Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKiSLER kan karşısında yeterince esneyememelerine yol açar ki buna bağlı olarak da yüksek kan basıncı ve diğer dolaşım bozukluğu hastalıkları doğar. dakika başı ölçüyor. Prototip birçok klinik deneyde test edilmiş. Lensin içindeki çip ve sensor bir parıltı kadar küçük, anten ise saç telinden bile daha ince. Lens, verileri bir akıllı telefon uygulamasına aktarıyor. Lensin satışa hazır bir ürün haline gelmesine daha çok var. Google, bu teknolojiye ulaşabilen deneyimli ortaklar arayacağını söylüyor. A. M. Celal Şengör Astronomlar bir tür “kozmik far” sayesinde uzaydaki en büyük gaz bulutunu saptadı. Çapı iki milyon ışık yılı olan dev bulut, bir kuasarın ışığıyla görüntülenmiş. Kaliforniya Üniversitesi’nde Sebastiano Cantalupo ve ekibine göre, söz konusu gaz bulutu tüm evrenden geçen dev bir gaz ağının bir parçası (Nature). Son derece olağanüstü olan bu cisim şimdiye kadar keşfedilen bulutsulardan iki misli büyük ve kuasarın galaktik çevresinin dışına kadar uzanıyor. ‘Kozmik far’ dev gaz bulutunu aydınlattı Haldun Dormen’i Pertev sanan halkımız ve Alexander von Humboldt’u Friedrich sanan gazetecilerimiz... Dormen, Halkımız, Gazetecilerimiz Kuasarlar süper kütleli bir karadelik tarafından tetiklenen ve parlak ışıyan aktif galaksi çekirdekleridir. Cantalupo’ya göre kuasarın ışığı bir farın ışığına benziyor. Bu olayda farın doğrudan doğruya kozmik ağın üzerindeki bir tele yansıyarak gazını aydınlatması bilim insanları için büyük bir şans olmuş. Astronomlar uzun bir süredik hidrojen gazından oluşan dev bir ağın tüm uzaydan geçtiğini ve ağın “kavşaklarında” (astronomlar bunlara tel diyorlar) görülebilir galaksilerin oluştuğunu tahmin ediyorlardı. Bilim insanları böylece ilk kez ağın telli yapısını gösteren bir görüntü almış oldular. Google’ın gizli araştırma bölümü Google X, yeni buluşunu açıkladı. Söz konusu gelişme kan şekeri seviyesini kontrol eden elektronik bir lens. Google X, İnternet kuruluşu için olasılıkları araştıracak. Fakat proje Diyabet hastalarına akıllı lens henüz başlangıç evresinde. Araştırma laboratuarı Google X’teki geliştiriciler iki tabaka arasında bir sensor ve bir minyatür telsiz çipi bulunan bir lensin prototipini test ediyor. Lens gözyaşı sıvısındaki glukoz değerlerini Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com CBT 14027 / 31 Ocak 2014 İster ucuz olsun ister pahalı, uluslararası markaların çocuk giysilerinde tehlikeli kimyasallar bulunuyor. Greenpeace, test ettiğimiz tüm markaların çocuk giysileri kirli diyor. Kuruluş, Detox kampanyası çerçevesinde 12 uluslararası moda firmasına ait 82 parçayı test etmiş. Giysiler Mayıs ve Haziran 2013’te 25 ülkedeki mağazalarda ve diğer yetkili perakendecilerde satılıyordu. İncelenen giysiler arasında Primark gibi ucuz ve Burberry veya Gap gibi pahalı markaların ürünleri bulunuyordu. Exeter Üniversitesi’ndeki test laboratuvarında incelenen giysiler içinde zararlı kimyasallar aranmış. Sonuçta hiçbir markanın ürünü temiz çıkmamış. Pahalı giysiler ucuzlarından daha az zararlı değil. Mesela Burberry firmasının çocuk mayosu Primark firmasının mayosuyla aynı seviyede zararlı madde içermekte. Hatta Adidas’ın mayosu diğer tüm markalardan daha fazla zararlı kimyasal içermekte diyor Manfred Santen. Araştırmacılar her üründe bir veya daha fazla perflorür ve poliflorür kimyasal (PFC) saptamışlar. Bu maddelerden bazıları bağışıklık sistemini ve üreme yetisini olumsuz etkilediği gibi trioid bezi hastalıklarına da yol açabiliyor. Çok uzun ömürlü olan PFC’ler çevrede ve bedende birikiyor. Adidas firmasının ürünleri her şeyden önce kanserojen olarak bilinen perfluorooktanoik asit ve bunun öncü maddelerini içeriyor. Mayolardan birinde metrekare başına 15mikrogram PFOA bulunuyordu ki bu firmanın koyduğu limiti bile bile 15 kat aşıyor. Aynı kumaş Nike, Puma, Burberry ve H&M gibi markalarda da kullanılmış. Burberry firmasına ait bir bluzda saptanan nonilfenoletoksilat (NPE) miktarı da şirketin ölçülerini fazlasıyla aşıyor. Çevrede nonilfenol olarak yapılanan bu maddeler hormonsal açıdan çok etkili ve özellikle de su organizmalarına çok zararlı. Daha yüksek seviyelerde NPE C&A’nın ayakkabılarında, Disney ve American Apparel’in giysilerinde tespit edilmiş. NPE test edilen 80 iki üründen 50’sinde bulunmuş. Greenpeace: Çocuk modası zehirli Geçen akşam artık Türkiye’de sayıları Toros’lardaki kelaynak kuşları gibi azalmış bir dost meclisinde Haldun Dormen’i tekrar gördüm. Kendisini küçücük bir çocukken bile bilirdim, çünkü rahmetli anneannem beni onun tiyatrosuna götürürdü. Anneannem öldükten sonra Dormen Tiyatrosu kapanana kadar da gitmeye devam ettim. Onu, Altan Erbulak’ı ve arkadaşlarını sadece sahneden değil, haklarındaki yazılardan da, bizim evde kendisinden bahsedilenlerden de tanırdım. Haldun Ağabey’in ülkemizin en kalburüstü tiyatrocularından biri olduğunu, Yale’de aldığı tahsili falan bilirdim. Onu gördükten sonra tekrar internette hakkında son zamanlarda yazılanlara bakmak için geçtim bilgisayarımın karşısına. Geçmez olaydım: bir yazıda okudum ki, Pertev’in fendi Haldun’u yenmiş (bu aynen bir yazının başlığıydı). Haldun Ağabey artık sokakta yürürken, birileri “Aa bak Pertev gidiyor” diye onu birbirlerine gösterir, hatta kendisine gelip “Pertev Bey geçen akşam gene muhteşemdiniz” der olmuşlar. Koca Haldun Dormen’i Pertev sanmak??!! Malum Pertev, Haldun Ağabey’in televizyonda, Amerikalılardan adapte edilmiş olan Dadı dizisinde her zamanki gibi büyük bir başarıyla canlandırdığı bir karakter. O diziyi ben sırf onu seyredebilmek için izlemiştim. Gerçekten muhteşemdi. Ama Haldun Dormen’i bilmemeyi, onu tanımamayı affetmem mümkün değil. Tabii herkesin gidip kendisiyle tanışmış olmasını beklemiyorum, ama Türkiye’de tiyatro denince akla gelen isimlerin en önemlilerinden birini tanımamak ve onu sadece televizyonda oynadığı bir karakter sanmak! İnsanın içinden “yuh!” diyesi geliyor. Bugün, akşamki üzüntümü üzerimden atamadan bir gazetemizde (gazete müsveddesi mi deseydim?) dünyanın önemli sayılan insanlarının portrelerinin yayımlandığını gördüm. Sırayla acaba kimleri seçmişler derken karşıma Alexander von Humboldt’un resmi çıktı. Bir de ne göreyim, resmin üzerinde Friedrich von Humboldt yazmıyor mu? İçimden bir “yuh” daha demek geldi. Efendim, Alexander von Humboldt’un tam adı Friedrich Wilhelm Heinrich Alexander Freiherr von Humboldt’dur. Bu isim içerisindeki Freiherr kelimesi Baron anlamındadır. Dolayısıyla bu ismi Türkçeye çevirirsek Humboldt Baronu Friedrich Wilhelm Heinrich Alexander olur. Modern coğrafyanın, arkadaşı Carl Ritter ile birlikte, iki kurucusundan biri olan von Humboldt’un kullandığı adı Alexander’dir ve bütün dünyada bu böyle geçer. Okuduğum gazetedeki insan müsveddesi bir gazeteci bu ismi görüp, daha önce hiç duymadığı ve okumadığı için, sıradaki ilk ismi alıp yazmış olmalı. Diyelim ki, aldığı kaynakta bu böyleydi o zaman insan bunu düzeltir. Birkaç ay önce bir televizyon kanalındaki bir yabancı dizinin Türkçe tercümesinde Tuna Nehri’nden Danube diye bahseden insan müsveddesi geldi aklıma. Hiç unutmam bir gün bizim Sinan Özeren öfkeden çıldırmış bir şekilde kırk yıllık Beytüllâhim’i İngilizce’deki şekliyle aynen alıp Türkçe Betlehem (Bethlehem bile değil!!!) diye bahseden bir başka televizyon programındaki bir başka insan müsveddesini anlatmıştı. Türkiye’deki cahillik artık okuma yazma düzeyinin de altına düşmüştür. Gazeteci veya televizyoncu olmak için okumayazma yeter derdim eskiden Türkiye şartları için; şimdi artık anladım ki, okuma yazmanız olmadan da bu mesleklere intihab edebilir ve rahatlıkla iş bulabilirsiniz. Yukarıda bahsettiğim dost meclisinde Murat Bardakçı da vardı. Ülkemizin en değerli tarihçilerinden ve entelektüellerinden biri olan Murat ikide bir “ben tarihçi değilim, gazeteciyim” deyip beni çileden çıkarmayı sever. Bir gazetede yazan Murat, diğer tarafta bir abide gibi Uğur Dündar, güzel İngilizcesine ilaveten Fransızcayı aksansız konuştuğu ve yaptığı enfes gazetecilik için Xavier Le Pichon’un hayranları arasında olduğu Fatih Altaylı, eskilerden Oktay Ekşi, Hasan Pulur, Melih Aşık ve daha birkaç tane kaliteli gazetecimiz. Bunlar bu iğrenç duruma nasıl katlanıyorlar anlamak mümkün değil. Ama Haldun Dormen’i Pertev sanan İstanbul halkının olduğu bir ülkede, Alexander’i de Friedrich sanan gazeteci çok mu gariptir? Yoo! Ben neden AKP %45 oy alacak gene diyorum? İştu bu yüzden! Bu dudak uçuklatan cehaletten, bu (kravatlı ve Mercedes’li) Afganistan düzeyinden kurtulmadıkça, AKP’den de, ayakkabı kutularında dolar saklayan kamu bankası müdürlerinden de, eskiden uluslararası belli bir ağırlığı olan ülkemizi kukumav kuşuna çeviren dışişleri bakanından da ve artık gazete ve televizyonlarda yaptıkları hizmetle değil, çevirdikleri iddia edilen dolaplarla anılan kabine arkadaşlarından da kurtulamayız. Neyse, gene televizyonlarımızda biz Pertev’e bakıp salak salak gülmeye devam edelim ve sokaklarımızda onu arayalım, olur mu? Belki gelecek seçimlerde de Ömer Bey’i ararız oy pusulalarımızda oy vermek için.