Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Çocuk her zaman mutluluk getirmiyor genotip 1’de hastaların %98’inde başarılı olmuş. Bu nedenle Ribavirin veya Interferon gibi sorunlu ilaçlardan vazgeçebiliriz, diyor John Hopkins Üniversitesi’nden Mark Sulkowski, New England Journal of Medicine dergisinde. Dünya Sağlık Organizasyonu’na (WHO) göre dünya genelinde yaklaşık 150 milyon kişi Hepatit C virüsü taşıyor. Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği’nin (TKAD) verilerine göre ülkemizde Hepatit C virüsü taşıyanların sayısı bir milyon civarında. Bugüne kadar uygulanan ve özellikle de İnterferon enjeksiyonuna dayanan üçlü terapi Genotip 1 hastalarının yaklaşık %75’ini iyileştiriyor. Ancak Interferon yorgunluk ve depresyona neden olurken, Çocukların dünyadaki en büyük mutluluk olduklarını sık sık duyarız. Peki gerçekten öyle mi? Amerika’da kapsamlı bir araştırmaya göre çocuk illaki mutluluk getirmiyor. Hatta yoksul ülkelerdeki çocuklu insanlar, yaşamlarını daha kötü olarak değerlendiriyor. Bu sonuç en azından ABD ve diğer endüstri ülkeleri için geçerli. Hatta yoksul ülkelerde çocuklar yaşam doyumu üzerinde negatif etki bile yapıyor (Proceedings of the National Academy of Sciences). Dünya genelinde üç milyon insanla görüşülmüş. Araştırmanın birinci kısmı 20082012 yılları arasında 1,8 milyon Amerikan vatandaşıyla gerçekleştirilen görüşmenin sonuçlarını içeriyor. Ve 20062012 yılları arasında 161 ülkede 1,07 milyon kişiyle görüşmeler yapılmış. Katılımcılara “ideal” yaşam biçimine ne kadar yaklaştıkları ve bir gün önce ne tür duygular içerisinde oldukları sorulmuş. Cevap olarak mutlu, üzgün, kızgın, endişeli ve stresli gibi şıklar bulunuyordu. Amerika’da durumlarını 10 üzerinden değerlendiren tüm yaş grubundaki çocuklu ve çocuksuz aileler kendilerine yaklaşık 7 puan vermiş. Tüm yaş grubundaki çocuklu aileler: yüzde 6,82, çocuksuz aileler: yüzde 6,84. Sadece yaşları 3446 arasında değişen çocuklu grup kendini, çocuksuz gruba kıyasla daha mutlu hissettiğini söylemiş. Çocuklu aileler genel olarak daha çok duygusal dalgalanmalar yaşadıklarını da bildirmişler. Eğitim durumu, gelir, sağlık ve dini inanç gibi diğer kriterler de dikkate alındığında, iki grupta aynı memnuniyet düzeyi ortaya çıkmış. Yoksul ülkelerdeki çocuklu aileler yaşamlarından çok daha az memnunlar. Çocuk sayısı arttıkça çocuklu ailelerin yaşamları da kötüleşiyor. nüfusunu araştıran Panthera organizasyonundan Philipp Henschel. Buna göre bölgedeki 5 devlette toplam 400 aslan yaşıyor. Bunların %90’ı da Benin, Burkina Faso ve Nijer arasında kalan WArlyPendjari rezervinde diğerleri ise Senegal ve Nijerya’da yaşıyor. Afrika kıtasının batısında, Afrika’nın 35.000 aslanından sadece yüzde biri yaşıyor. Eğer Batı Afrika’daki aslanları kaybedersek gen sekanslarını da kaybederiz diyor Henschel. “Doğu ve Güneydeki aslanlar genetik açıdan birbirlerine çok benzemelerine rağmen, Orta ve Batı Afrika’dakiler birbirlerinden çok farklılar”. Batı Afrika’daki aslanlar özellikle de yaşam alanları için insanlarla rekabet halindeler. Aslanların av alanları tarım arazisi olarak değiştiriliyor, ayrıca insanlar aslanların ana besin kaynağı olan yabani hayvanları da avlıyorlar. Tüm bunların dışında büyükbaş hayvanlarını korumak isteyen çiftçiler de aslanları öldürüyor. Batı Afrika’daki en büyük tehdit, aslanların ekonomik yararları bulunmamasına dayanıyor. Yoksul Batı Afrika ülkeleri siyasetçileri aslanları potansiyel gelir kaynağı olarak görmüyor. Oysa Güney ve Doğu Afrika’daki aslanlar safari turizmi nedeniyle önemli bir gelir kaynağı. Amerikalılar Hepatit C için yeni bir tedavi yöntemi keşfetti. Bu yıl içinde onaylanması beklenen tedavi çok etkili. Ayrıca daha önceki tedavi yöntemlerine kıyasla bedene çok daha az sıkıntı veriyor. Tedavi, Hepatit C (HCV) hastalığındaki iyileşme şansını önemli ölçüde yükseltecek. Oral tedavi Avrupa ve ABD’de hâkim olan HCV Hepatit C hastaları için yeni bir terapi Ribavirin etki maddesi de kansızlığa yol açabiliyor. Amerikalılar 211 hasta üzerinde kısa bir süre önce onaylanan Sofosbuvir ve Declatasvir olarak bilinen iki yeni antiviral etki maddesini test etmişler. Terapi Genotip 1 hastalarının %98’inde yanıt vermiş ki bunların arasında konvansiyonel üçlü terapiden fayda görmeyen hastalar da vardı. Genotip 2 ve 3 hastalarındaki iyileşme oranı yüzde 91 civarında. Araştırma Hepatit C taşıyıcılarının büyük bir kısmına tolere edilir tedaviler ve etkili terapiler için güvenil bir yol hazırlıyor diyor Sulkowski: “Standart tedaviler önümüzdeki yıl önemli ölçüde iyileşecek ve terapide eşsiz gelişmelere vesile olacaktır.” D vitamini eksikliği kan basıncını yükseltiyor Farelerle gerçekleştirilen bir araştırma, bedenin uzun süre D vitamini eksikliği ya şaması sonucunda damarlarda değişimlerin meydana geldiğini gösterdi. D vitamini eksikliği damarların sertleşmesine neden oluyor. Bunun sonucunda ise damarlar kalp atımından hemen sonra iyi esneyemiyor, ki bu da kan basıncını yükseltiyor. D vitamininin bedende üreyebilmesi için bedenin güneş ışığındaki UVB ışınına ihtiyacı var. Yeterli takviye sadece besinlerle alınamadığı için, özellikle de kış aylarında bedendeki D vitamini seviyesi düşebiliyor. Bu da yüksek kan basıncı gibi kalpdolaşım hastalıkları ve diyabet riskini hatta kanser riskini de yükseltmekte. Söz konusu bağlantıların, hangi moleküler mekanizmaya uzandıkları şimdiye kadar açıklanamamıştı. Viyana Üniversitesi bilim insanları bu süreçleri açıklayabilmek için genetik değişimden geçirilen farelerin D vitamini reseptörlerini devre dışı bırakmış. Bu şekilde hayvanların bedenlerinde D vitaminin etkisi gelişmemiş. Araştırmacılar ayrıca özel bir diyetle farelerde D vitamini eksikliği dışında başka her şeyin normal seviyede olmasını sağlamışlar. Bir yıl sonra hayvanlarda daha yüksek sistolik ve diastolik basınç farkı ortaya çıkmış. Bu şu demek: kalp atımından hemen sonra damarlardaki basınç ve basıncın en düşük olduğu evredeki fark daha büyük çıkmış. Doku analizleri de ana atar damarda (aort) daha fazla kolajen biriktiğini ve daha az elastik lif bulunduğunu göstermiş. Ayrıca eNOS enzimi de daha düşük miktarlarda salgılanmış. Bu enzim damarların en iç tabakasında (endotel) üretilir ve kan basıncının ayarlanmasında önemli bir rol oynar. Çünkü enzim kan damarlarındaki düz kasların gevşemesinden sorumlu olan azot monoksiti (NO) üretir. Yeterli azot monoksit üretilmediği taktirde damarlar esnekliklerini kaybederler diyor moleküler biyolog Olena Andrukhova. Bu da kalp atımından hemen sonra damarların, gelen On iki yıllık aradan sonra yeniden ziyarete açılıyor Kuzey İspanya’da duvar resimleriyle ünlü Altamira mağarası 12 yıl sonra yeniden ziyarete açılıyor. Ağustos ayına kadar sürecek “deneme ziyaretleri” için haftada bir kez 5 kişi alınacak mağaraya. Bu deneyle insanların mağara üzerindeki etkileri ölçülecek. Bu deneme ziyaretlerinden sonra ziyaretlerin devam edip etmeyeceğine karar vereceğiz diyor kültür devlet sekreteri Jose Maria Lasalle. Bir avcı tarafından rastlantı sonucunda bulunan mağarada 14.500 yıldan daha eski olan en az 260 kaya resmi bulunuyor. Daha çok hayvan tasvirlerinden oluşan bu resimlerde bugüne kadar ne oldukları açıklanamayan soyut işaretler de yer alıyor. Mağaradaki insan trafiğinin özellikle de insan bedeninden çıkan salgıların resimlere zarar vermesi yüzünden mağara 19771982 yılları arasında geçici olarak ziyaretlere kapanmıştı. Kısıtlı ziyaretçi sayısına rağmen mağara ikinci kez zarar görünce, 2002 yılında yeniden kapandı. 2001 yılında ise Santander’in 30 km batısındaki Santillana’da özgün mağaranın bir “kopyası” inşa edilmişti. Bu taklit mağarayı geçen yıl 240.000 kişi ziyaret etmiş. CBT 1402 6 / 31 Ocak 2014 Batı Afrika’da geriye sadece dört yüz aslan kaldı Yabanıl ortamdaki aslanların sayısı son on yıllarda iyice azaldı. Yeni bir araştırma şimdi tehdidin büyüklüğünü gösterdi. Batı Afrika konusunda endişe büyük. Bu bölgede üreme çağında bulunan aslan sayısı sadece 250, genç aslan sayısı ise 150 diyor, 6 yıllık programla Batı Afrika’daki aslan