17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner kilde azaltıyor. Bunun için çatalı dakikada kaç kez ağzınıza götürdüğünüzü, iki kullanım arasındaki süreyi ve bir öğünü ne kadar zamanda tamamladığınızı ölçüyor. Eğer çok hızlı yiyorsanız HAPIfork bir LED ışığı saçarak ve titreşerek sizi uyarıyor. İleri teknoloji ürünü çatal, içerdiği bir yazılım yardımı ile yemeiçme alışkanlıklarınızı bilgisayar veya akıllı telefon üzerinden paylaşmanızı ve takip etmenizi sağlıyor. Fiyatı: 100 dolar rini belli ediyor. Fiyatı. 50390 dolar. [email protected] Köpeklere büyük gözaltı Köpek sahipleri Whistle Laboratuvarları’nın geliştirdiği Whistle Activity Monitor olarak isimlendirilen sensörler yardımıyla hayvanlarının gün boyunca ne yaptığını anında öğreniyor. Köpeğin tasmasına iliştirilen sensörler, köpeğin yürüme, oynama ve dinlenme sürelerini tespit ediyor ve bu bilgileri sahibine iletiyor. Whistle, hayvanın hareketlerinde bir olağandışılık sezerse uyarı mesajı gönderiyor. Telefon üzerinden durumu veterinerinizle paylaşıp, görüş alışverişinde bulunabiliyorsunuz. Bugün pek çok cihazda olduğu gibi Whistle’da da bulunan bir uygulama ile Bluetooth ve wifi üzerinden iletişim kurulabiliyor Whistle şu anda iOS 6.1 veya üzeri bir işletim sistemi ile çalışan Apple cihazları ile uyumlu 2014 yılında Android ile uyumlu cihazlarla da çalışabilecek. Fiyatı 130 dolar. Geçenlerde ABD, New Orleans’ta yapılan 55. Amerikan Ulusal Kan Hastalıkları Kongresine katıldım. Hastalık Var, Hasta Yok!.. Kongrenin hakkını yememek lazım, inanılmaz iyi organize ve eğitici idi. Sunulan çalışmalar ve paylaşılan bilgiler göz kamaştırıcıydı. Tüm bu bilimsel birikimi, Şubat ayı içinde 7.’sini düzenleyeceğimiz “Hematolojide Yeni Eğilimler” toplantısında dünya çapında bilinen bilim insanları ile İstanbul’da yine tartışacağız, doğruyu yanlıştan ayırmaya çalışacağız. Ama bu kez ben kongrenin bir başka yanına da çok takıldım. Dev panolarda ABD’nin sağlık otoritesi olan FDA’nın yeni kullanım onayı verdiği ilaçların reklamları. Bir ucundan bir ucuna yürümesi neredeyse yarım saati bulan devasa bir kongre salonu... Yakalıklarında onlarca unvan yazılı Kan Hastalıklarının yarı tanrıları... Dünyanın dört bir yanından New Orleans’a üşüşen asistan, uzman, akademisyen, klinisyen, temel bilimci, sağlık çalışanı... Toplamı 20.000’e ulaşan katılımcı sayısı... Servis otobüslerinde bile yayın yapan bir kongre TV... Devasa kongre salonu yetmezmiş gibi merkezin etrafında yer alan 5 yıldızlı lüks otellerde uydu toplantılar, sempozyumlar. Kongreye sponsor olarak katılan 300 ilaç firması. Kongrenin bir gün öncesinde sadece ilaç firmalarının ağırlıklı olarak ürünlerini hekimlere tanıttığı “sponsorlu” bilimsel toplantılar. Sürekli olarak hekimlerin kulaklarına fısıldanan yeni ilaçlar... Bir kaç aylık sağ kalım avantajı yaratan onlarca yeni molekül... Yüzlerce yeni bilgi, binlerce doküman, makale, sanal ortamda onlarca web sayfası... Milyarlarca, trilyonlarca doların döndüğü devasa bir sektör... Giderek endüstrileşen sağlık ve ona hükmeden büyük İlaç Tröstleri... Her şey ama her şey vardı kongrede. Ama hastalar yoktu. Onların gözyaşları, yakarışları, korkuları, ağrıları... Onların anneleri, babaları, çocukları, eşleri... Hastalara dokunan, okşayan, paylaşan, yüreklendiren, ortak olan tıp, yerini dev bir endüstriye terk etmişti. Çalışma sonuçlarının tartışıldığı uzun sunumlar sonunda çalışma arkadaşlarına, sponsorlara, bilimsel merkezlere, derneklere teşekkür ediyordu herkes, hastaları hatırlayan yok gibiydi. Hastalar yoktu bu toplantıda, kaygıları, aşkları, acıları yoktu. Sanki endüstrinin gözünde hepsi birbirinin aynı olan müşteriler gibiydiler. Sanki hepsi kongrenin uçsuz bucaksız sergi alanında büyük İlaç Tröstlerinin kurduğu gösterişli tanıtım alanlarının arasında kaybolup gitmiş gibiydiler. Hipokrat’ın tüm sanatların en soylusu olarak nitelendirdiği tıbbın uygulayıcıları, yani hekimler “teknik bir disiplinin” sıradan birer uygulayıcısı gibi gözüktüler gözüme. Hepsi de gözlerine sokulan yeni tedavi modellerine ve sistemin kendileri için belirlediği yeni rollerine alışmakla meşgul gibiydiler. Koca bir dişlinin içinde yok olan, sıradanlaşan, renksizleşen, tek tipleşen hekimler. Tıbbın kurucusu kabul edilen Anadolulu Hipokrat’a atfedilen şu söz ünlüdür. “Hastalık yok hasta vardır”... Kongrede hissettiğim bu söz sanki tamamen tersine dönmüş gibiydi. “Hastalık var, hasta yoktur”... Hatta haddimizi aşarak belki şöyle bile söylenebilirdi. “Hekim ve hasta yok, sadece dev bir endüstri vardır”. Parkinson hastaları için sallantıyı yok eden kaşık Lift Laboratuvar ları tarafından geliştirilen Liftware Spoon, Parkinson veya diğer bir nörodejeneratif hastalığa bağlı olarak ellerini sabit tutamayanlar için tasarlanmış bir kaşık. Kaşık, hastaların yemek yerken karşılaştıkları sıkıntıları büyük ölçüde azaltıyor. Kaşığın sapına yerleştirilen akselerometre (ivme ölçer) istem dışı kol hareketlerini fark ediyor ve küçük bir motor yardımıyla kaşıktaki titreşimleri sönümlüyor. Sonuçta hasta kaşığı olabildiğince sarsmadan ağzına götürebiliyor. Lift Laboratuvarları’nın kurucusu Anupam Pathak ve meslektaşları bu teknolojiyi Michigan Üniversitesi’nde 15 gönüllü hasta üzerinde klinik deneylerde test etti. Sonuçta kaşığın sallantıyı % 75 oranında önlendiği görüldü. Fiyatı 300 dolar Pedal gücü ile cep telefonunuzu şarj edebilirsiniz Artık pedal çevirerek A noktasından B noktasına ulaşmaktan başka işler de yapabilirsiniz. Siva Cycle Atom adı verilen hafif bisiklet jeneratörü ve doldurulabilir pil paketi ile herhangi bir elektronik veya mobil cihazı USB üzerinden şarj edebilirsiniz. Atom, bisikleti kullanırken üretmiş olduğunuz kinetik enerjiyi kullanılabilir hale getiriyor. Jeneratörler standart bisiklet kadrosu üzerine monte edilebiliyor. Ayrıca pil paketi kolayca ayrılabildiği için cihazın pil ömrü uzatılabiliyor. Fiyatı şimdilik 100 dolar. Gelecek Şubat ayında 130 dolara çıkması bekleniyor. Eşyaları aramaya paydos Günlük hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırabilecek çıkartma (sticker) şeklinde bir sensör, nerede olduğunu bilmediğimiz bir eşyayı ararken harcadığımız süreyi minimuma indiriyor. Sticknfind Technologies tarafından geliştirilen sensörler, anahtarlıklara, cep telefonlarına, uzaktan kumanda cihazlarına, köpek tasmalarına veya ayakkabılara yapıştırılabilecek. Böylece kaybettiğiniz eşyaların yerini akıllı telefon veya tablet üzerinden tespit etmek mümkün olacak. Sensörler Bluetooth üzerinden, Samsung’un kullandığı Android işletim sistemi ve iOS işletim sistemleri ile iletişim kurabiliyor. Uygulama aynı anda 20 çıkartmayı takip edebiliyor. Her çıkartmanın menzili 30 metre. Bir mobil uygulama, sensörün tam yönünü söylemese de, üzerine yapışmış olduğu eşyanın yaklaşık uzaklığına ilişkin bilgi veriyor. Sensörler ayrıca yakınlaştığınızda ses ve ışık yardımı ile ye Ellere zarar vermeden klavye temizliği Klavyeleri ve diğer elektronik cihazları yemek artıkları, saç, kıl ve toz gibi kirleticilerden temizlemenin en pratik yolu üzerine sıkıştırılmış hava püskürtmektir. Ne var ki bu tür temizleyicilerin pek çoğu hava yerine, çevreye zarar veren sıvı kimyasallardan yararlanır. Bunların bir diğer zararı da ellerde donma hissi yaratmasıdır. Canless Air System’in O2 Hurricane adını verdiği temizleyici, donmuş el sendromuna yol açmadığı gibi püskürttüğü hava çevreye de zarar vermiyor. İki dolum arasında 15 dakika geçtikten sonra havayı yeniden elektronik olarak sıkıştırabiliyor. Pahalı modelleri havayı saatte 350 km hızda püskürtürken, ucuz modellerin hızı saatte 250 km ile sıYazının devamı 19. sayfada CBT 1397 9 /27 Aralık 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle