02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARİH VE KÜLTÜR “Bizim köyde vesayet nasıl sona erdi?” “Türkiye halkı özgürleşiyor”derken, aklım hep kendi köyümdedir. Bir insanın tek bir hücresi nasıl genetik yapı hakkında bilgi vermeye yeterliyse Türkiye köyü de toplumsal yapımız ve değişimimiz hakkında laboratuvar görevi görür. Kaldı ki Türkiye’deki son 100 yıllık muazzam değişimi başka birçok birimde de keşfedebiliriz. Zeki Sarıhan, [email protected] üyükşehir yasasıyla şimdi bir mahalle sayılan Beyceli köyü, Ordu ilinin Fatsa ilçesine bağlıdır, deniz kıyısına 30 km. kadar içeridedir. Karadeniz bölgesinin diğer köyleri gibi halkı tarımla uğraşır. Beyceli’de yaklaşık 300 ev vardır. Bu mahallelerde çeşitli yerlerden geldiği anlaşılan 25 sülaleye mensup insanlar yaşarlar. Bunlardan Sarıkadıoğulları denen sülale 1934’te Sarıhan soyadını almıştır. Köy nüfusunun halen 9’da birini oluşturan Sarıhanlar, uzun süre köyün en nüfuzlu sülalesiydi. Bu nüfuzu ülkenin pek çok yerindeki benzer ailelerde olduğu gibi esas olarak sahip oldukları mülkiyetten alıyorlardı. Onların mülkiyetlerini genişletmeleri, 1750’lere kadar geri gidiyor. Bu gücü bir kadı ailesinden gelmelerinden aldıkları anlaşılıyor. Komşu köy Gökçeli’de Velikadıoğulları’nın bir evladı, Beyceli’de yerleşmiş, kendisi de kadı unvanını korumuş ve topraklarını da giderek genişletmiştir. Bu onlara aynı zamanda köyün deyim yerindeyse entelektüel önderliği imkânını da vermiştir. OsmanBeyceli Köyü lı döneminde medreselerde, Cumhuriyet döneminde mekteplerde okumuşlar, müderris, hoca, öğretmen, dava vekili, avukat, orman memuru, tahsildar, tüccar onlardan çıkmıştır. Müderris Hamit Hoca, o zamanki Fatsa eşrafı gibi Kurtuluş Savaşı’nı desteklemiş, bu onun Cumhuriyet’ten sonra köylü üzerindeki nüfuzunu artırmıştır. B 1900’lü yılların başından beri bilinen bütün muhtarlar Sarıhanlardandır. Köydeki 25 sülaleden biri olan ve nüfusunun ancak onda veya dokuzda birini oluşturan bir sülale nasıl olmuştur da her seçimde muhtarlığı kazanmıştır? Bunun nedenini tahmin etmek güç değildir: Çünkü muhtarlığı ancak onlar yapabilirlerdi. Karakol komutanını onlar ağırlayabilir, tahsildarı onlar misafir edebilir, köylüden salmayı onlar toplayabilir, köylüye sözlerini ancak onlar dinletebilirlerdi. Üstelik bu sülalenin hükümet kapısında dayanacakları iki elemanları da vardır: İki dava vekili. 1950’ye kadar süren tek partili dönemde, Sarıhanların ileri gelenleri köyde devletin temsilcisi gibidir. Topraklarını genişletmeleri de daha çok bu dönemde mümkün olabilmiştir. 1950’de iki partili sisteme geçildiğinde köyde CHP vesayeti yıkılmaya yüz tutmuşsa da ailenin nüfuzu sürmektedir. Muhtar bu kez Demokrat Partilidir fakat gene Sarıhan soyadını taşımaktadır. İster Halk Partili olsun, ister Demokrat Partili, muhtarlık ailenin dışına çıkamamıştır. Bu durum 1973’e kadar sürmüştür. BÜTÜN MUHTARLAR SARIHANLARDAN Doğu’da ağalığın hüküm sürdüğü bölgelerde ağalar muhtarlık yapmazlar, onların belirlediği bir kişi bu işi ağa adına üstlenirmiş diye söylerler. Fakat Karadeniz köylerinde ağalık kurumu zayıftır. Beyceli’de ağa olmamıştır. Bu köyde 1) Toprakları kendilerine yetmeyen yoksul köylüler, 2) İşleyebileceği kadar toprak sahibi olan orta köylüler, 3) İşleyebileceğinden çok toprağı olan zengin köylüler vardır. Sarıhan sülalesi de dallanıp budaklanmış ve onlar arasında da en azından orta köylülerle zengin köylüler oluşmuştur. Sarıhanların vesayetinde İlk kırılma 1973 seçimlerinde olmuş ve muhtar, ilk kez Aşağıköy Mahallesi’nden Sarıhan olmayan ve zengin de sayılmayan birine geçmiştir. 1973, Halkçı Ecevit’in, seçimlerden birinci parti çıktığı yıldır. Fakat yeni muhtar, CHP’li değil, Millî Selamet Partilidir. Türkiye’de o tarihe kadar gelişen kapitalizm, 1954’te köyde açılan ilkokul, dışarıda çalışanların ve okuyanların artması artık muhtarlık yapabilmek için bir aile nüfuzunu gereksiz kılmış olmalıdır. Ben o tarihte Mamak cezaevinde bulunuyordum. Ne yaptım: Bir Sarıhan olarak bu seçim sonucundan üzülmedim. Aksine memnun oldum ve yeni muhtara bir mektup yazarak Sarıhanların muhtarlık hâkimiyetini yıktığı için kendisini açıkça kutladım. Zaten 1960’lı yıllarda Sarıhan soyadını taşıyan gençlerin çoğu, aileleri ister CHP’li, ister eski Demokrat Partili, şimdi Adalet Partili olsun, eski bölünmeyi aşarak, tabii kabile duygularını da üzerlerinden atarak devrimcil olmuşlardı. Köylülerin çoğu üzerindeki Sarıhan alerjisinde onların bir kusuru yoktu. Hatta köyün sorunlarına sahip çıkarak ve yoksullardan yana politik bir tutum takınarak en azından genç Sarıhanlara sempati uyandırdıkları bile söylenebilir. Gerçi o tarihten sonra Sarıhanlardan bir muhtar daha çıktı. Sanırım görevini de hakkıyla yaptı. Fakat ondan sonra aday da olsa bir daha Beyceli’ye soyadı Sarıhan olan bir muhtar seçilemedi. Son yıllarda artık aday da olmuyorlar! Bunun nedeni, Sarıhan soyadını taşıyanların iyi muhtarlık İLK KIRILMA 1973 yapamayacakları, diğer ailelere mensup olanların iyi muhtarlık yapabilecekleri değil. Nitekim seçilenlerin köyde kalıcı bir iz bıraktıkları da söylenemez. 1983’te 1402 sayılı yasa ile öğretmenlikten temelli çıkarıldığımda ağabeyim “Köye gel seni muhtar yapalım!” demişti. Ben de ara sıra bir fantezi olarak aklımdan geçiririm: Acaba köye muhtar adayı olsam, beni seçerler mi diye. Bunun zor olduğunu, sülale vesayetine dayanmadan köyü adil bir biçimde yönetebilecek öğretmenlikten ayrılma Necati Sarıhan’ın aday olduğu halde seçilememesi de gösteriyor. Bu yazıyı yazmadan önce, Necati’yi arayarak Sarıhanların vesayetenin kırılması konusunda düşündüklerimi anlatıp görüşünü sordum. Şu anlamlı açıklamayı yaptı ve bunu yazmamda bir sakınca olmadığını da bildirdi: 1973’te kırılan vesayet ekonomik değil, siyasi bir vesayettir. O tarihlerde Sarıhanların köyde ekonomik vesayetleri devam ediyordu. Köylü gündeliğe gidecek, Sarıhanların tarla ve bahçelerinde çalışmak zorunda; alışveriş yapacak, Sarıhanların dükkânından. Odun edecek, orman Sarıhanlara ait. Köylü 1973’te bu vesayeti kıramazdı, fakat bir yerden başlayalım dediler ve siyasi vesayetten başladılar Necati, bu sülale vesayeti kırılmasının yalnız Beyceli’de değil, hemen bütün köylerde ve Fatsa’da da olduğunu bazı örnekler sayarak belirtti. Günümüzde, Beyceli köyünde fındık, gübre, un vb. ticareti yapan iki dükkân var. İkisi de Sarıhanlardan birer aileye ait. Fakat bu durum eskisi gibi onlara vesayet imkânı vermiyor. Çünkü köylü her gün Fatsa’ya inen ulaşım araçlarıyla ilçeden de alışveriş yapabiliyor. Çalışan nüfusun büyük çoğunluğu zaten İstanbul’da. Hepsinin eli ekmek tutuyor. 30 Mart yerel seçimlerde Sarıhanlardan bir muhtar adayı çıkmadı. Dahası, muhtarlık, eskiden köyün en yoksul mahallesi olan Cemalı Mahallesi’ne geçti. AKP’li yeni muhtarımız İstanbul’da Telekom memurluğundan emekli olduktan sonra gelip köye yerleşmiş. Cemalı köyün en geri mahalle olma izlerini taşıyor ama eskisi gibi değil. Oranın da yolu var. Evlerden su akıyor, yeni yeni evler yapılıyor. İstanbul’da çalışan çok insanı var. Bunların çocukları çeşitli yükseköğrenim kurumlarından mezun olup çeşitli işlere giriyorlar. Beyceli köyünde uzun zamandır Sarıhanlardan birinin niçin muhtarlığa aday bile olamadığını düşünürken aklıma hangi parti geliyor, tahmin etmişsinizdir: CHP. Bu partinin Türkiye’nin büyük kent merkezlerinde önemli bir varlık göstermesine rağmen kırsalından oy alamayış nedeni, bazılarının ileri sürdüğü gibi programının kötü olması, parti liderinin yetersiz oluşu, partililerin iyi çalışmayışı değil, tek parti döneminin kırsalda bıraktığı olumsuz izlerdir. Bu izlenim, halkın politik genlerine nakşedilmiştir. Toplumların bellekleri güçlüdür. Geçmişteki olumsuz birikimleri temizlemek kolay değildir ve zaman alıcıdır. Toplumun karşısına yepyeni programlarla ve vaatlerle çıksanız da yerleşik yargıları silmeniz kolay gözükmüyor. Gene de halktan umut kesilmez (9.4.2014) İTÜ BİLİM MERKEZİ’NDE HAFTA SONU AKADEMİLERİ BAŞLIYOR Çocukların bulunduğu her yerde onları bilimin eğlenceli yüzüyle tanıştırmak ve buradan aldıkları keyif yardımıyla bilime daha çok ilgi duymalarını sağlamak için İTÜ Bilim Merkezi dört yıldan beri görsel düzeyi yüksek etkinlikler düzenliyor. Hafta Sonu Atölyeleri çocukları bilim ile buluşturuyor! 19 Nisan 2014 – 31 Mayıs 2014, tarihleri arasında her cumartesi 1 buçuk saatlik programlar halinde CBT 1414 14 /25 Nisan 2014 (toplam 6 hafta süren) “Çılgın Bilim Akademisi” için kayıtlar başladı. EğlenBilim ekibi ile İTÜ Bilim Merkezi’nin birlikte gerçekleştireceği 4 – 6 ve 711 yaş arası katılımcılara yönelik akademi sonunda sertifika verilmektedir. 46 yaş grubu için atölyeler: Bitkilerle Bilim Çizelim UçalımPil BöcekCanlılar DünyasıSihirli KimyaVücudumuzu Tanıyalım. 711 yaş grubu için hafta sonu bilim akademisi atölyeleri: Enerji Avcıları:. Duvar malzemelerinin öğrenciler tarafından seçileceği bir ev modeli yapılacak ve belirli sürelerde ısıtılarak yalıtım özellikleri belirlenecektir. Hareket ve Sürtünme: Sürtünme kuvveti, atölye için tasarlanmış özel parkurlarda özel araçlar ile yapılan uygulamalar yardımıyla somutlaşıyor, ölçülebiliyor, karşılaştırma yapılarak konunun anlaşılması sağlanıyor. Elektronik Atölyesi: Elektrik hakkında bilgi sahibi olunacak ve basit bir elektrik devresinin nasıl yapıldığını setler yardımıyla uygulanacaktır. Güneş Enerjisi: Güneş enerjisinden etkili bir biçimde yararlanmak ve güneş enerjisinin gücünü kontrollü deneyle gözlemlemek. Kayıt için detaylı bilgi: Nurçin Bozkurt email: [email protected] Tel: 05548888913 – 02122516013 www.eglenbilim.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle