02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

www.iku.edu.tr B L M KÜLTÜR VE E TM Dijital çağda Teknoloji, Eğitim ve İnsan 1213 Şubat 2014’ta İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin düzenlediği panelin ardından… Derleyen : Prof. Dr. Hasan Şimşek, Dekan 18 . yüzyıldan beri eğitimde ortaya çıkan değişim ve dönüşümlerin bir kısmını teknolojiye atfetmek son derece normaldir. Özellikle sanayileşmeyle ortaya çıkan yeni üretim ilişkileri ve yöntemleri bu ortamlarda çalışabilecek insanı yetiştirme konusunda formel okulu bir zorunluluk haline getirdi. Bugün “okul” olarak bildiğimiz modern toplumsal kurumun ortaya çıkışı ise 19. yüzyılın ortalarına denk gelir. Başlangıçta ilkokul olmak üzere formel eğitimin zorunlu hale gelmesi sanayileşen ülkeler başta olmak üzere dünya genelinde yaygınlaşmıştır. Bugüne baktığımızda ise sanayileşmiş ve kalkınmış ülkesinde zorunlu eğitim süresi 12 yıla ulaşmıştır. Yakın zamanda okul öncesinin de zorunlu eğitim kademesine eklenmesiyle bu sürenin 1415 yıla ulaşması beklenmektedir. 18. yüzyıldan başlayarak eğitim ve teknoloji ilişkisinde belirli bir evrimsel süreç yaşandığı dikkati çeker. Bir anlatıcının, bilgilerini birden fazla bireye aynı anda aktarmasını sağlayan kara tahta ve tebeşir birer eğitim aracı olarak, bize bugün hala kullandığımız “sınıf” kavramını kazandırdı. Bundan sonraki adımda eğitim araçları içinde en önemli yenilik ders kitaplarının kullanımıydı. Kara tahtayla birlikte basılı ders kitaplarının da kullanımıyla eğitim yöntemlerinde yeni bir sayfa açılmış oldu. Sınıf ortamında kara tahta kullanımı ‘çoğunluğa öğretimi’ kitap kullanımı ise bireysel öğrenimi destekleyen bir eğitim metodu olarak uygulandı. Mektup yoluyla ders kitaplarını temin eden uzaktan eğitim de bireysel öğrenimin başka bir örneğiydi. 19. yüzyılla sanayi üretiminin en önemli aşaması olan “seri üretim” sisteminin formel okul sitemine uyarlandı. Bu uyarlama süreci eğitimi derinden etkileyen teknolojik gelişmelerden biridir. Seri üretim” mantığının ana ilkesi olan bütünü (yetiştirilecek insanda olması istenen özellikler) parçalara ayırma (sınıflar, dersler, üniteler, konular) büyük bir yenilikti. Eğitim sistemi içinde ana örgütlenme ilkesi aşamalı şekilde kademelendirme yoluyla ilerlemekti. Bu uygulama bugün de modern eğitim sistemlerinin ana kurgusunu oluşturur. EĞİTİMİN TEKNOLOJİK EVRİMİ yaygınlaştı. O dönemde bu yeni teknolojinin mesafe, coğrafi çeşitlilik ve zaman kavramından bağımsız olarak eğitimi herkesin evine ulaştıracağı ve eğitim sorununun çözüleceği iddia edildi. Aynı beklenti VCR (video kayıt) teknolojisi ortaya çıktığında tekrar gündeme geldi. Artık dersler videoya kayıt edilebilir ve herkese istediği an kullanabilirdi. Hem TV hem VCR teknolojilerinin eğitim ve okul sisteminde beklendiği gibi devrimsel bir dönüşüm yaratmadığı kısa sürede anlaşıldı. Benzer bir beklenti 1990’larda bilgisayar, bilişim ve internet teknolojilerinin yükselişe geçmesiyle nüksetti. Formel okul sisteminin kısa sürede dönüşerek yerini yeni bir eğitim modeline bırakacağını savunan kitaplar ve makaleler yazıldı. Bu beklentinin de çok gerçekçi olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Beklentiler, yeni teknolojiler doğrultusunda yön değiştirse de 2014 yılı itibarıyla halâ, asıl formunu 19. yüzyılda kazanan okul sistemini ve öğretmenöğrenme ilkelerini yaygınlıkla kullanmaya devam ettiğimiz bir gerçek. Sınıflara girebilen en ileri teknoloji “akıllı tahta” ve “projeksiyon cihazı” olabildi. Bu teknolojiler, klasik kara (artık beyaz) tahtanın sınıflardan kaldırılmasına neden olmadı. Tepegözün yerini projeksiyon cihazı aldı ancak öğrenme ve öğretme süreçlerinde kökten değişimlerin sağlandığı henüz tam anlamıyla söylenemez. Özellikle 1990’lardan sonra neredeyse dünyanın çehresini değiştiren bilgisayar, bilişim ve internet teknolojileri bankacılık, ulaşım, iletişim, savunma sanayi gibi bazı sektörleri kökten dönüştürebilirken, neden eğitimde benzer bir köklü dönüşüme yol açamamıştır. OECD ve benzer ciddi kuruluşlar tarafından yapılan pek çok araştırmada öğrenme sürecinin en önemli iki unsuru olarak, öğretmen (öğrenme üzerinde tek başına %1020 arasında etkili) ve okul liderliği (öğrenme üzerinde %1020 arasında etkili) ortaya çıkıyor. Sadece bu iki unsur çocukların okul başarısında neredeyse 1/4 ila 1/3 arasında bir etkiye sahiptir (bkz. www.hasansimsek. net; OECD 2013 raporu üzerine yazılan yazılar). Okulda öğrenmeyi etkileyen önemli faktörler arasında teknoloji çok gerilerde yer almaktadır. Ancak yine de bütünüyle etkisiz olduğu söylenemez. İstanbul Kültür Üniversitesi Eğim Fakültesi olarak, 1213 Şubat 2014 “Dijital Çağda Teknoloji, Eğitim ve İnsan” konulu sempozyumumuzun çıkış noktalarından biri de teknolojinin eğitimdeki yeri ve etkisi konusuydu. Sempozyumumuzda teknoloji ve eğitim arasındaki ilişki disiplinlerarası vizyonla ülke ve dünya ölçeğinde değerlendirildi. TEKNOLOJİNİN EĞİTİMDE YERİ Sempozyumun açılış konuşmasını yapan “Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “Teknoloji Amaç Değil Araçtır” başlıklı sunumunda Türkiye’nin eğitimde bilişim teknolojilerinin kullanımına ilişkin yatırımların 1980’lerden itibaren yapıldığını ve atılan adımlardan beklenen yararın sağlanamadığına dikkati çekti. Türkiye’nin doğal kaynağı olan gençlerin donanımlarını çağdaş global değer ve bilgiyle harmanladıkları takdirde elde edilecek sosyal sermayenin Türkiye’yi şahlandıracağını ifade eden Faruk Eczacıbaşı çok köklü bir eğitim reformunun gerekliliğini de sempozyum kapsamında vurguladı. Eğitim ve teknoloji konusunda yaptıkları ampirik araştırmaların sonuçlarını sempozyumda paylaşan İskoçya Edinburgh Üniversitesi’nden Prof. Lydia Plowman ve İngiltere Bristol Üniversitesi’nden Prof. Paul Howard Jones’un da sunumları önemli çıkarımlara sahipti. Eğitimteknoloji ilişkisinde her iki konuşmacı da eğitimde teknoloji kullanımının sınıf içi ortam, okul kültürü, öğretmen ve aile değerlerinden bağımsız düşünülemeyeceği görüşünde birleştiler. Teknolojinin değerini kullanım amacının belirlediğine dikkati çeken akademisyenler; amaçsız ve iyi planlanmamış teknoloji kullanımının olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin altını çizdiler. Sempozyumda yapılan değerlendirmelerde bilişim dünyasının teknolojinin eğitim üzerindeki etkilerine bakış biraz daha farklıydı. Samsung Türkiye Danışmanı Suat Baysan, Intel Türkiye Eğitim Direktörü Melih Gezer ve Sebit Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Ali Tuncer; yeni uygulamalarla ileride teknolojinin eğitim ve okulu dönüştürmede daha etkili olacağını sunumlarında açıkladılar. Teknolojinin eğitimi ve okul dönüştürecek bir güç olduğuna ilişkin farklı görüşler var. Bilgi ve iletişim teknolojileri geliştikçe görüşler mutlaka çeşitlenecektir. Geride bıraktığımız 150 yıl içinde eğitim ve okulun ana kurgusu değişmedi. Ancak yeni ortaya çıkan teknolojilerin eğitim eylemini ve bir kurum olarak okulu etkilememesi mümkün değil. Çünkü özellikle son yirmi yılda modern insan yaşamını neredeyse kökten dönüştüren bilgi/bilişim teknolojileri bilgiye erişimi neredeyse “anlık” hale getirdi. Teknolojinin eğitimi ve okul ne kadar dönüştürdüğüne ilişkin farklı görüşler medyada ve akademiye yer almaya devam edecek. Teknoloji ve eğitim arasındaki ilişkiye yönelik sağlıklı değerlendirmelerin yapılabilmesi, etkilerin ölçülebilmesi için de disiplinler arası vizyon bir önkoşul olarak görülmelidir. KÖKLÜ DÖNÜŞÜMLER GEREK SONUÇ YERİNE… CBT 140613 / 28 Şubat 2014 Eğitimcileri beklentileri her yeni teknolojik gelişmenin; okul ve öğretim sistemlerini dönüştürebileceği yönündeydi. Örneğin televizyon… İcadının ardından kullanımı belli bir süre içinde EĞİTİM DÜNYASININ BEKLENTİLERİ VE REALİTELER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle