Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör sanların daha iyi takip edilmesini istiyor. Sıtma, Yunanistan’ın güneyindeki Takonia ve Doğu Attika bölgesinde ortaya çıkmış. Fakat Yunanistan’daki sağlık sistemi borç krizi yüzünden zor günler yaşıyor. Uzmanlar bu yüzden yoksulların, işsiz ve evsizlerin gerekli tedaviden yoksun kalmalarından endişe ediyorlar. Yüksek ateş ve titreme nöbetlerine neden olan sıtma yüzünden her yıl milyonlarca kişi yaşamını yitiriyor. Geçen yıl Avrupa’da ortaya çıkan hastalıklar genelde Afrika ve Asya’ya yolculuk eden kişilerce taşınmıştı. Fakat yetkililere göre artık taşıyıcı olarak ortaya çıkan bazı sivrisinek popülasyonları oluşmuş. Bu yıl içinde yaşanan 75 vakadan 22’sinden yerel sivrisinekler sorumlu bulunmuş. İstanbul Teknik Üniversitesi yönetimi, araştırma görevlisi olarak altı yıldan fazla çalışmış olanların üniversite ile ilişkilerinin kesilmesi konusunda bir karar aldı. Bu karar araştırma görevlileri arasında şikâyet, hatta protesto konusu oldu. şebiliriz diyor bilimciler Nature Medicine dergisinde. Ohio Eyalet Üniversitesi’nden Antonio Chiocca’ya göre klinik araştırmalar sırasında, onkolitik virüslerle tedavinin ardından hastaların beyin tümörlerinde önemli sayıda bağışıklık hücresinin toplandığı görülmüş. Ancak bağışıklık hücrelerinin virüsler üzerindeki etkisi anlaşılmamıştı. Bu sorunun yanıtı kanserli doku kültürleri ve hayvan deneyleriyle bulundu. Araştırma Görevliliği ve Yardımcı Doçentlik Ömür Boyu İş Değil! Bu yazının amacı, üniversite yönetiminin aldığı kararın doğru olduğunun altını çizerek, araştırma görevliliği ve yardımcı doçentlik kadrolarının birer «iş» kadrosu olmadığını anlatmaktır. Yıllarca bu kadrolara birer «iş» kadrosu olarak bakılması, üniversitelerimizin en önemli güç kaynağı olması gereken yüksek lisans ve doktora öğrencilerini atalete itti, ayrıca bir sürü işe yaramaz kişinin yardımcı doçent kadrolarında oturarak üniversitede ölü kütle oluşturmalarına sebep oldu. İTÜ’de 32 yıllık öğretmen ve bilim adamı olarak, üniversitenin aldığı kararı alkışlıyorum. Rektör Mehmet Karaca’dan ve yardımcısı Mehmet Sabri Çelik’ten, baskı altında kalarak bu karardan dönmemelerini bilhassa rica ettim. Araştırma görevliliği kadrosu, yüksek lisans ve doktora düzeyinde bir tez konusu çerçevesinde araştırma yapan kişilere, hem araştırmaları esnasında bir gelir kaynağı temin etmek, hem de gerek araştırmaya, gerekse de eğitime katkılarını sağlayarak üniversite öğretim üyeliğine hazırlanmak isteyenler için icat edilen kadrolardır. Tez çerçevesindeki araştırma sonuçlanınca, kadro sahibi yüksek lisans ve/veya doktora diplomasını alınca, bu kadronun otomatikman boşalması ve yeni yüksek lisans ve doktora öğrenci adaylarına hazır hale getirilmesi gerekir. Üniversite bu işlevin pürüzsüz gerçekleştirilebilmesi için gereken adımı atmıştır. Normal şartlarda bir doktora çalışmasının üç ile dört sene arasında bitirilmiş olması gerekir. Yüksek lisans çalışmaları da en çok iki yıldan fazla bir zaman almamalıdır. İTÜ yönetiminin getirdiği altı yıl sınırlaması son derece mantıklı ve yeterli bir sınırlamadır. Buna yapılan itirazı anlayamadığım için biraz soruşturdum. Ortaya çıkan tek gerçek şuydu: Öğretim üyeleri, kendilerinin yapması gereken ders vermek, kişisel işlerinin peşinden koşmak gibi işleri, araştırma görevlilerinin sırtına yıkıyorlardı. Araştırma görevlilerini istismar ediyor ve onlara normalde yapmaları gereken araştırma ve eğitim işleri için zaman bırakmıyorlardı. Yeni uygulamaya karşı çıkan öğretim üyelerindeki sıkıntı buydu. Araştırma görevlilerinin hem hakkı ve hem görevi, öğretim üyesinin verdiği angaryayı yapmamak ve bu suiistimali üniversite yönetimine bildirmektir. Türkiye’deki öğretim üyesi kalitesizliğini artık sağır sultan bile duydu. Bu kalitesizliğin önüne geçmek tabii başta üniversitelerin görevidir. Öğretim üyesinin kalitesi hakkında en iyi fikir sahibi olan kişiler, meslektaşları ve öğrencileridir. Türkiye’de öğretim üyesi kalitesizliği yüzde doksanların üzerine çıkan oranlarda yaygın olduğu ve bu kalitesiz kişilere üniversitelerin teslim edilmesi çok uzun zamandır hadisei âdiyattan addedildiği için, üniversitelerin kendi öğretim üyeleri vasıtasıyla kendilerine çekidüzen vermelerini beklemek biraz hayalcilik olur. Bu durumda sorumluluk öğrencilerin sırtına binmektedir. Ancak Türkiye’de öğrenci, siyasi konular, kendi özlük hakları, kendi cepleri (mesela üniversite harçları konusu) mevzubahis olunca derhal harekete geçtiği halde, gördüğü eğitimin ve kendisine bu eğitimi vermekten sorumlu öğretmenlerin kalitesi konusunda fevkalade vurdumduymazdır. Unutulmamalıdır ki ilk ve ortaöğretimde öğretmek öğretmenin sorumluluğu olduğu halde, üniversitede öğrenmek öğrencinin sorumluluğundadır. Bu durum, mesela Oxford Üniversitesi’nde yeni gelen öğrencilere hatta küçük bir broşürle tebliğ bile edilir. Ben tüm yaşamımda Türkiye’de üniversitede verilen eğitimin kalitesizliği, öğretmenlerin bilgisizliği, üniversite öğretim üyelerinin uluslararası bilim yapmadaki beceriksizlik ve hatta isteksizlikleri konusunda tek bir öğrenci protestosu duymadım. Bu konuda dertlenmeyen öğrenci başka hiçbir konuda söz söyleme hakkına sahip değildir. Yardımcı doçent kadroları da üç sene için, bir kişinin öğretim üyeliği ve üniversite araştırıcısı niteliklerine sahip olup olmadığının denenmesi için konulmuş kadrolardır. Üç, bilemedin en çok altı sene içinde doçent olamayana üniversite kapıyı göstermek zorundadır. Üniversite kadroları, kişinin merakını tatmin için bilim yaptığı yerlerin kadrolarıdır. İnsanların ceplerini doldururken ense yapmaları için temin edilmiş bedava tatil imkânları haline gelmemelidirler. Gerçi Plüton artık gezegen değil ama yine de yalnız sayılmaz. Uluslararası Astronomi Birliği tarafından cüce gezegen olarak sınıflandırılan Plüton’un üç komşusu var. Astronomlar uzun bir süredir diğer cüce gezegenlerin de Plüton gibi ince bir atmosfere sahip olup olmadıklarını öğrenmeye çalışıyorlardı. Uluslararası bir ekip şimdi Nature dergisinde Plüton’un kardeşi Makemake’nin çok ince hatta sadece birkaç bölgeyle sınırlı olan bir atmosfere sahip olduğundan söz ediyor. Atmosferin doğrudan incelenebilmesi için mesafe çok fazla, astronomlar bu yüzden Makemake’nin uzaktaki bir yıldızın önüne gelip onu karartmasını beklemişler. Makemake yıldızın önünden geçerken, yıldız kararıp yeniden aydınlanmak yerine aniden kaybolup, yine aniden ortaya çıkmış. Bu da küçük cüce gezegenin kayda değer bir atmosferi olmadığı anlamına geliyor diyor Jose Luis Ortiz. Bu gözlemler ve ölçümler sırasında bilim insanları Makemake’nin çapını daha kesin bir şekilde hesaplamışlar. 1.430km çapındaki Makemake, Plüton’dan yaklaşık olarak üçte bir daha küçük. Makemake yılda üç kez bir yıldızın önünden geçiyor, fakat gözlem koşulları ölçüm için genelde çoğunlukla kötü. Plüton’un diğer komşusu olan ve kendisinden biraz daha büyük olan Eris’te de astronomlar belirgin bir atmosfer bulamamışlardı. Plüton, Eris ve Makemake en soğuk gökcisimleri arasında en büyükleri. Maymunlarda orta yaş Plüton’un komşusunda bunalımı atmosfer yok Gençlikte neşeli ve haşarı, yaşlılıkta haya Ekonomik krizle boğuşan Yunanistan’ın başı dertten kurtulmuyor. 1974 yılından beri kökü kurutulan sıtma yeniden ortaya çıktı. Bilim insanları genelde ölümcül olan hastalığı bulaştıran sivrisineklerle daha iyi mücadele edilmesi ve hastalanmış in Komşuda sıtma tehlikesi CBT 1342/7 7 Aralık 2012 tından memnun olan insan bu iki evre arasında düşük bir yaşam kalitesinden şikâyet ediyor. Uluslararası bir araştırma ekibi, orta yaş krizi veya bunalımı olarak bilinen bu dönemin sadece insan değil, insansı maymunlar için de geçerli olduğunu saptadı. Yaşam sevinci ve geleceğe umutlu bir bakış gençlik, birçok insan için en güzel yaşam evresidir. Fakat ne yazık ki yaşam kalitesi belli bir yaşta bu genelde kırklı yaşlarda oluyor inişe geçiyor. İnsanların birçoğu bu melankoliyi aşabilmek için tuhaf davranışlarda bulunurlar. Mesela kimileri küpe takıp motosikletle dolaşırken, diğerleri de yaşamın anlamını bir Hint tapınağında arar. Fakat istatistiklere göre orta yaş bunalımından sonra yaşam kalitesi yeniden yükseliyor. Bu fenomenin arkasında yatan nedenler tartışmalıdır. Fakat Edinburgh Üniversitesi’nden Alexander Weiss’a göre bu prensibin evrimsel olarak çok eski kökleri olabilir. Nitekim orta yaş krizi en yakın akrabalarımız olan insansı maymunlarda da yaşanıyor. Araştırmacı dünyanın çeşitli bölgelerindeki hayvanat bahçelerinde yaşayan 336 şempanze ve 172 orangutanın yaşam sevincini, bakıcılarının yardımıyla takip etmiş. Bilim insanlarının değerlendirmesi şöyle: Maymun, ömrünün ortasında yani aşağı yukarı otuz yaşına geldiğinde yaşamının en mutsuz dönemini yaşıyor. Tıpkı insanlarda olduğu gibi maymunlar da gençlik ve yaşlılıkta hayattan daha fazla zevk alıyorlar. Kötü giden bir evlilik veya tatmin etmeyen bir iş olmamasına rağmen maymunlar da orta yaş krizi yaşıyor diyor Warwick Üniversitesi’nden Andrew Oswald. Bilim insanlarının tahminleri şöyle: Beyin ilerleyen yaşla birlikte değişerek yaşamdan yeniden zevk almamızı sağlıyor olabilir. Ya da yaşlı insanlar ve yaşlı insansı maymunlar, kendilerine daha yüksek yaşam kalitesi sunacak durumlar veya eş bulabilecek yeteneğe sahip oldukları için yeniden mutlu oluyor. Nilgün Özbaşaran Dede nozbasaran@yahoo.com