Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kitap birden fazla ameliyat gerekiyor. Göğüs kafesinde izler kaldığı gibi kaburga kıkırdakları da asla tamamen yenilenmiyor. Yeni alternatif yöntemde her çocuktan bir parça yağ örneği alınması yeterli olacak. Daha sonra ise bunlardan, büyümeye devam eden kök hücreler elde edilebilecek. Sıvı içine kulak biçiminde bir “iskelet” yerleştirildiğinde, kök hücreleri istenilen biçim ve yapıya bürünebilirler. Kök hücrelerin kıkırdak hücreleri olarak gelişebilmeleri için kimyasallar kullanılabilir. Bu hücreler en sonunda çocuğun cilt altına aktarılarak, kulak biçimini almaları beklenebilir. Tabii bunlar henüz gerçekleşmesi beklenen gelişmeler, fakat bilim insanları en azından iskelet içinde kıkırdak üretmeye başar dılar. A n c a k b u n u n insana aktarılabilmesi için yeni testlerin yapılması gerekiyor. Halen tedavisi bulunmayan ALS’nin seyri, Riluzol etki maddesiyle çok az yavaşlatılıyor. Fakat şimdi başka bir terapi olanağından da söz ediliyor: Yüksek kalorili beslenme. Daha önceleri gerçekleştirilen araştırmalar biraz fazla kilolu olan hastaların daha uzun yaşadılarını göstermişti. Farelerle yapılan deneylerde ise yağlı ve bol karbonhidratlı yemle beslenen farelerin de daha geç öldükleri görülmüş. Bu da hastalığın hızlı bir şekilde ilerlemesinin, hastaların yeterli kalori almamasından kaynaklandığını akla getirmişti. Araştırmacılar ayrıca ALS’nin bedenin metabolizma etkisini de zirveye çıkardığını tahmin ediyor. Harvard Tıp Okulu’ndan AnneMarie Wills şimdi ilk kez yüksek kalorili beslenmenin ALS üzerindeki etkisini ayrıntılı bir şekilde inceledi. The Lancet dergisinde yayımlanan araştırmaya yirmi hasta katılmış. Hastaların hepsi, karın duvarından doğrudan doğruya mideye uzanan PEG sondasıyla beslenmiş. Ve bu kişiler hastalığın başlangıcından o ana kadar ortalama beden ağırlıklarının %20’sini kaybetmişlerdi. Dört aylık araştırma çerçevesinde altı hasta yaktıkları kadar kalori alırken, diğerleri günlük ihtiyaçlarının %125’ini almışlar. İkinci gruptaki hastaların besinleri yağ veya karbonhidratla zenginleştirilmiş. Tüm hastalar yüksek kalorili yiyeceği iyi tolere etmiş, fakat en iyi sonuçlar daha fazla karbonhidrat tüketen grupta alınmış. Bu hastalar yağlı beslenenlere kıyasla daha az sindirim sorunu yaşadıkları gibi ayda ortalama olarak 390 gram almışlar. Kontrol grubundakiler ayda 110 gram alırken, yağlı yiyeceklerle beslenenler ise 480 gram almış. Ayrıca karbonhidrat grubunda çok ağır seyreden sağlık sorunları da daha az görülmüş. Araştırmanın sonunda bu gruptaki tüm hastalar hayattaydı. Oysa yağ grubunda bir, kontrol grubunda ise üç hasta öldü diyor araştırmacılar. Katılımcı sayısının az olmasına rağmen sonuçları umut verici bulan bilim insanları, hastalık seyrinin yavaşlatılması için beslenme şeklini ayarlamanın hem daha kolay hem de daha güvenli bir yol olduğunu düşünüyor. Bundan sonra hastalığın teşhis edilmesinden hemen sonra başlayan araştırmalar gerçekleştirilecek. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com ve bu olumlu etkide rol oynayanların yine flavonoidler mi olduğunu öğrenmek için yaşları 45 ila 70 arasında değişen 44 aşırı kilolu erkekle bir araştırma gerçekleştirdi. İki gruba ayrılan erkeklerin hepsi dört hafta boyu günde 70 gram bitter çikolata yerken diğerleri, flavonoidle zenginleştirilmiş ancak yine aynı miktarda kakao içeren bitter çikolata yemiş. Bu süre içinde katılımcıların daha fazla kilo almamaları için çikolata dışında yüksek kalorili yiyecek verilmemiş. Araştırmanın başlangıcından önce ve araştırma süresince, atar damarların esnekliği ve damar cidarlarında ne oranda akyuvar biriktiği ölçülmüş. İkisi de damar sağlığı için birer gösterge olarak kabul edilir. Uzmanlar ayrıca yüksek flavonoid oranının çikolata yeme isteğini arttırıp arttırmadığını da merak ettikleri için katılımcılara bu konuda da sorular yöneltmişler. Sonuçlara göre bitter çikolata gerçekten de atardamarların esnekliğini arttırıyor ve akyuvarların da cidarlarda yapışmasını engelliyor. Ayrıca flavonoid miktarı da çikolata (ya da tatlı) yeme isteğiyle ilişkili değil. Bununla birlikte bitter çikolatının olumlu etkisinden neyin sorumlu olduğu hâlâ kesin olarak bilinmiyor. Ama en azından flavonoidlerin etkisinin kesin olduğunu biliyoruz. Yüksek flavonoid oranı aşırı tüketimi önlüyor. (The FASEB Journal, 2013). Ronald Wright Aylak Kitap 2012. 185 sayfa. Ronald Wright, yirmiden fazla dile çevrilen çoksatan kitabı İlerlemenin Kısa Tarihi’nde okuyucuyu Sümerler, Mayalar, Mezopotamya, Roma, Mısır, Çin gibi eski uygarlıklarda kapsayıcı bir geziye çıkartıyor. Yazarın bu gezide cevap aradığı sorular,”Nereden geliyoruz?”, “Neyiz?” ve “Nereye gidiyoruz?” . Bu kısa fakat görkemli gezide yazar, bir yandan uygarlık dediğimiz dikkat çekici deneyin aslında ne kadar kırılgan olduğu konusunda bizi uyarırken, diğer yandan insanlık olarak varlığımızın gizemlerini çözmeye çalışıyor. Antropoloji ve arkeolojinin bulgularından yararlanarak, uygarlıkların yükselişlerinin ve çöküşlerinin bizim bugünkü uygarlığımız hakkında neler öngördüğünü ortaya çıkartıyor. İlerlemenin Kısa Tarihi, Martin Scorsese’nin yapımcısı olduğu ve Stephen Hawking gibi bilim adamları ile Margaret Atwood gibi yazarları bir araya getiren Surviving Progress isimli belgesele de esin kaynağı oldu. Bu belgesel daha sonra birçok ödül aldı. Yazar geçmişi araştırırken içinde yaşadığımız dönemi de çok yakından kavrıyor. Wright birçok yazarın yüzlerce sayfada yaptıkları şeyi 185 sayfalık bir kitapta yapmayı başarıyor. İlerlemenin Kısa Tarihi tarihe zevkli bir yolculuğun ötesinde okuyucuyu derin düşüncelere yöneltiyor. İlerlemenin Kısa Tarihi Kısaca ALS olarak bilinen Amyotrofik Lateral Skleroz yüzünden beyin ve omurilikteki, bilinçli kas hareketlerini çalıştıran sinir hücreleri ölüyor. Bu ölümcül hastalığa Karbonhidrat ile ALS tedavisi? Altan Öymen Sevgili meslektaşımız ve aynı zamanda diyelim ki eski siyasetçi Altan Öymen’in yaşadığı tarihe tanıklık günlerinin dördüncü kitabı olan ..Ve İhtilal, belki de okunması elzem en önemli kitaplardan biri, özellikle siyasi tarih açısından. Daha önceki kitapları 1930’lu yılları anlattığı Bir Dönem Bir Çocuk, 1940’lı yılları anlattığı Değişim Yılları; 19501955’li yılları anlattığı Öfkeli Yıllar isimleriyle Doğan Kitap’ta yayımlanmıştı.. Öymen sadece siyasi tarih anlatmıyor, bununla birlikte önemli toplumsal olayları da gözlemliyor. 1960, askeri ihtilal ile Menderes diktatörlüğünün sona erdirildiği tarih (27 Mayıs). Öymen’in kitapları özellikle gençlerin yakın geçmişi bilmesi ve bugünle bağlantıları kurabilmesi için başucu kitapları sayılabilir. Çünkü bu kitaplar sıkıcı bir tarih kitabından çok öte, anılarla da yoğurulduğu, ayrıca mutlaka bir kronoloiye bağlı kalmadığı için severek okunuyorlar. Okurlar yaşadığımız yıllara ilişkin pek çok paralellikler kurabilecekler, ayrıca kitabın belgeli, fotoğraflı olduğunu da ekleyelim.. ... Ve İhtilal İngiltere’deki Great Ormond Street Hastanesi araştırmacıları, insan yüzlerini, hastanın yağlarına ait kök hücrelerle yenilemek istiyor. Laboratuvarda kıkırdak üretiminde başarılı sonuçlar elde eden ekip, yöntemin kulak ve burun “üretiminde” kullanılabileceğini söylüyor (Nanomedicine). Yeni yöntemle kulak kepçesinin yetersiz gelişmesine neden olan mikroti gibi hastalıklar tedavi edilebilir. Miktroti bozukluğuna sahip çocukların kaburgalarından kıkardak alınır. Bunlar kulak şeklinde biçimlendirildikten sonra hastaya aktarılır. Ancak bu tedavi için Hastanın kendi yağ dokularından yeni organlar CBT 14087 / 14 Mart 2014 yakalanan kişiler zamanla hareket etme yetisini, konuşma ve yutma hatta soluk alma yetisini bile yitiriyorlar. ALS’nin tedavisi henüz bulunmuyor. Fakat bilim insanları şimdi en azından hastalığın seyrini yavaşlatacak basit bir yöntem keşfettiler: Hastalara yüksek kalorili yiyecekler veriyorlar. En ünlü ALS hastası belki de Hawking’dir. Fizikçi 51 yıldan bu yana yavaş yavaş motor nöronlarını bozan bu sinir hastalığıyla yaşıyor. Ve bu nedenle de tıbbi bir mucize sayılır. Sigmund Freud Çeviri ve ekler: Prof. Dr. Günsel Koptagelİlal Star Yaprak Yayıncılık, 1993, 344 sayfa. Bu kitapta, Freud’un tüm yapıtlarının okuyucuya sunulmasındaki güçlükler göz önüne alınarak, öğretisinin kendi ağzından özeti olan psikanalizi tanıtıcı konferans dizisinin, “Psikanalize Giriş Genel Nevroz Öğretisi” bölümü yer almıştır. Bu bölümde yer alan konular şunlardır: Psikanaliz ve Psikiyatri, Belirtilerin Anlamı, Zedelenmelere Saplanma (Bilinçdışı), Direnç ve Bastırma, İnsanın Cinsel Yaşamı,, Libido Gelişmesi ve Cinsel Örgütlenmeler, Gelişim ve Gerileme: Etiyoloji, Belirtilerin Oluşum Yolları, Sıradan Sinirlilik, Kaygı (Anksiyete), Libido Teorisi: Narsisizm, Aktarma, Analiz Tedavisi. Türkçeye ilk kez 1973’te çevrilen bu bölüme, 1982’de yayımlanan ikinci baskıda, Prof. Dr. Günsel Koptagelİlal’in iki yazısı da eklenmiştir. Bu yazılar, Freud’un Viyana’daki evinin 1971’de Freud Müzesi haline getirilmesi dolayısıyla düzenlenmiş olan fotoğraf sergisinin 1978’de İzmir’deki açılışı sırasında Prof. Dr. Günsel Koptagelİlal’in yaptığı konuşma metinleridir. Bu iki yazının başlıkları, “Türkiye’de Sigmund Freud” ve “Freud’un Çağdaş Bilime Katkısı” dır. Psikanalize Giriş kitabının dördüncü baskısında (1993), bazı terimler gözden geçirilmiş ve metinde de bazı değişiklikler yapılmıştır. Psikanalize Giriş