Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sağlık 2012 yılında kan hastalıkları alanında neler oldu? Her yıl olduğu gibi 2012 yılında Kan Hastalıkları ile ilgili en önemli bilimsel toplantı 27.000 kayıtlı katılımcının izlediği Amerikan Ulusal Hematoloji Kongresiydi. Kongre kan hastalıkları alanında 2012 yılında gelinen noktayı açık biçimde ortaya koydu. Bu yazıda kemik iliği ve lenf bezi kanserleri ile ilişkili Amerikan Ulusal Hematoloji Kongresinde tartışılan konular özetlenmeye çalışıldı. Prof. Dr. Burhan Ferhanoğlu*, Prof . Dr. Mustafa Çetiner* * Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Amerikan Hastanesi Hematoloji Bölümü Multipl Miyelom ile ilişkili olarak 2012 yılındaki en önemli değişiklik, nüks olasılığını azaltmak için tedavinin daha devamlı bir hal almaya başlamasıydı. Önceden tam yanıt halinde ara verilen tedavi yaklaşımları, yerini özellikle yüksek risk grubunda yer alan Miyelom hastalarında daha devamlı tedavilere bıraktı. Genç yaştaki hastalarda (65 yaş altında) yoğun bir başlangıç tedavisi ile kemik iliğindeki anormal Miyelom hücrelerinin olabildiğince azaltılması ve sonrasında kök hücre MULTİPL MİYELOMA: ARTIK TEDAVİDE ARA VERMEK YOK… CBT 1357/ 14 22 Mart 2013 destekli yüksek doz tedavi (kişinin kendinden yapılan kemik iliği nakli) uygulaması halen standart bir tedavi olarak kabul ediliyor. Bu kök hücre uygulaması bir veya ardışık iki kere uygulanabiliyor. 2012 yılında kemik iliği nakli destekli yüksek doz tedavi sonrası iyi yanıt alınan hastalarda bile pekiştirme tedavilerinin verilmesi artık standart hale geldi. Oysaki eski dönemlerde tam yanıt alınan hastalarda genellikle tedavisiz izlem daha ön plandaydı. Özetle günümüzde Miyelom tedavisine temel yaklaşım pekiştirme tedavisi ile de yetinmeyip sonrasında idame tedaviler uygulamaktır. Bu temel yaklaşımın amacı aslında alınan yanıtın sadece klinik olarak değil, aynı zamanda moleküler olarak da derinliğini arttırmaktır. Kongrenin en önemli konuşmalarından birini Mayo Clinic’den dünyaca bilinen bilim adamı Dr. Rajkumar yaptı. Rajkumar konuşmasında kötü seyirli Miyelom hastaları için 2 veya 3’lü başlangıç rejimlerinin seçilmesi gerektiğine vurgu yaptı ve izleyen erken dönemde bir veya iki kez yüksek doz tedavi uygulamasını önerdi. Bu uygulamaların sonrasında ise lenalidomide benzeri bir idame tedavisi gerektiğini ve bu yaklaşımın kür amaçlı bir kazanım sağlayabileceğini belirtti. Onun söyledikleri aslında günümüz Myelom tedavisinin iyi bir özetiydi. Gerçekten de yoğun ve devamlı tedavi stratejileri, bu tedavilerde kullanılacak yeni ilaçların her yıl çoğalıyor olması Multipl Miyelom hastalarında yaşam sürelerini her geçen gün biraz daha arttırıyor. Geçen yıllarda yapılan çalışmaların sonuçları yaşam süresindeki uzamanın genel olarak 65 yaş altındaki hastalar için geçerli olduğunu düşündürüyordu. Ancak bu yıl Amerikan Ulusal Hematoloji Kongresinde sunulan bir bildiri, 65 yaş üstü hastalarda da sağ kalım sürelerinin uzadığını açıkça gösterdi. Multipl Myelom tedavisi için yeni ilaçlar da kongrede ayrıntılı olarak tartışıldı. Carfilzomib, bu yıl yapılan kongrenin en dikkat çeken yeni ajanlarından biriydi. İlaç, 2012 yılında ABD’de kullanım için onay almıştı. Carfilzomib, Miyelom tedavisinde bir süredir kullanılan ve son derece etkin olduğu bilinen Bortezomib ile aynı grupta yer alan bir ilaç olup periferik nöropati denilen eller ve ayaklarda uyuşma, his kaybı gibi bulgularla seyreden klinik yan etkiye daha az neden oluyor. Sunulan çalışmalar, Carfilzomib kullanımının her türlü tedaviye dirençli küçümsenmeyecek bir Myelom hasta grubunda işe yaradığını gösterdi. Kongrede sıkça isminden söz ettiren bir diğer yeni ilaç ise Pomalidomid idi. Talidomid ve Lenalidomid ile benzer özellikler gösteren Pomalidomid’in Multipl Miyeloma pratiğimizde ilerleyen yıllarda kendine bir yer edineceği kesin görünüyor. Hedefe yönelik olan, Miyeloma hücrelerinin üzerinde taşıdığı ve CD38 ve CS1 adı verilen işaretlere odaklı ve onlara bağlanarak Miyelom hücrelerini yok eden monoklonal antikor uygulamaları da kongrede kendine yer bulan çalışmalardı. Hedefe yönelik olan bu akıllı moleküller de ilerleyen dönemde Miyelom tedavisinin seyrini değiştirebilecek bir tedavi yaklaşımı olarak dikkat çekiyor. Önümüzdeki dönem Multipl Miyelom’da yeni gelişmelere gebe gibi görünüyor. Son 10 yıl içinde alınan mesafe bile tek başına gelecekten umutlu olmamız için bir neden. Ancak kabul etmeliyiz ki; Multipl Miyeloma hastalığında kür halen çok yakın görünmüyor. Romiplostim ile ilgili çalışmalarını sundu. Çalışma sonucuna bakarsanız gerçekten de hastalarda kanama riskinde bir azalma gözleniyor ancak ilacın kemik iliğindeki lösemik hücrelerin çoğalmasını uyarabiliyor ve zaten yüksek olan lösemi dönüşüm riskini açıkça arttırıyor. Bu risk yüzünden çalışmadan vazgeçilmiş ve çalışma erken sonlandırılmış. Miyelodisplastik Sendromda dikkati çeken bir diğer çalışmaya göre Miyelom tedavisinde kullanılan Lenalidomid ile bu sendromun ilacı olan 5azasitidin’in birlikte kullanımı yanıt oranını arttırıyor. Akut Lösemi alanındaki gelişmeler ne yazık ki, son 10 yılda diğer hematolojik kanserlere göre geri planda kaldı. Bu yıl yapılan kongrede de durum değişmedi. Az sayıda heyecan verici çalışma arasında en dikkate değeri LoCoco ve arkadaşlarına aitti. Bu çalışmada, Akut Löseminin özel bir türü olan ve görece çok yüz güldürücü sonuçlar aldığımız Akut Promiyelositik Lösemide kemoterapisiz tedavi yaklaşımının başarı oranlarının kemoterapi alan grupla benzer olduğu gösterildi. AKUT LÖSEMİLER; HÂLÂ DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK… Bu sendrom kemik iliğinin işlevselliği sınırlı anormal hücre yapımı sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Özellikle ileri yaş hastalarda görülen bu sendrom klinik olarak kansızlık, sık tekrarlayan ve tedaviye dirençli enfeksiyonlar ve kanama eğiliminde artış gibi bulgulara neden oluyor. Normal kemik iliği ile anormal ilik arasında bir çeşit geçiş formu olan ve birden çok alt grubu bulunan bu hastalıkta önemli ölüm nedenlerinden biri de kanamadır. MD Anderson Kanser Merkezinden Dr. Kantarjiyan ve arkadaşları bu hastalık grubunda kanama riskini azaltmak için kemik iliğinde trombosit yapımını uyaran ajanlardan biri olan MİYELODİSPLASTİK SENDROMDA 2012 YILINDA NELER OLDU… Kronik Miyelositik Lösemi tedavisi, yüzyılın en büyük tedavi başarılarından biridir. İki binli yılların başından itibaren öncesi dönemde kemik iliği nakli dahil ağır kimyasal tedavi uygulamaları ile tedavi edilemeyen hastalık tek ilaçla kontrol altına alınabiliyor. Bu yıl, hastalığın tedavisinde yine çarpıcı gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. Çalışma sonuçlarına bakarsanız, yeni geliştirilen ajanlardan olan Bosutinib (Src/abl trosin kinaz inhibitörü)’in klasik tedavide kullanılan İmatinib’e göre çok daha derin bir yanıt oluşturuyor. Zaten bu sonuçlar sayesinde Bosutinib ABD’de FDA onayı almayı başardı. Kronik Miyelositik Lösemi hastalarında yıllardır en sık tartışılan konu tedavi yanıtı aldıktan sonra bu ilaçların ne kadar süreyle kullanılması gerektiğiydi. Acaba ilaç kesildiğinde hastalık geri geliyor muydu? Genel kanı; hastalıkta tedaviye yanıtı iyi olmayan bir lösemi hücre grubunun hep var olduğu ve ilaç kesildiğinde bu lösemik hücre grubunun çoğalarak hastalık tekrarına neden olabileceğiydi. Çalışmalar bu öngörüyü doğruladı. Gerçekten de ilacı bırakan hastalarda ortalama 6 ay içinde tedavi yanıtı kayboldu ve hastalık nüksetti. Kongrede konuyla ilgili sunulan bir çalışma; 2 yıldan uzun süre ilaç kullanan ve hastalık göstergesi negatif olan 39 hastadan 16’sında ilaç kesildikten bir yıl sonra hastalığın ortaya çıktığını gösterdi. Kronik Miyelositik Lösemide bir diğer önemli gelişme yeni bir akıllı molekül olan Ponatinib’in etkinliğiydi. Yakın zamana kadar ikinci ve üçüncü kuşak ilaçlarla yanıt alınamayan sınırlı sayıda hastada eskiden olduğu gibi kemik iliği nakli tedavisi yapılırdı. Aslında yanıtsız olan bu hastaların önemli bir bölümünde T315I adı verilen bir mutasyon rol oynuyor ve tedavi yanıtını engelliyor. Güzel olan çalışma sonuçlarının Ponatinib’in bu anormal mutasyonu taşıyan hastalar da bile etkin olduğunu göstermesi. KRONİK MİYELOSİTİK LÖSEMİ; HER ŞEY YOLUNDA…