17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

araştırıcı bilim insanı ve teknologlarla bu teknolojileri yenilik olarak ekonomiye uygulayacak girişimcilerin yetiştirilmesisine dayanmaktadır. Sanayileşmeye geç katılan (late comer) ve sonradan önemli gelişmeler kaydeden Kore gibi Yeni Sanayileşen Ülkelerin (NICs) kalkınmasında bilim ve teknoloji politikaları merkezi bir işlev görmüştür. Gelişmiş ülkeler tarafından üretilen teknolojilere yetişmek için Kore ve diğer yeni sanayileşen ülkelerin bilim ve teknoloji politikaları temel olarak şu aşamalardan oluşmuştur: Öncellikle gelişmiş ülkeler tarafından üretilen teknolojiler direkt dış yatırımlar (FDI), lisans anlaşmaları ve sermaye mallarının ithalatı gibi kanallar ile transfer edilmiş, sonraki aşamada ise aktarılan teknolojiler öğrenilip özümsenmiştir. Öğrenilip özümsenen teknolojiler yayılmış (spillover), sonradan bu teknolojiler bir üst düzeyde yeniden üretilerek ekonomiye içselleştirilmiştir. Oysa Türkiye, gerek ithal ikameci ve gerekse de dışa açık modelde (1980’lerden günümüze) teknolojiyi ekonomik kalkınmaya içselleştirememiş, teknoloji ile sanayileşme arasındaki ilişkileri gözeten politikaları hayata geçirememiştir. Bu bağlamda ileri sürdüğümüz kalkınma stratejisinde, tıpkı Kore ve diğer Doğu Asya ülkeleri deneyiminden olduğu gibi, ekonomik kalkınma ile teknolojiyi birlikte ele alan, teknolojinin ve yenilik faaliyetlerin ekonomiye içselleştirildiği teknoekonomik gelişmeye dayalı bir model öngörülmektedir. Günümüzde ulusal inovasyon sistemini geliştirmeden üretim yapısında köklü dönüşümler gerçekleştirmek neredeyse imkansızdır. Ekonominin geldiği bu aşamada bilim ve teknoloji politikalarının temel hedefi ulusal yenilik sis ULUSAL YENİLİK SİSTEMİ VE ARGE FAALİYETLERİ Kalkınmanın İki Temel Bileşeni: Sabit Yatırımlar ve Tasarruflar Yatırım eğiliminin düştüğü, yatırımların ticarete konu olmayan sektörlerde yoğunlaştığı bir ortamda, teknolojik gelişmenin dolayısıyla kalkınma sürecinin olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda yatırım ortamının geliştirecek önlemelerin alınması yüksek sabit yatırımlar açısından son derece önemlidir. Yatırım ortamının iyileştiği, özel kesimin finansal birikim yerine sabit yatırımlara yöneldiği bir ortamda, önceden belirlenmiş “stratejik sektörler”e yönelik bir yatırım politikası kalkınma stratejisinin ana bileşenlerinden birisini oluşturmaktadır. Yatırımların önceden belirlenmiş stratejik sektörlere yönelik olarak gerçekleştirilmesi, ekonomide uzun dönemde yapısal değişmeyi sağlayarak kalkınmanın en temel itici gücü olacaktır. Kalkınmanın diğer temel bir bileşeni de tasarruf oranlarıdır. Sermaye hareketlerinin liberalizasyonunu izleyen yıllarda dış tasarruflar iç tasarrufları kovmuş, toplam tasarruf oranları önemli ölçüde aşınmıştır. Bu bağlamda önerdiğimiz kalkınma stratejisinde iç tasarruf oranlarını artıracak şu önlemlerin alınması öngörülmektedir: *Direkt dış yatırımlar (FDI) dışındaki kısa vadeli sermaye girişlerinin ulusal tasarrufları kovucu etkisi nedeniyle sermaye girişlerini denetlemeye yönelik Tobin tarzı bir vergileme, • lüks tüketim mallarının ithalatını kısıtlamaya yönelik yüksek oranlı vergi uygulaması, • ulusal tasarruf bilinci artırmaya ve yerli malların kullanımını özendirmeye yönelik eğitsel faaliyetler, • üretmek ve üreterek yaşama katılmanın ahlakını yeniden topluma içselleştirmek ve bu çerçevede tüketim toplumuna özgü davranış kalıplarını aşındırmaya yönelik eğitsel faaliyetler, • kayıt dışı ekonomiyi kayıt içerisine alarak ek finansman imkânlarının yaratılması ve sanayi dışındaki (üretken olmayan sektörlerde; özellikle inşaat ve mali sermayeye yönelik olarak) sektörlerin görece daha yüksek oranlarda vergilendirilmesi. Kısaca önerdiğimiz kalkınma stratejisinde; tasarruf oranlarının artırılarak (ilk aşamada %25’ler düzeyine çıkarılarak), yüksek büyüme oranları için gerekli yüksek sabit yatırımların esas olarak iç tasarruflar kanalıyla karşılanması ve cari açığın makul bir seviyeye çekilmesi öngörülmektedir. gerçekleştirilmesi öngörülmekte, eğitim politikasının uzun dönemdeki temel hedefi; her türlü hurafeden uzak, araştırıcı, bilimsel düşünme ve sorun çözme kapasitesi gelişmiş kalifiye işgücünün yetiştirilmesi olarak ortaya konmaktadır. Diğer yandan eğitim politikası oluşturulurken temel bilimlerin öncelikle ele alınması hedeflenmektedir. Piyasa koşullarında Fizik, Kimya, Matematik ve Biyoloji gibi alanlar öğrenciler tarafından tercih edilmemekte, bu alanlar piyasanın insiyatifine bırakılarak, Türkiye’nin bilimsel üretim kapasitesini aşındırmaktadır. Teknoloji aysbergin görünen boyutu ise, temel bilimlerdeki gelişmeler aysbergin görünmeyen asli unsurlarıdır. Bu bağlamda önerdiğimiz stratejide temel bilimlerdeki gelişmeler piyasanın kısa erimli kâr mantığına göre dizayn edilmemekte, devletin aktif eğitim politikaları ile sürece müdahale etmesi amaçlanmaktadır. Bu çalışmada önerdiğimiz kalkınma stratejisinin ana hedefi, teknoekonomik gelişme temelinde, yüksek teknoloji üretebilme kapasitesine sahip, bu teknolojileri üretime içselleştirmiş bir ekonominin yaratılarak dışa (ithalata) bağımlılığın azaltılması hedeflenmektedir. Günümüzde yeni sanayileşen ülkelerin kalkınma deneyimleri incelendiğinde, uygulanan sanayileşme politikaları merkezi bir işlev görmüş, seçici sanayi politikaları (selective industrial policies) sayesinde söz konusu ülkelerin üretim deseninde hızlı, niteliksel bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Önerdiğimiz stratejide bilim ve teknoloji politikalarına merkezi bir rol biçilmekte, Türkiye’nin bilim ve teknoloji alanında köklü reformlara giderek kurumların bu çerçevede dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Sanayileşmede önemli yapısal dönüşümler sağlayan tüm ülkelerin kalkınma deneyimleri incelendiğinde, kalifiye işgücünün kritik bir işlev gördüğü, iyi yetişmiş, kalifiye işgücünün kalkınma sürecinin en temel aktörlerinden birini oluşturduğu izlenmektedir. Bu bağlamda eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapıp, yaratıcı, bilimsel düşünme kapasitesi gelişmiş, her türlü hurafeden uzak, kalifiye bir işgücü yaratmadan, kalkınma sürecinde başarılı olmak ham bir hayaldir. Üretim yapısında yüksek teknolojilere dayalı köklü değişiklikleri hedefleyen bir kalkınma stratejisinin gelir ve kaynak dağılımında gerekli değişiklikleri yapmadan arzulanan hedeflere ulaşmasını beklemek gerçekçi değildir. Bu bağlamda kalkınma stratejisi oluşturulurken, kalkınma stratejisi tüm kesimlerin benimsediği toplumsal bir amaç olarak ortaya konmalı, toplumun değişik katmanları arasında olabildiğince geniş bir uzlaşının aranması amaçlanmalıdır. Başka bir anlatımla, geniş bir toplumsal mutabakata dayanmayan stratejilerin yaratacağı hoşnutsuzluklar nedeniyle uygulanacak kalkınma modelinin başarı şansı sınırlı kalacaktır. Bu bağlamda kalkınma stratejisinin hazırlık aşamasında başta meslek örgütleri olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının sürece aktif katılımı sağlanarak, en geniş çerçevede toplumsal uzlaşı koşullarının yaratılması gerekmektedir. Kaynakça SONUÇ temini ileri düzeyde üretmek olmalıdır. Tarihsel olarak teknolojik gelişme süreci emeksakıngan (emekten tasarruf sağlayan) bir doğrultu izlemiş, teknolojik gelişmenin ana kaynağını ARGE faaliyetleri oluşturmuştur. ARGE faaliyetleri pratik ihtiyaçları karşılamak için yapılabileceği gibi, kuramsal düzeyde ARGE faaliyeleri de söz konusudur. Pratik ihtiyaçları karşılamaya yönelik ARGE faaliyetlerinin maliyeti genellikle görece daha düşük ve olası katkısı önceden hesaplanabilmektedir. Oysa temel bilimlere yönelik ARGE faaliyetleri genellikle çok yüksek maliyetlere neden olmakta, çoğu kez somut getiri sağlamak da mümkün olmamaktadır. Ya da önemli başarımlar uzun dönemde bir yeniliğe, buluşa kaynaklık edebilmektedir. Oysa uzun dönemli ve yüksek maliyet gerektiren temel bilimlere yönelik ARGE faaliyetlerini özel kesimin yapma eğilimi zayıftır. Bu bağlamda kamunun, getirisi uzun yıllara yayılabilecek ve riskler içerebilecek özellikle kuramsal araştırmalara yönelik ARGE faaliyetlerini üstlenmesi kaçınılmazdır . Bu bağlamda önerdiğimiz stratejide kamunun temel bilimlere yönelik ARGE faaliyetleri ulusal yenilik sisteminin en temel bileşenlerinden birisini oluşturmakta, özel kesimin ise çeşitli özendirici tedbirlerle ARGE faaliyetlerine kanalize edilmesi amaçlanmaktadır. Günümüzde eğitim ve eğitim politikalarını her hangi bir politika setinin merkezine koymadan kalkınma strejisinde belirlenen hedeflere ulaşmak ham bir hayaldir. Orhan Bursalı’nın (2014) “Hey Türkiye Nasılsın?” kitabında ortaya koyduğu ampirik malzeme ve tespitler, Türkiye’nin eğitim konusundaki yetersizlikleri uluslararası karşılaştırmalar yapılarak ortaya konmakta eğitim sistemine ilişkin önemli çözümlemeler içermektedir. Teknolojide önemli başarımlar sağlayan Doğu Asya ülkelerinin parlak sanayileşme deneyimleri incelendiğinde, iyi eğitilmiş, çalışkan ve disiplinli bir işgücünün kalkınma sürecinin en temel aktörlerinden biri olduğu görülecektir. Başka bir anlatımla, Kore ve diğer Asya Pasifik ülkelerinin kalkınmasını önceleyen temel gelişmelerin başında, yüksek üniversiteleşme oranı ve temel eğitime verilen önem gelmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin kalkınma sürecinde “sıçrama” gerçekleştirebilmesi ve gelişmiş ülkelere yakınsamasının ancak beşeri sermaye düzeyinin niteliğinde yapacağı köklü dönüşümlerle yakından ilgili olduğunu özellikle belirtmek istiyoruz. Bu bağlamda ilköğretimden başlayarak üniversiteye uzanan bir yelpazede eğitim sisteminde köklü reformların EĞİTİM SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI CBT 1410 9 /28 Mart 2014 Adda, J. (2002). Ekonominin Küreselleşmesi, Çev.Sevgi İnce, İstanbul: İletişim Yayınları. Bursalı, O.(2004). Hey Türkiye Nasılsın?, Saylar, Rakamlar, Olgular, Yorumlarla Bir Ülke Fotoğrafı, İstanbul: Cumhuriyet Kitapları Cardoso, F. H. ve E. Faletto (1979). Dependency and Development in Latin America, Berkeley: University of California Press. Chang, H.J. (1999). “The Economic Theory of the Developmental State”, In WooCummings, M. (Ed.), The Developmental State, Ithaca: Cornell University Press. Chang, HJ. (2009). Sanayileşmenin Gizli Tarihi, Çev. Emin Akçaoğlu, Ankara: Epos Yayınları. Evans, P.B. (1989). “Predatory, Developmental and Other Apparatuses: A Comparative Political Economy Perspective on the Third World State”, Sociological Forum, Vol.4, No.4, p.561587. EKONOMİ VE KALKINMA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle