Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com http://facebook.com/okcesizhayrettin CBT 1342/ 14 7 Aralık 2012 Karşıdevrimi palazlandıranlar devrimi rehine almış çıkarcılardı, sömürgenlerdi. Bu durum kesintisiz süregeldi. Devrim devrimcilerin işliğinde, elinde kalabilseydi, karşıdevrimi bir hakikat yolu olarak görebilecek köhne zihinler asla var olamayacaktı. Şu halde, yalanlar yalanların üzerine kurulabiliyordu. Yeni Yükseköğretim Yasası tasarı taslağının önceki Yükseköğretim Kanunu’nun üzerinde yükselmesi, bu yüzden, garipsenmemelidir. Bu kanun bilimi, üniversiteyi, bunların özgürlüğünü ne denli yadsıyor ve aşağılıyorsa, yenisi de işinde o denli mahir görünüyor. Bilimcilerin ve halkın gözünde YÖK’e düşen şey bilimsel durmak, bilimsel düşünmek, bilimsel yürümektir. Ama YÖK ne yapıyor? Dostlar alışverişte görsün diyerek, hummalı bir işe girişiyor: 168 üniversiteden onar elemanı Ankara’ya çağırıyor. Kendi deyimiyle “Meydan toplantıları” yapıyor. Unvana göre oluşturduğu gruplarda bir YÖK üyesi kısa bir konuşma yaptıktan sonra çoğun çekip gidiyor, ya da oturup dinliyor. YÖK sitesinde tüm bunları izleyebilirsiniz. Bu çalışmaların ne işe yaradığını ben doğrusu anlayamadım. Bunca insanın oradaki birkaç YÖK üyesini aydınlatmak için çağrılmış olacağını düşünemiyorum. Ama bunca kişiye yolluk, yevmiye ödeniyor. Milletin parasının bu denli bol olduğunu hiç sanmazdım. Üstüne üstlük, bu gidenleri rektörler bizzat seçiyor. Yani tam bir kapalı devre… Buna düşüncede ensest ya da akraba evliliği demeli… Bu ilişkilerden yalnızca sakat düşüncelerin doğacağı belli değil midir? Düşünemez bir kuşak yaratmanın bir yolu da bu olmalı, anlaşılan. Bu da yetmiyor, kapıdan satış elemanı gibi, üniversitelere taslağı tanıtmak, düşüncelerimizi güya öğrenmek için YÖK üyelerinden konuşmacılar yolluyorlar. Bu VİP’ler yolluk ve yevmiyeleriyle bir hava alanından ötekisine koşuşturup duruyorlar. Oysa, bizim okuma yazmamız var. Ancak bizim düşüncelerimizi almak için geliyorlarsa, buna kendileri gerçekten yetkin ve yeterli midirler? Yüzlerce kişinin karşısında, en fazla iki saat içinde neyi duyup, anlayıp, kaydedip gidecekler de, Ankara’da doğru düzgün anımsayıp, sağlıklı bir rapor verebilecekler? Tüm bunların neresi bilimseldir, Tanrı aşkına! gelin, YÖK bünyesinde bir ‘Bilim Hukuku Bunlardan önceki YÖK’e, “g Araştırmaları Enstitüsü’ kuralım” diyen bir rapor sunmuştum. “Bu enstitüde çalışabilecek, katkı sunabilecek yüzlerce bilimcimiz var, bu bilimcilerle bilimin ve üniversitenin idesine, ideallerine uygun bir bilim hukuku politikası oluşturup geliştirmek için kuramsal ve görgül araştırmalar, incelemeler yapalım. Bu kurum sürekli böyle bir çalışma, geliştirme, izleme, düzeltme içerisinde bulunsun”, demiştim. Okumadılar bile. Böyle bir kuruluşun yapısı ve işlevleri üzerine pek çok yerde yazılar yazdım, bildiriler sundum. Belli ki, şimdikiler de önemsemiyorlar. Yine de kısaca yazıvereyim: Bu enstitünün etkinliği üç aşamada gerçekleşiyor. İlkinde olgu çalışmalarının yapıldığı gerçeklik bilimleri alanıdır. Burada bilimciler araştırılmak istenen soruna ilişkin olgusal ve karşılaştırmalı veriler toplayacaklardır. İkinci aşamada felsefecilerle hukukçular düzenlenmek istenen soruna bir kural taslağı hazırlayacaklardır. Üçüncü aşamaysa, üniversite ve bilimle doğrudan ilişkisi ve ilgisi bulunan toplum ögelerinin temsilcilerinden oluşan bir kurultaydır. Bu da önüne gelen taslakları görüşerek, kabulü, reddi ya da üzerinde çalışılmak üzere geri gönderilmesi biçiminde karar verecektir. Kabul edilen kural taslakları her aşamadaki araştırma ve görüşme süreçlerine ilişkin belge ve bilgilerle kamuoyuna duyurulacaktır. Saydamlık ve izlenebilirlik önemlidir. Bu enstitü tüm yönleriyle özerk olacaktır. Her aşamanın üyeleri atandıktan sonra, gerekçesiz azledilemeyecektir. Bu modeli, daha da büyülterek, ülke sorunları konusunda yasa taslakları hazırlama ve yasaları izleme kurumu olarak kullanmak da olanaklıdır. Böyle bir kurumu kurmaya ve çalıştırmaya bilimsel gücümüz, birikimimiz, altyapı olanaklarımız gereğinden fazla var. O zaman hatıra şu soru gelmektedir: Peki, niçin istemiyorlar? Aslında, bunun yanıtı bellidir. Çıktı: Gökçe Çataloluk, Hukuk Sistemi ve Autopoiesis, İstanbul 2012 YÖK ve Karşıdevrim2 Türkiye gerçekten kalkınıyor mu? Dr. Halit Suiçmez (iktisatçı). drhsuicmez@yahoo.com K üreselleşme koşullarında aktif bir kalkınma ancak kalkınma iktisadına kulak vererek olanaklıdır. Bu konuda elimde çok değerli bir araştırma kitabı var. ODTÜ İktisat Bölümü’nden Prof. Fikret Şenses’in derleyip yayına hazırladığı nefis bir eser: Neoliberal Küreselleşme ve Kalkınma, Seçme Yazılar, İletişim Yayınları, 2009, İstanbul. 774 sayfalık bu dev yapıtta, yerli ve yabancı yazarlardan 19 makale yer almış durumda. Dani Rodrik, Fikret Şenses, J.Stiglitz, Ziya Öniş, E.Thorbecke yazarlardan birkaçı. Bilimsel makalelerde; kalkınma iktisadından, kalkınma doktrinlerinin evrimine, neoliberal küreselleşmeden sanayi politikalarına, gelişmekte olan ülke stratejilerinden özelleştirmelere, Türkiye’nin kalkınma deneyimlerinden kurumların rolüne kadar birçok önemli konu hakkındaki yazılar bu derlemenin kapsamında bulunmaktadır. Bu dönemde, büyüme, kalkınmanın gerçekleşmesi için gerekli fakat yeterli olmayan bir koşuldur. Esas kalkınma göstergesi insani gelişme endeksidir. Bunun kapsamında; sağlık, eğitim, beslenme, barınma, katılım, rejim türü gibi birçok boyut ve bakış açısı vardır. Demek ki, kalkınmanın anlamı, milli gelirin büyümesinden başlayıp, son olarak insan refahının geliştirilmesine ve yoksul yanlısı büyümeye kadar gelişmiş ve genişletilmiştir. Böylelikle, kalkınma; temelde sayısal bir kavramdan, birçok hedefin eşzamanlı olarak ulaşılmasını gerektiren çok boyutlu bir kavrama doğru bir evrim geçirmiştir. Peki, artık kalkınma sadece “üretimde yüzde şu kadar büyüme” gibi bir rakamla ölçülmediğine ve insani gelişmişlik indeksine bakıldığına göre, Türkiye bu alanda kaçıncı sırada? Kalkınmanın en önemli göstergesi olarak İnsani Gelişmişlik Endeksi(İGE) kulTablo. 2010 Yılı İnsani Gelişmişlik Raporunda (İGR) Türkiye İçin lanılmaktadır. Bu endeks kapİnsani Gelişme Endeksinin Gelişimi ve Sıralaması samında gelir, sağlık, eğitim YIL Türkiye Ülke Orta Noktadan gibi nüfusun temel yaşam deSıralaması Sayısı (Bakınız not) ğerlerinin sentezi yer alıyor 1980 57 95 10 BASAMAK AŞAĞITürkiye insani gelişmişlikDA te 180 ülke içinde 92’nci sıra1990 71 119 11 BASAMAK AŞAĞIDA dadır. Demokrasi indeksinde 1995 74 131 8 BASAMAK AŞAĞIDA de 167 ülke içinde 88.’nci du2000 68 139 2 BASAMAK YUKARIDA rumdadır. Her iki göstergede de 2005 82 169 3 BASAMAK YUKARIDA “orta”larda bulunmaktadır. Kal2009 84 169 1 BASAMAK YUKARIDA kınma derecesiyle demokrasi 169 2 BASAMAK YUKARIDA 2010 83 karnesi yakın noktalardadır. (Kaynak:1 http://www.izaKaynak: Sırma Demir Şeker, Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi ve Endeks Sırafet.com/genelkultur/608475lamasının Analizi T.C. Kalkınma Bakanlığı, s;17 Ekim 2011 dunyademokrasiindeksiNot: “Orta noktadan” demek, ülke sayısının yarısından kaç basamak yukarıda veya aşağıda olmayı ifade eder. Tablonun bu kısmı tarafımca heulkeleregoredemokrasisaplanmıştır. s i r a l a m a si.html#ixzz1wEpj2dBY, 2UNDP,Human Development Report,2009) Bu çalışma bugün ne anlama gelmektedir? Ülkemiz genelde orta düzey bir “özgürlük ve kalBugün ülkemizde Türkiye’nin “büyümesi ve ge kınma toplumu” görüntüsü sunmaktadır. lişmesi” üzerine gerek siyasette gerek medyada birCari milli gelire göre 2010’da 741,8 milyar doçok söz söylenmekte. Ancak her zaman ve her yer lar ile dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkide olduğu gibi son sözü hep bilim söylediğine göre, ye, 2011’de 18. sıraya inmiştir. (Kaynak; www.saburada da son değerlendirmeyi ekonomi biliminin bah.com.tr/Ekonomi/2011.05.10) önemli bir dalı olan kalkınma iktisadına bırakmak Milli gelirde ilk 20 ülke içinde olan Türkiye’nin gereklidir. niçin küresel rekabette 59, temel eğitimde 100, eğiKalkınma iktisadı bir ülkenin gelişmesini nasıl tim kalitesinde 94, yenilikçilikte 67 ve küresel bilölçer? Bu konuda gelinen en son nokta neresidir? gi teknolojisinde 52’nci sırada olduğu ayrıca araşBu alanda Erik Thorbecke’nin “Kalkınma tırılması gereken bir sonuçtur. (Kaynak; Doktrinin Evrimi, 19502005” isimli makalesi hem OECD,2011) tarihsel, hem de güncel olarak çok değerli bilgiler Milli gelir büyüklüğünde 17.’nci olan Türkive veriler sunmaktadır. ye’nin niçin insani gelişmişlikte 92 ve demokrasi de20002005 döneminde kalkınma hedefleri ola recesinde 89.’ncu sırada olduğu çok ciddi olarak sosrak, beşeri gelişme kapsamında eğitim ve sağlık, yok yal bilim tezlerine konu olup incelenmesi gereken sulluk ve eşitsizliğin azaltılması, milenyum kalkın bir durumdur. ma hedefleri( 8 adet) belirlenmiştir. Bugün, A. Sen’in bazı kavramları üzerine kurulan Başlıca kalkınma stratejisi küreselleşme, yoksul insani gelişme kavramı kalkınmanın nihai hedefi olayanlısı büyüme arayışları bir politika ve strateji ola rak merkezi bir roldedir. İnsani gelişme, sağlık, eğirak konulmuştur. tim, beslenme, barınma, bilgiye erişim, katılım, re