24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz Nimet Özdaş’ın Ardından Fikret Yücel Bilimsel İşler Genel Sekreter Yardımcılığı ve Nato Bilim Komitesi Başkanlığı yaptı. Prof. Özdaş, kurulmasında (1963) önemli rol oynadığı TÜBİTAK’ın Kurucu Genel Sekreterliği ve 1972 yılında kurulan o zamanki ismi “Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Enstitüsü” olan MAM’ın (Marmara Araştırma Merkezi) Kurucu Direktörlüğü görevlerini de üstlenmiştir. Devlet Bakanı olduğu dönemde, çok sayıda bilim insanı ve teknisyenin katılımı ile, “Türk Bilim Politikası 19832003” ’ün hazırlanıp yayımlanmasını ve bir kanun kuvvetinde kararname ile Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun (BTYK) kurulmasını sağlamıştır. TÜBITAK, MAM ve BTYK bugün Türkiye Bilim Teknoloji ve Yenileşim (İnovasyon) sisteminin en önemli organları olup bunların kurulması ve Türk Bilim Politikası 19832003’ ün neşri, ülkemiz bilimteknolojiyenileşim öyküsünün en önemli kilometre taşlarındandır.Bu itibarla, Nimet Özdaş bu hizmetleriyle daima hatırlanacaktır. Nimet Özdaş, TÜBİTAK ve MAM’dan bahsederken değerli Prof. Dr. Lutfullah Ulukan’ı unutmak ve onun MAM’a yaptığı hizmetleri hatırlamamak mümkün değil. Bu fırsattan yararlanarak şu tesbitin belirtilmesini gerekli görüyorum:Tübitakın kurulması sırasında öncelik verilen doğa bilimleri alanında yetkinlik kazanmak politikasına ilaveten teknolojide de yetkin olmak yolunda Prof. Dr. Kemal Gürüz tarafından başlatılan ve Prof. Dr. Dinçer Ülkü ve Pof. Dr. Tosun Terzioğlu tarafından sürdürülen hizmetler çok başarılı olmuştur. okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Size güvenmeyen seçmene güvenmeyerek işi garantiye almak... Oysa doğrusu bunun, seçmenin güvenini kazanmaktı! Çatıyla da alacağınız oy çok fazla olmayacak. Niçin her şeyi yanlış yapmak zorundasınız? Yine Sıcak Bir Yaz Y ukardaki ilanda kullanılan mütevazi ifadenin başta İTÜ, TÜBITAK, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Dış İşleri Bakanlığı olmak üzere, bazı kurum ve kuruluşlara ve medyaya kimi olayları hatırlatacağı ümidini taşıyorum. Ama, bir taraftan ülkemizde kurum ve kuruluşların hafıza sorunlu oldukları gerçeğini, diğer yandan herkesin sadece ülke gündemini kapsayıp örtmesi hususunda mutabık olduğu, kendileri dışındaki her şeyi maskeleyen o hiç eksik olmayan ve değişen olayları göz önünde bulundurarak, faydalı olur düşüncesiyle, anımsayabildiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Prof. Dr. Nimet Özdaş, İTÜ mensubu olarak yaptığı akademik ve bilimsel çalışmalar dışında Nato ve Cento Bilim Komitesi Türkiye Temsilciliği, Nato çalışmaları araştırmanın doğası gereği bir yılı aşacak ve iş yoğunluğu da yıllara göre değişebilecek araştırmacıların “performansının” nasıl değerlendirileceğine herhangi bir açıklık getirilmedi; ? araştırmacı “performanslarının” ölçülmesinde kullanılacak “kriterler seti ve puanlaması”, günün koşullarına göre DEAD tarafından güncellenecektir (Madde 6/1); ancak, bu “güncellemeyi gerektirecek “günün koşullarının” neler olacağı ve nasıl belirleneceği belirsizdir; ? “performans değerlendirme notlarına” itirazlar, sonuçların açıklanmasını izleyen on iş günü içinde DEAD’a yapılacak; onbeş gün içinde de DEAD tarafından karara bağlanacak (Madde 8/1); böylece, benzetme yerindeyse, savcı ve yargıcın aynı kişi olacağı bir “yargılama” düzeni kuruldu; ? Talimatın ekinde verilen çizelgede 7 kümede1* toplam 89 “kriter” sayıldı; ayrıca “yönetici Performansı” kümesinde de 3 “kritere” (“Enstitülerin toplam performansının % 85’i”, “bütçe performansı” ve “evrak performansı”) yer verilmiştir; ancak bu “kriterlerin” her birine uygulanacak “puanlar” için herhangi bir açıklama yapılmadı; anlaşıldığına göre, “kriterler” eş ağırlıklı işlem görecek; böylece, DEAD’in araştırmacı personeli, araştırma enstitüsü ve yöneticileri üzerindeki egemenliği pekiştirildi; daha da önemlisi, araştırma çalışmalarının OGM’nin ya da plan ve programların önceliklerine göre yönlendirilmesi olanaksızlaştı; ? Gerek araştırmacıların ve enstitü yöneticilerinin, gerekse enstitülerin başarılı ve başarısızlık sayılacak durumlarının belirlenmesi, bu durumlarda * Bu kümeler; i) Eğitim ve öğretim (9), ii) Yayın ve Etkinlikler (20), iii) Bilimsel Atıflar (1), iv) Araştırma Projeleri (13), v) Görevlendirmeler (37), vi) Bilimsel Ödüller ve Burslar (5) ve vii) Kurumsal Tanıtım (4) CBT 1423 19 /27 Haziran 2014 yapılacak uygulamalar, gülünç olmaktan da öte araştırmacılık düzenini altüst edebilecek bir yaklaşımla düzenlenmiştir: Sözgelimi, Talimatın 6. maddesine göre i) “üzerinde en az 2 adet proje yürütücülüğü ve 1 adet proje araştırmacılığına denk gelen puanı almış” araştırmacı personel ile “65 puan almış” enstitü müdürlüğü, “başarılı” sayılabilecek; ii) “ardışık 2 yıl başarılı olmayan araştırıcı personel, enstitü müdürlükleri dışında faydalı olabileceği başka bir birime tayin” edilecek; iii) “ardışık iki yıl başarılı olmayan enstitülerin yöneticileri için idari tasarruf” uygulanacak; iv) “her yıl üstün başarı gösteren üç araştırmacı personel ile en başarılı enstitünün müdür ve müdür yardımcısı” ise ödüllendirilecektir. Sonuç olarak… Böyle bir araştırmacılık düzeninde, kurumsal araştırmacılığın temel koşullarından dayanışmacılık, paylaşmacılık, demokratiklik, özgürlükçülük, doğruculuk, yaratıcılık vb. tutum ve davranışların yerini bencilliğin, kıran kırana yarışmacılığın, aldatmacılığın, her türlü kayırmacılığın ve haksızlıkların alacağı; dolayısıyla, araştırmacıların, benzetme yerindeyse “ayakta iken öleceği” açıktır. Kim bilir, söz konusu düzenlemeleri yapanlar belki de böylesi bir araştırmacılık düzenini, kapıkullaştırılmış araştırmacıları istiyordur. • Şimdi işi biraz düzünden okuyalım. 550 vekil 27 CB adayı gösterebiliyor. Yirmi vekil bulan herkes de aday olabiliyor ve her vekil 19 arkadaşıyla bir aday önerebiliyor. Falanca beye kimse bir şey söylemesin. Günah keçisi de yapmasın. 27’de bir kişi olmak O’nun da hakkı. İki genel başkanın “biz sizin için en iyisini bulduk” akıldaneliğine karşı bir kızgınlıkla adama yüklenmenin bir âlemi yok. Bir oyumuz var ve kimseye vermek zorunda değiliz. Çoğunluğumuz kimi seçerse, oraya o kişi gidecek. Ben her ikisine de vermeyeceğim oyumu. Yeni adaylar bekliyorum. Çamuru birbirlerine kendileri atsınlar. Biz en temizine bakalım. • Birinden kurtulmak için ötekini kullanmak... İnsanı kullanmamayı öğrendiğimiz zaman felaketlerden kurtulmanın yolunu bulmuş olacağız. Değilse, Herkes birbirinden kurtulmak için ötekini kullanıyor olmakla insanlığa asıl cehennemini hazırlıyor. Bunu enine boyuna bir düşünmelidir. • Herkes her şeyi biliyor. Bilmeyenler bir kişiyi biliyor. Her şeyi bilen herkes ama o bir şeyi istemiyor. Bu yüzden o bir kişi herkese zulmediyor. Derim ki, bu yüzden CB seçiminde çıkabildiği kadar çok aday çıksın ve bu adaylar bir araya gelerek aralarından biri lehine adaylıktan çekilsinler. Her şeyi bilen herkes belki böylece o bir kişiyi birlikte isteyebilirler. Yani şu öğretilmiş (öğrenilmiş değil) çaresizliği bırakıp, birilerinin bizim yerimize aday bakmaya gitmesine, bulup getirmesine karşı çıkalım. Kendi adaylarımızı çıkaralım. Birlikte hareket etmeyi öğrenip, uygulayalım. Bir “muhalefet platformu”nda adayları teke indirelim ve oyumuzu ona verelim. • Gezi’yi anlayamamış hiç bir adaya oy vermeyeceğim. • Demokrasi bir bakıma katlanmada eşitliktir. Başkalarının sizden daha fazla katlanmalarını beklememektir. • Siyaset mümkün olanın sanatıdır, derler ya, biz mümkün kılmanın sanatını yapalım. Bu, devrimciliktir. • Değiştim dese dönek, değişmedim dese hain... Bunların işi de pek zor yahu! • Bu toplum yaşamadan öğrenmenin bir yolunu bulmalı, değilse son yaşadığı şeyi öğrenmesine gerek kalmayacak. • Akıl sağlığınız için bazı şeyleri hiç anlamaya çalışmayın. Anlaşılmaları olanaksızdır. Olan size olur. • Gül gül öldüm yahu şu bizim Marx Biraderler’e! Söyleyin bakayım, yine neyin hesabını yaptınız, siz acemi uyanıklar! Düşünmüşler ki, onlardan oy çalacaksan adayı onlardan koyacaksın, arkadaş! İşte böyle... • Başkasının şapkasını kendi başlarına geçirmişler. Peki, biz kime oy vereceğiz? Şapkaya mı, altındakilere mi? Belli ki, biri yüzünden ötekine oy vermeyeceğiz. İşte, bir taşla iki kuş kaçırmak diye buna denir! • Böyle kazanacağınıza, onurunuzla kaybetmeyi göze alsaydınız belki kazanacaktınız, ama bununla kaybederek iyice onursuzlaşacaksınız! • Bir ülkenin eski iç işleri bakanı komşu ülkelerdeki iç savaş bölgelerine 2000 TIR silah gönderdiklerini söylüyorsa ve o yerlerde vahşiyane cinayetler işleniyorsa onun hükümetine, başbakanına, bakanlarına, müsteşarlarına ne ad vermelidir? Bu işler oralardaki iç savaşın bir hilafet devleti kurmak amacıyla kendi ülkesine yayılması gibi bir planla yapılıyorsa, bunu yapanlara ne demelidir? Daha da önemlisi bunlara karşı derhal ne yapılmalıdır? • Yargıç hak için vardır. • Duyunç (vicdan) bilgiyle ve bilinçle gelişir, olgunlaşır. Tinsel yeteneklerimizde ulaşacağımız yetkinlikle derinleşir. Bireye bu evrensel gelişim hakkını sağlamaksızın hiç bir toplum insancıl bir yaşamı kuramaz. Bu işe özellikle hukuk öğretimi ve hukukçu eğitimi alanından ve bir an önce başlamalı. Öğrencilere vaaz vermeyi bırakıp, onlara buradaki yetkinleşmenin kapılarını sonuna kadar açmalı, bu kapılardan geçebilmeleri için tüm olanakları sağlamalı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle