27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ALMANYA NASIL BU KADAR BAŞARILI, DÜNYA LİDERİ? ÜniversiteEndüstri işbirliği: Almanya modelinden çıkarılacak dersler ABD ve birçok gelişmiş ülke endüstriyel üretimlerini doğu Asya’da yaptırırken, nasıl oluyor da Almanya, işçi ücretleri Çin’in on katı olmasına rağmen, tasarladığı yüksek teknoloji ürünlerinin üretimini de kendi yapıyor ve ekonomisini çok başarılı biçimde yürütüyor? Erdal Musoğlu (emusoglu@gmail.com) enstitüde 10 yıl kaldıktan sonra bir özel firmaya geçmekte, buna karşın endüstrinin deneyimli mühendislerinin en iyileri de enstitülerde profesörlük ya da yöneticilik yapmaktadırlar. Diğer ülkelerin çoğunda ise benzer bir enstitüdeki görev ömür boyu sürmektedir. Yukarıda özetlediğimiz işbirliği ağı Alman inovasyonunun belkemiğidir. Bu işbirlikleri onlarca yıldır süregelmekte, bu sayede büyüklü küçüklü Alman firmaları hangi bilgileri kiminle nasıl paylaşacaklarını, hangilerini ise kendilerine saklayacaklarını bilmektedirler. Bilgi ve vizyon paylaşımının çarpıcı bir örneği, yüzyıldan fazladır var olan Kara Ormanlar bölgesi saat üreticilerinin ve yan kuruluşlarının, günümüzde hassas cerrahi alet üreticilerine dönüşmesidir. Almanya, benzer işbirliği ağlarını yeni oluşan endüstri dalları için de kurmaktan geri kalmamaktadır. Buna bir örnek, Leipzig civarında 60 dan fazla firmanın katılımı ile oluşturulan Biyoekonomi zinciridir. Hedef, klasik olarak petrolden elde edilen kimyasallar ve plastikleri biyokütleden (biomass) elde etmektir. Fraunhofer Gesellschaft gibi kuruluşlar belirli bir konu için işbirliği ağını oluştururken bu konuda en yetkin üniversiteleri, araştırma merkezlerini ve firmaları seçmeye özen göstermekte ve ortak araştırmaları için hem finansman, hem eleman hem de mekan sağlamaktadırlar. Bir diğer çok önemli ilke ise, uzun vadeli düşünme ve uygulamadır. Cemiyetin yeni bir enstitüsü kurulduğunda, ilk beş yıl, aldıkları özel sektör yatırımlarını ikiye katlama hedefi dışında başka bir değerlendirme yapılmamakta ve olabildiğince özgür bırakılmaktadırlar. Firmaların kendi yatırımları da genelde hep uzun vadeli olmakta, birçok köklü firma aile şirketi olarak kurulduğu ve yürütüldüğünden piyasa ve sermayeder baskısı en az şekilde hissedilmektedir. Örneğin Trumph firması bir nesilden daha uzun süreden beri endüstri lazerlerinde liderliğini sürdürmekte ve yılda 3 milyar dolardan fazla ciro yapmaktadır. Son olarak Alman sisteminin bir zayıf tarafını belirtmeden de geçmeyelim; Ülkenin, üretimde hassasiyet kültürü mevcut teknolojileri mükemmelleştirmeye dönük olduğundan, radikal inovasyona yani yepyeni buluşlara esin kaynağı olmakta yetersiz kalabilmektedir. Ülkemizde halen başlangıç aşamasında olan üniversite endüstri işbirliği geliştirilirken, ortam ve koşullar farklı da olsa, Almanya örneğinden alınacak birçok dersin olduğunu düşünüyoruz. Referanslar: http://www.scientificamerican.com/article.cfm?id=uscouldlearngermanyhightechmanufacturing http://en.wikipedia.org/wiki/FraunhoferSociety http://www.fraunhofer.de/en.html İ tici güç: Tüm dünyayı kendine hayran bırakan Alman ekonomisinin itici gücü, üniversiteler ve araştırma laboratuarlarında kesintisiz gerçekleştirilen inovasyonun üretici firmalara sürekli aktarımıdır. Yılardır süregelen ekonomik kriz ortamında, hemen tüm gelişmiş ülkeler, Çin ve diğer yükselen ülkelere karşı pazar paylarını önemli oranlarda kaybederken, Almanya küresel ekonomideki ihracat payını muhafaza etmiş ve bu sayede AB’nin en düşük işsizlik oranına sahip olmuştur. Bunun nedeni ise, Alman ürünlerinin bilim ve inovasyonu en üst düzeyde kullanmalarıdır. Almanyanın ekonomik başarısının önemli bir etkeni, ülkenin bilimsel araştırma ve uzmanlığını teknolojiye aktarabilmesi, bunun yanında da kolayca kopyalanamayan ve ucuz emekle gerçekleştirilemeyen inovatif ürünler ve süreçlere odaklanmasıdır. Örnek olarak, Almanya yıllarca önce tekstil üretimini, ülkemiz Türkiye, Çin ve Hindistan gibi çok daha düşük maliyetli ülkelere kaptırmış ama, onun yerine, yüksek teknolojili ve karmaşık tekstil makinalarını geliştirmiş ve ihraç etmiştir. Ayrıca, Alman tekstil üreticileri de, konfeksiyon ya da ev tekstili yerine, otomotiv ve uçak sanayileri için özel ürünlerde uzmanlaşmıştır. Günümüzde ise Alman tekstil endüstrisi kompozit malzemeler konusunda çok ileri bir düzeyde bulunmakta, üniversiteler ve devletin teknik merkezleri ile işbirliği içinde, karbon liflerini mikroskopik ölçekte örebilen tezgahlar geliştirmektedir. Örneğin RWTH Aachen üniversitesinin 20’den fazla enstitüsü, en gelişmiş üretim teknikleri üzerine odaklanmakta ve makine üretimi, robot teknolojisi ve yazılım firmaları ile işbirliği içinde, Almanya’nın, Çin ve benzeri ülkelerle rekabet edebilmesini sağlayacak etkinlikte üretim süreçleri geliştirmektedir. Üniversite, bu amaçla, ortağı firmalar için 2.5 milyar dolar yatırımla bir teknoloji parkı kurmaktadır. Karlsruhe teknoloji enstitüsü ise, nanomalzemeler üzerinde uzmanlaşmakta ve BASF gibi Almanya’nın başta gelen kimya firmaları ile birlikte, yenilenebilir enerjileri daha ucuz ve verimli biçimde depolayacak bataryaların geliştirilmesi üzerinde çalışmaktadır. Bu işbirliğinde devlet de önemli rol oynamakta ve örneğin 80 adet Max Planck enstitüsünün oluşturduğu ağı finanse ederek, parçacık fiziğinden evrim biyolojisine kadar alanlarda araştırmayı desteklemektedir. Almany’anın ekonomik açıdan en başarılı araştırma kurumu ise FraunhoferGesellschaft (Fraunhofer Cemiyeti) dir. Cemiyetin 60’ı aşkın enstitüsü devlet ve endüstri tarafından ortak olarak finanse edilmekte ve yıllık 1.65 milyar euroluk bütçesi, büyük oranda, almış olduğu patentlerin gelirleri ile beslenmektedir. Civarlarındaki üniversitelerle çok yakın işbirliği içinde olan Fraunhofer enstitüleri, belirli bir merkezle ve birbirleriyle bir ağ oluşturan birçok firma ile ortak araştırma yürütmektedirler. Araştırmaların hepsi yeni ürünler ve süreçler oluşturmaya dönüktür. Akla gelebilecek hemen her endüstri dalında uzmanlaşan bir enstitü vardır. Örneğin kimya firmaları için polimer araştırmaları yapan, duyarga (sensor) ve laser üreticileri için hassas optik sistemler ya da gelecek nesil bilgi sistemleri için nanoelektronik malzemeler geliştirenler gibi. Geliştirilen teknolojilerin aktarımını hızlandıran bir diğer etken de araştırıcıların ve mühendislerin iş değiştirmelerinin teşvik edilmesidir. Tipik bir Fraunhofer araştırıcısı, Bu, aynı zamanda erken Homo türlerinin insanın soyağacında hatalı bir şekilde dallara ayrılmış olduğu anlamına geliyor. Nitekim Afrika'daki Homo temsilcilerinin de birbirlerine olan benzerlikleri Dmanissi'dekiler gibi bu nedenle de çeşitliliğe rağmen aynı türe ait olabilirler. "O halde 1.8 milyon yıllık Afrika fosillerinin arasındaki morfolojik farklılıklar da Homo erectus'un gelişkin bir çizgisini yansıtıyorlar" diyor bilim insanları: "Homo erectus farklı yaşam alanlarına uyum sağlayacak ve Afrika'yı terk edip yeni bölgelerde yaşayabilecek yeteneğe sahip bir insan türüydü." Fakat bu senaryo henüz bir hipotez. Bunun kesinleşip kesinleşmeyeceği gelecekteki incelemeler gösterecek. Ve elde edilen sonuçlara göre de insanın soyağacında bazı değişikliklerin yapılması gerekebilir. İNOVASYONUN BELKEMİĞİ DEVLETİN ROLÜ Almanya’nın bu ve benzer başarılarının anahtarı, üniversitelerdeki araştırma ile yüksek teknoloji üreticilerinin yakın işbirliğidir. Alman firmaları genelde üniversitelere belirli bir problemin çözümü için başvururlar ve onu finanse ederler. Birçok doktora öğrencisini projeleri kapsamında firmalarında çalıştırır ve onların tezlerinin sorunun çözümünün parçaları olmasını sağlarlar. Bu yoğun işbirliği ağı onlarca teknoloji ve mühendislik üniversitesini içerir. Afrika’'nın çeşitli bölgelerinde bulunan Homo fosilleriyle yapılan da genelde buydu, diyor Zürich Antropoloji Enstitüsü ve Müzesi'nden Christoph Zollikofer. Bu şekilde de çeşitli buluntular (tartışmalı olarak) Homo erectus, Homo habilis, Homo rudolfensis ve Homo ergaster gibi insan türleri olarak sınıflandırılmıştır. Lordkipanidze ve ekibi şimdi bu sınıflandırmaya karşı çıkıyor. Çünkü Dmanissi'deki kalıntıların tek bir türe ait olma ihtimali büyük. Ve bu da bu insanların aynı zamanda bu bölgede yaşamış oldukları anlamına geliyor. Bilim insanları ayrıca istatistiksel karşılaştırmalarla da Dmanissi buluntularının günümüzde yaşayan beş insan veya aynı türe ait beş insansı maymun kadar birbirinden farklı veya birbirine o kadar benzer olduklarını da kanıtladılar. BAŞARININ ANAHTARI TEK TÜR OLASILIĞI Nilgün Özbaşaran Dede; Kaynak: www.scinexx.de CBT 13899 / 1 Kasım 2013 ÜNİVERSİTESANAYİİ İŞBİRLİĞİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle