16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM Viyana’dan Müze ve Çağdaş Eğitim İzlenimleri Güzin Kutlu Tarhan İstanbul Kültür Üniversitesi İletişim Sanatları yüksek lisans mezunu K ültür, sanat, tarih ve edebiyatın insanın iç dünyasını geliştirdiği bilinir. Bu farkındalıkla gelişmiş ülke eğitim kurumları genç nesillere bunları temel eğitimde vermeyi hedeflemişler.   Hayatı anlama ve anlatabilmeye, duyarlılıkları geliştirmeye önem vermişler. Farklı düşüncelere saygıyla yaklaşmak istemiş, medeniyet merdiveninin alt basamaklarına sanat eğitimini yerleştirmişler. Tiyatro ve gösteri sanatlarında oyun fizyolojik ve sosyolojik yansıma olabiliyor. Bu yüzden gençlerin oyun içinde sanat dağarcıklarının geliştirilmesi önemli bir yaklaşım olabilir. Bu yaklaşımla Bordele, Schiller, Kant gibi büyük düşünürlerin “Oyunu sanatın bir parçası hatta kaynağı” kabul etmeleri de doğrulanabilinir. Viyana’da Museum Quarter ismiyle anılan  “Naturhistorisches” ve “Kunthistorisches”  müzeleri karşılıklı konumlarıyla etkileyici  bir mimariye sahiptir. Bu müzeler arasında kalan Maria Theresia Meydanı ise geleneksel kutlamaların yapıldığı, Noel kiosklarının kurulduğu, Viyanalıların  buluşma noktası olarak da kullandıkları  oldukça geniş bir alandır. Heldenplatz da yer alan görkemli Neue Burg binası içinde Kunt Historiches Museum’a bağlı Ephesos Museum içinde, Efes Antik kentinde bulunmuş muhteşem heykeller sergilenmekte.   Müzenin daimi kolleksiyonları arasında ise uluslararası düzeyde tanınan fotoğraf sanatçımız Ahmet Ertuğ’un Efes Antik kenti ile ilgili büyük bir sergisi yer almakta. “Naturhistorisches” müzesi hareket eden, ses çıkaran canlı ve yapma  maketlerin sergilendiği, gençleri eğlendirirken  eğiten bir yer. Tarih öncesi nesli tükenmiş canlıları küçük yaşta çocuklara  oyunlarla  öğretiyor. Doğanın evriminini yetenek, bilgi, cesaret ve derinlikle harmanlayıp sunulan eserler ziyaretçilerle buluşturuluyor. Maria Theresian Meydanı ve Kunthistorisches Müzesi Bugünün çocuklarının  neşeli seslerinin duyulduğu ortamda ilham dürtüsü aşılanıyor. “Kunsthistorisches” ise girildiği andan itibaren büyüleyici sütun ve mermerlerin ihtişamıyla dünyaca ünlü ressamların tablolarında sanattarihkültür  doyumu sunan diğer müze. “Baba” lakablı Pieter Bruegel’in (15251569) daha çok günlük yaşamı betimleyen “Winter Maerchen” isimli sergisi Kasım 2011 de seyahatime denk gelen bir etkinlik. Tabloların  sergide yerleştirilmesi, yüksek tavanın yarattığı akustik ve ambians daha en başından sizi içine çekiyor. Sergi mekânları çıplaklığın ressamı Edvard Munch ve Veronese gibi 1516. yy ressamları  ile  başlıyor.   Rembrandt, Van Eyck, Rubens, Varmeer, Dürer, Parmigionino, Velasquez, Reynolds, Goya, Anthonis van Dyck gibi önemli ressamların  tablolarının bulunduğu salonlardan geçiliyor. Caravaggio resimlerinde ızdırap, karamsarlık, acılı yüzler sanatçının yeteneğinin altını çiziyor. Albrecht Altdorfer’in babalarını şarapla sarhoş eden kızlarının resmi, Wolf Huber resimleri ise ayrı bir makale konusu… Bruegel’in resimlerinin sergilendiği salonlara ulaşıldığında ilk dikkat çeken sabah sırada görülen öğrenci grupları oluyor.  Salonlarda  bir resim etrafında yerlerde oturup soru cevap dialoğunda eğitmenlerini hevesle dinliyorlar.    Öğrencilerden gelen sorularla eğitmen Bruegel’i anlatıyor. Aydın ve şehirli yaşamın ahlaki, dini, politik, sosyal yozlaşmasına ressamın köy yaşamının naif ve dürüst yaşam tarzıyla cevap verdiğini söylüyor. Bu resimlere kaotik çağda yaşayan bir aydının huzur arayışı olarak da bakılabileceğini belirtiyor. Öğrencinin biri sanatçının geçmiş yaşamını merak ederken, diğeri resimdeki köy evinin kapısının ayrıntılarını merak ediyor. Bir başkası renk seçimlerini, tonlamalarını, güneşin konumunu düşünerek soru üretiyor ve ressamın dikkat çekmek istediği öğeleri bulmaya çalışıyor. Her salonda farklı bir resim etrafında oturup kendi aralarında sessizce ressamın ruhunu, felsefesini algılamaya çalışan gruplar var. Dönemin ressamını etkileyebilecek sosyal etkenleri irdeleyen ve gerçek anlamda sanatçının ne anlattığını değil de, neyi nasıl anlattığını sorguluyorlar. Sanat eserine yönelik sorularıyla birbirlerinin beyinlerini geliştirip üretkenliğe daha da önemlisi hayat felsefelerini dinleyerek insanlığı anlamaya çalışan bu gençlere imrendiğimi itiraf etmeliyim. Gezinerek öğrenen görsel, duyusal zekâyı besleyen ve bu bilgileri erken yaşta özlerine yerleştiren bir sistem için deler. Böylece ünlü isimlerin bugüne taşınma nedenlerini öğreniyorlar. Sanatın özünü anlamlandırıp farkındalıklarını geliştirirerek medeni insan temeline sahip oluyorlar. Yaşamı, sanatı, insanı anlayabilen ve anlatabilen nesiller gelişebiliyor.  Sanatçıyı diğer insanlardan ayıran kişiliği olmalı. Hayal kurma gücü, duyarlığı, duygululuğu, çağrışım zenginliği.  Eseri oluşturan sanatçı ile onu algılayan kişi arasındaki duygu alışverişi sanatta benim aradığım bir enerjidir. Şair insanlığın varlığındaki anlamı bütün gerçekliği  ile edebiyatında ortaya koyar. Ressam hayata dair duyuları ve duyguları tuvalinde ortaya çıkarır. Mimar yapıtında, heykeltraş mermerinde, oyuncu ise yaşamı sahnede gösterir. Sanatı anlamak, eserin doğru okunması, doğru eleştiri biçimiyle çözümlenmesiyle olabilir.  Doğa ve ruhun birleşmesiyle sanatçı yaşamın karmaşıklığını anlatmak ister bazen. Nesnelerin ifadeci figüratifliğini kullanır. Bu yaşadığı döneme, ruh haline, ekonomik göstergelere, dini, toplumsal olaylara da dayanabilir. Bu yüzden  sanatçının ve sanat eserlerinin gerçek değerini bulabilmesini önemsiyorum. Genç nesillere verilecek sanat eğitimiyle yerdeki taşın algısı, hayat felsefelerinin pozitif yönü artabilir. Donanım sahibi olmak için edebiyatta çok okumak, diğer görsel sanatlarda müze, sergi gezmek bir başlangıç olabilir. Sanat  alanında eksper, eğitmen ve eleştirmenler dışında sıradan  sanatseverlerin kavrayışıda artmalı düşüncesindeyim. Gelişmiş ülkelerin eğitim kurumlarında  olduğu gibi ülkemizde de daha yaygın   önemsenmeli. Özellikle gençlere yönelik interaktif değerlendirmelerin altını çizmek istedim.  “Ortak zihinlerin” sanat değeri olmuş yapıtın içeriğindeki bu cesareti kavraması fark yaratabilir. Âşık Veysel’in  “Güzelliğin on para etmez. Bu bendeki aşk olmasa” dizelerinde olduğu gibi.   Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/felsefe/12668sanatfelsefesi. html#ixzz3G9t0g1Lh SÜLEYMAN SAİM TEKCAN “ATLAR VE İDOLLER” Resim Heykel Sergisi 14 Ocak 04 Şubat 2015
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle