Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Bir Çığlık, Hep Çığlık, Çığlık Çığlığa Türkiye! Üniversite çalışanlarının maaşları yeniden düzenlenmeli CBT 1393 18 / 29 Kasım 2013 • “Ben düzmece delillerle kurgulanmış balyoz adı verilen davada 18 yıllık hapis cezasına mahkum edilen Deniz Kurmay Albay Servet Bilgin’in kızıyım. Size babamın mektubunu ekte gönderiyorum. Böyle bir hukuksuzluğa adaletsizliğe seyirci kalmayarak bu gerçeği herkese göstereceğinize yürekten inanıyorum. Şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum:” (Bilgesu Bilgin) “(…) Aziz Milletime ihbar ediyorum, BALYOZ davasında göz göre göre, gözünüzün içine bakılarak hem de sizin adınıza büyük bir hukuk cinayeti işlenmiştir. Nasıl mı işlenmiştir? Müteakip sayfalarda bütün ayrıntıları ile anlattım. Peki, bunları Türk milleti adına yetki kullanan mahkemelerde anlatmadık mı? Anlattık, hem de defalarca ve bütün samimi duygularımızla anlattık. Yargıtay yanlış karar verdiyse Anayasa Mahkemesi mi var? Orada mı hakkımızı arayalım? Evet, oraya da başvurduk, ama Anayasa Mahkemesi başkanı da “ben o hâkimleri tanırım, doğru karar vermişlerdir” demedi mi? (…) Bu davada görev alan ve doğru karar verdiklerini iddia eden hâkim ve savcılar, madem kararlarından bu kadar emindiler, neden bilirkişiye gitmediler? Neden davanın en önemli tanıklarını dinlemediler? Neden bu davayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna dahi taşıyamadılar? Davanın başından beri bütün sanıklar (367 kişi) iddiaların komplo olduğuna yönelik somut deliller sundular, bilirkişiler komplo izlerini açıkladılar, bütün bunlar neden araştırılmadı? (…)” (Deniz Kurmay Albay Servet Bilgin) • Bir ülkeyi yıkmak, insanlarını köle etmek, tüm varlığını sömürmek istiyorsanız, önce o ülkenin hukuk dilini, kavramlarını, ilkelerini işe yaramaz, mahkemelerinde kullanılamaz bir duruma getirmelisiniz. • Bir yargıç her kararında düzeni yeniden kurduğunu bilmelidir. • Ülkemizin yasama gerçeği, dönen tüm dolapların, yalanların dolanların kuluçka yeridir. Buna şimdiye kadar göz yumanlar ve katılanlar bu kötülüğün bir numaralı müsebbipleridir. Hiç kimse kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermesin. Pazar yeri oyunlarından, cambaz oyunlarından, danışıklı dövüşlerden halka artık gına geldi. Duyuyor musunuz, O Beyler! • Halkın gücüyle gelen tiran, silahla ya da soydan gelen tirandan çok daha korkunçtur. Onu yıkacak tek güç, halkın kuşkusu olacaktır. Halkın kuşkusu bir tiranın en korkulu rüyasıdır. • Türkiye, en iyimser bakışla Federasyona gidiyor. Konfederasyon ve bölünme de sırasıyla kapıyı çalabilir. Bunun için acilen bir referanduma gidilmelidir. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkı” bakalım, ne diyecek? Bu yol yürünmedikçe herkes büyük bir vebalin altında kalacaktır. • Bir hükümet kendi devletinin temel ilkelerini çiğniyorsa, bu ilkeleri reddedenler öncelikle çiğnerler. Bu ilkeler bir hukuk devletinin ilkeleriyse, onları korumak her yurttaşın ilk ödevleri arasında yer almaya başlar. Korumanın yolu, yöntemi zorunluluk ve ölçülülük yargısıyla belirginleşecektir. • “Sanatın içine tükürme”lerine artık daha fazla izin vermeyeceğiz! Sanat zulmü yenecek. Yeryüzü sanatı yeryüzünden birgün zulmü bütünüyle silecek. İnsan sanatsız kalmayacak, insan sanatsız olmayacak, sanatsız insan olunmadığını herkes birgün iyice anlayacak. Bu, tiranların geri dönüşsüz sonu olacak. • Antiemperyalist olmayan hiç bir partiye oy vermeyeceğim. Bunu bilmenin yolu programlarına “sendikasız işçi çalıştırmak yasaklanacaktır” diye açıkça yazıp, yazmadıklarıdır. Öyle bir şey söyleyemiyorlarsa hepsi sarı partidir. Çek kuyruğunu, gitsin! • Bir vakıf üniversitesinin yönetiminin içtenliğini ve eylemlerini, o üniversitenin gerçekten kamuya vakfedilmiş olup olmadığına göre; bilimin ve üniversitenin ideallerine, ilkelerine, insan onuruna, insanın temel hak ve özgürlüklerine bağlılığıyla ölçerim. O üniversite bunlardan uzaklaştıkça Tahtakale’ye, insanları da Tahtakale esnafına dönüşürler. • Ateşin yakmaya gücünün yetmediği şeydir kül. Yanan şeyin son ve ilk sözüdür. Bu sözü duyan kimse her ateşten güçlüdür. • Sevilen bir komedyenin ölümü kadar hüzünlendiren pek az şey vardır. Artık hiç gülemeyecekmişsiniz gibi gelir. Ancak o, daha ilk anımsamayla bizi yeniden gülmelere boğar, burukça... G Üniversite çalışanlarının maaşları diğer ülkelerdeki eşdeğerleri ile karşılaştırma ve olması gereken maaş durumu Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr tersizliğinden dışarıya göç vermesi büyük zarardır. Gelecekte ilk on ekonomi içinde yer almak isteyen Türkiye, öncelikle akademisyenlerin çalışma ve yaşam koşulların da olumlu düzenleme yaparsa, bilim insanı ve akademisyenlik mesleği kısa sürede gelişir. SETA, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı tarafından Ağustos 2013 tarihinde 28 ülkedeki akademisyenlerin maaşları Türkiye’deki maaşlar ile karşılaştırdı. Eşdeğerimiz ülkelerden iki katı daha düşük maaş alıyoruz Dünyadaki 28 ülke ortalama aylık maaşları 5.326 $ iken, Güney Afrika ve Hindistan gibi Türkiye eko nomisinin oldukça gerisinde olan ülkelerde öğretim üyeleri Türkiyeli meslektaşları nın yaklaşık 2,3 ile 2,5 katı daha yüksek maaş alıyor. Raporda, bizimle benzer ekonomik ve sosyal koşullara sahip Brezilya, Malezya ve Arjantin gibi ülkeler baz alınarak, örneğin profesör maaşının 4.702 TL yerine, 8.071 TL olması gerektiği hesaplandı. Bu tür ülkelerde sabit maaş yerine esnek ve başarıya bağlı performans maaşla bir profesörün maaşının 12.914 TL kadar çıkabileceği ve bunun Türkiye’de de uygulanabileceği belirtilmekte. SETA (2013) tarafından yapılan derlemede Türkiye’deki öğretim üyelerinin maaşları aynı gelişmişlik düzeyindeki Malezya, Brezilya ve Arjantin’deki öğretim üyelerinin aldığı maaşla karşılaştırarak olası ortalama maaşları hesaplanmıştır. (YanÜç Ülke da tablo) Üniversitede maaşlaTürkiye Mevcut Brezil Malez Arjantin ort. rın düşük olmasının temel Maaş Düzeyi TL ya ya Göre Maaş Düzeyi nedeni, ülkemizin bilime Profesör 4.702 7.674 8.095 8.422 8.071 verdiği önemle doğrudan Doçent 3.369 5.497 5.798 6.033 5.782 ilişkilidir. Son yıllarda öğYard. Doçent 2.701 4.408 4.650 4.838 4.637 retim üyelerinin devlet Arş Görev. 2.366 3.655 3.856 4.012 3.845 protokolünde geriye doğru demik kadrolaşmadır. Ama eleştirel bakışına sahip kaydırılışı ile maaşlarımız arasında bir paralellik göolan, doğayı ve toplumu inceleyen, farklılıkları fark rülüyor. Devletimiz bilim ve bilim insanına önem eden, hipotez oluşturabilen, bilgi üreten ve ürettiği verirse maaşın da buna bağlı olarak değişeceğine bilgiyi gelecek kuşaklara aktarabilen yetenekte ki inanıyorum. Üniversite ve bilime önem verilmesi şilerin üniversitede tutulması için maaş önemli bir ile siyasi hedeflerin gerçekleşmesi doğrudan ilişkibaşlangıç. Özellikle genç araştırıcıların bilim insanı lidir. Türkiye bilimi ve bilim insanını yaşatmadıkça mesleğini benimsemesi için. gelecekte gelişmiş teknoloji ülkeleri karşısında yaşaBilim insanı olma yeteneğine sahip araştırma ması zor olacaktır. görevlilerinin, aynı sınıftan mezun olmuş kamuda çalışan arkadaşından daha düşük maaş alıyor olma NE YAPMALI? sı karşısında, daha iyi maddi koşulların sağlandığı Türkiye’de yeni bir yükseköğretim reformu arortamlara kayması kınanamaz. Başta araştırma gö tık kaçınılmaz ve bu reform ile akademik personelin revlileri, öğretim görevlileri, öğretim üyeleri yaptık maaşı Türkiye ile aynı ekonomik ve sosyal gelişmişları işin niteliği gereği üniversitede kalmaları için lik düzeyine gelmiş ülkelerin kendi akademik persomutlaka bir cazibenin yaratılması zorunludur, aksi neline verdikleri kadar maaşın verilmeli. Üniversitakdirde bilim adamlığına ve üniversitede çalışmaya teleri ve birimlerini de içine alacak şekilde bilimsel olan talep zayıflamaktadır. Türkİş (2013) verileri olarak ölçülebilir kriterlere bağlı olmak kaydı ile ne göre dört kişilik ailenin gıda harcaması ile bir temel maaşın %50 kadar ek performansın uygulanlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ması üniversite verimliliği ve yaratıcı çalışmalar için ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların kaçınılmaz görülüyor. toplam tutarı olan YOKSULLUK SINIRI 3.466,65 Üniversitelerimiz halen bilim yapma potansiyeTL, AÇLIK SINIRI ise 1.064 TL olarak belirlen line sahiptir. Yeter ki uygun çalışma koşulları ve ikmiştir. Bu verilerin ışığında üniversiteliler yoksulluk limi sağlansın. Yoksa bilimsel gelişme ve yaratıcılık sınırında yaşam sürdürmektedirler. kendi içinde tetiklenemez ve yaşanamaz. Not: Konu ile ilgili daha geniş bilgiyi http://blog.milliyet. Türkiye gibi nitelikli insanların pahalıya yetiştiği bir ülkede, en nitelikli insanlarını maaş ye com.tr/Uye/UyeBlogGiris/index.htm?BlogID=436747 bloğumdan okuyabilirsiniz. elişmiş ülkelerinin temel özelliği, eğitim ve bilimsel araştırma ve gelişmelerinin ileri olmalarına bağlıdır. Söz konusu ülkeler sahip oldukları ve yetiştirdikleri nitelikli insan gücü yolu ile teknoloji yaratarak dünyada farklılaşıyor ve bu yolla insanlarının refahını artırıyor. Üniversite günümüzde yalnız bilimsel araştırma değil aynı zamanda ekonomik, sosyal ve siyasal yönden modern toplumların en seçkin kuruluşlarıdır. Toplumların en ileri unsurlarının kümelendiği yerler olarak üniversiteler yaratıcılığı geliştirmek, ekonomik ve toplumsal kal kınmayı desteklemek, toplumun demokratik olgunluğa erişmesini sağlamak bakımından en dinamik ve ivmeleyici ortam ve sorumluluğu olan kuruluşlardır. Bu bağlamda öğretim üyeliğinin yetkinliği ve kalitesi toplumların gelişmesinde en önemli unsurdur. Üniversiteler sürekli düşünen ve üreten bireylerin kümelendiği yerlerdir. Bilim insanlarını bu bağlamda diğer meslek ve profesyonel işlerden ayrı tutmak gerekir. Bilim insanı 30 yıllık eğitimöğretim ve akademik aşamalar sonunda yetişmektedir. Ancak bilim adamının, kendisine reva görülen maaş ile beklenen ölçüde hizmet vermesi işin doğası gereği mümkün olmuyor. Denilebilir ki Türkiye’de üniversitelerin veya bilimsel çalışmaların temel eksikliği, maaşların yetersizliği değil, bilim insanı özelliğinin özümsenmemiş olması, bilimsel liyakate uygun olmayan aka