25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

www.iku.edu.tr B L M KÜLTÜR VE E TM YAŞAM, BEYNİMİZ VE VAROLUŞUMUZ 3 Beyin araştırmalarında seçilen bir yol: Felsefe B İnsanın kendisini ve düşüncelerini tanımasını sağlamaya çalışan felsefe, beyin dinamiği araştırmalarında insan beynini tanımaya çalışmak için kullanılan bir yöntem olarak seçilmiştir. Derleyen: Aysel Düzgün u dünyaya karmaşık ve düzenli bir yapıya sahip olarak kendisiyle beraber getirdiği beyniyle insanoğlu yaşamına başladığı anda dünyayı, insanı, evreni, varlığın kendisini, düşüncenin kökenini, ideal olanı, iyiyi, doğruyu, kötüyü ve sayılamayacak kadar çok olan bütün diğer konuları önce sessiz bir şekilde daha sonra kullanmaya başladığı kelimelerle düşünce gücünü de artık kullanarak açıklamaya, dile getirmeye başladığında felsefe de ortaya çıkmış bulunuyordu. Felsefe konusu başlı başına insanın düşünce, bilinç ve algılayış sürecinden geçerek oluşurken beyin araştırmalarında, filozofların kullanılacak yöntemlerin belirlenmesinde etkisi nasıl gerçekleşir? Düşünce bilimi olarak da okuyabileceğimiz felsefe ve beyin, birbirlerini tamamlayan konular olurken aynı zamanda birbirlerini de açıklayan konular olmuştur. İnsanlar yaşadıkları ve karşılaştıkları olaylara duyusal, bilişsel ve duygusal olarak verdikleri tepkilerde beyinlerinde bir otokontrol mekanizmasına sahip midir? Prof. Erol Başar yönetimindeki BEYİNMER Araştırma Merkezi’nde EEG beyin osilasyonlarının kaydı sırasında kişi, aynı zamanda kendi beyin dalgalarını kontrol etmeyi öğrenmektedir. Ancak aile dostu Werner Heisenberg ise “eğer filozof olmak istiyorsan önce fizik oku, matematik oku, biyoloji veya tıp bilimleri oku. Ancak belirli bir bilim dalında yeterli bilgiye sahip olduktan sonra filozof olabilirsin” sözleriyle bana düşüncelerini açıklamıştı. Nitekim, gençlik yıllarımda bu iki bilim insanının bana verdikleri öğütler çok faydalı oldu. Bundan önceki Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi sayısında kapsamı kısaca anlatılan “Nebulous Cartesian System” de tamamen multidisipliner bir sentez üzerine yazılmıştır. Rene Descartes, Einstein gibi filozof ve fizikçilerin önemli görüşlerinin yanında Hans Berger, Donald Hebb, Otto Levi, Alfred Fesard, Theodor Bullock gibi biyolojik alanda etkin bilim insanlarının da görüşleri bir araya geldi. H e m Descartes’in h e m Einstein’nın felsefesinde evrendeki bütün yapıların ve o yapıların işlevlerinin çok basit prensiplerle yönetildiği düşüncesi ağırlık basıyordu. Fizikte, astrofizikte, kimyada cisimlerin hareketi belirli dinamik kanunları yönetir. Bu dinamik fizik biliminin kuramsallaşması Galileo ve Newton kanunlarına göre belirli bir şekilde ifade edilebiliyordu. 20. yy’ın başında gelişen Quantum teorisi ve görecelilik teorisiyle dinamik kurallar değişti. Quantum fiziğiyle belirsizlik prensibi geldi ve nedensellik kuralları değiştirildi. Einstein’nın kurduğu genel görecelilik teorisine göre de zaman kavramı değişti. Yine, 20. yy’ın başlarında büyük matematikçi Poincarer, ilk defa olarak dinamik sistemlerde determinizmin bozulabileceğini düşündü. Bu düşünce tarzı da yine 20. yy’ın sonlarına doğru “kaos” bilimini ortaya çıkardı. 1970’li yıllarda bu yazı serisinde konuştuğumuz osilasyonların meydana getirdiği beyin araştırmalarındaki düşünce tarzı, şu soruyu ortaya çıkardı: Klasik fiziksel sistemlerde olduğu gibi, quantum teorisinde olduğu gibi beynin de bir takım belirsiz dinamik kuralları var mıdır? 1980 yılında yayımladığım “EEG Brain Dynamics” (E. Başar) kitabında Newton’nun üç önemli kuralına benzeyen bir kurallar siteminin varlığı anlatılmıştı. Bu görüşe göre, beyin içindeki osilasyon gösteren nöron toplulukları ve bu osilasyon sistemlerinin rezons yoluyla kominikasyon yolları, beyin fonksiyonlarının devamını mümkün kılar. Patolojide nörotransmiterler vasıtasıyla biyokimyasal denge lerin değişmesiyle bu dinamik işleyiş şekli değişebilir. Ancak bu başlangıçtaki açıklama şekli belki ileride quantum fiziği kurallarına göre değişebilir. Nitekim 2011 yılında yayınlanan “BrainBodyMind” kitabında anlatılan “Nebulous Cartesian System” Rene Descartes’in ve Newton’nun düşünce tarzının dışına çıkarak beyin quantum teorisi adını verdiğimiz yeni bir kuramsal yapıyla dile getirilmişti. Bu yapıda henüz bugün fizikte ve sistem teorisinde bilinen yöntemler kullanılmakla birlikte beyin fonksiyonlarını anlamak için yeni bir matematik kuramına gerek görülmektedir. Bu önümüzdeki yıllarda daha fazla geliştirilebilecektir. Yeni Bir Beyin Fonksiyon Haritası Beyin işlevleri sadece tanımlayabileceğimiz, ölçebileceğimiz fiziksel veya biyokimyasal yollarla haritalayabileceğimiz bir yetenek değildir. Biz bu yöntemlerle sadece beynimizin kısmen işlevlerini anlatabiliyoruz. Ancak ayın bir aydınlatılmış yüzü bir de karanlık yüzü vardır. Ayın karanlık tarafı ancak modern satelitler vasıtasıyla, modern ölçü yöntemleriyle aydınlatılabilir. Ayrıca uzayda bir kara madde vardır. Bunu da hiçbir şekilde aydınlatamıyoruz. Beyinde de birçok bilinçaltı mekanizmanın aydınlatılması şu anda mümkün değildir. Bunlara örnek olarak episodik (anımsal) bellek gösterilebilir. 20 sene önce meydana gelmiş bir olayı hatırladığımız zaman, zaman içinde saniyenin kesrinde bir yolculuk yaşarız. Yine yaratıcılık olayında da aynı durum vardır. Büyük bilim adamları ve sanatkarlar bazı buluşlarını intution (sezgi) yoluyla gerçekleştirmişlerdir. Zaman içinde yapılan bu yolculukta Descartes’in ve “Humen’ın Nedenselliği”ne dayanan bir felsefi çözüm getirilememektedir. Bu konudaki önerilerim ve sezginin yaratıcı zekâdaki rolü birçok bilim adamları tarafından anlatılmaya çalışılmaktadır (Örneğin Nancy Andreasen, Penrose). Henry Bergson’nun teorisine göre; insanlarla diğer bütün yaratıkları birbirinden ayıran farklılık, insan beyninin düşünce gücünün, sezgiye bağlı yeteneğinin güçlü olmasıdır. En çok gelişmiş hayvanlar bile bir tekerleği yapamamışlar, ateş yakamamışlar, bir araba inşa edememişlerdir. Beyin araştırmalarında insan beynindeki alfa aktivitesinin diğer bütün canlılara kıyasla çok daha yüksek oluşu ve koordine olabilmesi belki bunun bir göstergesi olabilir. Bu son anlatmaya çalıştığımız konuların ölçülmesi için neler yapılabilir? Bu konuda kesin bir cevap yoktur ancak yaratıcılığı kanıtlanmış sanatkârlar, bilim adamları, yazarlar bir takım ölçü tabirlerine tutulabilirler. Bunların en önemlisinin elektrofizyolojik yöntemler olabileceğini düşünüyorum. Ancak yaratıcılığı kanıtlanmış kimselerin büyük sayıda ölçülmesi gerekir. Bunun dışında yaratıcı olup yaratıcılığı kanıtlanmamış birçok insan da mevcuttur. “Yaşam, Beynimiz ve Varoluşumuz” başlığı altında hazırlanan son yazı serisinde BEYİNMER Araştırma Merkezi’nde gelecekte beyin araştırmalarında takip edilecek rota verilecektir. Nöropskiyatrik hastalıklar dışında merkezinizde ne tür araştırmalar yürütülüyor? Merkezimizde Doç. Dr. Bahar Güntekin yönetimi altında duygusal uyaranlarla beyin dalgalarının nasıl değiştiğini de inceliyoruz. Yüz tanıma yüz ifadesi tanıma, pozitif ve negatif duygu uyandıran resimler sağlıklı gönüllü kişilere bilgisayar ekranından gösterilirken kişilerin EEG’leri çekiliyor. Daha sonra bu EEG beyin osilasyonları inceleniyor ve böylece duygusal uyaranların beynimizde nasıl değişiklikler gösterdiğini ölçebiliyoruz. Örneğin kadın ve erkek beyinlerinin farkları incelendiğinde kadınların yüz ifadelerine daha büyük yanıtlar verdiğini gördük. Kadınlar duygusal uyaranlardan daha çok etkileniyorlar ve bu beyinlerinde açığa çıkan EEG beyin dalgalarından ölçülebiliyor. Ayrıca EEG beyin osilasyonları son yıllarda bilgisayar oyun sektörüne de girdi. Araştırmaların şu anda uygulaması çok da pratik ve genelleşmiş değil ya da basında abartılı olarak yer aldığı kadar ileri aşamada değil. Felsefe kavramı ve beyin kavramı yan yana getirildiğinde bu iki kavramı birbiriyle birleştiren konular nelerdir? Felsefe, bütün bilimlerin bir araya getirilerek insanların düşünce tarzını yönlendiren ve fikir ürünlerinin bir araya getirildiği bir sentezdir. Ben ünlü Hocam Carl F. Weizsacker’den şunu öğrendim:“Doğrudan doğruya felsefe öğrenimi, Platon’nun, Aristo’nun, Bergson’nun veya Russel gibi düşünürlerin eserlerini ve yaşantısını öğrenmektir. Bu aslında felsefe tarihini öğrenmektir”. Prof. Weizsacker gençliğinde felsefe öğrenimine hazırlanmaktadır. CBT 140213 /31 Ocak 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle