02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Afrika’daki savanlar tekrarlanan yangınlarla oluşmuş Afrika’nın büyük bir kısmı savanlarla kaplıdır. Fakat benzer çayırlar Amerika ve Asya’da da vardır. Savanların yaklaşık olarak 8 milyon yıl önce yayılmaya başladığı biliniyorduysa da, gelişimlerine neyin sebep olduğu bilinmiyordu. Alman bilim insanları şimdi konuya bir açıklık getirdi: Kurak iklim ve tekrarlanan yangınlar savanların gelişimini tetiklemiş. Bu arazi yapısı bu koşullar altında oluşmuş (Nature Geoscience). Dünyamız ilk bakışta mavi bir gezegen gibi görünür. Ne de olsa üçte ikisi okyanuslarla kaplı. Kıtaların birçok yerinde kahverengimsi bir renk hâkim, çünkü küresel karaların %40’ı savanlarla örtülü. Bu tropikalsubtropikal arazilerde, fotosentezle karbondioksiti özümleyen özel bitki türleri (C4 bitkileri) yetişir. Bu arazi yapısının 813 milyon yıl önce geliştiği biliniyordu. Ancak ne şekilde bu kadar geniş alanlara yayıldığı tartışmalıydı. Bremen Üniversitesi’nden Sebastian Hötzel ve ekibi, Namibya’nın 160 km önündeki Balina körfezinden 1997 yılında 800 m derinlikten çıkarılan 452 m uzunluğundaki karot örneğini inceledi. Örneklerde bölgedeki güneydoğu rüzgarlarının etkisiyle Kalahari’den Güney Atlantik’e savrulan bitki sporları ve polenler bulunmuş. Güneybatı Afrika’daki arazi gelişimini anlayabilmek için özellikle de otların ve tipik bozkır ve yenilendikleri için daha kolay yayılmışlar. Bilgisayar modellerinden yangınların etkisi çıkarıldığında, Kalahari’de akasya ve diğer ağaç türlerinin %80 daha yaygın olması gerektiği ortaya çıkıyor. Kurak iklim koşulları ve artan yangınların döngüsü karşılıklı olarak güçlenmiş. Kuraklık çayırları tetiklemiş; çayırlık alanlar ise ağaçlı bölgelere kıyasla daha az su buharlaştırmışlar. Su dolaşımı yavaşlayınca da kuraklık dönemleri artmış. Bu şekilde yangın tehlikesi de yükselmiş. Otlar yangınlardan sonra daha çabuk büyüdükleri için de C4 otlarıyla savanlar büyümüş ve bölgeye hakim olmuş. Yaptığımız diğer araştırmalardan benzer mekanizmaların günümüzde Doğu ve Batı Afrika’daki savanlar için de geçerli olduğunu biliyoruz, diyor Hötzel. diğerlerinden biraz daha küçük. Diğer resimler genelde av sahnelerinden oluştuğu için, el izlerinin de yetişkin ve genç erkekler tarafından yapıldığı düşünülüyordu. Fakat Pennsylvania Eyalet Üniversitesi antropologu Dean Snow, mağara sanatıyla ilgili bir fotoğraf dizisini incelerken, fotoğraflardaki bir el izinin erkeğe ait olmayacağını fark etmiş. Araştırmacı bunu el ve parmak uzunluğu arasındaki orantıya bakarak anlamış. Mesela erkeklerde yüzük parmağı işaret parmağından belirgin bir şekilde daha uzundur. Kadınlarda ise tam tersi ya da aynı uzunluktadır. Araştırmacı daha sonra tüm kitaptaki el izlerine bakınca altı izden dördünün kadına ait olduğunu görmüş. Avrupa’daki diğer mağaralardaki resimlerin fotoğraflarını çekmiş ve bugün o bölgelerde yaşayan kadınların ve erkeklerin ellerini görüntülemiş. Ortaya çıkan ilginç sonuç şöyle: Mağara duvarlarındaki el izlerinin sadece %10’u yetişkin erkeklere, %15’si ise genç erkeklere ait. Geriye kalan izlerin %75’i kadınlara ait. Cinsiyete bağlı farklılıkların 30.000 yıl önce günümüzden daha belirginmiş, yani kadın ve erkek eli arasındaki farklılıklar günümüze kıyasla çok daha büyüktü. Peki: El izlerinin taş devri insanı için ne önemi vardı? Kadınların mağara sanatındaki rolü neydi? Bu soruları antropoloji bilimi henüz yanıtlayamıyor (American Antiquity). 157 vakayla hastalığın en yaygın olarak görüldü yer. Bugüne dek bir kişi yaşamını yitirdi. Hastaların yüzde yetmişi hastaneye yatırılmadan tedavi edilmiş. Bugüne kadar 86 kadın ve 85 erkek hastalanmış, hastaların yaşları üç aylıktan seksen sekize kadar değişiyor. Kolera genelde kirli su ve temiz olmayan yiyeceklerle bulaşan bakteriyel bir enfeksiyon. Hastalık ishal ve kusmaya neden oluyor ve tedavi edilmediği taktirde hastaları ölüme götürebiliyor. Sahte inciye genetik test Mağara duvar sanatında kadın eli Güney Fransa’daki Chauvet mağarası, taş devrine ait duvar resimleri barındıran en ünlü ve en eski buluntu yeridir. 1994 yılında bulunan mağarada hayvan ve sembol resimleri dört büyük galerinin duvarlarını kaplıyor. Odun kömürü ve aşı boyasıyla resmedilen tasvirler günümüzden 32.00035.000 yıl öncesine ait. Mamut, yabani at ve diğer yabani hayvan figürleri dışında burada dikkat çekici miktarda el izleri ve elin negatif izleri de var. Negatif izler elin duvara dayanmasından sonra etrafına kamışla veya ağızla boya püskürtülerek elde ediliyor. Buna benzer el izleri Güney Fransa’daki ve Kuzey İspanya’daki diğer mağaralarda da bulunmuştu. Bazıları Meksika’da Eylül ayının başından bu yana 171 kolera vakası saptandı. Başkent Meksiko’nun kuzeyindeki Hidalgo eyaleti Meksika’daki kolera vakalarında artış Genetikçiler artık bir kalıtım testiyle inci piyasasındaki sahtekarları ortaya çıkarabilecek. İsviçreli bilim insanları inci kalıtımının yalıtımına izin veren yeni bir yöntem geliştirdi. Bu şekilde midyenin nereye ait olduğunu belirleyebiliyorlar. Zürih Federal Teknik Yüksek Okulu (ETH) bilim insanları yeni yöntem sayesinde artık incilerin nereden geldiğini kanıtlayabileceğiz diyorlar. Bugüne kadar incilere zarar vermeden kalıtımını yalıtmanın mümkün olmadığı sanılıyordu. Fakat araştırmacılar ilk kez kültür incilerine zarar vermeden az miktarda DNA ayrıştırmayı başardı. Joana Meyer ve ekibi, en ince delicilerden yararlanarak inciye daha önce açılmış olan delikten malzeme çıkarmış. Sadece on miligramlık bir örnek bile yeterli miktarda DNA yalıtmak için yeterli olmuş (PLOS ONE dergisi). Genetik şifre sayesinde araştırmacılar analiz edilen incilerin üç midye türüne ait olduğunu saptamışlar. Bunlar inci piyasasında önemli yerleri olan Pinctada maxima (Güney Denizi), Pinctada margaritifera CBT 1389 6 / 1 Kasım 2013 çöl bitkilerinin sporlarını inceledik diyor Hötzel. Analizlerden ortaya çıkan sonuçlara göre Kalahari’nin bugünkü yapısı 8,4 ve 6,8 milyon yıl önce gelişmiş. Bu zaman süresince kurak ve sıcak iklim koşullarına dayanan C4 bitkileri artmış. Ve 6 milyon yıl önce de nihayet hakim bitki türü haline gelmişler. Özellikle de 7.15.8 milyon yıllık tortullarda çok sayıda mikroskobik boyutta ağaç kömürü parçacıkları saptandı. Bu nedenle o tarihlerde tekrarlanan yangınlar yaşanmış olmalı. Göreceli olarak nemli geçen yazlarda, bitkiler yeniden büyümüş olsa da bitkiler kış sonunda kuruduğunda birkaç yıldırım büyük yangınların başlaması için yeterli oluyordu diyor Hötzel. Otlar ama özellikle de C4 otları ağaçlara kıyasla daha çabuk Biz uyurken beynimiz arınıyor Son bir araştırmaya göre uyku sırasında beynimizden, Alzheimer ve diğer nörolojik hastalıklardan sorumlu zehirli maddeler atılıyor. Rochester Üniversitesi’nden Maiken Niedergaard ayrıca beyin hücrelerinin uyku sırasında “büzüştüklerini” de tespit etmiş. Böylece hücreler arasındaki boşluklar sayesinde hücresel çöplükler daha etkili bir şekilde temizlenebiliyor. Uykunun ne amaca hizmet ettiği sorusu filozofları ve bilim insanlarını, eski Yunanlılardan bu yana meşgul etmiştir. Sirkesineğinden, balinaya kadar neredeyse her hayvan herhangi bir şekilde uyur. Oysa uykunun olumsuz yanları da var, özellikle de etrafta yırtıcı hayvanlar dolaşıyorsa. Bu yüzden dinlenme evresinin önemli bir biyolojik işlevi yerine getirdiği tahmin ediliyordu. Mesela uzun bir süredir uyku sayesinde anıların daha iyi depolandığı biliniyordu. Nedergaard ve ekibi şimdi beyindeki hücrelere ait atık ürünleri yok eden bir sistem keşfettiklerini söylüyor. Bedenimizin geri kalan bölümlerinde bu işi, kanbeyin engeli yüzünden beyne uzanmayan lenf sistemi yerine getiriyor. Son yıllarda geliştirilen görüntülü tanı yöntemleri sayesinde bilim insanları şimdi farelerde, beyindeki hücre atığını kan dolaşımına aktaran ve buradan karaciğere ulaştıran sistemi keşfettiler ve böylece uykunun sağlık üzerindeki olumlu bir yanı daha ortaya çıkmış oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle