24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

iklim günlü ü 19. yüzyıl araştırması, yüzyıllık ısınmayı doğruluyor TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP BAKAN VEYSEL EROĞLU’NA 135 yıl önce, Challenger adlı gemiyle yapılan ve ilk okyanus araştırması niteliğini taşıyan gezi sonucunda elde edilen veriler iklim değişikliği ve deniz düzeylerindeki artışla ilgili en son kanıtların elde edilmesine yardımcı oldu. Tasmania Üniversitesi ve NASA’ya bağlı Jet İtki Laboratuvarı araştırmacıları Challenger gezisinden bu yana okyanuslarda meydana gelen değişiklikler konusunda bilgi edinmek amacıyla okyanus sıcaklıklarıyla ilgili eski ölçümleri çağdaş gözlem araçlarıyla elde edilen verilerle karşılaştırdılar. Araştırmacılar Geophysical Research Letters dergisinde yayımlanan raporda eski verilerle günümüzün sıcaklık ölçümleri arasındaki farkın ölçümlerin başlatıldığı 20. yüzyılın ortalarından bu yana meydana gelmesi kestirilen artıştan daha büyük olduğuna dikkat çektiler. Gezi Parkı’ndan Çaldağı’na Salih Özbaran, Emekli Tarih Profesörü İ Ötücü kuşlar en büyük besin kaynaklarını yitirebilir York Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, ötücü kuşların yola çıkış zamanlarıyla ilkyaz sıcaklıklarındaki artış arasındaki uyumsuzluk kuşların üreme bölgelerindeki güvenliğini tehlikeye atıyor. Araştırmadan elde edilen bulgular uzun yol alan göçmen kuşların kışlama aşamasında ya da göç yolları üzerinde üreme bölgeleriyle ilgili kısıtlı ya da çelişkili çevresel ipuçları alabileceklerine işaret ediyor. Araştırmacılar kuşların doğal seçilim yoluyla kışı geçirdikleri tropikal bölgeleri daha önce terk edip üreme bölgelerine daha erken varmaları yönünde bir değişikliğe gitmeleri için ilkyaz sıcaklıklarındaki artışın uzun yıllar sürmesi gerektiğine parmak basıyorlar. (Climate Change News/ 3 Haziran 2013) Sivrisineklerin bağışıklık sistemleri sorunu Virginia Üniversitesi araştırmacılarına göre, soğuk bölgelerde yetişen sivrisineklerin bağışıklık sistemleri daha güçsüz oluyor. Bu yüzden söz konusu canlılar hastalık taşıyan tehlikeli virüslere çok daha duyarlı oluyorlar ve hastalıkları insanlara bulaştırmaları da daha kolay oluyor. Araştırmacılar küresel iklim değişikliği göz önüne alındığında sıcaklıklarla sivrisineklerin bağışıklık sistemleri arasındaki bu bağlantının son derece önemli olduğuna dikkat çekiyorlar. Çalışma, iklim değişikliği ile hastalıkların yayılması arasındaki ilinti söz konusu olduğunda yalnızca ısınma konusuna odaklanmanın hiç de akıllıca bir yaklaşım olmadığını ortaya koyuyor. stanbul Taksim’den ışıklanan ve ülke çapına yayılan direniş hareketlerini televizyonlardan izlerken bir yurttaşın “kesmeyin ağaçları” haykırışına tanık oldum. Konya’da karşısında Orman ve Su işleri Bakanı Profesör Veysel Eroğlu vardı. Bakanın, ertesi gün çıkan gazetelerden de ayrıntılarını öğrendiğim açıklaması değil buradaki derdim. Taksim Gezi Parkı’nda yaşananlar, ülke çapındaki direniş gösterileri ve her şeyden önemli olarak T.C. vatandaşının yaşam biçimine hükümetçe getirilen/getirilmek istenen kısıtlamalar değerlendirilecektir; umuyorum ki, ciddi eleştirilerle ve özeleştirilerle önümüzdeki günlerde de irdelenecektir. Gezi Parkı’nda ve tüm yurtta yaşananları dile getirmeyeceğim bu yazımda; onun yerine yeniden zirvesine çıktığım Turgutlu Çaldağı’ndaki doğa yıkımını anımsatacağım Orman ve Su İşleri Bakanı’na. Sayın Veysel Eroğlu, 28 Nisan (2013) Pazar günü Çaldağı’na çıktım otobüsle, bir grup doğa ve Turgutlu sevdalısıyla. Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören önayak oldu; son gelişmelerden söz etti. O anlattıkça iç çektim. Memleketim Turgutlu’nun başına gelebilecek, Gediz dünyasının yeşilliğine musallat olabilecek tehlikeyi düşündüm. Evet siz de çok iyi biliyorsunuz konu nikel madeniydi ve bu madenin nedendir getirisini hiç anlayamadığım ve hemşerilerime danışılmadan çıkarılması uğruna bu “cennet” yörenin karşılaşabileceği ölümcül tehlikeydi. Kılavuzlarımız anlattıkça, ayrıntılara girdikçe, Sayın Ören’in TBMM’de verdiği önergeleri anımsadıkça, katıldığım bilimsel toplantılarda özverili bilginlerimizin (özellikle mühendis Tahir Öngür, profesörler İsmail Duman, Ali Osman Karababa, Ümit Erdem, Yusuf Kurucu, Yaşar Uysal’ın öngördükleri felaketi ve TURÇEP’in (Turgutlu Çevre Platformu’nun) uyarılarını hatırladıkça, Çaldağı’nın doruğunda, hep siz geldiniz aklıma; tabii ki hükümet. Ömrünü doğa güzelliğine adamış olan gün görmüş bilge Hayrettin Karaca’nın Turgutlu’daki haykırışı hiç gitmedi gözümün önünden. Bu sevdaya gönlünü vermiş “Kasabalı” Muammer Arabulan’ın tek başına direnişiyse bayraktarım oldu her zaman. lacak havuzların bırakacağı atıkların tehlikeli yolculuklarından bahsedecek değilim. Ölümcül tehlikeleri size kanıtlarıyla anlatacak yetkinlikte de değilim. Ancak taşıdığınız profesörlük rütbesi içine yerleşmiş olması gereken bilimselliğin göstergelerini en azından orman ve su işlerinde benden çok daha iyi biliyorsunuz muhakkak. Yoksa bulunduğunuz koltukta oturamazdınız! Ben de çoktandır emekli de olsam bir akademisyenim ve içini tarihçiliğimle doldurmaya çalışıyorum. Yüzyıllar öncesinden beri doğa tarihinin yüzleştiği yıkımların özetini biliyorum ve doğal olarak yaşadığımız ve yaşanması muhtemel yılları düşünüyorum. Alfred W. Crosby’nin Dünya Benimdir! kitabında ve Jared Diamond’un Çöküş adlı eserinde yer alan geçmiş yıkımların farkındayım. Ruşen Keleş’in 100 Soruda Çevre kitabı masamın üzerinde. Ediz Hun’un Yaşat ki Yaşayasın derlemesi de gözümün önünde. Daha neler ve kimler; bizleri uyaranlar! OSMAN PEPE NEDEN AYRILDI? Tropikal ekosistemler iklimdeki ayrılıklara nasıl tepki verecek? CBT 1371 18 / 28 Haziran 2013 Wageningen Üniversitesi bilim insanları tarafından yapılan ve Nature Climate Change dergisinde yayımlanan bir araştırma, iklim değişikliğine bağlı olarak aşırı yağış olaylarının daha sık yaşanması sonucunda tropikal bölgelerdeki ağaç örtüsünün de bir olasılıkla şaşırtıcı biçimlerde değişime uğrayacağını ortaya koyuyor. Araştırma yağışlarda yıldan yıla artan değişkenlikle dünya üzerindeki nemli tropikal ormanlar ağaç örtüsündeki azalma arasında bir bağlantı olduğuna, ancak bu durumun aynı zamanda da tropikal bölgelerdeki kimi kurak alanlarda ağaçların büyüyüp gelişmesine olanak sağlayabileceğine işaret ediyor. Rita Urgan Sizden önce koltuğunuzda oturan Sayın Osman Pepe’nin Çaldağı’nda orman kıyımına izin vermediği ve bu yüzden de bakanlığından olduğu söyleniyor. Ağaç kesimine izin vermediğini biliyorum; ancak onun kızağa çekilmesinin nedenini tam bilmiyorum. Bu arada memleketim için olumlu, ama kısa ömürlü bir mahkeme kararını hatırlıyorum. Yüreği bir parçacık doğa sevgisiyle, ülke aşkıyla dolu olan her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının öyle bir kıyım niyetinin karşısında olacağına inanıyorum. Siz bir önceki şirkete ve şu an faal olana orada rahat çalışma koşullarını sağladınız; modern testerelerin kestiği ve sayıları şimdiden iki yüz bini (200.000) bulduğu bildirilen güzelim çam ağaçlarının acıklı devrilişini uzaktan izlediniz; milletvekili seçildiğiniz Afyon’dan Ege Denizi’ne doğru baktığınızda eminim ki onların acı feryatlarını duyumsadınız, duyumsamaktasınız. Bu feryat durmadan sürüyor ve sizlerin saymadığınız 8 cm çaplı olanlardan küçük ağaçlarla birlikte milyonlara ulaşacağı bildirilen bir kıyımın ve gelebilecek tehlikelerin vebalini düşünerek çok rahatsız olmalısınız. Sayın Eroğlu, ben, bilginlerin uyarılarından, dolayısıyla asit tehlikesinden, su zehirlenmesinden ve fazlasıyla açı Sayın Eroğlu, Bakanlığınızın “Orman, su varsa hayat var” reklamları gözlerimi aldı, kulağımı günlerce çınlattı. Daha da önemlisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 Nisan 2013 tarihinde İstanbul’da Birleşmiş Milletler Ormancılık Forumu’nun açılışında bir Kızılderili atasözünü yineleyerek söyledikleri kafamı allak bullak etti: “Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar avlandığında, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde, işte o zaman paranın yenilenebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız”. Çaldağı yolculuğumda Gediz Nehri’nin üstünden geçtim bir kez daha; sağ tarafımda Urganlı, Ahmetli ve Salihli’ye doğru uzanan, solumda Turgutlu’nun bir bölüm ovasını kaplayan yemyeşil bir güzelliği seyrettim. Sıra sıra duran ve sanki gelip geçenlere selam veren asmalara baktığımda gözlerim yaşardı. Dostum Zeki Arıkan’ın İzmir’de yayımlanmış olan Türk Sesi gazetesinden yansıttığı A. Refik imzasını taşıyan 17 Temmuz 1923 tarihli betimlemeyi hatırlamaya çalıştım: “Trenimiz kıvrak arazide kâh süratli kâh yavaş yol alıyor. Menemen’e kadar kıvrak araziyi geçtikten sonra Anadolu’nun zengin mıntıkasına dahil olmuştuk. Katar Gediz Nehri’nin mecrasını zikzakvari takip ediyordu. Tren hattının sağı ve solu bağ, mısır ve bostan tarlalarıyla muhat”. O korkunç 1922 yangınından sonra Kasaba’da (Turgutlu’da) yeşeren Cumhuriyet’in andığım bölgede yetişen ürünlerin getirisiyle nasıl yükseldiğini, taptaze Ankara’nın ulaştırmaya çalıştığı çok sınırlı bütçesine Kasaba halkının nasıl bir özveriyle kattıklarını düşündüm durdum. Şimdi, Çaldağı girişinde VTG şirketinin bayrağı dalgalanıyor. European Nickel’den devralınan bayrak. Nikel çıkarılıyor; durmadan ağaç kesiliyor, küçük bir depremde delinebileceği belirtilen zehirli havuzlar açılıyor. Eğimli arazinin kapanları kuruluyor. Gediz’in ve yeraltının suları çekiliyor, çekilecek. O güzelliği yok edebilecek planlar yapılıyor. Sayın Eroğlu, “memleketim” talan ediliyor; sessiz mi kalacaksınız bu doğa ve insanlık dramı karşısında? Lütfen tekrar tekrar çıkınız Çaldağı’na; çam ağaçlarını, yemyeşil ovayı seyrediniz; tertemiz havasıyla ciğerlerinizi doldurunuz; bu ülkeye, kasabalıya, Gediz dünyasına, ülke ekonomisine neler kazandırıldığını düşününüz; sonra tahribatı izleyiniz. Çocuğunuza, torununuza nelerin kalabileceğini hassas bir terazide tartınız. Sakın bana “35 ağaç kesiliyor, başka yere dikiyoruz” demeyiniz. Ardından rahat uyuyabiliyorsanız ne mutlu size! ORMAN, SU VARSA HAYAT VAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle