Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR Tuzun fazlası bağışıklık sistemine zarar ömrü kısalıyor. Sonuç Avrupa genelinde yaklaşık olarak 450.000 katılımcıyla gerçekleştirilen geniş kapsamlı bir araştırmaya ait. Günde elli gram işlenmiş et ürünü tüketenlerde erken ölüm riski %18 oranında artıyor. Erken ölümlerin %3’ü işlenmiş et ürün tüketimiyle ilişkili diyor araştırmayı yöneten Sabine Rohrmann (Zürih Üniversitesi) Avrupa’daki meslektaşlarıyla birlikte işlenmiş et ürünü tüketimi ve ölüm riskini araştırdı. İncelemeler çok fazla salam, sosis veya pastırma gibi ürünler tüketenlerde kalpdolaşım hastalıkları ve kanser riskinin daha yüksek olduğunu göstermiş. Kanser riskinin olası nedenleri bu tür ürünlerin tuzlama veya tütsülenmesi sırasında oluşan nitrozamin gibi kanserojen maddelere bağlı. İşlenmiş et ürünleri ayrıca bol miktarda kolesterol ve doymuş yağ da içerir ki titüsü’nde Randall Thompson. Ayrıca Mısır dışındaki mumyalar yapay olarak değil doğal iklim süreçleriyle korunagelmiş. Bu yüzden de sadece elit tabakanın mumyalandığı Mısır’daki buluntuların aksine toplumun genel durumu hakkında bilgi verdiklerine inanıyoruz diyor Thompson. Ateroskleroz o tarihlerde de günümüzde olduğu gibi daha çok yaşlı insanlarda görülmüş. Fakat cinsiyet, bulunduğu bölge veya dönem gibi faktörler o kadar önemli bir rol oynamıyor. Ateroskleroz bugüne dek ilerleyen yaşla beraber daha sık görülmekle birlikte, her şeyden önce yağlı beslenme, yetersiz hareket ve sigara içimiyle ilişkilendirilen bir uygarlık hastalığı olarak kabul edilmekteydi. Damar sertliği kalp enfarktüsü ve inmeye neden olabilmekt e . WHO)verilerine göre ateroskleroz dünya genelinde en sık görülen ölüm sebeplerinden biri.. “Hastalık herhangi bir şekilde insanın yaşlanma süreciyle de ilgili olabilir” sorusunun yanıtı bilinmiyor. Son elli yıl içinde otobağışıklık hastalıklarında dikkat çekici bir artış söz konusu. Bilim insanları şimdi bu olumsuz gelişmenin sorumlusunu bulduklarına inanıyorlar: Tuz. Üç araştırma, tuz içerikli yiyeceklerin farelerde, bağışıklık sisteminin kendi bedenine saldırdığı hastalıkların gelişimini hızlandırdığını göstermiş. Bağışıklık sistemindeki belli başlı hücrelerin (yardımcı T17 hücreleri) ne şekilde oluştukları araştırıldı. Bu hücreler gerçi basilleri savunuyor ama aynı zamanda iltihaplarla ve Multiple skleroz, sedef veya romatoid artrit gibi çeşitli otobağışıklık hastalıklarıyla mücadelede de katkıları bulunmakta. Söz konusu hücrelerin gelişiminde SGK1 olarak isimlendirilen bir genin rolü önemli. Bu gen devre dışı bırakıldığında fareler yardımcı T17 hücresi üretemiyorlar. Bu genin bağışıklık sistemi için önemli olduğu yeni keşfedildi ama tuz alımında böbrek ve bağırsaklarda rol oynadığı daha önceleri de biliniyordu. Bu bilgi araştırmacıları tuzun bağışıklık sistemi üzerindeki etkisini incelemeye yönlendirmiş. Araştırmalar sırasında aşırı tuzun hem insanda hem de farede SGK1’in yardımıyla yardımcı T17 hücrelerinin oluşumunu tetiklediği görülmüş. Sağlıklı fareler bol tuzlu yiyecekle beslendiklerinde hastalanmıyor, ama bağırsak/bağışıklık sisteminde daha fazla yardımcı T17 hücresine sahip oluyor. Fakat Multiple sklerozlu farede durum farklı. Deneyler sırasında farelerin bağışıklık sistemi yapay olarak, kendi sinir hücrelerine saldıracak şekilde uyarılmış. Bu tür farelerde tuz diyeti hastalığı kötüleştiriyor. Anlaşıldığı üzere bu durum, daha fazla yardımcı T17 hücresine sahip olmalarıyla ilgili. Sonuçta bu hücreler sinir sisteminde toplanıyor ve bağışıklık reaksiyonunu güçlendiriyor. Bununla birlikte insanların otobağışıklık hastalıklarına yakalanmamaları için daha az tuz yemelerini söylemek aceleci bir karar olur diyor Broad Enstitüsü’nden Aviv Regev. “Alınan tuz miktarı ve bu tür hastalıklarla ilişkisinin klinik deneylerle ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekir. Mesela riskli hastalarda az tuzlu diyet uygulayarak.” Son elli yılda otobağışıklık hastalıklarında yaşanan artışı, bilim insanları sigara içimi ve D vitamini eksikliği vb. faktörlere bağlıyorlardı. Kim bilir belki bu listeye artık aşırı tuz tüketimi de eklenecek. CBT 1357/ 6 22 Mart 2013 bunlar da kalpdolaşım hastalıklarına neden olmaktadır. Ölüm riskiyle ilgili başka faktörler de söz konusu. Sonuçlar vejetaryenlerin diğerlerine göre daha sağlıklı yaşadıklarını, daha fazla spor yaptıklarını ve daha az sigara içtiklerini gösteren eski araştırmaları da destekliyor. Son araştırmada da en fazla işlenmiş et ürünleri tüketenlerin daha az meyve ve sebze yedikleri, ama buna karşın daha fazla alkol aldıkları ve daha çok sigara içtikleri ortaya çıkmış. Günde 40 gramdan fazla işlenmiş et ürünü tüketenlerde erken ölüm riski, günde yirmi gramdan az tüketenlere kıyasla daha yüksek. Ancak et öte yandan bedenin B vitaminleri ve demir gibi minerallerle beslenmesini de sağlıyor. Bu yüzden günde kırk gram et yemenin zararı yok ve erken ölüm riskini de arttırmıyor. üçünde başarılı sonuçlar elde edildi. Bu kadınlar dokuz ay içinde kilo alıp, kendilerini daha iyi hissetmişler. Ayrıca hastalanmalarından bu yana beden kitle endeksine uygun kiloyu en uzun süre korumuşlar. Beden kitle endeksi beden ağırlığı beden boyu orantısını gösterir ve aşırı zayıflık veya aşırı kilo için bir ölçüdür. “Derin beyin simülasyonunda” beyne elektrotlar yerleştirildikten sonra pille elektronik uyarım verilir. İlke kalp piline benzer bir şekilde çalıştığı için burada da beyin pilinden söz edilmektedir. Yöntem daha önceleri Parkinson gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmıştı fakat aşırı zayıflık tedavisinde ilk kez denendi. Sonuçlara göre dört hasta kendini daha iyi hissetmiş ama sadece üç kişide kilo artışı gözlenmiş. Ayrıca panik atak, bulantı ve ağrı gibi ağır yan etkiler de ortaya çıkmış. Hatta bir hasta nöbet bile geçirmiş. Yöntem henüz araştırma safhasında. Lancet dergisindeki diğer bir yazıda King’s College London’dan Janet Treasure ve Ulrike Schmidt, yeni sonuçların ümit verici olduğundan söz ediyor. Beyne aktarılan elektrotlar sayesinde bilim ilk kez aşırı zayıf kadınlara yardımcı oldu. Araştırma çerçevesinde altı hastadan Aşırı zayıflığa karşı elektrot Dünyanın çeşitli bölgelerinden farklı dönemlere ait mumyaları inceleyen bilim insanları aterosklerozun (damar sertliği) binlerce yıl önce bile dünyada yaygın olduğunu saptadı. The Lancet dergisindeki araştırmaya göre Mısır, Peru, güneybatı ABD ve Alaska’da bulunan 137 mumya bilgisayar tomoğrafisiyle incelenmiş. Analizler mumyalanmış bedenlerin üçte birinden fazlasında aterosklerozun izlerini ortaya sermiş. İncelenen mumyalar en az dört bin yıllıktı ve avcı ve toplayıcılıktan, tarım toplumlarına kadar farklı koşullarda sürdürmüşlerdi yaşamlarını diyor Saint Luke’s Orta Amerika Kalp Ens Aterosklerozun binlerce yıllık geçmişi Uluslararası bir araştırma ekibi, kasların uyarılmasından sorumlu olan sinir hücrelerini öldüren bir mekanizma tespit etti. Motor nöronlarının ölmesi, İngiliz astrofizikçi Stephen Hawking’in hastalığını da (ALS: Amyotrofik lateral skleroz) sebep oluyor. Amerikalı, Japon, Alman, Avusturyalı ve İsrailli bilim insanlarının katılımıyla gerçekleştirilen araştırma sayesinde, CLP1 genindeki mutasyonunun etkileri (farelerde) açıklanabilmiş. CLP1 geninin işlevini canlı bir Motor nöronları öldüren gen mutasyonu ANTARKTİK GÖLÜNDE YENİ BİR BAKTERİ Rus bilim insanları Antarktik’teki bin yıllık Vostok gölündeki dört kilometre kalınlığındaki buzun altında daha önce bilinmeyen bir bakteri türü saptadı. Uzun bir süre el değmeyen ekosistemde bulunan mikroorganizmalar, bilinen bir alttüre sınıflandırılamadı diyor Ria Novosti Temsilciliği Nükleer Fizik Enstitüsü’nden Sergej Bulat. “Dünyanın en soğuk bölgelerinden birinde bu bakteriyi keşfetmek, neredeyse Mars’ta yaşam bulmak gibi Günde kırk gramdan fazla salam, sosis veya benzer işlenmiş et ürünleri yiyenlerin İşlenmiş et ürünleri ömrü kısaltıyor bir şey”. Örnekler geçen yıl, yaklaşık olarak 500.000 yıldır izole durumda olan sudan alınmış. Rus bilim insanları gölü otuz yıllık çalışmaların ardından geçen yıl delmiş ve örneklerinden iklim değişimiyle ilgili yeni bilgiler edinmeyi bekliyorlardı. Moskova medyaları son yüz yıldaki Antarktika araştırmalarındaki en büyük başarıdan söz ederken, Batılı bilim insanları kirlenmiş özel matkaplarla ekosistemin zarar göreceğinden endişeliler.