24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ Duyuru İklim günlüğü DÜNYA’NIN GELECEĞİ HÂLÂ BİZİM ELİMİZDE Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporuna göre 2100 yılında Dünya, 20. yüzyılın sonlarına göre 0.3 ile 4.8 derece arasında ısınacak. Niçin bu kadar geniş bir aralık söz konusu? Çünkü sıcaklıklardaki artış tümüyle bugün ne yaptığımıza bağlı olarak değişecek. Özetle hangi enerjiyi nasıl kullanacağımız, beslenmemizi hangi kaynaklardan karşılayacağımız, ne türlü binalarda yaşayacağımız, ulaşım araçlarının cinsi, dünya popülasyonunun ne kadar artacağı gibi etmenler belirleyici olacak. Yaşam tarzı mızla ilgili bugünkü seçimlerimiz şunları belirleyecek: •Bugün ya şadığımız Dünya olduğu gibi mi 1.SENARYO: kalacak? •Yükselen denizler Florida, Bengladeş gibi büyük kara parçalarını yutacak mı? • Kuraklık bazı bölgeleri yaşanamaz hale getirecek mi? İklim bilimciler, bu farklı seçenekleri geliştirdikleri modellerle test ederek, her bir senaryonun iklim için ne gibi sonuçlar doğuracağını görmek istediler. Karşılaştırmayı biraz daha kolaylaştırmak için aşırı uçta iki senaryo geliştirdiler ve bu iki uç arasında iki ara senaryo daha yarattılar. Bu dört senaryo, 0.3 ile 4.8 arasındaki ısınmaya nelerin yol açacağını gösteriyor. Senaryolar pek çok olasılık arasından seçilmiş varsayımlar üzerine kuruludur. Birey ve toplum olarak hâlâ geleceğimizi belirleyebilme şansımızın olduğunu bilmek rahatlatıcı olabilir. Örneğin nüfus artışının tahminlerin altına artması bazı yeni seçenekler yaratabilir; tahminlerin üzerine çıkması ise o seçenekleri ortadan kaldırabilir. 3. SENARYO: ULUSLARARASI KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONFERANSI Küresel İklim Değişikliği konusunda 67 Kasım 2013 tarihlerinde Yıldız teknik Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi Oditoryumu’nda uluslararası düzeyde bir konferans düzenlenecektir. Konferans, 6 Kasım’da Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof.Dr. Semra Atabay, Enerji ve Doğal kaynaklar Bakanı Taner yıldız ve Yıldız Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek’in açılış konuşmalarıyla başlayacaktır. Konferans 10 farklı konudaki oturumdan oluşacaktır. Oturumların başlıkları: 1. Oturum: Küresel İklim Değişikliğinin Etkisi 2. Oturum: Ekopolitikalar ve diplomasi 3. Oturum: Sivil Toplum, İş Dünyası ve Hükümetler 4. Oturum: Bugünkü ve geçmişteki İklim Değişiklikleri 5. Oturum: İklim Değişikliği 6. Oturum: Planlama Politikaları 7. Oturum: Enerji Dönüşümü 8. Oturum: Su Yönetimi 9. Oturum:Yıldız Teknik Üniversitesi Araştırmaları 10. Oturum: Siegen Üniversitesi Araştırmaları Moderatörlüğünü Necdet Pamir’in yapacağı 1.Oturum’da ODTÜ’den Prof. Dr. Murat Türkeş, Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye Üzerindeki Etkisi konusunda bir surum yapacak. Sunumunda model projeksiyonlarının yanı sıra yakın gelecek için önerilerde bulunacak. Aynı oturumda İstanbul Teknik Üniversitesi’den Prof. Dr. H. Nüzhet Dalfes, Prof. Dr. Ö. L. Şen, B. Önol, U.U. Turunçoğlu, Res. Ass. D. Bozkurt, Türkiye için iklim değişikliği projeksiyonları konusunda bir sunum yapacak. İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Barbaros Gönençgil, iklim değişikliğinin bölgesel etkileri konusunda bir sunum yapacak. Akdeniz Üniversitesi’nden Yrd.Prof. Dr. M. Nisa Mencet Yelboğa, küresel iklim değişikliği bağlamında tarım ve çevre ilişkisi konusunda bilgi verecek. 7 Kasım 2013 tarihinde saat 16:30’da aynı yerde moderatörlüğünü Necdet Pamir’in yapacağı Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji Politikaları konusunda bir panel düzenlenecektir. Doğu Anglia Üniversitesi astrobiyoloji uzmanlarına göre, Dünya üzerinde yaşama elverişli koşulların en az 1,75 milyar yıl daha sürmesi bekleniyor. Astrobiology dergisinde yayımlanan ve dünyanın güneşe uzaklığı ile gezegenin sıvı suya sahip olabilmesi için gerekli olan sıcaklıkların temel alındığı araştırma bulguları Dünya gezegeni üzerindeki olası yaşam süresini ortaya koyuyor. Araştırmacılar yıldızlardan ve güneş sisteminin dışında kısa süre önce bulunan gezegenlerden yola çıkarak bu görüşe vardılar. Dünya sadece 1.75 milyar yıl daha yaşanabilir Bitki Topluluğunun sera gazı denetiminde rolü önemli BAŞARILI BİR JEOMÜHENDİSLİK UYGULAMASI Nüfus: 9 milyar Küresel enerji kullanımı: 8x10 20 joule CO2 yoğunluğu: 400 ppm düşme eğiliminde Sıcaklık artışı: 0.31.7 °C Deniz seviyesindeki yükselme: 0.260.55m. Temel strateji: 21.yüzyılın başlarında önlem alınmaya başlandı. Yenilenebilir enerjiye ve jeomühendisliğe yoğun yatırım yapıldı. ARGE’ye büyük kaynak ayrıldı; havadaki CO2’yi emerek yeraltında depolayabilecek devasa sistemler yaratıldı. Aynı zamanda yenilenebilir enerjilere öncelik verildi; fosil yakıt bağımlılığı sona erdi. Net sonuç: Yıllık karbon emisyonu düştü ve nihayetinde atmosferik CO2 yoğunluğu azaldı. Bütün bunların ardındaki en kritik adım, biyoenerji santrallerinin ve karbon depolama tesislerinin yaygınlaştırılmasıydı. Elektrik elde etmek için her yere ağaçlar ve bitkiler ekildi. Bunlar büyürken atmosferden CO2’yi emdiler. Ağaçları kesip yakarken çıkan sera gazları toplandı ve yeraltında yüzyıllarca kalabilecekleri depolara gömüldü. Küresel sıcaklıklar 2050 yılından sonra sabit kaldı. Ayrıca Kuzey Kutbu’ndaki deniz buzlarının erimesi durdu. Ne var ki deniz seviyesi, sistemin içinde daha önceki emisyonlardan artakalan ısıya bağlı olarak yükselmeye devam etti. 3. SENARYO: 4 SENARYO 2100 YILI İÇİN BİRAZ GECİKME İLE ALINAN ÖNLEMLER Nüfus: 8.5 milyar Küresel enerji kullanımı: 1x10 21 joule CO2 yoğunluğu: 550 ppm’de sabit Sıcaklık artışı: 1.12.6 °C Deniz seviyesindeki yükselme: 0.320.63 m. Yenilenebilir enerjilere geçişte ve küresel iklim anlaşmalarının tüm ülkeler tarafından kabulünde gecikmeler yaşandı. Bütün olarak 2013’e göre daha az enerji ve daha az malzeme kullanarak daha verimli bir toplum haline gelindi. Geri dönüşüm çabalarına büyük destek verildi. Bütün bunlar doğal kaynak yönetiminin iyileşmesine yol açtı. Yüzyılın başlarında yakıt olarak benzin ilk seçenekti. Bugün enerjinin çoğu yenilenebilir ve nükleer enerjiden elde ediliyor. Teşvikler ve daha verimli uluslararası kurumlar, yeşil enerjinin hızla yaygınlaştığı anlamına geliyor. En önemlisi düşükkarbon ekonomisine geçilmesi. 2013’e göre yenilen et miktarı daha düşük. Dolayısıyla otlaklar küçüldü ve tarım daha verimli hale geldi. Ormanlar genişledi; ağaçların depoladığı CO2 miktarı yükseldi. İnsanlar mükemmel bir toplu taşıma sistemine sahip kompakt kentlerde yaşıyor. Sıcaklığın ve deniz seviyesinin yükselmesine karşın, iklim değişikliğinin aşırı sonuçları henüz baş göstermiş değil. 4. SENARYO: Lancaster Üniversitesi, Manchester Üniversitesi ve Ekoloji & Hidroloji Merkezi araştırmacılarına göre, başta süpürgeotu ve pamuk otu olmak üzere, bozkırlara özgü farklı bitkiler iklimdeki ısınmanın sera gazı salımları üzerindeki etkilerini güçlü bir biçimde etkiliyor. Ecology Letters dergisinde yayımlanan araştırma bulguları turbalı bozkırların derinliklerinde yatan, iklim değişiklikleri ve bitki çeşitliliğinde farklılıklar yaratan toprak yönetimi yöntemleri yüzünden risk altında olan, önemli karbon öykülerini gözler önüne seriyor. Ancak bitki türlerinin tümü ısınmaya aynı biçimde tepki vermediğinden, araştırma bitki topluluğu yapısının söz konusu bol karbonlu ekosistemlerden yayılan sera gazı salımlarının denetlenmesinde önemli bir rol oynayabileceğini de ortaya koyuyor. CAN KAYBI BİNLERLE İFADE EDİLİYOR CBT 1389/10/ 1 Kasım 2013 İnsanlar gezegeni ısıtmayı sürdürürlerken, Dünya’nın rüzgar ve yağmur kuşaklarındaki kuzeye doğru kayma Orta Doğu, Batı Amerika ve Amazonya’yı da içeren geniş bir alanda kuraklığa, Muson Asya’sı ve Afrika’nın ekvator kesiminin de çok daha yağışlı olmasına yol açacak. Hazırlayan: Rita Urgan CBT 1389/11/ 1 Kasım 2013 Nüfus: 12.5 milyar Küresel enerji kullanımı: 1.75x10 21 joule CO2 yoğunluğu: 950 ppm ve yükselişte ÇOK GEÇ VE YETERSİZ ÖNLEMLER Sıcaklık artışı: 2.64.8 °C Deniz seviyesindeki yükselme: 0.450.82 m. Nüfus: 9.5 milyar Dünya ekonomisi hızla yükseliyor, ancak enerjisini 20 Küresel enerji kullanımı: 8x10 joule kömür ve petrolden elde ediyor. Küresel popülasyon CO2 yoğunluğu: 650 ppm ve yükselişte yüzyıl boyunca artmaya devam etti. Dolayısıyla emisSıcaklık artışı: 1.43.1 °C yon her zamankinden daha yüksek seviyelere çıktı. Deniz seviyesindeki yükselme: 0.330.63 m. Bu senaryoda küreselleşmiş, yüksek teknolojiye Emisyon ancak yüzyılın sonlarına doğru boğulmuş, tüketici cenneti haline gelmiş bir gelekesildi. cek bizleri bekliyor. Bu dünyada hâlâ herkes fosil Yüzyılın ilk yarısı işler eskiden olduğu yakıtlara bağımlı. Emisyon zirvelerde seyrediyor gibi yürütüldü. Yoğun bir şekilde fosil ve bunun sonucunda çevre ve insan sağlığı büyük yakıttan yararlanıldı. Köklü bir değişim kayıplar veriyor. Biyoçeşitlilikteki azalma, ekosistem yapılmadı. Yaşam tarzı, etkinlikler, tüketim sistemlerinin normal işleyişini tehdit ediyor. Örneğin Türkçesi: Reyhan Oksay alışkanlıkları, sahip olunan çocuk sayısı, tozlaşma ve suyun yağmur ve nehirlerdeki geri dönüKaynak: New Scientist, 5 Ekim 2013 hangi taşıtların kullanıldığı eskiden olduğu şümü durma noktasında. gibi sürdürüldü. Daha sonra, yüzyılın ortalarına doğru iklim değişikliğinin sonuçları göz ardı Enerjinin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan elde ediliyor. Kömür de hâlâtüketiliyor. edilemeyecek seviyelere çıktı. Sonuç olarak hükümetler emisyonu düzenlemek için isteksiz de Alternatif enerjilere hemen hemen hiç yatırım yapılmıyor. Küresel olarak olsalar bazı önlemler aldılar. 2013’tekinden daha fazla daha fazla et ve süt ürünleri tüketiliyor. İkinci yarıdan sonra yavaş yavaş yeşil enerji kaynaklarına dönüşüm oldu. Petrol tüketimi Sonuç olarak, emisyonlar ve sıcaklıklar hızla yükselmeye devam ediyor. Seller 2080’li yıllara doğru düşmeye başladı. Fakat enerjinin % 75’si hâlâ fosil yakıtlardan elde edildi. ve kuraklıklar sıklıkla görülüyor. Her felakette giderek daha fazla insan ölüyor. Bu senaryora 2011’deki fosil yakıt kullanma oranı olan % 82’lerin biraz altına inilmiş oldu. Denizlerdeki asitleşme ciddi boyutlarda ve zamanla kötüleşiyor. Kuzey Kutbu Zamanında önlem alınmadığı için sıcaklık ve deniz seviyesi yükselmeye devam etti. Modellere son 2030 yıldır yaz aylarını buzlar olmadan geçiriyor. göre bu yükselme birkaç 10 yıl daha devam edecek. İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ Antarktika yakınlarındaki bir okyanusun gizemi yıllardır derin ve orta derinlikteki okyanus sularının nasıl karıştıkları sorusuna bir yanıt getirmeye çalışan araştırmacılar tarafından çözüldü. Araştırmacılar deniz sularının Güney Amerika’nın güney ucuyla Antarktika anakarası arasında yer alan bir kanal olanDrake Geçidi’ndeki denizaltı dağlarından hızla akarken çarpıcı bir biçimde birbirleriyle karıştıklarını ortaya koydular. Okyanuslardaki su katmanlarının birbirleriyle karışması Dünya ikliminin ve okyanuslardaki akıntıların düzeni açısından can alıcı bir önem taşıyor. Nature dergisinde yayımlanan araştırma uzun erimli iklim kestirimleri için gerekli olan ve bugüne dek eksikliği çekilen okyanuslarla ilgili ayrıntılı bilgilere de ışık tutuyor. Denizaltı dağları ve iklim kestirimleri bulmacası 2012 Yılı Prof. Dr. Dr. hc. Önder Öztunalı Bilim Ödülü açıklandı İstanbul Kültür Üniversitesi’nin her yıl verdiği ödül, bu yıl “Yüksek Enerji Fiziği ve Kozmoloji” konusunda, Prof. Dr. Alikram Nuhbaloğlu Aliev’e, “Exact Solutions in 3D New Massive Gravity, Physical Review Letters, 106, 021301 (2011)” başlıklı makalesi nedeniyle verildi. Ödül kazanan mkalenin özeti şöyle: Doğadaki temel etkileşmelerden biri olan gravitasyonun kuantum tasviri yönündeki araştırmalar yıllar boyunca devam etmektedir. İlginçtir ki, son yıllarda yapılan araştırmalar düşük uzayzaman boyutlarında (3boyutta) formüle edilen gravitasyon modellerinin kuantum tasvirinin daha kolay ve aydınlatıcı olabileceğini ortaya koymuştur. Bu bağlamda, son derece çarpıcı sonuçlar (özel durumlar için geçerli olsa dahi) 3boyutlu topolojik kütleli gravitasyon ve kütleli gravitasyonun yeni teorisi kapsamında elde edilmiştir. Söz konusu makalede, yukarıda adı geçen teorilerin alan denklemleri arasında; Kuantum Mekaniğinin Dirac ve KleinGordon denklemleri arasındaki matematiksel bağıntının benzeri bir bağıntı olduğu ispatlanmıştır. Bu sonuç, kütleli gravitasyonun yeni teorisinin geniş sınıf kesin çözümlerinin bulunmasına yol açmış ve bu teorinin tutarlı kuantum tasvirinin anlaşılması için önemli bir fiziksel zemin oluşturmuştur. Bugüne dek insan etkinlikleri atmosferik ısının genişlik/yükseklik dizgesini doğrudan etkiledi. Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı ve altı başka bilimsel kurum tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen araştırmada atmosferik ısı değişiklikleriyle ilgili çok sayıda uydu kayıtlarıyla çeşitli benzeşim modellerinden elde edilen sonuçlar karşılaştırıldı. Proceedings of the National Academy of Sciences adlı derginin internet sitesinde yayımlanan araştırmanın yöneticisi Benjamin Santer insan etkinliklerinin atmosferin üst ve alt katmanlarının ısısı üzerinde çok farklı etkiler yarattığına ve salt doğal etkilerden çok daha farklı bir iz bıraktığına dikkat çekiyor ve, “Elde ettiğimiz sonuçlar insanların atmosferin ısıl yapısında gözle görülür etkiler yarattıklarının somut bir kanıtı,” diye ekliyor. İnsan etkinlikleri atmosferik ısının dikey yapısını etkiliyor Rüzgâr ve yağmur kuzeye kayıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle