02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PSİKOLOJİ Ne Niçin? Nanoteknoloji Konusunda Bilmediklerimiz nişliği yaklaşık olarak bir DNA şeridinin genişliği kadardır. Genelde 100 nanometre ve daha küçük işlevsel sistemleri tasarlayan, oluşturan, ya da kullanan kişilere nanoteknoloji uzmanı adı verilir. •Bu tanımlamaya göre, insanlar yüzyıllar boyunca nanoteknoloji ile uğraşıyorlar. Söz gelimi, ortaçağ dönemi cam resimlerindeki renkler camın ısıtılıp soğutulmasından oluşan nanokristallerden kaynaklanırlar. • Boyut önemlidir: malzemeler nano ölçekte olağanüstü özellikler edinirler. Bir malzemenin nano ölçekteki rengi, saydamlığı ve donma noktası ile aynı malzemenin büyük parçalar halindeki rengi, saydamlığı ve donma noktası arasında genellikle çarpıcı farklılıklar vardır. •Nano ölçekteki metal oksit, karbon lif, ya da metal alaşımlar zehirli atıkların toksinlerden arınmasını sağlayabilirler. Bunlar son derece kolay çözünebilme ve kolayca kimyasal tepkimeye girebilme özellikleri sayesinde kirliliğe yol açan maddelerin yok edilmesinde etkili olurlar. • Günümüzde birçok yerde uygulanmakta olan bu yaklaşımdan çoğunlukla çözücüler, metaller ve petrol ile kirletilmiş yeraltı sularının arıtılması amacıyla yararlanılmaktadır. • Daha parlak renkler! Daha zengin tatlar! Daha az bozulma! Şirketler işte bu nedenlerden ötürü nano parçacıkları, aralarında kozmetik ürünlerin, güneşten koruyucu ürünlerin ve yiyeceklerin de olduğu yüzlerce ürüne serpiştirip duruyorlar. • Ekonomi uzmanları nano malzemelerden yararlanılarak üretilen ürünler pazarının dünya çapındaki boyutunun 2013 yılına gelindiğinde 1.6 trilyon dolara ulaşabileceğini öne sürüyorlar. •Araştırmalar nano parçacıkların kana karışabileceklerini, hücrelere sızarak kanbeyin engelini aşabileceklerini ortaya koyuyor. Bilimsel çalışmalar akciğerdeki hasarın söz konusu parçacıklarla ilintili olduğunu gözler önüne seriyor. Beyin de bu parçacıklardan etkileniyor olabilir. •Parçacıklar eğer insanları öldürmüyorsa, onları koruyor olabilirler. San Diego Kaliforniya Üniversitesi araştırmacıları bedenin içinde parlayan, urların ve hasarlı organların daha kolay saptanmalarına olanak tanıyan fluorışımalı bir nano parçacık tasarladılar. •Yale Üniversitesi araştırmacıları bağışıklık sisteminde B Beyin Biten Bir Duygusal İlişkiye Nasıl Tepki Gösteriyor? • Metrenin milyarda birine eşit olan nanometrenin ge Rita Urgan, Scientific American online/ 28 Mayıs 2013 CBT 1371 13 / 28 Haziran 2013 rown Üniversitesi Tıp Fakültesi doktora sonrası araştırma görevlilerinden Xiaomeng (Mona) Xu tarafından yapılan bir araştırma bu soruya şöyle bir yanıt getiriyor: Kişi ayrılığın etkisi altındadır ve kendisini farklı bir kişiymiş gibi görür. Zamanının büyük bir bölümünü eski sevgili, ya da eşin özlemini çekerek ve ilişkide nelerin ters gittiğini bulmaya çalışarak geçirir. Düşünce ve davranış biçimlerindeki bu değişikliğin nedeni ayrılıktan sonra meydana gelen sinirsel değişimlerin bir sonucu olabilir. Beyin görüntüleme çalışmaları, bir yabancı tarafından bile olsa, reddedilmenin beyinde fiziksel acıyla devinime geçen aynı bölgeleri etkilediğini ortaya koyuyor. Rutgers Üniversitesi dirimsel insanbilim uzmanlarından Helen Fisher’in bir araştırmasında, kısa süre önce eşleri tarafından aldatılan ve kendilerine eski eş ya da sevgililerin resimleri gösterilirken işlevsel MRI taramasından geçirildiklerinde en ufak bir kıpırtı göstermeyen yürekli katılımcılardan yararlanıldı. Araştırmaya katılanların beyinlerinin ödüllendirme, güdülenme, bağımlılık, saplantızorlantı hastalığı gibi durumlarla ilintili çeşitli bölgelerinde etkinliğin arttığına tanık olundu. Bu da, duygusal bir ilişki sona erdiğinde kişinin kendisini olaydan sıyırmak için neden öylesine yoğun bir çaba harcamak zorunda kaldığının bir açıklaması olabilir. Keder de ayrılık sürecinin bir parçası olabilir. Bir başka beyin tarama çalışmasında da, kısa süre önce bir ayrılık yaşamış kadınlardan fMRI işleminden geçirildikleri sırada eski eş ya da sevgililerini uslarından geçirmelerini isteyen araştırmacılar keder, uzun uzadıya düşünme ve süreğen bunalım gibi durumlarla bağlantılı beyinsel etkinlik biçimlerine tanık oldular. Ayrılmanın yarattığı yürek acısı kimi insanlarda aylar boyu sürebilir. Ayrılıktan yaklaşık altı ay sonra bile yürek acısı çeken küçük bir grubu araştıran Alman araştırmacılar katılımcıların beyinlerindeki insula, anterior ve posterior singulat gibi bölgelerde depresyonla uyumlu bir etkinlik azalması olduğunu ortaya koydular. Bu tür çalışmalar gönül yarasının takıntı ve üzüntüyle ilintili olduğunu gözler önüne sermekle birlikte, bu yöndeki bilgiler oldukça kısıtlı. Konuyla ilgili anlayış öncelikle katılımcılardan insanların büyük bir olasılıkla her zaman yapmadıkları bir şey olan etkin bir biçimde eski eş ya da sevgililerini düşünmelerinin istendiği araştırmalardan geliyor. Ayrıca, çalışmalar çoğu zaman, yürek yakanlardan çok, yüreği yaralıları hedef alıyor ve yalnızca ayrılık sonrası hüzün dönemine odaklanıyor. Neyse ki, çoğu kişi ayrılığın yarattığı yürek acısından zamanla sıyrılıp normal yaşamına geri dönüyor. Kimileri için ayrılık, kişinin işlevsiz bir ilişkiden kurtulup yeniden sevdalanmasına olanak tanıyan, yapıcı bir deneyime bile dönüşebiliyor. Rita Urgan Scientific American online/ 26 Mayıs 2013 ki öldürücü Thücrelerini devinime geçiren ve sitokin adı verilen proteinler içeren plastik nano küreler oluşturdular. Bu nano kürelerin bedene iğne ile aktarılması hastalık ve enfeksiyonlarla savaşmamıza yardımcı olabilir. • Güney Kaliforniya Üniversitesi laboratuvarlarından birinde yapay sinir hücrelerinin oluşturulması amacıyla nano tüplerden yararlanıldı. •Söz konusu çalışmayı yürüten ekip oluşturulan bu sinir hücrelerinin işlevsel ağlara dönüştürülmesine ve böylelikle insanların yardımcı beyin implantlarına bir adım daha yaklaşmalarına çabalıyor. •IBM mühendisi Don Eigler, 1989 yılında, atomsal güç mikroskobu sayesinde tek bir atomu hareket ettirip denetleyebilen ilk kişi oldu. • Eigler ve arkadaşları “IBM” harflerini yazabilmek için 35 zenon atomundan yararlandılar. Böylece, dünyanın en küçük reklam kampanyasını oluşturmuş oldular. •Bu çığır açıcı uygulama elektronların dönüşüyle verileri depolayan ve yönlendiren güçlü kuvantum bilgisayarlarının geliştirilmesine olanak tanıyabilir. •Stanford Üniversitesi araştırmacıları bakır bir levha üzerinde elektron dalgaları tarafından oluşturulan girişim örüntüleri içine yazı yazmak amacıyla tarayıcı tünel mikroskopisi ve hologramlardan yararlandılar. Bu harflerin büyüklüğü Eigler’in “IBM” yazısındaki harflerin üçte birinden de küçüktü. •ABD’li devlet araştırmacıları manyetik verileri eşsiz bir benzerlikle depolayabilen krom nano nokta dizileri oluşturdular. Bu dizileri oluşturmanın bir amacı silikon yongaların üzerine daha karmaşık entegre devrelerin çizilmesiydi. • Georgia Tech araştırmacıları nano tellerden basınçsal elektrikli üreteçler oluşturup bunları minik hamster ceketlerine iliştirdiler. Hamsterler koştuklarında üreteçler elektrik üretmekteydi. •Ceketin tasarımcılarından biri olan Zhong Lin Wang insanlar için yürüdükçe cep telefonlarını şarj eden bir gömlek, ya da bireyin kendi kalp atışlarıyla çalışan ve bedenin içine yerleştirilen bir tansiyon ölçüm aygıtı tasarlamayı düşünüyor. Rita Urgan, Discovery B Sağlığınızla ilgili seçimleri bilinçli yapın edeni çalıştırma ve iyi beslenmeyle ilgili düşünceler sıklıkla yoldan çıkabilir.. Üç yeni araştırma seçimlerimize yön veren bilinçsiz etkilere ışık tutuyor. Belirsizliklere Dikkat Edin: Bir iş arayışı, ya da tıbbi deney gelecekle ilgili kuşkuları da beraberinde getirebilir. Bu kuşkular da beslenmemizle ilgili seçimlerimizi etkileyebilir. Kısa süre önce yapılan bir araştırmada, kuşku uyandırmanın deneklerin meyve yerine tatlıları yeğlemelerine neden olduğu görüldü. Örgütlü Davranış ve İnsanda Karar Alma Süreçleri adlı araştırmayı yürüten Pennsylvania Üniversitesi uzmanlarından Katherine L. Milkman, “Belirsizliğin insanların kendilerini denetlemeleri için gerekli olan aynı türde ilgi kaynaklarını tükettiği görülüyor,” diyor. Bu etkiye karşı koymak için insanların belirsizliğe yol açan durumlara dikkat etmeleri ve belirsizliğin korku, kaygı ve tedirginlik gibi duyguları körükleyebileceğini akılda tutmaları gerekiyor. Gelecekle ilgili öngörü yoksunluğunu yaşamın bir parçası olarak kabullenmek, insanın geleceği düşünmek için daha az enerji harcamasına ve buna bağlı olarak da biriktirdiği bu gücü karar alma sürecine odaklamasına yardımcı olabilir. Bedenle Zekâyı Bir Bütün Olarak Düşünün: Bu konuyla ilgili olarak geçtiğimiz güz Psychological Science dergisinde yayımlanan çeşitli çalışmalarda Köln Üniversitesi araştırmacıları sağlıkla ilgili davranışlarla anlak (zekâ)beden ikiliği inancı anlakla bedenin birbirinden ayrı iki varlık olduğu kavramı arasındaki bağlantıyı incelediler. Araştırmacılar iki gurup oluşturdu. İlki zekâ ile bedenin birbirleriyle ilişkili olduklarını düşünmek üzere koşullandırıldı. İkinci gurup ise, bu ikisinin farklı varlıklar olduğu görüşünü benimsemeleri sağlandı. İlk gurubun çok daha sağlıklı seçimler yaptıkları görüldü.. (Matthias Forstmann araştırması) Güçsüz Kışkırtmalardan Kaçının: Appetite dergisinde yayımlanan bir araştırma sağlıklılık bağlamında insanların, kışkırtıcı buldukları yiyeceklere kıyasla, kendilerine pek de çekici gelmeyen besinleri çok daha kolay gözlerinde büyüttüklerini ortaya koyuyor. Araştırmada besin değerlerinin ayırdında olmadan farklı yiyeceklerin sağlığa yararlarını değerlendiren deneklerin birbirlerinden hiç de farklı davranmadıkları görüldü. Deneklerin genelde daha tatsız ve insanlara daha az çekici gelen yiyecekleri sağlığa daha yararlı yiyecekler olarak değerlendirdiklerine ve kendilerinin de bu tür yiyecekleri tüketmeye daha yatkın olduklarını belirttiklerine tanık olundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle