tavırekonomistlerinin çok ciddi bir ahlaki sorun ile karşı karşıya kaldığını görebiliyoruz.. lar sergilediklerini ileri sürüyor. Bu sorunlar 4 başlık altında toplanıyor: • Küresel iklim değişikliğinin zararlı etkilerinden en çok gelecek kuşaklar etkilenecek. Ancak KÖTÜYE KULLANMANIN ÖNÜ dünya ekonomisinin bugünkü hızda büyümeye devam etmesi durumunda gelecek kuşaklar bizim NASIL ALINIR? sahip olduğumuzdan daha fazla refaha kavuşacak. Ahlak haplarının kısa süre sonra raflarda yerini • Günümüz kuşağı, ekonomistlerden alacakları uzman desteği ile ya gelecekte iklim değişikalması beklenmiyor. Bugüne dek yapılan araştırmaliğinin yaratacağı zararlı etkilere karşı bugünden agresif bir mücadele başlatacak, ya da daha lardan elde edilen bulgular daha deneysel aşamada zengin torunlarımızın kendi başlarının çaresine bakacaklarını düşünüp, işi seyrine bırakacak. ve kesin sonuç değil. Bu durumda bile bu türlü dav• Ekonomistler önerilerde bulunurken ahlaki tercihler yapmak zorunda kalacak. ranışsal müdahalelerin kötüye kullanılma olasılığı da • Küresel ısınmanın yaratacağı felaketlerin olasılığı ne kadar küçük olursa olsun, etik sorungöz ardı edilemez. ların ortaya çıkması kaçınılmaz olacak. Bu bağlamda kimlere, nasıl ve hangi yaşta mühttp://www.scientificamerican.com/article/theethicsofclimatechange/ dahale edilmesi gibi soruların da yanıtlanması ge AHLAKİ REAKSİYONLAR NASIL DEĞİŞTİRİLİR? Biyomedikal müdahaleler insanları birer ahlak robotu haline getirmez mi? Persson ve Savulescu, bu girişimlerin okullarda maruz kaldığımız eğitimden bir farkı olmadığını ve özgür iradeye bir tehdit oluşturmadığını söylüyor: “Okullarda bize öğretilenler de insanları benzer davranışlarda bulunmaya teşvik etmiyor mu?” Biyomedikal müdahaleler etik açıdan uygun olsa bile bunları nasıl uygulanacağı önemli bir sorun. “Beyinde ahlakı düzenleyen tek bir devre yoktur” diye konuşan Green, “Ahlaki kararlar alınırken beynin pek çok devresi uyarılır. Dolayısıyla insanlara kabul edilebilir ahlaki değerler kazandırmak için tek bir hedefe yönelmek gibi bir şansımız yoktur. Öte yandan diyelim ki tek bir ahlaki doğru buldunuz, bunu milyarlarca insana nasıl uygulayacaksınız? İçme suyuna ilaç mı katacaksınız, yoksa okul çocuklarının beslenmesinde içine ilaç katılmış yiyecekler mi vereceksiniz?” diye soruyor. Bütün bu engeller aşılmış olsa bile Bloom’a göre ahlaki müdahaleler insanların daha iyi bir insan olması için yeterli değil; duygulara müdahale edilerek iyi bir dünya vatandaşı olunmuyor. Bloom, iklim değişikliği gibi ahlaki yükümlülükler söz konusu olduğunda, çözüm için sezgilere güvenilmemesi gerektiğini ve manuel modda çözüm aranmasını öneriyor: “Ahlaki konular çok karmaşık ve değiştirilmesi zordur. Bunun için ciddi şekilde kafa yormak ve alınan kararların bir bedeli olduğuna önceden hazırlıklı olmak gerekir. En doğru çözüm ahlaki yargılara varırken konuyu enine boyuna düşünmektir.” AHLAK ROBOTLARI 4) Zamanda niçin hep ileri doğru hareket ederiz? Zaman durdurulması imkânsız bir şekilde geçip giden bir şeydir; zamanın geçtiğini söylememizin altında bir neden yatar. Zaman akıyor gibidir. Mekân içinde ne kadar sabit durursak duralım, sanki bir akıntının içerisindeymiş gibi sürüklenip gideriz. Biz ileri doğru yol alırken, olaylar devamlı olarak gelecekten gelir, şimdiki zaman üzerinden geçerek geçmişe dahil olur. Isaac Newton bunu temel bir doğru olarak ele alır. Newton’a göre “Tüm hareketler hızlanır veya gecikir; fakat mutlak zamanın akışı herhangi bir değişikliğe tabi değildir.” Zaman nasıl akar ve niçin hep aynı yöne doğru akar? Fizikçilerin pek çoğu bunun aptalca bir soru olduğunu söyler. Cambridge Üniversitesi’nden Huw Price, “Zamanın anlamlı bir bağlamda aktığını iddia etmek bence tam anlamıyla kabul edilemez bir fikirdir” diyor. Zamanın belirli bir hızda akması gerekir. Ancak hız zaman içindeki bir değişiklik olarak ölçülür. O halde zamanın akış hızı nedir? Güney Afrika’daki Cape Town Üniversitesi’nden kozmolog George Ellis, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Her saniyede bir saniye.” Price bunun anlamsız olduğunu söylüyor. “Zaman sabit duruyor olsa bile, geçen her saniye için bir saniye geçer.” Gerçekten de akışın ölçümü bu ise uzayın aktığını söyleyebiliriz: Her metrede bir metre geçer. ZAMAN NASIL AKAR? İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELE AHLAKİ BİR YÜKÜMLÜLÜKTÜR Ellis fiziğin en başarılı kuramlarından biri olan Özel Görelilik ile karşı karşıya gelmiş durumda. Bu kurama göre nesnel eşzamanlılık diye bir şey yoktur. Belirli bir düzen içinde üç şeyin meydana geldiğini görebilseniz dahi –A, daha sonra B, daha sonra C farklı bir hızla yol alan birisi bunu farklı bir şekilde görebilirC, daha sonra B, Daha sonra A. Başka bir deyişle eşzamanlılık olmayınca neyin “şimdi” olduğunu belirtmenin bir yolu yoktur. Eğer “şimdi” yoksa zamanın içinde ilerleyen nedir? ÖZEL GÖRELİLİKLE KARŞI KARŞIYA GELMEK Nesnel bir “şimdi”yi kurtarmak zorlu bir iştir. Kanada Waterloo’daki Perimeter Kuramsal Fizik Enstitüsü’nden Lee Smolin, görelilikle biraz oynayarak bu zoru ortadan kaldırmaya çalışıyor. Smolin, “şimdi” yi kapsayacak şekilde fiziği yeniden yazmamız gerektiğini söylüyor. Ancak bunun için uzay ile ilgili bazı nesnel kavramları feda etmemiz gerektiğine dikkat çekiyor. Bu arada fizikçilerin ortak görüşü şöyle: Zaman şöyle veya böyle uzaya benzer. Başka bir deyişle zaman değişmez bir boyuttur; dört boyutlu “blok evren” boyunca yayılır. Pasadena’daki Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Sean Carrol bu konuda şöyle diyor: “Evrende her anın bir geçmişi, bugünü ve geleceği vardır. Bir insan anlar tarihi olarak tanımlanabilir ve bu anlar geçmişten geleceğe doğru yol alıyormuş gibi bir duyguya sahiptir.”Bu da soruyu tam olarak yanıtlayamıyor. Eğer zaman akmasa, aktığı fikrine niçin kapılıyoruz?” Çeviri: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist 5 Eylül 2015 Gelecek hafta: Uzay Niçin Üç Boyutlu? NESNEL “ŞİMDİ”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle