18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) BİLİM TARİHİ Evrende değil yedi, yedi bin milyar insana yaşam sağlayacak gezegenin varlığı olası. Oraya sıçramak ise bilimden, teknolojiden, dijitalleşmeden geçiyor. Bilim ve müzik Osman Bahadır [email protected] Ülkemizde bilim ve müzik ilişkisi üzerine ilk yayını Salih Murad Uzdilek yapmıştı. Görünmez Dijitalleşme “Her canlı ölümü tadacaktır” ayeti daha ziyade makro düzeyde ele alınır. Canlı insan, hayvan ya da bitki gün gelecek ölecektir şeklinde. Oysa mikro düzeyde değerlendirildiğinde sürekli bir devinim halinde olan canlı vücutlar; canlı hücreler üretmekte, bu hücreler serpilip gelişmekte, belli bir olgunluğa gelince de ardıllarını üretip ölmektedir. Bir başka deyişle makro düzeyde canlı vücut topyekün ölmeden önce içinde mikro düzeyde her gün binlerce hücre ölmektedir. Her canlı ölümü her gün, her an tadmaktadır. Hal böyle olunca yakın gelecekte mikro düzeyde insan vücudu içinde hareket edebilecek ve diyelim ki kanserli bir hücreyi tespit edip onu imha edecek imkânlar ya da hücrenin yaşlanmasına neden olan sebeplerin geciktirilmesine neden olacak imkânlar ölümlü olma halini mikro düzeyde de makro düzeyde de değiştirmese de geciktirecektir her bir hücrenin ölmesi uzayacak, bu da vücudun yaşını uzatacaktır. Özellikle insanoğlunun ortalama yaşının uzatılmasını dünya nüfusunun artmasına ve bununla ilgili sorunların da dünyayı giderek daha yaşanmaz hale getirmesine yoranlar aslında bardağın yarısını boş olarak görüyor. Onun yerine insanoğlu, insanlığın daha başka gezegenlerde de yaşayacak hale gelebilmesi için çalışmalarını yoğunlaştırsa; yani bir sıçrama yapabilse, evrende herhalde değil yedi milyar, yedi bin milyar insanın bile yaşayabileceği kadar çok “uygun gezegen” vardır. Geçtiğimiz ay İstanbul’da bir konferans veren sicim teorisi kuramcılarından Prof.Dr. Michio Kaku da uygarlığın bu bakış açısıyla üç aşamalı bir gelişme eğiliminde olacağını belirtmekte. Yaşam önce bir kaç yıldıza ya da gezegene ulaşabilmeli, daha sonra da galaksinin ve galaksilerin her köşesine. Bu vizyon çerçevesinde içinde bulunduğumuz tek bir gezegene tıkılıp kalmış olma haline ise Kaku birinci aşama bile dememekte. Bellidir ki bu sıçramaların özünde enerji kaynakları, enerji üretim ve kullanım modelleri yatmakta. Şu an dünya enerji üretimi açısından en ilkel modellerden birisini kullanmakta. Hazıra konmakta. Petrole bağımlı enerji modeli, bilindiği üzere, temelde toprağın altındaki çıkarıp onları tüketmekte. Bu kaynaklar bitince bu enerji modeli de sona erecek. Doğal olarak bilimin bunun alternatiflerini üretmesi gerek. Keza dijitalleşme süreci de gelecek yıllarda sıçramalar gösterme potansiyeline sahip. Kaku basitçe gelecekte bilgisayarlaşmanın bir tür görünmezlik perdesi oluşturacağından bahsediyor. Yani bugün bilgisayar ile veri iletimi ile ilgisi olmayan nesneler (örn. duvar kağıdı, giysi, gözlük vb) gelecekte birer dijital cihaza ya da veri iletim imkanına dönüşmüş olacak. Dijitalleşme etrafımızı saran hava gibi bizi kuşatacak. Bugün “teknoloji acaba daha ne kadar ilerleyecek, gidecek yer kaldı mı” diye merak edenler büyük bir olasılıkla bu tür devrimsel buluşları gördüklerinde şaşırıp kalacak. Çünkü bilim ve teknoloji bunu daha önce de yaptı. Bilimin, teknolojinin temel bir değer olabilmesini sağlamak için sadece şimdiki zamanı değil, geleceği de düşünmek gerekiyor. Sadece şimdiki zamanda yaşayarak insan zamanı durdurabilir ama yaşamın gelişmesine bir katkıda bulunamaz. Oysa tüm evren her zerresine kadar varlığı ve yaşamı her an tahakkuk ettirmektedir. İnsanoğlunun da kendi üstüne düşeni eksiksiz yerine getirmesi gerekir. Çünkü bu onun görevidir. Ü lkemizin en eski elektrik mühendislerinden fazla harfe lüzum olduğunu meydana çıkarmışlardır. ve İTÜ Maden Fakültesi eski dekanların Fonetiğin ilerlemesi fizikçilerin yardımına borçlu dan Ord. Prof. Dr. Salih Murat Uzdilek olduğu gibi, bir armonide veya bileşik seslerde (18911967), 1944 yılında İstanbul Belediyesi hatta çeşitli cihazlarla çalınan bir melodide bile Konservatuarı’nda yaptığı “Bilim ve Müzik” başlıklı disonansın (uyumsuzluğun) değerlendirilmesi, konuşmayı aynı yıl kitap olarak yayınladı (Aynı Helmholtz’un kanunlarına bağlıdır.” eser genişletilmiş olarak Kültür Bakanlığı yayını “Müzik öğrencisine müziğin bilimsel esasları olarak 1977’de tekrar basıldı). Uzdilek’in bu eseri nadiren öğretilmektedir. Müzik öğrencilerinin ülkemizde bilim ile müzik arasındaki ilişkileri ele çoğu ampirik usulle çalışıp öğretmenlerini senealan ilk eser olması bakımından önemlidir. lerce taklit eder, bu yüzden kendi yeteneklerini Salih Murat Uzdilek, müziğin matematiği ve kullanma fırsatını kaybeder. Bir zamanlar Bach, fiziği ile ilgili çalışmalar da yapmıştı. Örneğin Kla ‘müzik bütün bilimlerin en büyüğüdür’ demişti. sik Türk müziğinde aralık oranlarının her zaman Bu söz bugün için biraz abartılı ise de eşit aralıklı 3/2’nin veya 2/3’ün kuvvetlerinden ibaret olduğu gamın kurulması tamamıyla bilimsel (logaritmaya yönündeki saptaması, onun keşiflerinden biridir. ait) bir meseledir. Majör ve minör gamlar araProf. Uzdilek, Bilim ve Müzik adlı eserinde sındaki bağlar, akordların mahiyeti ve bunların başlıca olarak şunları söylemektedir; çeşitli şekilleri, armoni ve disonans ilkeleri gibi “Bilim tarihi gibi müzik tarihi de toplumun gelişme birtakım esas meseleler ustaçırak usulünden ziyade aşamalarını gösteren paralel vesikalardır. Müspet bilimde büyük gelişme aşamalarını üçe indirirsek, Aristo (yani Grek) devrini, BaconGalilei Newton devrini, RutherfordEinstein devirlerini alabiliriz. Bunlardan birinci devir Greklerin skolastik devridir. Bu devirde Tales, Aristo gibi simaları görüyoruz. Hatta bunların içinde ruhu 20 asır ileride yaşamış olan Arşimet ve Pisagor gibi simalar da var. BaconGalilei ve Newton’un açtığı ikinci devir nazariyecilik ve tecrübeciliğin paralel yürüdüğü devir, Salih Murad Uzdilek. üçüncüsü olan modern devir ise gerçeğe daha yaklaşmak üzere nazariye ve tecrübelerin ancak bilimsel metotlarla açıklanabilir. Tecrübe inceldiği, yükseldiği devirdir. ile gerçekleştiğine göre gamlar, akordlar, melodi ve Müzikte birinci devir, dini müzikler ve halk müzik armoninin bilimsel metotlarla bir ayda öğrenilmesi leri devri, ikincisi Palestrina’nın müzik kumaşında mümkün olduğu halde, âdi usullerle bu amacın kullandığı çözgü ve atkılar, yani armoni başlangıcı, sağlanması bir senede mümkün değldir.” üçüncüsü Bach’ın değer verdiği eşit aralıklı gam “Müzikte önce melodiyi ve ritmi, sonra bunların devridir. bileşimini ve daha sonra armoniyi görüyoruz. Avİkinci devir, Descartes, Harvey ve Şekspir’le paralel rupa müziği M.S. 600 senelerinde melodikritmik gittiği gibi, logaritmanın keşfinden (1614) sonra aşamadan ayrılmaya başlamış, fakat 14., 15. asra çıkan üçüncü müzik devrimi de ikinci bilim devrine gelinceye kadar armoni şekline girememişti. Adem paralel gider. Bilimde birinci devir diğerlerinden ile Havva’nın aşk şarkıları melodik olduğu gibi, pek farklıdır. Çünkü birinci devirde ölçüye ve Antuvan ve Kleopatra’nın aşk şarkıları da melotecrübeye önem verilmez, belki kaba usul sayılırdı. dikti. Sezar’ın orduları ritmik veya ritmikmelodik Fakat müzikte Pisagor devri bile yine bir bakımdan parçalarla yürüdükleri gibi, mehterlerin çaldığı hakkıyla müzik devri, ölçü ve tecrübe devridir. parçalar da bu türdendi. Süleyman mabedinde Çünkü onda da az çok bir ölçü var.” okunan ilahiler melodik olduğu gibi bütün kilise ve “Çeşitli bakımlardan müziğe yardım etmiş tekkelerde okununlar da hep melodik şekilde idi.” olan mikrofon, gramofon, hoparlör gibi hepimizi “Armoni fikrinin dünyaya gelmesini körükleyen hayretlere düşüren cihazların gelişimi tamamıyla başlıca etken, kiliselerde ilahilerin, hepsi ne tenör bilime borçludur. Burada yalnız elektrik ve mıknatıs ve ne de bas olmayan birtakım sesler tarafından, bilimleriyle mekanizma bilgisi yeterli değildir. Bunlar bir sesle okunmasındaki zorluklar olmuştur. Bu için ses hakkında büyük bilgiye ve araştırmalara zorlukları ortadan kaldırmak için birtakım çareler lüzum vardır. Gerek insan sesine ve gerekse müzik düşünülmüş. İlk basit çare tabii sınırlarına göre cihazlarının çıkarttıkları seslere niteliklerini veren ayrılan sesleri birbirinden beş ses kadar açık iki karakteristik dediğimiz frekanslar üzerinde incele perde üzerinde paralel olarak kullanmak olmuştur. meler yapan Bell telefon kumpanyasının araştırma Sonra, fakat epey uzun zaman geçtikten sonra, laboratuarları ve birçok fizikçiler bize çok şeyler çıkılan bir merdiven basamağı, ilahiyi tenora bıraöğretmiştir. Helmholtz (von Hermann)’un Sesin karak diğer sesleri bu merkez etrafında gerilmiş bir Özellikleri adlı eseri bu konunun Principia’sıdır. çoksesli ses ağı gibi teşkil etmek olmuştur. Bundan Fiziğin fonetik cephesi üzerine çalışanlar İngiliz sonra çıkılan basamakta orijinal armonize müzik cenin ağızdan çıktığı gibi yazılabilmesi için 350’den görülüyor.” CBT 1389 12 / 1 Kasım 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle