Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ Tüm “anlayan”lara! Hukuk önünde yanlış anlıyorsunuz. Bu anladığınız şey, sizi bugün kurtarıyor, yarın ise kurtaramayacak; çünkü hukuk kalıcı insanlar gidici! Kölecilik ve şiddet Şiddetin temelinde her türde ve düzeyde köleleştirme yatar. Her türde ve düzeyde kölecilik olmasaydı, şiddetin hiçbir türü de gelişmemiş olacaktı. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Şiddetin kaynağı köleciliktir. Ancak kölecilik hiçbir zaman bazı insanların emeklerini zorla çalmaktan ibaret olmadı. Bir sistem olarak köleciliğin kurulmasında ve sürmesinde, köleleştirilenlerin aşağı bir ırktan (veya daha alt düzeyde) olduğu düşüncesi de her zaman önemli bir rol oynadı. İnsanlık tarihindeki çeşitli sömürü sistemlerinin gerçekte çok basit bir ortak esası vardır. Başkasının emeğini sömürerek (veya hakkını çalarak) çıkar sağlamak. Tarih içinde bu sömürünün sadece biçimleri ve düzeyleri değişmiştir. Sümerlerde, Eski Mısır’da, Eski Yunan’da, Ortaçağ Avrupa’sında, Amerika’da kıtanın Avrupalılarca işgalinden 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Amerikan İç Savaşı’nın sonuna, Rusya’da da 1861’e kadar, kölecilik sistemi en ağır koşullarda varlığını sürdürdü. Köleci sistem, kölelerin ayaklanmasına dayanan bir antiköleci devrimle ortadan kalkmadı. (1790’lardaki Haiti devrimi bu bakımdan bir istisna oluşturmaktadır ve tarihte köleci toplumdan cumhuriyete geçişin yegâne örneğini oluşturmaktadır). Klasik tipteki köleci sistemi kaldıran yeni sömürü sistemleri, köleci sistemin ekonomik ve toplumsal bakımdan verimsiz hale gelmesine bağlı olarak doğdular ve geliştiler. Üretim teknolojisindeki gelişmelerin klasik köleci sömürü sisteminin yok olmaya başlamasındaki en büyük etken olduğunu söyleyebiliriz. Kölecilik şiddeti içerir. Şiddet içermeyen köleleştirme olamaz. Tarihteki ilk köleler büyük olasılıkla savaş esirleriydi. Ama üretimde ve hizmette köle kullanma artık sistematik hale geldiğinde, köleciliğin ideolojisi de oluştu. Köle sahibinin gözünde köle bir insan değildi. Kölenin hakları yoktu, sadece bazı asgari ihtiyaçlarının karşılanması söz konusuydu. Dünyanın bugünkü önde gelen gelişmiş ekonomilerinin kökeninde yoğun köle emeğinin katkıları yatmaktadır. Ayrıca Afrika kıtasının (15. yüzyılda başlayan) ve Amerika kıtasının (16. yüzyılda başlayan) Avrupalılarca büyük yağmalanması olmasaydı bugünkü büyük devletler ekonomisi de söz konusu olamazdı. 18. yüzyıldaki sanayi devriminin de ne zaman olacağı bilinemezdi. Uluslararası büyük köle ticaretinin başlıca yönü 15. yüzyılda Afrika’dan Avrupa’ya, 1619. yüzyıllar arasında ise Afrika’dan Amerika’ya doğru oldu. Yerli Amerikalıları yok eden Avrupalılar, onların yerine geçirmek üzere Afrikalıları gemilerle Atlantik’in öte yakasına taşıdılar ve onlara zorla pamuk, kahve ve şeker üretimi yaptırdılar.(Afrikalı milyonlarca esir kölelerin büyük bölümü daha Amerika’ya varmadan yolda ölüyorlardı). Daha rafine bir kölelik sistemi olan kapitalizmin temelinde de şiddet vardır. Bu sistemi bir hamlede yıkmak isteyenlerin şiddete başvurmalarının nedeni de ondaki mevcut şiddet içeriğidir. Ancak şiddet araçlarıyla kurulan yeni toplumsal sistemlerde de şiddet varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle artık şiddetin kendisinin de çok güçlü bir şekilde sorgulanması gerekiyor. Geçmişte bazı ideolojik amaçlar insan haklarının çiğnenmesine bir gerekçe oluşturuyordu. Ama bugün artık “hiçbir gerekçeyle çiğnenemeyecek insan hakları” kavramı, dünya insanlarının bilinçlerine önemli ölçüde yerleşmiştir. Tıpkı bunun gibi, şiddeti toplumsal yaşamdan bütünüyle çıkarmak için, “hiçbir gerekçeyle şiddete başvurmama” kavramının da bilinçlere yerleştirilmesi için çaba göstermek gerekmektedir. Her türlü toplumsal şiddet biçiminin ortadan kaldırılmasının başka bir yolu görünmemektedir. Twıtter Kuşu Kafeste : “Anlarsın Ya!” CBT 1410 12 /28 Mart 2014 Geçtiğimiz günlerde Sirkeci’deki arabalı vapurda vahim bir kaza yaşandı malum. Ben de zaman zaman arabalı vapur kullanan bir vatandaşım. Arabalı vapurların yaşam hakkımı elimden alma olasılığına istinaden, arabalı vapur seferlerinin tüm ülkede yasaklanmasını talep ediyorum. Benzer şekilde benim de kullandığım otoyollarda trafik kazaları olmakta ve araç içindeki insanlar ölmektedir. Otomobillerin ve otoyolların yaşam hakkımı elimden alma olasılığına istinaden, tüm ülkede otomobil satışının ve kullanımının ihtiyaten durdurulmasını, keza bütün otoyolların ihtiyaten araç ve yaya trafiğine kapatılmasını talep ediyorum. Geçtiğimiz günlerde benim de yaşadığım, zaman zaman kullandığım bir caddede bir kişinin bir başka kişiyi bıçaklayarak öldürdüğünü öğrendim. Ekmek bıçağı bile olsa bıçak kullanımının yaşam hakkımı elimde alma olasılığı var. O nedenle tüm ülkedeki bıçakların üretilmesinin, satılmasının ve kullanılmasının yasaklanmasını talep ediyorum. Binalardaki merdivenlerden inerken ayağım kayıp düşebilirim. Tüm ülkedeki tüm binalardaki tüm merdivenlerin kullanıma kapatılmasını talep ediyorum. İhtiyaten. * Keza asansörleri kullanırken mahsur kalabilirim. Tüm asansörler yasaklansın. * Çaycı elindeki tepsiyi döküp beni haşlayabilir, çay satışı tüm ülkede yasaklansın, çayhaneler kapatılsın. * Fast food dükkanları beni yoldan çıkarabilir; yasaklansın. * Ayakkabılar ayağımı vurabilir; yasaklansın. Bu talepler sizce çok mu abes? Peki iş internet ya da dijital kültür olunca neden bu tür abes yasaklara itibar ediliyor? İsmet Özel adına açılmış sahte bir Twitter hesabı varmış, mahkeme hesap kapatılsın kararı vermiş; TİB tüm Twitter’ı kapattı. Eski bakan Binali Yıldırım, hakkında ileri geri mesaj atan bir Twitter hesabının kapatılmasını talep etmiş, mahkeme talebi haklı bulmuş; TİB tüm Twitter’ı kapattı. Samsun’da bir vatandaşın hesabı “hack”lenmiş, sanki o göndermiş gibi, abuk sabuk mesajlar gönderilmiş, mahkeme vatandaşın mağduriyetini haklı bulmuş, TİB tüm Twitter’ı kapattı. TİB’in böyle bir refleks vermesi Başbakan’ın birkaç saat önce yapmış olduğu açıklama ile irtibatlandırılabilir mi? Diyelim ki yarın bu konu mahkemelik oldu. TİB yetkilileri ne diyecek? Başbakanımız dedi kapattık mı diyecekler? Kesinlikle hayır. Öncelikle başbakan diyecek ki ben böyle bir emir vermedim; ayrıca yetki alanımda da değil. Ya da TİB şöyle mi diyecek; kurum içinden işgüzar iki uzman mahkeme kararlarını yanlış yorumlamış. Peki o iki görevli çıkıp, böyle yapmasaydık bizi sürerlerdi diyebilecek mi? Hakim nereden biliyorsun dediğinde sunabilecekleri bir delil olacak mı? Hayır ! Her gün önünden geçtiği evin papağanı adama sürekli küfür ediyormuş; adam dayanamayıp sahibini ve papağanı mahkemeye vermiş. Mahkeme papağana bir daha küfür etmeme cezası vermiş. Ertesi gün adam evin önünden geçerken papağan adama seslenmiş ve başını kaldırıp bakınca “Anlarsın ya!” demiş. Tüm “anlayan”lara! Hukuk önünde yanlış anlıyorsunuz. Bu anladığınız şey, sizi bugün kurtarıyor, yarın ise kurtaramayacak; çünkü hukuk kalıcı insanlar gidici! larında evrensel düzeydeki çalışmaları bulunuyor. Genç sayılacak bir dönemde akademik kariyerinin en üst düzeyine çıkmasını, sürekli olarak yükselen bilimsel grafiğini Bu yıl 10. kez gergöz önünde bulunduran Deçekleştirilen Kadir Has ğerlendirme Kurulu, Akın’ı Ödülleri’nden “Üstün Ba“10. Kadir Has Ödülleri Geşarı Ödülü”, Hacettepe Tıp lecek Vaad Eden Bilim İnsanı Fakültesi ve Harvard Tıp Ödülü’ne” oybirliği ile layık Fakültesi Massachusetts gördü. General Hospital’da araş “Bilim, Teknoloji ve İnotırmalarını yürüten beyin vasyon” alanında verilen 10. Kadir Has Ödülleri Değercerrahı Prof. Dr. Turgay Dalkara’ya verildi. Beyin haslendirme Kurulu, Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. talıkları ve migren konusundaki uluslararası araştırmalaDr. Mustafa Aydın , Turkcell Genel Müdürü Süreyya rı neticesinde tıp bilimine yaptığı katkılar ve uluslararası Ciliv , Eczacıbaşı Holding Başkan Yardımcısı ve Türkiye alanda elde ettiği başarılar ile isim yapmış bir bilim adaBilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, Harvard Ünimı olan Dalkara’nın, beyin damar hastalıkları alanında versitesi Öğretim Üyesi ve Kadir Has Üniversitesi Müçok sayıda atıf alan makaleleri bulunmaktadır. tevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil , Ka “Gelecek Vaad Eden Bilim İnsanı Ödülü” ise Koç dir Has Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Barış Akan’ın oldu. Bülent Kahraman, University Of California Los AngeAkan’ın, haberleşme kuramı ve haberleşme alanında les Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydoğan Özcan ve Hacetgeleceknesil haberleşme ağları, kablosuz haberleşme tepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent ve sensör ağları, nano haberleşme ve nanoağlar konu Sivri’den oluştu. 10. KADİR HAS ÖDÜLLERİ VERİLDİ