02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GELİŞİMSEL PSİKOLOJİ TEKNOLOJİPOLİTİK Başarının sırrı: Kan, ter ve gözyaşı Zekâ, akademik performansta büyük bir rol oynamakla birlikte, motivasyonun rolünü de yabana atmamak gerek. Özellikle iş hayatında… Başarının anahtarının genler ve yetişme koşulları dışında da aranması gerektiğini ileri süren çok sayıda gelişimsel psikolog, başarının özdenetim, irade, kararlılık, tutarlılık gibi faktörlerden de beslendiğini açıklıyor. Hatta kimileri hayali olmayan insanların başarılı olamayacağını ileri sürüyor. arada sunuluyor. Bu tür bir müdahalenin, farklı ortamlardan gelen tüm çocuklara, özellikle dezavantajlı ortamlardan gelen çocuklara, çok büyük yararı olduğu kanıtlanmış durumda. Başkan Obama bu kanıtlara dayanarak okul öncesi eğitime yatırım yapmak için partilerüstü bir destek arayışı içinde. Bir insanı daha kararlı yapan unsur nedir? Unsurlardan biri motivasyondur. Duckworth, ödül söz konusu olduğunda insanların IQ testlerinden daha yüksek puan aldıklarını belirtiyor. Bu, başarının araştırılmasında mihenk taşı oluşturan bir bulgudur. Başka bir deyişle motivasyon başarıya giden yolda önemli bir itici güçtür. Kararlılık başka bir şeye daha ihtiyaç duyar. O da bir işi başından alıp sonuna kadar taşıma iradesidir. İrade bir anlamda, çok çalışma ve insanı yolundan saptıracak dürtü ve arzulara direnebilme becerisi demektir. İrade büyük ÇEVRE VE GENLERİN DIŞINDAKİ ölçüde özdenetim demektir. Özdenetim, bir kere zekâ gibi insana hayat boyu ETMENLER avantaj sağlar. Ayrıca ergenlerin sınav sonuçlarına ilişBaşarının anahtarının genler ve yetişme koşullakin tahminde bulunmak isteyenler için IQ puanlarından rı dışında da aranması gerektiğini ileri süren çok sadaha iyi bir yol göstericidir. Duckworth’un çalışmalarına yıda bilim insanı var. Bunlardan biri Florida Eyalet göre özdenetimi yüksek olan öğrenciler okula zamanında Üniversitesi’nden psikolog K. Anders Ericsson. gelir, ödevlerini zamanında yapar ve daha az bilgisayar Ericsson, “Bilişsel yetenek ve zekâ başarının habercisi deoyunu oynar. Bu da doğrudan karne notlarına yansır. ğildir. Müzik, spor ve edebiyat gibi pek çok alanda üstün Yeni Zelanda’da doğdukları günden 32 yaşlarına kabaşarı göstermiş insanları incelediğimizde, esas önemli dar izlenen 1000 çocuk üzerinde yapılan son bir çalışmaolanın sabırlı ve istikrarlı çalışma ve egzersiz olduğunu ya göre, çocukluk çağlarında daha sağlam bir özdenetim anlıyoruz” diyor. sergileyen denekler, daha sağlıklı ve duygusal açıdan Bazı insanların diğerlerine göre bir konu üzerinde ısdaha istikrarlı yetişkinlere dönüşüyor. Ayrıca mali açıdan rarla çalışmasının, egzersiz yapmasının nedeni nedir? İlk da daha iyi konumda oluyorlar (PNAS, vol 108, p 2693). başlarda ailenin egzersiz yapma konusunda biraz baskıcı Özdenetim ile ilgili bir diğer önemli nokta da özdeolması yararlıdır. Ancak bir hedefe ulaşmaya çabalayan netimin geliştirilebilen bir özellik olasıdır. Florida Eyalet insanın başka faktöre de ihtiyacı vatdır. Örneğin sabır, Üniversitesi’nden Roy Baumeister, özdenetimi egzersiz tutarlılık, kararlılık ve kendini adamışlık duygusu olmaile güçlendirilen bir kasa benzetiyor. Baumeister ve ekibidan pek uzağa gidilmez. Pennsylvania Üniversitesi’nden nin bu konuda yürüttüğü araştırma, bir alanda egzersiz ile Angela Duckworth, “Kararlı insanlar özellikle zorlu kogüçlendirilen özdenetimin, yaşamın her safhasında geliş şulların hüküm sürdüğü ortamlarda diğerlerinden daha me gösterdiğini ortaya koyuyor. Ekibin ortaya çıkarttığı bir diğer bulgu da, bazı insanlarda özdenetimin daha hızlı geliştiği ile ilgilidir. Çocukların sahip olduğu potansiyelleri tam olarak değerlendirebilmeleri için anne ve Bunun nedeni bübabalar ne yapmalı? Bu o kadar kolay yanıtlanacak bir soru değildir, çünkü bir çoyük bir olasılıkla bu cuğun yetenekleri ve becerileri anında kendini belli etmez. Bunun için en akılcı yakinsanların ilk başta laşım, eğilimlerini ve ilgilendikleri konuları teşvik etmektir. daha sağlam bir özdeDavis’teki Kaliforniya Üniversitesi’nden Dean netime sahip olması ve Keith Simonton bu konuda anne ve babaları uyaregzersizleri daha büyük ma gereği duyuyor. Çünkü çocuğun ilgisinin bir kararlılıkla sürdürgerçek kaynağını bulmak ciddi bir gözlem yemeleridir. Baumeister teneği gerektirir. Çocuk o konuyla gerçekten bu bulguları şöyle deyetenekli olduğu için mi, yoksa geçici bir ğerlendiriyor: “Bu dahevese kapılarak mı ilgileniyor? Eğer çocuiresel bir süreç. İşte bu ğun spesifik bir konuya, spora veya müzik nedenle ebeveynler aletine yönelmek gibi bir eğilimi yoksa bile, çocuklarının iradesini bir alanda beceri kazanmasının yolunu güçlendirmeye çok küaçarak başka alanlarda da uzun erimli beçük yaşta başlamalıdır. ceriler edinmesine yardımcı olabilirsiniz. Özdenetim, ayrıca zorBelki de bir ebeveynin yapacağı en doğluklar karşısında yılru şey, doğuştan sahip olunan yeteneklerin mamaktır. Böylece zorancak çok çalışma ve kendini adamakla gelişluklar engelleyici değil, tirilebileceğine vurgu yapmaktır.. tam tersi kamçılayıcı bir rol onar.” Baha Kuban [email protected] Jean Seberg ile Peter Sellers’ın oynadığı, küçük bir ülkenin dev ABD’yi dize getirdiğini gördüğümüz 1959 yapımı soğuk savaş parodisinin adıydı, Kükreyen Fare. Kentlerde Enerji Dönüşümü; Kükreyen Fareler ! KARARLILIĞIN BİLEŞENLERİ başarılıdır” diyor. B aşkan Obama geçen Aralık ayında yaptığı bir konuşmada başarının liyakate ve çabaya bağlı olduğuna inandığını, ancak bugünün ABD’sinde başarılı olmak için zengin ve ayrıcalıklı bir ailede doğmuş olmanın yeterli olduğunu söyledi. İngiltere’de ise Londra Belediye Başkanıkimilerine göre de geleceğin Başbakanı Boris Johnson, Obama’dan farklı düşünüyor. Johnson’a göre başarı tümüyle IQ’ya bağlıdır. Dolayısıyla en zeki çocuklara başarılı olmaları için her türlü imkân sağlanmalıdır. Bu iki konuşma, pek çok tartışmayı beraberinde getirmekle birlikte özünde başarı ile ilgili birbiriyle çatışan iki zıt fikre dikkat çekiyor. Kimilerine göre başarıyı genler belirler. Diğerlerine göre ise belirleyici çevredir; yeterli imkânların sağlanması durumunda herkes başarılı olabilir. Peki bunlardan hangisi gerçeğe daha yakın? yaşamda başarının anahtarı olduğunu düşünüyordu. O dönemde Terman başarıyı elde edilen maddi olanaklarla ölçüyordu. Denekleri orta yaşlarına takip eden Terman, kazançlarının ABD ortalamasının üç misli olduğunu tespit etti. Bu araştırma aslında göründüğü kadar etkileyici değildir. Terman’ın deneklerinin ortalama IQ’su 147 civarında olmakla birlikte dörtte biri, kasiyerlik, polis memurluğu, satıcılık veya el sanatları ustalığı gibi düşük prestijli işlerde çalışıyordu. Grubun içindeki üyelerden hiçbiri büyük bir akademik ödüle layık görülmedi. Ayrıca hiçbiri ulusal gelire katkıda bulunacak öncü bir girişimci olamadı. Ve Terman tam 25 yıl sonra zekâ ile başarı arasında bir korelasyon bulunmadığını itiraf edecekti. Zekâ önemli olmakla birlikte başarıyı garantilemez. Özellikle sosyoekonomik statüyle ilgili çevresel faktörlerin önemi konusunda yadsınamayacak kadar somut kanıtlar varken. Bilgisayar ve kitap erişiminin kısıtlı olduğu yoksul ortamlarda yetişen ve aile şefkati ve ilgisinden yoksun çocukların, hem sağlıklarının kötü olduğu hem de okul başarılarının düşük olduğu biliniyor. Bu da onların ileri yaşlarda başarılı olmalarını engellemeye yetiyor. Tam tersi, çok sayıda başarılı girişimci, lider ve sanatçının zihinsel uyarı açısından zengin evlerde büyüdüğü, ailelerinden yakın ilgi gördüğü de bilinen bir gerçek. Boşanmış veya duygusal tutarsızlığın sergilendiği ailelerde yetişmiş çocuklar ise, sosyal ortamları ne olursa olsun, daha ilk başta hayata bir adım geriden başlıyor. İleri yaşlarda genellikle okul performansları düşük ve davranış bozukluk gösterme eğilimleri yüksek oluyor. Londra Üniversitesi’nden gelişim psikoloğu Edward Melhuish, evlerinde şefkat ve ilgi görmemiş 5 yaş altı çocukların, sosyal ve duygusal gelişimlerinin sakatlanmış olabileceğine dikkat çekiyor. Daha da önemlisi bu durumun çocukların konuşma becerilerini olumsuz yönde etkileyebileceğini ileri süren Melhuish, “Gelişmiş bir konuşma becerisi, bilişsel gelişmeyi, sosyal yetenekleri, okul başarısını da arttıran çok önemli bir faktördür” diyor. Kısaca çevresel faktörler yabana atılmayacak kadar önemlidir. Yoksul ve düşük eğitimli ortamlar, çocukların IQ’larında 9 puanlık bir düşüş yaratırken (Child Development, vol 65, p 296), avantajlı bir çevrede yetişen çoğun IQ’sunda belirgin artışlar görülebiliyor. Bu bulguların ışığı altında çocukların tüm potansiyellerini kullanmaları için okul çağına kadar beklememek gerekiyor. Zira o zaman çok geç kalınmış olunabiliyor. Melhuish’e göre bunun çözümü yüksek kaliteli “erken eğitim merkezleri”. Bu merkezlerde çocuk bakımı, ebeveyn desteği, sağlık eğitimi ve öğrenme hizmetleri bir GENLER Mİ ÇEVRE Mİ? Kuşkusuz gerçek çok daha karmaşıktır. İnsanlara miras kalan genler önemlidir, ancak çevrenin etkisini de yabana atmamak gerekir. Öyle ki zekâyı ölçtüğü iddia edilen IQ bile insanın yetiştiği koşullardan etkilenir. Bu da bir insanı başarıya taşıyan çok sayıda yol olduğunu gösteriyor. Bu aşamada da en can alıcı soru şu olmalıdır: “Aileler, hükümetler ve eğitim kurumları çocukların başarılı olması için ne yapıyor ve şu anda yaptıkları doğru mu?” Başarı ile ilgili tartışmalar King’s College London’dan Robert Plomin’in ikizler üzerinde yürüttüğü son çalışması ile yeniden alevlendi. Plomin’in araştırmasına göre İngiltere’de çocukların akademik performansları arasındaki farklılığın temel nedeni, kalıtsallıkla ilgili unsurlardır; öğretim ve diğer çevresel faktörler o kadar da önemli değildir. Bu sonuç kimseyi şaşırtmadı, zira zekânın büyük oranda kalıtsal olduğu ve akıllı çocukların okulda daha başarılı oldukları herkes tarafından zaten kabul ediliyor. Ancak bu sonuç, öğretimin önemli olmadığı anlamına gelmiyor. Bu, insanlarda boy uzunluğunun büyük ölçüde genlerden kaynaklandığı için, iyi beslenen çocukların boylarının yediklerinden etkilenmediğini iddia etmeye benziyor. Aslında Plomin şunu söylemek istiyor: “Genlerin önemli bir rol üstlenmesi iyi bir şeydir, çünkü çevrenin sunduğu olanaklar ne kadar eşit ise genlerin yarattığı fark o kadar göze çarpar. Kaldı ki araştırma sonuçları, kaynakların küçük bir elit tabakaya akıtılması gerektiğini de söylemiyor.” Bir kere yüksek IQ’lu çocuklar ileri yaşlarda tahmin edildiği kadar başarılı olamıyor. 1920’li yıllarda Stanford Üniversitesi’nden psikolog Lewis Terman, StanfortBinet IQ testinden en yüksek puanı alan 1528 çocuğu bir deneye tabi tuttu. Johnson gibi Terman da IQ’nun GERÇEK DAHA KARMAŞIK BAŞARILI BİR ÇOCUK NASIL YETİŞTİRİLİR? İrademizi güçlendirebileceğimizi ve engeller karşısında cesaret ve kararlılıkla yola devam edeceğimizi bilmek kendi yeteneklerimize duyduğumuz inancı güçlendirir. Ne yazık ki bazen en büyük engel kendimizle ilgili görüşlerdir. Değişikliklerle mücadele kapasitemizi küçümsüyor olabiliriz. Gelişim psikologları sabit bir kafa yapısının – zekâ ve kişilik özelliklerini taşa kazınmış gibi düşünmekinsanları yanlışlık yapma korkusuna sürükleyeceğini, eleştiriye tahammülsüzlük doğuracağını ve yeni görevlerden kaçma eğilimi yaratacağını ileri sürüyor. Bütün bunlar da başarının önünü tıkayan engellerdir. Oysa özelliklerimizin değişebileceğini kabullenmek, gelişmeyi ve yeni beceriler edinmeyi kolaylaştırır. Bazı insanlar diğerlerinden daha yetenekli olabildiği gibi, insanlar bazı alanlarda daha yeteneklidir. Ancak her çocuğa aynı şeyler, aynı şekilde öğretilir. Doğal olarak ancak küçük bir kesim bu “standart beden” eğitim sisteminden istenilen faydayı sağlar. Psikologlar ve gelişim uzmanlarının pek çoğu daha geniş yeteneklere ve ilgi alanlarına hizmet eden okul sistemlerini öneriyor. Bir diğer önerileri de hedef ve ölçümlere daha az odaklanılması. “Her öğrenci aynı olamaz, dolayısıyla çoklu seçenekler sunulmalıdır” diye konuşan Ericsson, “Bunu şöyle düşünün. Bir bahçede ne kadar fazla farklı bölge varsa güneşi tam olarak alan, az alan, gölgeli bitki çeşitliliği de o kadar fazla olur.” New York Üniversitesi’nden zekâ ve yaratıcılık konusunda uzman Scott Barry Kaufman, okullarda dar alanlar üzerinde, derinlemesine, kişisel eğitime öncelik tanınmasını öneriyor. Bu sistemde öğrenciler kendi öğrenme hızlarında öğrenme şansına kavuşabilirler. Bazı insanların daha geç açıldığını belirten Kaufman, “Bazı çocukların bir takım engellerin üstesinden gelmesi uzun zaman alır, ancak bir kere açıldılar mı kendi alanlarında mucize yaratabilirler” diyor. Kaufman ayrıca çocukları standart testlerden aldıkları sonuçlara göre değil, gösterdikleri çabalara göre ödüllendirilmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağını söylüyor. DEĞİŞİME AÇIK OLMAK CBT 1408/11/ 14 Mart 2014 Hayaller ödüllendirilmeli mi? Bazılarına göre hayallerin peşinden gitmek insanın başını ancak belaya sokar. Ancak bugün birçok eğitimci ve psikolog, hayallerin başarı için en önemli faktör olduğuna inanıyor. Amerikalı psikolog Ellis Paul Torrance, yaratıcı ve başarılı birkaç yüz insanı liseden orta yaşlarına gelinceye kadar izledi. Ve gördü ki bu insanları farklı kılan, ne akademik başarıları ne de teknik yetenekleriydi. Tek farkları hayallerinin peşinden koşmalarıydı. Başka bir deyişle yaşamları süresince belirli bir amaca yönelmiş olmaları, yaratıcı olma cesaretini göstermeleri, derin düşüncelere dalmaktan zevk almaları ve azınlıkta kalmaktan rahatsız olmamalarıydı. Torrance bu kişilerin başarılarının standart bir test ile öngörülebileceğinden kuşkulu. Derleyen: Reyhan Oksay New Scientist, 06 Mart 2014 HAYALİ OLMAYAN BAŞARILI OLAMAZ CBT 1408/10/ 14 Mart 2014 Dünyanın dört bir yanında yerel enerji bağımsızlığı bayrağını çeken kent ve kasabalara dair haberleri okudukça, yeni enerji ekonomisinin yapı taşlarının, bu sayıları ve nüfusları hızla artan yerleşimlerce inşa edildiğini görmemek mümkün değil. Bu köşeyi izleyenler, burada söz konusu “kükreyen fareler”e dair pek çok öykünün anlatıldığını bilirler. Yerel enerji bağımsızlığı hareketinin, iklim değişikliği ve yerel yenilenebilir enerji tartışmalarının ekseninde yer aldığını, zaman zaman yerel elektrik şirketi kamulaştırmaları ile birlikte geliştiğini, enerji sektöründeki dönüşümlerin, Almanya’da ve Danimarka’daki enerji kooperatifleri türü kolektif mülkiyete dayalı örgütlenmelere olanak verdiğini, ABD’de bu dönüşümün, ucuz doğalgaz tedariğiyle ketlenmekte olduğunu, vb. vb. bu köşede pek çok kez örnekleriyle ele aldık. Her gün yeni ‘kükreyen fare’ haberleri gelmeye devam ediyor. “Kükreyen fare”lerin, günün birinde “ormanlar kralı”na dönüşeceği umudu taşıyanlara güç veren başka bir örneğe bakalım. Fort Collins, Colorado Devlet Üniversitesi’ne evsahipliği yapan yaklaşık 150.000 nüfuslu bir ABD kenti. Kent, yerel yenilenebilir enerji ve “Sıfır Enerji Yerleşim” hedefleyen FORTZED adlı iddialı bir proje ile adını duyurdu. Kent merkezi ile üniversite yerleşkesinin de içinde yer aldığı, Fort Collins’in yaklaşık %15’i gibi bir büyüklüğe denk gelen bir alanda gerçekleştirilen öncü bir proje bu. Gönüllü katılıma dayanan, üniversite, belediye ve yerel firmaların paydaş olduğu bu deney, “çevre ve iklim dostu yaşanabilir bir kent” sloganıyla, aslında kentin bütününün gurur duyduğu, tüm ülkeye örnek olacağına kuvvetle inandığı bir proje. FORTZED’teki “SıfırEnerji Yerleşim” düşüncesinin ekseninde 4 başlık yer alıyor: Akıllı şebeke; Akıllı yapılar; Akıllı dağıtılmış yenilenebilir güç üretim ve tabii, Akıllı insanlar . Altbaşlıkların tümünde farklı olgunlaşma düzeylerinde çeşitli teknolojiler kullanılıyor; mikrorüzgâr türbinleri, fotovoltaik paneller, yakıt hücreleri, lityum bataryalar, biyoyakıt ile çalışan motorlar, akıllı sayaçlar, akıllı ev cihazları, yapı otomasyon ürünleri, yeni enerji verimli aydınlatmalar, elektrikli ve hibrid otomobiller, şarj altyapıları ve bütün sistemin altını çizen bilişim altyapısı. Bütün bu ultramodern teknolojik gelişme, kentsel tarih mirasına kıskançlıkla sahip çıkan ve kent merkezinin görüntüsü 100 yıldır hemen hemen hiç değişmemiş bir yerleşimde gerçekleşiyor. Kent halkı eskiden beri yerel mal ve hizmet üretimine önem vermiş, tarihi ve doğal kaynaklarına sahip çıkmış. Bugün enerji alanında olanlar aidiyet duygularını güçlendiriyor ve enerji dönüşümüne büyük bir kamuoyu desteği sağlıyor... Fort Collins 2005’de bir iklim eylem planı yaparak 2050 yılına kadar seragazı salımlarını %80 düşüreceğini taahhüt etti. FORTZED projesinin başarısı ve verilen büyük destek, kenti çok daha ileri hedeflere yönlendirmiş. Kent yönetimi ve paydaşları aynı hedefi 2030’da gerçekleştirebileceklerini gösteren bir planı onaylamak üzere. Hazırlanan ayrıntılı fizibilite raporlarına göre, hedefin 20 yıl geri çekilmesi kente 260 milyon ABD doları kazandıracak ve kent 22 milyon daha az seragazı salımı yapacak. Hedeflere ulaşılmasında canalıcı katkıyı, yapılarda enerji tüketiminin 1/3 oranında azaltılması yapıyor. Bu hedefe hızla ve göreli düşük maliyetle ulaşılması bekleniyor. Planda hem doğru ulaşım planlaması ile kişi başı bisiklet ve yürüme mesafelerinin arttılması, hem de mevcut taşıt filolarının, yerel katkısı azami olacak teknik yenilenme ile elektrikli ve hibrid araçlara dönüştürülmeleri de var. ABD Enerji Bakanlığı, FORTZED projesine 5 milyon ABD$ katkı yapmış. Tüm kararların katılımcı yöntemlerle alınması ve yerel toplumsalekonomik gelişmeye katkı aranması, yeni enerji dönüşümününün teknikdışı, toplumsalekonomik etkilerini de sergileyecek. Darısı bizim kükreyen farelerin başına...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle