Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKNOLOJİPOLİTİK İlköğretimde değişiklik önerileri İlköğretimin ilk 5 yılında programların başlıca konusu, Türkçe okuyup yazmak olmalı. Matematik, dört işlem üzerinde rahat uygulama olanağı kazandıracak bir düzeyde tutulmalı. Tarih, coğrafya dersleri ile fen bilgileri, toplumdaki güncel sosyal olaylar ve doğa olayları çerçevesinde ele alınıp işlenmeli. Çocukların, resim, musiki, arkeoloji, tiyatro ve spor etkinliklerine katılmaları desteklenmeli.. Prof. Dr. Bahattin Baysal Baha Kuban baha.kuban@gmail.com Brezilya’da şeker kamışından biyoalkol üretimi; inşa edilmiş sınai üstünlük öyküsü.. Brezilya’ya Özgü başarı Öyküsü Kalkınma iktisadının önemli tartışmalarından biri de sanayide kıyaslamalı ve inşa edilmiş rekabet üstünlükleri tartışmasıdır. Brezilya’da şeker kamışından biyoalkol üretimi ve yanı sıra gelişen alkol yakıtı kullanan otomobil sanayinin öyküsü, ülkenin tarımda şeker kamışından şeker üretimi konusundaki yüzlerce yıllık kıyaslamalı üstünlüğünün, sanayi alanında inşa edilmiş bir üstünlüğe dönüştürülmesinin de hikâyesidir aynı zamanda. Bu hikâye kuşkusuz yalnızca Brezilya’da geçebilirdi ve bize teknik değişimin toplumsal değişim ile olan içiçeliğinin güzel bir örneğini vermektedir. Bugün gelinen noktada Brezilya, Proalcool programı ile başlayan yaklaşık 40 yıllık süreçte neler kazandı; Yakıt alternatifi olarak şeker kamışı alkolünün piyasa fiyatı, benzin fiyatları ile karşılaştırıldığında rekabetçidir ve bu durum devlet teşviklerinin sona ermesinden sonra da sürmektedir. Şeker kamışı ve alkol yatırımların tümünü artık özel sektör üstlenmektedir. Brezilya modeli olarak gelişen şeker kamışından şeker üretimi ile bütünleşik biyoalkol üretimi, benzer biyoyakıt denemelerinin sınai ölçekte enerji dengesi en olumlu örneğini vermiştir. Brezilya’da şeker kamışından biyoalkol üretiminin ülkede gıda tarımını olumsuz biçimde etkilemediği gösterilmiştir ki bu konu biyoyakıt üretimlerine yapılan itirazların başında gelmektedir. Brezilya’da yakıt amaçlı biyoalkol üretiminin yaygınlaşmasının, bölgesel gelişme ve iş yaratma bakımından ülke ekonomisine olumlu katkıları olmuştur. Biyoalkol yakıtın yaygınlaşması ile bu üretim sektörü ile ilerigeri ilişkiler içindeki farklı sınai alanlarda teknik yenilik tetiklenmiş, çokuluslu şirketlerin hakimiyetindeki Brezilya otomotiv endüstrisi, motor teknolojilerinin çeşitli aşamalarında yeniliklere zorlanmış, şeker kamışı hasadında mekanizasyon için tarım makinelerinde önemli yerel yenilikler gerçekleştirilmiş, doğrudan şeker kamışı türlerinin ıslahında sayısız yenilikler yapılmıştır. Biyoalkol kullanımı Brezilya’da büyük kentlerde ulaşım kaynaklı hava kirliliğini azaltmıştır. İklim değişikliği ile mücadele kapsamında bakıldığında, yaygınlaşan şeker kamışı esaslı biyoalkol kullanımı, ülkenin seragazı salımlarını hatırı sayılır biçimde azaltmasını sağlamıştır. Uzun vadeli Proalcool programı ile edinilen deneyim, gerek şeker kamışı üretiminde gerekse biyoetanol üretiminde olumsuz çevresel etkilerinin kamusal denetim ve düzenleme ile azaltılmasının olanaklı olduğunu göstermiştir. Brezilya devleti, esas olarak askeri diktatörlük döneminde oturtulan ancak daha sonra istikrarlı şekilde devam ettirilen alternatif ulaşım yakıtı geliştirme politika ve stratejilerini, kâh devlet şirketi Petrobras’ın onbinlerce benzin istasyonunda etanol satmasını sağlayarak, kâh vergi oranları ile oynayarak etanol kullanan otomobillerin tüketiciye çekici görünmesini sağlayarak, ama uzun vadede büyük ölçüde planlayarak gerçekleştirmiş görünüyor. Bütün bu biyoetanol macerasının şeker kamışı türlerinde yapılan ıslah amaçlı yeniliklerin yanında belki de en ilginç yönlerinden biri, çokuluslu otomotiv şirketlerinin, bulundukları pazarda uzun vadeli bir politika algılayarak ona göre pozisyon almış ve teknolojik yenilikleri gerçekleştirmiş olmaları . flex’ adı verilen Brezilya’da üretilen otomobillerin büyük kısmının ‘f ve hem benzin hem etanolün çeşitli oranlardaki karışımları ile çalışan motor güç aktarım teknolojilerine sahip olmaları, temelde flex yakıt ve güç aktarım teknolojilerinde yeniliklere ihtiyaç duydu. Bu gelişmelerde, 9 ARGE merkezinden birini Brezilya’da kurmuş olan İtalyan Magneti Marelli (MM) firmasının önemli bir rolü var. Brezilya pazarının uzun vadeli gelişimini doğru okuyan ve burada kullanılacak yakıt karışımlarının kullanılacağı flex teknolojisini bu ülkedeki mühendisleri ile geliştiren MM, Brezilya’daki ARGE yenilikleri sonucu bugün global flex pazarındaki payını da yükseltiyor. 2003’lerde ‘tropikalizasyon’ adını verdiği Brezilya Flex programı ile yeni yakıt yakma teknolojileri geliştiren MM bu alanda Bosch ve Delphi gibi önemli rakiplerini geride bırakıyor. Brezilya, uzun vadeli bir hedefe odaklanarak, biraz da eğrisi doğrusuna denk gelerek oldukça geniş çaplı etkileri olan bir dönüşümü bu şekilde başarmış görünüyor. O nbeş yıl önce gerçekleştirilen ilköğretim reformu başarılı olmuştur. Sayısal veriler, daha çok çocuğun beş yıl yerine sekiz yıl okuduğunu, daha uzun ve yararlı bir eğitim aldığını gösteriyor (1). Kuşkusuz, özellikle şehirlerdeki ilköğretim okullarında sekiz yıllık eğitimin ayni çatı altında sürdürülmesi zorunlu değildi. İlk ve orta öğretim gibi ülkenin çok önemli bir konusu tartışmaya açılmıştır. Yöneticilerin kamuyu yeterince bilgilendirip aydınlatmadan yasalarda değişiklik yapmaya giriştikleri görülüyor. İlk ve orta eğitimde gözlenen yetersizlikleri bahane ederek sekiz yıllık zorunlu eğitimde gedikler açılmasını onaylama olanağı yoktur. Beş yaşındaki çocukların ilk öğretim okullarına gönderilmesi doğru değil, onları anaokullarına göndermek ayrı bir konudur. Programlar üzerinde olur olmaz görüşler ileri sürülüyor. Milli Eğitimde tam 72 yıllık deneyimlerime dayanarak söylüyorum: İlköğretimin ilk 5 yılında programların başlıca konusu, Türkçe okuyup yazmak olmalıdır. Öğrencinin rahatça okuması, güzel ve düzgün bir yazı becerisi kazanması belli başlı amaçtır. Matematik, dört işlem üzerinde rahat uygulama olanağı kazandıracak bir düzeyde tutulmalıdır. Tarih, coğrafya dersleri ile fen bilgileri, toplumdaki güncel sosyal olaylar ve doğa olayları çerçevesinde ele alınıp işlenmelidir. Çocukların, resim, musiki, arkeoloji, tiyatro ve spor etkinliklerine katılmaları desteklenmelidir. İleri batı ülkelerinde ilk okul müfredatı böyle uygulanıyor. İlk okul çocuklarının oyun saatlarından kısıntı yapılmaması için ev ödevleri verilmesi bile önleniyor ! Fen bilimleri, matematik ve sosyal bilimler ilk öğretimin ikinci dönemindeki öğretim programlarında yer almalıdır. Bu dönemde çocukların ilgileri ve başarıları onların düz liselere veya meslek liselerine yönlenmelerini belirleyecektir. Okul çağındaki kız çocukların eğitimini kısıtlayan, imam okullarında öğretimi destekleyen girişimler yanlıştır. Bilgiye, daha çok bilgiye ve özgürlüğe açılan dünyamızda bu tür anlamsız çabaların uzun ömürlü olmayacağını herkese hatırlatırım. Türk Eğitim Tarihine yanlış işler yapmış kişiler olarak geçersiniz. Televizyon programlarında bu konudaki oturumların ve tartışmaların hemen tümünü izliyorum. Türk eğitimcilerinin konuya büyük bir kuşku ve güvensizlikle yaklaştıkları görülüyor. Tanınmış bir sosyolog ve eğitimci olarak Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın görüşlerini destekliyorum. Ancak, bugünlerde Türkiye’yi yönetenlere bunları anlatma olanağı yoktur. Bildiklerini yasalaştırıp dayatacakları kuşkusuzdur. lar arasında yer alması, Cumhuriyet Eğitiminin yüzkarasıdır. Bu durumu 2002 ve 2008 yıllarında yaptığımız incelemelerle saptamış ve CBT Dergisinin sütunlarında ayrıntılı olarak açıklamıştık (2,3). Türkiye için, PISA – 2006 sınavlarının sonuçları sadece ortalama puanların çok düşük olması ile kalmıyor, büyük bir öğrenci grubunun (%12.9), en kolay soruların toplandığı 1. Düzeyin de altında yer aldığı görülüyor. Bunların, üniversite giriş sınavlarında, matematik ve fen bilimlerinde sıfır çeken öğrenciler olduğuna işaret etmiştik. İleri teknolojiyi üreteceği bildirilen çocuklar için açılan, 6. Düzey’de yer alan sorulara Türkiye’den yanıt veren öğrenci yok!. 5. ve 4. Düzeylerdeki soruları yanıtlayabilen öğrencilerin toplamı % 7 dolaylarında. Büyük öğrenci kütlesinin ise 1. ve 2. Düzeydeki soruları yanıtladıkları görülüyor. Türkiye’de İleri Teknolojiler, Nanoteknoloji üretiminden söz edenlerin bu verilerden haberleri var mı? Bilim ve teknoloji bakımından dünyanın en ileri ülkesi kuşkusuz ABD’dir. PISA sınavlarında ABD öğrencilerinin de oldukça başarısız oldukları biliniyor. Bu durum ABD’de geniş bir tartışma konusu. 17 Ocak 2012 tarihli SCIENCE dergisinin editörü bu konuyu incelemiştir (4). ABD’de Cumhurbaşkan’ndan sınavlara giren öğrencilerin ailelerine kadar herkesin bu durumdan üzüntü duyduğunu belirtiyor. Sınavlarda en üstün başarı sağlayan Finlandiya’nın durumu incelenmiş ve sorun çözülmüştür (4). Bu ülkede öğretmenler toplumda en ön sırada yer alıyor. Öğretmenlerin tümünün, en üst düzeydeki parlak öğrenciler arasından seçilen, master dereceli üniversite mezunlarından oluştuğu saptanmıştır. Finlandiya’da eğitim reformu üzerindeki çalışmalar uzun bir süre büyük mücadelelerle sürdürülmüş sonunda başarılı bir eğitim reformu sağlanmıştır. Türkiye’de öğretmenlerin durumu nedir? Onları nasıl seçtiniz ve nasıl yetiştirdiniz? Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenlik toplumda saygın, önde gelen bir meslekti. Zamanla bu durum bozulmuş, öğretmenler geçinebilmek için başka işlerde çalışmak zorunda kalmışlardır. Liselere, Fransa’da olduğu gibi, öğretmen yetiştiren Vefa Yüksek Öğretmen Okulu mesleki kıskançlıklarla kapatılmıştır. Ortaokullara öğretmen yetiştiren Gazi Eğitim Enstitüsü ile öbür eğitim enstitüleri kapatılmıştır. Hazırlıksız açılan ve Anadolu’da tıp doktorlarına akademik unvanlar sağlamanın ötesinde bir anlam taşımayan üniversitelerin eğitim fakültelerinden, toptancı bir yaklaşımla devşirilen öğretmenlerle bugünkü olumsuz sonuçların ortaya çıkması sağlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerini ve Talim ve Terbiye Dairesi Üyelerini, politik amaçlarla, eğitim sistemi ile oynamayı bir tarafa bırakarak, öğretimin niteliğini yükseltme yönünde ciddi çabalar harcamaya davet ediyorum. Kaynaklar • İlk Öğretim Reformu Başarılı Olacaktır. Bahattin Baysal, CBT, Ekim 1997, • Fen Yarışmalarında Başarısız Durum. Bahattin Baysal, CBT, Mart 2002. • Fen Eğitiminde Başarısız Sınavlar. Bahattin Baysal, CBT, 29 Ağustos 2008. • It’s the Teacher. John E. Burris, Science, 12 January 2012. FİNLANDİYA’DAN ÖĞRENMEK Türkiye’de milli eğitimin gerçek durumunu irdelemek ve olumsuzlukları aşmak istersek “Fen Eğitimindeki Başarısız Sınavlar’a odaklanmalıyız. 1995, 2000 ve 2006 yıllarında yapılan “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” kapsamında PISA ve TIMMS sınav sonuçları üzerindeki değerlenmeleri gözden geçirmeliyiz (2,3). Türkiye, Fen Bilimleri, Matematik ve Okuma Becerileri sınavlarında dünyada bu sınavlara katılan (57) ülke arasında 37. Sırada, (30) OECD ülkesi arasında ise Meksika’nın önünde 29. Durumda bulunuyor. Türkiye’nin uygar ülkeler sıralamasında sonuncu MİLLİ EĞİTİMİN DURUMU CBT 1304/9 16 Mart 2012