Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şekil 2: Türkiye ile İzmir Nüfusunun Yaş Yapısı (2011) HNEE’nün 2008 yılında yaptığı araştırmaya göre evli kadınlarca istenen toplam doğurganlık sayısı 1,6 çocuk. Bunun değişkenlere göre altüst değer dağılım aralığı pek fazla değil. Buna karşın 2,16 olan toplam doğurganlık hızı ortalamasından altüst değerlerin uzaklaşmaları anlamlı ( Çizelge 2). Günümüzde evli kadınların temel sorunu, istemeden gebe kaldıkları doğumları yapmalarından kaynaklanıyor. Sorun yerleşim olarak en çok köylerde ve doğu bölgesinde; ilkokulu bitirmemişler ile düşük refah düzeyi olan ailelerde hissediliyor. Bu ailelere istedikleri kadar doğurmaları için gerekli sağTARTIŞMA YAPILIYOR MU? lık hizmetini Başbakan Erdoğan ülkemizde yeniden yüksek doğurkamu geçmiş ganlığa dönüşün getireceği faydalar için sosyal bilimcileri araşaltmış yılda tırma yapmaya çağırdı. Bilgi üretilmedi; fakat tartışma gaolduğu gibi zetelerde, televizyonlarda sığ biçimde şöyle yapılmaya başşimdi de velandı: İki çocukla nüfus aynı kalır; fakat bunların evlenme remiyor. Soyaşına kadar ölüm riskleri ya da evlenmemeleri halinde nürunu hisseden fus azalmaya başlar. Bu nedenle işi sıkı tutmak, en azından ailelere geüç çocuk yapmak gerekir. Güvenli olmak için beş çocuk en rekli sağlık iyisi olabilir. hizmeti veriÖnerilen üç ve beş çocukla ülke nüfusunun ne olabilelirse hem anceğini kısaca tartışabiliriz: Evlenen her kadının hayatı bone ölümleri yunca üç ya da beş çocuk doğuracağı varsayımına göre ülhem de TDH kenin TDH bu düzeye yükselir. Azalan TDH, nüfus yaşazalacak; ailandıkça artan ölüm hızı örüntüsüne göre TDHnüfus artıleler bakabişı arasındaki ilişki modellemesi ülkemiz örneği ile Tomas Frejlecekleri kaka tarafından yapıldı6. Uluslararası örgütler (IMF, BM, Dündar çocuğa saya Bankası) tarafından benimsenen bu çalışmaya göre gehip olacak8 lişmekte olan ülkelerin gelecekteki nüfus büyüklükleri tahÇizelge 2: Değişik Özelliklere Göre Ailelerin İste lar . mini yapıldı. Türkidiği Toplam Doğurganlık Hızı7 Bizim buradaki konumuz azalan değil, artan toplam doye’de aileler ğum hızı ile durağan bir ölüm hızı kurgusuna dayanıyor. Buson otuz yıl na göre T.Frejka’nın modelinden yararlanarak TDHnüfus ar içinde doğurganlık konusundaki tutumları ile benimsedikletışı ilişkisinden bulduğumuz nüfus artışı(r), aileler üç çocuğa ri küçük aileyi gerçekleştirmeyi doğurganlık davranışları ile gössahip olduklarında (r= 1,3), beş çocuğa sahip olduklarında terdi. Ailelerin doğurganlıklarının azalışı yanında bunun (r=2,1) oluyor. Bulunan nüfus artış hızlarından nüfusun iki sürdürülmesinin kararlı bir tutum olması sonucu, nüfusun yaş ye katlanma süresi ise şöyle: Ailelerin 3 çocuğa sahip olma yapısı 035 yaşlarında durağan yapıya dönüşmeye başladı. Dalarında 54 yıl, 5 çocuğa sahip olmalarında 33 yılda nüfusumuz hası bazı illerde ülkenin bu kararlı tutumundan daha az doikiye katlanacak. Başka bir anlatımla eğer evli çiftler 3 çocuk ğurganlık davranışının benimsendiği de görülüyor (Şekil 2). sahibi olurlarsa ülke nüfusu 2066 yılında 150 milyona, 5 ço Ülkemizde tam sayım sonuçları ile bu sayım sonuçlarından secuk sahibi olurlarsa, 2045 yılında 150 milyona ulaşacak. çilen örnekleme dayalı araştırma sonuçlarının gösterdiği tuEsas sorun bundan sonra görülmeye başlayacak. Her antarlılık bilim dünyasında her zaman takdirle karşılandı. Öte nenin, kendi yerine doğum yapacak kadın sayısı artacağı için yandan iki bilgi kaynağının uzun yıllara dayalı bilgi birikimi (üç çocukta 1.35, beş çocukta 2.40 doğum yapacak kadın olanüfusbilimde değişik tekniklerin oluşturulmasını da sağladı. cak) nüfusun ikiye katlanma ya da 300 milyon nüfusa ulaşma Sonuç: Türkiye nüfusu 50 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinsüresi kısalacak. de doğumölüm hızlarında düşük düzeyde yeni bir dengeye ulaşBu nüfusun 250 milyonu şehirlerde yaşayacağı için kenttı. Nüfusun yaş yapısının momentinden ötürü önümüzdeki 20sel yaşam sorun yumağı haline dönüşecek. Nüfusun 3 ya da 5 25 yıl içinde nüfusumuz bu düşük doğumölüm hızlara göre yiçocukla artması halinde sorun görülen 2038 yılında sahip olacağımız yaşlı nüfus sayısı değişmeyecek; fakat izleyen yıllarda ne artışını sürdürecek; fakat 209398 döneminden sonra kakartopu gibi büyüyen yaşlı nüfusumuzun sorunlarını nasıl çö rarlı/durulmuş bir yapıya kavuşacak. kolaylaşmasından ötürü artık ailelerin çok çocuk yapabilecekleri görüşünü ileri sürdü. Nüfusun büyük çoğunluğunun (%80) kentlerde yaşadığı bir toplumda elde edilen kentsel gelirle, aileye doğumla katılan her bireye; sağlık, bakım, eğitim, istihdam, ev sahibi olma konularında ekonomik kaynakların nasıl yaratılacağından söz etmedi. Orta ve alt tabakalarda her doğumun ailenin yoksulluğunu arttırdığını görmedi. Bunları nedense yok saydı. İdeolojisine göre doğanın rızkını Allah verirdi. Başbakan Erdoğan, nüfussal dönüşümle oluşan yukarıda tanımladığımız yeni sorun alanlarına görevi gereği çözüm bulmayı bir kenara koydu; 2038’de 11 milyona ulaşacak yaşlı nüfusu temel sorun olarak gördü. Bunun çözümü için çareyi buldu: Yaşlı bir toplum olmamak için “ Allah ne verdi ise!”, doğurganlığı arttırmamız gerekiyordu. Yüksek doğurganlık ona göre her sorunu çözüyordu. Büyükşehir mi olmak istiyorduk? “Az kaldı Malatyalılar. Ha gayret!” zümleyebileceğimizin seçenekleri şimdiden üretilmediği, gerekli önlem alınmadığı için yaşlı nüfusun yoksulluğu, sefalete dönüşebilir. Şimdiye değin sorun çözücü olarak gördüğümüz aile kurumu, hem küçüldü hem de yoruldu. Sorunun çözümünü başka kurumlarla yapmak gerekiyor. KİM ÜÇ ÇOCUĞA SAHİP OLMAK İSTİYOR? Ailelerin doğurdukları çocuk sayısı ortalaması (2,1), bir nüfusun kendisini yenileyecek düzeye geldi. Nüfusun büyük çoğunluğunun(%80) kentte yaşadığı ülkemizde ailelerin çocuğa atfettikleri psikolojik değer bağlamında, elde edilen kentsel gelirle çocuk yetiştirmenin maliyeti karşısında istedikleri çocuk sayısı(1,6) azaldı. Ülkedeki ailelerin büyük çoğunluğu tarafından benimsenen bu davranış değişebilir mi? Şimdiye kadar değişik ülkelerde yapılan çalışmaların sonucu, bunun olamayacağını gösteriyor. Ne var ki ülkemizde düzenli geliri olmayan, eğitimsiz, göçle kente gelenlerden belirli ceplerde yaşayanlar yanı sıra doğu bölgesi ile köylerde yaşamını sürdüren aileler içinde üç ve daha fazla çocuğa sahip olma isteği sürebilir. Bu aileler, rol model olarak benimsedikleri Başbakan Erdoğan’ın söylemi bağlamında bu davranışlarını içselleştirecek savunma mekanizmalarını geliştirebilir. Ancak bu içselleştirme onları çıkmaz sokağa yönlendirirken ülkemizi kısa zamanda çıkmaz sokak sorunlarıyla baş başa bırakabilir. Ülkemizde bu uyarıları 1960’lı yıllarda dinlemeyen Başbakan Demirel’in, şimdi “üç çocuk fazla” demesini iyi düşünelim. Başbakanlık koltuğunda oturduğu süre içinde azalan doğurganlık örüntüsüne karşın ülke nüfusunun ikiye katlandığını gören ender siyaset adamının deneyimlerine kulak verelim. 1965 yılında ilk kez yönetime geldiğinde 31 milyonluk bir ülke sorunlarına çözüm getirmenin mi, yoksa son kez yönetime geldiğinde 62 milyonluk bir nüfusun sorunları ile boğuşmanın mı tercih edilirliğini bu ülkede Başbakan Demirel’den daha iyi anlayan biri olamaz. Ülkemiz Başbakan Erdoğan’ın benimsediği ideolojinin ileri sürüldüğü zamanın koşullarını farklı gerçeklikle yaşadığı için, günümüz koşullarına göre yeni söyleme gerek var. Bu söylem bilim öncülüğünde ortak akılla kurgulandığında, gençler kaç çocuk yapacaklarını çok iyi bildiklerini ifade ediyorlar. Gençlerin büyük çoğunluğu (%75) iki ve daha az çocuk istiyor9. Başbakan Erdoğan’ın dilinden düşürmediği söylem “Halkımız ne istiyorsa o olacak!” biçiminde. Halkımızın son otuz beş yılda istediği, gerçekleştirdiği doğurganlık Şekil 2’de görülüyor. Evlilik yaşamına yeni başlayacak gençlerin istediği de az sayıda çocuğa sahip olmak. Bu durumda başlıktaki soruyu sormak hakkımız değil mi? İdeoloji uğruna toplumdaki ailelerin tutumunda, değerinde, davranışında bir farklılık yaratmak, bu topluma ne kazandıracaktır? Amos H. Hawley: Human Ecology A Theory of Community Structure, s.110117, New York, 1950. 2 C. P. Blacker: “ Stages in Population Growth”, Eugenics Review içinde, New York, 1947. 3 William Peterson: Population, s.1114, New York, 1961. 4 Davis Kingsley: “ Az Gelişmiş Ülkelerde Ölüm Hızlarındaki Büyük Düşme”, İktisadi Kalkınma (seçme yazılar) içinde s.3135, Ankara,1966. 5 Atilla Hancıoğlu, Banu Akadlı Ergöçmen ve Turgay Ünalan’a bu grafiği kullanmama izin verdikleri için teşekkür ederim.(Özel görüşme, Ankara, 2005). 6 Frejka, Tomas: The Future of Population Growth, Alternative Paths to Equilibrium, A Population Coucil Book, New York, s.219249,1974. 7 HNEE: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008, s:130, Ankara,2009. 8 Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü ve Sağlık Bakanlığı: Türkiye Ulusal Anne Ölümleri Çalışması 2005, Ankara, 2006. 9 Nüfusbilim Derneği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu: 2007 Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması, s.109118 Ankara, 2007. 1 CBT 1319/ 15 29 Haziran 2012