24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör O yüzden bunların kanda saptanması daha ayrıntılı bir şekilde incelenmesine yardımcı olacak. Ne var ki tümör hücrelerinin tespiti çok zahmetlidir, sonuçta her mililitre kanda yoğun miktarda alyuvar ve diğer hücreler arasında mililitre başına bir ila on tümör hücresinin bulunması gerekiyor ki bu da alışılagelmiş yöntemlerle mümkün değil. Washington Üniversitesi’nde Daniel T.Chiu ile çalışan ekip şimdi bir mililitrelik kanı sadece yirmi dakika içinde incelemeye izin veren mikro oluklu bir sistem geliştirdi. Öğrenci kutsaldır, üniversiteleri yöneten rektörler onlara saygılı davranmalı.. Ama çoğunluğunun akademik çalışmalarının yetersiz düzeyde olması, onların önünde büyük engeldir.. Avustralyalı deniz biyologları klonlanmanın mercanlarda bir üreme stratejisi olduğunu keşfetti. Gerçi mercanların filigran yumurtaları sudaki en hafif hareketlerle bile birkaç parçaya bölünüyor, fakat bu parçalardan özdeş yumurtalar oluşuyor (Science). Anladığımız kadarıyla mercanlar, daha başarılı bir üreme için rüzgar ve dalgalardan yararlanmayı öğrenmişler, diyor Avustralya Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden Andrew Heyward ve Andrew Negri. Eşeyli üreme ve kopyalanarak çoğalmanın aynı anda uygulanması, bir larvanın uygun bir yere yerleşip yeni bir mercan olarak büyüme şansını arttırıyor. Mercanlar tek bir gecede toplu halde yumurta hücresi ve sperma bırakarak, yoğun bulutlar oluşturur. Döllenmiş yumurta hücreleri hayvanlar dünyasında bilindiği gibi sağlam bir kılıfla çevrili değildir, dolayısıyla da on altı veya daha az hücreden oluşan mercan embriyoları çok hafif türbülansta bile farklı büyüklükte hücre topaklarına dönüşüyor. Fakat bu bölünme gelişmeyi durdurmuyor, embriyolar sadece daha küçük mercan olarak büyüyorlar. Embriyoların parçalanması için otuz santim yüksekliğindeki dalgalar bile yeterli. Mercanlar rüzgâr ve dalgalar sayesinde kopyalanıyor Standart modelde, genç yıldızların etrafında gaz ve bulutlar, ikinci adımda ise gezegenler oluşurken, Hofmeister ve Criss’in modelinde gezegen oluşumu, soğuk buluttaki yıldız oluşumuyla birlikte işliyor. Gaz bulutundaki tozdan oluşan kayamsı çekirdekler, yoğunlaşmakta olan gaz bulutundaki açısal momentumun büyük bir kısmını alıyor. Kayamsı çekirdekler oluşurken, gazı kendilerine doğru çekiyorlar, fakat bunun için oluşmakta olan yıldızın yeterince uzağında bulunmaları gerekiyor. Çünkü ancak bu durumda bir gezegen yıldızlara karşı yaşanan çekim gücü rekabetini kazanabilir diyor Hofmeister. Çekim güçleri arasındaki rekabet, bu modeldeki ana element ve gezegenin içindeki ve dışındaki yapısal farklılıkları ve güneş sistemimizin düzenli yapısını açıklıyor. Standart modelde gezegenlerin farklı yapılarından genç güneşin kızgın ışını sorumluyken, yeni modelde sıcaklığın gezegen oluşumunda herhangi bir rolü bulunmuyor. Meteoritlerle gerçekleştirilen incelemeler, gezegenlerin kızgın bir çevrede oluştuğunu gösteriyor. Hofmeister ve Criss’in alternatif modeliyle buna da bir açıklamanın getirilip getirilemeyeceğini zaman gösterecek. Öğrenci Tutuklamak ve Rektörlere Bakmak Adları üniversite olduğu halde kendileri bu tür kurumlar olmaktan maalesef çok uzak olan bazı müesseselerimizde bugünlerde muhtelif "suçlardan" ardı ardına öğrencilerin çeşitli çezalar aldıklarını işitiyorum. Buna çok üzüldüm, zira benim öğretmen olarak ilk kuralım şudur: Öğrenci kutsaldır! Ama öğrenci suç işlemez diye bir kaide olmadığı için de her durumu tek tek incelemeden buna karşı bir yazı yazmaktan kaçındım. Böyle bir incelemeyi yapmaya ise ne vaktim var ne de bilgim buna müsait. Muhakkak bir hukukçu arkadaşımdan yardım almam gerekirdi. Vakit olmayınca bunu da yapamadım. Yalnız, haberlerden öğrenebildiğim üzere konser bileti sattı diye mahkeme karşısına çıkan öğrenciler hakkında karar vermek belli ki hâkimleri bile rahatsız etmiş, ama onlar da ne yazık ki kanun böyle, umarız yakında değişir diyerek çaresiz kararlarını vermişler. Kısacası öğrencilerin yaptığı kanuna karşı gelmek. Şimdi aziz dostlarım, Abbas Güçlü'nün çok eskilerde kalmış bir yazısına dönelim. Aziz dostum Abbas orada bir sürü üniversite rektörünün yayın ve atıf sayılarına bakarak pek çoğunun sıfır çektiğini belgelemiş, bizleri de dehşete düşürmüştü. Yani bu muhterem rektörler, ülkemizde bırakın profesörlüğü falan, doçent bile olabilecek kıstasları dolduramıyorlardı. Şimdi, muhterem basın mensuplarından önemli bir istirhamım var: Bugün faaliyet gösteren tüm rektör ve dekanlarımızın uluslararası atıf endeksine giren dergilerde yayımlanmış yayınlarının ve bu yayınlara alınan atıfların sayısını yayımlasınlar (bu en çok bir saatlik bir iştir). Bunlardan profesör olabilmek için gerekli sayıların altına düşenleri gazetelerinin mümkünse ilk sahifelerinde (ve gene mümkünse bu zevatın fotoğraflarıyla) yayımlasınlar. O zaman ben de, memleketimizde değil, uygar ülkelerde profesör olmanın gereklerini özetleyen bir yazı yazarak muhterem rektörlerimizin kaç tanesinin uygar dünyada profesörlük titrine hak kazandıklarını göstereceğim. O zaman sanırım muhterem savcılarımıza ve annebabalara iş düşecektir. Dünyada kabul gören kıstasların altında kalan zevatı nasıl üniversite yönetsin diye atarsınız diye onları atayanları umarım mahkemelere taşırlar, biz de milletçe bu gelişmeleri seyreder not alırız. Gazetecilerin bunları korkmadan yayımlayabileceklerini sanmam. Malum ülkemizde geniş bir basın özgürlüğü var. Onun için gerçek gazeteci gerek. Bunu yapabilecek biriki babayiğidin çıkması yeter. Meselâ doğrucu Davut rolüne soyunan Taraf bunu yapabilir mi? Sevgili arkadaşım Neşe bu konuda verileri derleyip meselâ rektör atamalarındaki nihâî otorite olan Sayın Cumhurbaşkanımızla bir röportaj patlatır mı? Bu kadar iyimserlik fazla bile olsa, bir iki sıkı gazeteci en azından verileri yayımlayabilir (zira, yukarıda da imâ ettiğim gibi, bu veriler herkese açıktır). İşte o zaman da çocuklarını ne büyük sıkıntılarla bu üniversitelere yollayan ebeveyne sıra gelecektir. Onlar da hiçbir şeyden korkmadan kıstasları doldurmayan rektörlerin ve onları atayanların peşine düşmelidirler. Ha bunu yapmazlarsa ne olur? Hiiç! O zaman çocuklarının her ağızlarını açtıklarında, her bilgisayar tuşuna vurduklarında kendilerine aslında adam gibi bir şey öğretemeyen professör müsveddeleriyle doldurulmuş okullardan kovulmalarına, hapislere atılmalarına da razı olurlar. Mâlum memleketimizde bugünlerde Arap hayranlığı moda. Onlara bir Arap atasözü hatırlatayım: «Gözyaşı dökülmeden büyük bir iş başarılamaz». Bir ülkenin yüksek öğretimini düzeltmekten daha büyük bir iş olabilir mi? Var mısınız? Spor, bağırsak kanserinin düşmanı Astronomlar gezegen sistemlerinin şu şekilde oluştuklarını düşünürler: Genç bir yıldızın etrafında dönen bir gaz ve toz diskinde toz tanecikleri topaklanarak adım adım daha büyük cisimler oluştururlar. Bu topaklardan da gezegenler biçimlenir. Fakat iki Amerikalı araştırmacı şimdi bu standart modeli tartışmaya açtı. Planetary and Space Science dergisinde sundukları teoriye göre yıldızlar, gezegenler ve uydular ayna anda yavaş sıkışan bir gaz bulutunda aynı anda oluşuyorlar. Halihazırdaki modeller iki boyutlu tozlu bir diskteki bir gezegen oluşumunu yansıtıyor ama bu modellerde açısal momentum yaralanmakta, diyor Washington Üniversitesi’nden Anne Hofmeister. Bu yüzden üçboyutlu bir gaz bulutu ve açısal momentumu bozmamak bize mantıklı geldi. Ancak yıldızların, gaz ve tozdan oluşan soğuk bulutların çarpışmasıyla oluştuğu tartışmasızdır. Yoksa gezegenler bilinenden farklı mı oluştu? Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1304/ 7 16 Mart 2012 Her gün düzenli olarak hareket edenlerde bağırsak kanseri riski yüzde elli oranında daha düşük. Hareket metabolizmayı uyararak, kanser hücrelerinin kolay kolay oluşmamasını sağlıyor. Alman bilim insanları her gün bisiklet kullanmak, hızlı yürümek ya da dans etmenin bağırsak kanseri riskini düşürdüğünü tespit ettiler. Her gün yoğun olarak hareket eden insanlar, hareketsiz bir yaşam sürenlere kıyasla yüzde kırk ila yüzde elli daha az tehdit altında, diyor Münih Spor Tıbbı Merkezi’nden Martin Halle. Ayrıca her gün aralıksız olarak uzun süre spor yapmak da şart değil. Her gün aralıklı olarak toplam 30 ila 60 dakikalık hareket de iyi geliyor. Sportif hareketler metabolizmayı uyararak, kanser hücrelerinin kolay kolay oluşmamasını sağlıyor diyor Halle. Ayrıca spor iltihap süreçlerini engelliyor ve ağırlık kontrolünü de kolaylaştırıyor. Bu nokta da çok önemli, nitekim fazla kilolar da tümörlerin oluşumunu tetikleyebilir diyor araştırmacılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle