Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kitap meşgul etmeye başlamıştır. Daha o zamanlar gezegenin izlerle dolu yüzeyi dikkat çekmişti. Merkürün yüzeyi, engebe, dağ sırtı ve kırışık gibi izlerle dolu. Peki ama neden? Çünkü kabuğu çok büyük bir alanda kaymış. Bunun yan etkisi olarak da Merkür küçülmüş. Mariner misyonu ölçümlerine göre çapı son dört milyar yıl içinde bir ila iki kilometre küçülmüş. Fakat Merkür’ün devam eden soğumasını da hesaba katan modeller farklı sonuç vermişti. Bu termik modeller gezegenin beş ila on kilometre kadar “büzüştüğünü” söylüyordu. Bilimciler bu çelişkiyi kırk yıl sonra nihayet çözebildi. Gezegen araştırmacısı Paul Byrne ve ekibi, Messenger misyonunun verilerini değerlendirdi. NASA’nın sondası 2011 ilkbaharında Merkür’ün yörüngesine yerleştikten sonra, 12 ay içinde gezegeni lazer atımlarıyla ölçtü ve Mariner’ın bırakmış olduğu boşlukları (toplam yüzeyin yüzde 55’i) doldurdu. Messenger’in verilerine göre Merkür’ün çapı yedi kilometre küçülmüş. Bu şekilde ölçümler ve modeller birleşmiş oldu. Uluğ Nutku’ya Saygı Türkiye’de Karşıt Muhafazakârlık Biçimleri Editörlüğünü Ertan Eğribel, Ufuk Özcan ve H.Bayram Kaçmazoğlu’nun yaptığı Sosyoloji Yıllığı sayı 23 felsefe profesörü Uluğ Nutku’ya adandı. Doğu Kitabevi tarafından yayımlanan bu sayı “Türkiye’de Karşıt Muhafazakârlık Biçimleri” başlığını taşıyor. Kitabın iki ana başlığı; “Modern Muhafazakârlık ile Küreselciİslamcı Muhafazakârlık Arasında Sıkışma: Gelenekten Değersizleşmeye” ve “Uluğ Nutku’ya Saygı”. İçinci bölüm ise; Baykal Sezer Çalışma Günleri XI Malatya Toplantısı Küreyerelleşme, Kimlik ve Muhafazakârlaşma Paneli’nde sunulan “Sosyoloji ve Toplum –Türkiye’deki Karşıt Muhafazakârlaşma Biçimleri: Batıcı Yeni Gelenekten Küreselci Değersizleşmeye” ana başlığı altındaki 22 bildiriyi kapsıyor. Eğribel ve Özcan kitabın arka yüzünde içeriği şöyle özetliyorlar; “Geçmişte modernköktencimuhafazakârlığın hiçbir eleştiriye tabi tutmadan aktardığı kavram ve kalıpların yerini günümüzde küreselci köktencimuhafazakâr yeni kavram ve kalıplar almıştır. Türkiye’nin ve dünyanın sorunlarından yola çıkarak belli değerlendirmelere ulaşmak yerine küreselcimuhafazakâr kavram ve kalıpların uygulanması önemli olmaktadır. Küreselleşmenin getirdiği çözümleri uygulama görevi üstlenen iktidardaki siyasi kadrolar sadece yeni siyasi uygulamaların değil aynı zamanda küremuhafazakâr dünya görüşünün de sözcülük ve öncülüğünü yapmaktadırlar. Bu nedenle günümüzde sosyoloji ve sosyologlar görevsiz kalmıştır. Küreselleşmenin ve buna uyumlu siyasi kadroların yapıp ettiklerini dışarıdan izlemek ve savunmakla varlık belirtmektedirler…” Uluğ Nutku’ya Saygı bölümünde Kaçmazoğlu’nun makalesi ise şu sözlerle noktalanıyor; “Devrimci ve mücadeleci kimliği, otorite karşısında eğilmez ve bükülmez duruşu, ciddi ve titiz bilim anlayışı, mütevazi ve hoşgörülü tavrı ile tanıdığım ve örnek almaya çalıştığım, gerçek bir felsefe dersinin gerçek filozofu, Hocam Uluğ Nutku’ya selam olsun.” ki şişmanlamanın, bedenden uzun vadede memnuniyet duyma üzerindeki etkisi ve yemek yeme alışkanlıkları henüz araştırılmadı diyor Flinders Üniversitesi’nden Ivanka Pricharda ve Marika Tiggemann. Araştırmaya yaş ortalaması 26 olan 343 kadın katılmış. Son bir araştırmaya göre Grönland’ın kuzeydoğusunda bulunan ve sağlam olduğu kabul edilen buzullar, çok büyük buz kütleleri kaybediyor. Kuzeydoğudaki buz akıntısı her yıl on milyar ton kaybediyor. Danimarka Teknik Üniversitesi’nde Shfaqat Abbas Khan ile çalışan bilim insanları, Grönland’ın iç kısımlardan, kıyıya doğru uzanan 600 km uzunluğundaki kuzeydoğu buz akıntısını (NEGİS) inceledi. Buz akıntısı 2003 yılına dek 25 yıl boyu değişmemiş. Fakat olağanüstü sıcak geçen yazdan itibaren deniz buzunun kenarı kuzeydoğu buzulunun kenarında küçülmüş ve buzul erimeye başlamış. Dev buz parçaları koparak, denize düşmüş ve buz akıntısının kenarındaki buzul parçalanmış. Bu gelişmeler adanın tamamı üzerinde etkili olabilir, çünkü kuzeydoğu buz akıntısı, Grönland buz tabakasının içine kadar devam ediyor. Bu da kenarlardaki değişimin, buz tabakasının merkezdeki kütlesini de etkileceği anlamına geliyor diyor araştırmayı yöneten Abbas Khan. Grönland’daki erime tahmin edilenden daha büyük Düğün tarihi belli olduktan sonra gelin adayları o zamana kadar fazla kilolardan kurtulmaya çalışır. Genelde başarılı da olurlar. Fakat ne yazık ki evlilikten sonra kilolar geri gelmeye başlar. Avustralyalı bilim insanları kilo alıp verme sürecinin gelişimini evlilik öncesi ve sonrası takip ederek ilginç verilere ulaştı. Katılımcıların yarısı düğünden önceki aylarda gerçekten de zayıflamış. Fakat diğerleri kilo aldıkları için katılımcıların ortalama kilosu hiç değişmemiş bile. Araştırmadan çıkan diğer ilginç bir sonuç da, kadınların evlendikten altı ay sonra ortalama iki kilo almaları. Hatta düğünden önce zayıflamaya çalışan kadınlar, evlendikten sonra daha fazla kilo alıyor (“Body Image” dergisi). Düğünden sonra Evliliğin ağırlığı kaç kilo? Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com CBT 14107 / 28 Mart 2014 Atalarımız 1.5 milyon yılı aşkın bir süre önce tüylerini kaybedince, açık renk olan cildi göreceli olarak kısa bir zaman içinde yeniden koyu bir renk almış. Geçen son yüz bin yıllar önce de tekrar değişmiş diyor araştırmacılar Proceedings of the Royal Society B dergisinde. Çok eski DNA kalıntıları analiz edildi, buz devrinin sonundan itibaren, insan kalıtımını etkileyen ve insanın görünüşünü değiştiren belirgin ayıklanma kuvvetlerinin bulunduğu kanıtlandı. Bu tür ayıklanma sinyalleri bugüne kadar günümüz Avrupalıların kalıtımlarıyla ortaya çıkarılmaya çalışılıyordu. Antropologların yeni analiz sistemi, arkeolojik kalıntılardaki DNA’ları incelemeye yardımcı oluyor. Son araştırma çerçevesinde incelenen kalıntılar, Doğu Avrupa’daki prehistorik Jamnaja kültürüne ait. Bu kültür özellikle tümülüslerdeki aşı boyalı mezarlarıyla tanınır. Jamnaja kültürünün mezarları, Ural nehri ve doğu Karpatlar arasında yer alır ve 51004400 yıllıktır. Bu kalıntılardan elde edilen kalıtım bilgileri, günümüz Avrupalıların kalıtım verileriyle karşılaştırılmış. Mainz Johannes Gutenberg Üniversitesi’nden Sandra Wilde, incelemler sırasında hep cildin, saçların ve gözlerin pigmentasyonuyla ilgili bir dizi genetik göstergeler saptamış. Buna göre prehistorik insanlar ardıllarından daha koyu bir cilt rengine sahipti (Proceedings of the National Academy of Sciences). Bu çok önemli, çünkü insan evrimi yüz binlerce yıl içinde aslında koyu bir fenotip yaratmış olmalıydı. Fakat bu durum insanoğlunun yaklaşık olarak 50.000 yıl kadar önce kuzey yarımküreye yerleşmeye başlamasıyla değişmiş. Aslında araştırmacılar ayıklanmanın son bin yıllarda bu kadar etkili olduğunu düşünmemişlerdi. Fakat incelenen ayıklanma sinyalleri, insan kalıtımında saptananların en kuvvetlileri. Bilim insanları buna kesin bir açıklama getiremiyor. Gerçi nedenlerden biri kuzeyde güneş ışınlarının zayıf olması olabilirdi. Fakat bu saç ve göz rengindeki değişimi açıklamıyor. Daha açık saç ve göz rengi belki de içinde bulunan grubun belirleyici sinyalleriydi ve bu yüzden de doğrudan doğruya selektif eş seçimi üzerinde etkili oldu, tahmini var. Ayıklanma, insanın görünüşünü belirliyor. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’ye armağan olarak hazırlanan, editörlüğünü Betül Çotuksöken, Gülriz Uygur ve Hülya Şimga’nın yürüttüğü “İoanna Kuçuradi Çağın Olayları Arasında/Among the Events of the Era” başlıklı kitap Tarihçi Kitabevi tarafından yayımlandı. Kuçuradi için yayımlanan bu ikinci armağan kitap, Prof. Dr. Betül Çotuksöken’in kaleme aldığı “Giriş” bölümü ile başlıyor. İçinde ”İoanna Kuçuradi: Yaşamı ve Yapıtları” yazısı, “Çağdaşları ve Çağın Olayları Arasında İoanna Kuçuradi”; “Çağın Olayları Arasında Felsefi Söylem” bölümleri ile “İoanna Kuçuradi Fotoğraflar Arasında” bölümleri yer alıyor. Kitaba, Türkiye ve dünyadan başta felsefe alanı olmak üzere farklı disiplinlerden çok sayıda yazar katkı sağlıyor. “Giriş” yazısında Çotuksöken; “Armağan kitapta “Arasında” izleği dikkate alındı. İoanna Kuçuradi’nin söylemine ilişkin tartışmaların yanı sıra, günümüzde genel olarak felsefenin olup bitenler karşısındaki ya da olup bitenler arasındaki duruşu, durumu gözler önüne serildi. Ülkemizde son yıllarda sayıları gittikçe artan armağan kitapların hangi bilgi alanında olursa olsun, alanyazınına (literatüre) büyük katkı sağladığını, felsefe bilgisi söz konusu olunca da elbette, bu alanda son zamanlarda filozoflarımızın/yazarlarımızın gündemlerinde neye/nelere yer verdiğini göstermesi bakımından da büyük önem taşıyor.” sözleriyle kitabın dünya alanyazımına katkı sağlayacağını vurguluyor. Çotuksöken “Arasında” olma izleğini ise şöyle ifade ediyor; “Bir filozof olarak İoanna Kuçuradi kurduğu felsefi söyleminin kendisine açtığı yolla, insanlara, dünyaya, dünya sorunlarına, çağına, “çağın olayları” na ulaşır; o, çağın olayları arasındadır her zaman. Bu “arada olma durumu”, kalıcılığına, kamusalkurumsal yapılanmalarla kavuşur. Serüven ilkin üniversitelerle başlar: İstanbul Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve diğerleri… Bu ileri sürüşte söz konusu olan yalnızca “üniversite” değildir… Üniversitenin duvarlarını aşmayı, ötesine geçmeyi gerektirir…” İoanna Kuçuradi Çağın Olayları Arasında