Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Ana Babalık: Kuram ve Araştırma Derleyenler: Melike Sayıl Bilge YağmurluKoç Üniversesi Yayınları Ana babalık, evrensel ve yerel nitelikler gösteren, çocuklar üzerindeki kimi etkileri öyle hemen gözlenemeyen ve kolaylıkla anlaşılmayan, çok yönlü ve karmaşık bir olgudur. Araştırmacılar, ana babanın çocuğun gelişimi ve sosyalleşmesindeki rolünü anlama çabalarını uzun yıllardır, gayretle sürdürmekte. Bu kitap ana babalık konusundaki ulusal ve uluslararası çalışmaları, kuram ve güncel araştırma bulgularını kapsamlı şekilde ele almakta. Ana babalık; kuram ve araştırma kitabı yirmi iki araştırmacının katkı yaptığı on dört bölümden oluşmakta. Her bir bölüm ana babalığa dair farklı bir konuyu inceleyerek o alandaki çeşitli bakış açılarını vermekte, yeni araştırma sorularına zemin oluşturacak kartışma ve analizler içermektedir. Kitap, başta psikoloji olmak üzere, sosyal bilim ve eğitim alanlarında çalışanlar ve ana babalık konusuna ilgi duyanlar için değerli bir kaynak niteliğinde. celerine kadar uzanmaktadır. Türkler, coğrafi çevrenin değişmesi, sosyal yaşamın zorlaşması üzerine bulundukları toprakları terk ederek başka ülkelere göç etmek zorunda kalmışlardır. Türklerin M.Ö. 2500 yıllarından önce başlayan yayılmaları, çok uzun zaman içerisinde aralıklı olarak devam etmiştir. Dünyanın değişik bölgelerindeki Türk kavimlerinin insanlık tarihine sürekli ve kalıcı nitelikte katkıları olmuştur. Bu nedenle insanlık tarihi, gerçekte Türklere daha büyük bir yer ayırmadan anlatılamaz. Çünkü Türklerin tarihi tam olarak anlaşılmadan, Hindistan tarihi, Çin tarihi, Rusya tarihi, Afrika ülkelerinin tarihi ve Avrupa tarihinin de doğru olarak anlaşılması imkânsızdır. Türk Kavimleri, yeni araştırmalar ışığında Türk tarihine yeni bir bakış açısı getirmeye çalışıyor. Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com http://facebook.com/okcesizhayrettin Feridüddin Attar’ın otuz kuşu herkesi çok etkiliyor. Google’a “Simurg” yazdığımda üç milyonu aşan bir sayıyla karşılaşıyorum. Her şey, herkes, bir biçimde Simurg! Bu, ayağa düşmek mi oluyor, yoksa ayağı yere basmak mı? “Hukuk Fakültesi Simurg Atölyesi” Dört yıl önce bu köşede “Simurg” adlı bir yazı yazmıştım. Fakülte ve Yönetim Kurulu’muz bu dönemin başında beni orada yazdıklarımı uygulamakla görevlendirdi. Yine dört yıl önce yayımladığım “Niçin Üniversitede Köy Enstitüsü Felsefesi” adlı bir başka yazımın da bu girişimin içerisini nasıl doldurduğunu bir kez daha gördüm. Bozkırın o yağız kız kızan Promete’lerinin birer Simurg olduklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Programa “Hukuk Fakültesi Simurg Atölyesi” adını verdik. Arayan öğrenciler atölyesi de diyebilirim buna. Onlara yirmi yıl öncesinden şöyle seslenmek isterim: “48. Ara! Aramak koşmaktır, uçmaktır; coşkudur. Aramak çocukluktur, gençliktir, olgunluktur. Aramak ölümsüzlüktür. Aramak gerçeğin öbür adıdır. Aramanın işliğinde bütün duygular tam takımdır. Us ise ustasıdır. Orada iş bitmez, çünkü iş kendisidir. Aramak tasarlanan şeyleri yapıp bitirmek için bulup buluşturmak değildir. Aramak bir şeyi yaparken aslında ondan başka bir şey yapıyordur. Bunun için aramak bir iş yapmaz. Yaptıkları da iş değildir. Ama işe yarayabilir, bu başka. Bütün bunlardan ötürü arayamamak ölmektir. Yaşamak da aramaktır, arayabilmektir. Yaşamakta özne nesne parçalanması insanı gerçekte kendisi olmaktan alıkoymakta, uzaklaştırmaktadır. İnsanın özü aramaktır. Ben aradığım şeyin kendisiyim; aramak benim. Bu yüzden benşey ayrımı bilinç için yanıltıcıdır. Benlik bütünlüktür. O da aramakta gerçekleşir.” (H. Ökçesiz, “El’li Söz” İnsancıl, 1993) Öğrencileri sınıf çekmecelerinden çıkarttık. Dört sınıftan kırkar kişilik karma kümeler yaptık. Yatay yapılandırdık. Her bir öğretim üyesine bir küme verdik. Bu kümeler her ay bir başka hocanın atölyesine girecekler. Böylelikle tüm öğrenciler, tüm kümeler her hocanın mutfağında bir süre birlikte çalışmak olanağını bulacaklar. Proje, bu yılki denemeden sonra, zorunlu ve kredili ders olarak her yıl öğrencilere tüm hocalar tarafından uygulanacak… Kabaca böyle. Ben kendi kümemden sekiz çalışma kümesi kurdum. Bu çalışma kümelerine internet altyapılı birer oda verdik. Orada önceden bildirdikleri bir konuda araştırıp tartışarak, sonucu yazılı biçimde bana getiriyorlar. Bu çalışmalarını genel küme karşısında da tartışmaya açıyorlar. “Tartışılamayan şeyin düşünülemeyeceği”nden (Goethe) hareket ediyoruz. Ve artık çok yazanın daha çok şey bileceğini düşünüyoruz. Yazarken düşüncenin ve bilginin nasıl düzene girdiğini görüyoruz. Öğrenci panelleri, konuk dinlemeleri, klasik metin okumaları, forum tartışmaları, hocaların yöntem ve içeriklere bilimsel katkıları bu atölyenin çalışma biçimleri... Genelde öğrenci az bilgiyle yüksek not almayı; öğrenmek, düşünmek yerine ezberlemeyi; sormak, sorgulamak yerine, susmayı tercih ederken, hocası da onu olur olmaz her malumat ile yüklemeye; ağzını açanı susturmaya, not silahını kullanarak kendisini ve dersini daha korkulur kılmaya çalışıyor. Öğrenciler yıl/sınıf sıralamasıyla da birbirlerinden koparılmış oluyorlar. Ders notları endüstrisinden fakülte/üniversite efsanelerine dek çalkalanan yarı bilinçli, yarı bilgili dört gençlik yılı her mezuniyette bozbulanık bir geçmişe akıp gidiyor. Başarabilirsek, öğrenci koşullandığı bu “reaktif” tutumlarından kurtulacak, “proaktif” bir konuma geçecek; üniversite yıllarının kendini yaratabilmek için önemli bir fırsat olduğunu görecek; buradaki yöntemden yüksek düzeyde yararlanmaya bakacaktır. Bugünün teknolojik ve uluslararası olanakları uygulamakta olduğumuz köhne yöntemlerin öğrenciye büyük bir haksızlık olduğunu gösteriyor. Gerçek okumayı, yazmayı, öğrenmeyi, derin düşünmeyi, cesaretle ve başarıyla tartışmayı tüm bu olanakların desteğiyle daha iyi kurmamız gerekiyor. Aslında öğrencilerimize vermek istediğimiz tüm bu şeyleri önce kendimize vereceğimizi fark ediyoruz. Çünkü hepimiz öğrenciyiz. Kaf Dağında kendilerini bulacak öğrencileriz... Aynanın arkasındaysa başka bir Simurg yok! Bilimsel Devrimin Başyapıtları Eserleriyle; Kopernik, Galilei, Kepler, Huygens, Newton, Boyle, Lavoisier, Vesalius, Harvey, Darwin. Başyapıtlar ve Öncüler Dizisi Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 294 sayfa. Bu kitap, Kopernik’ten başlayarak bilimin gelişmesi sürecinin en önemli duraklarını temsil eden büyük yapıtları ele alıyor. Kitapta ele alınan aşağıdaki yapıtlar, 2009 yılında kaybettiğimiz ülkemizin önde gelen felsefeci ve bilim tarihçilerinden Prof. Dr. Cemal Yıldırım’ın seçimidir: De Revolutionibus Kopernik Dialogo Sopra i due Massimi sistemi del Mondo Galilei Discorsi e Dimostrazioni Matematiche Intorno a due Nuoue Scienze Galilei Astronomia Nova Kepler Traiute de la Lumiere Huygens Principia Mathematica Philosophiae Naturalis Newton The Sceptical Chymist Boyla Traite Elementaire de Chimie Lavoisier De Humani Corporis Fabrica Vesalius Execitatio anatomica de mutu cordis et saguinis in anibalibus Harvey Origin of Species Darwin. Bu eserlerin değerlendirmeleri 14 yazar tarafından yapılmaktadır. Türk Kavimleri Nurer Uğurlu, Örgün Yayınevi, 538 sayfa. Türk anayurdunun Altay Dağları’nın çevresi olduğunu ileri süren görüşler artık eskimiştir. Yeni dil incelemeleri ve arkeolojik araştırmalar bu alanın Altay Dağları’nın batısına doğru genişletilmesi gerektiğini göstermektedir. Orta Asya Türk uygarlığının geçmişi M.Ö. beş bin yıllarının ön “13. Bayındır Hastaneleri Tıp Ödülleri’’ sahiplerini buldu Ödüller, hizmet, bilim, teşvik ve araştırma desteği olmak üzere dört dalda veriliyor: Törende, ‘’Hizmet Ödülü’’, hasta odaklı ve bilimsel temele dayalı sistematik laboratuvar çalışmaları nedeniyle, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Düzen Laboratuvarlar Grubu Kurucu ve Yöneticisi Prof. Dr. Yahya Laleli’ye, “Bilim Ödülü’’ “viral hepatit, hepatik ensefolopati ve karaciğer hastalıklarının ekstrahepatik manifestasyonları’’ konusunda yaptığı çalışmalar nedeniyle, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cihan Yurdaydın’a, “Teşvik Ödülü’’ de eşit bilimsel ağırlığı nedeniyle Hacetttepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Ethem Murat Arsava ile Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Yusuf Yılmaz’a, “Araştırma Desteği’’ ise doktora öğrencileri Ayşim Gözükızıl ve Evin Özen’den oluşan ekip tarafından gerçekleştirilmesi planlanan ‘’hepatoselüler karsinom hücrelerinde oksidatif stres yanıtının düzenlenmesinde tiyoredoksin etkileşimli protein (txnıp)’in rolü’’ başlıklı projenin yöneticisi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Neşe Atabey’e verildi. Bayındır Hastaneleri Tıp Ödülleri’nde şimdiye kadar Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Prof. Dr. Türkan Saylan, Prof. Dr. Ziya Kırkalı gibi birçok başarılı bilim insanı ödül kazandı. CBT 1344/15 21 Aralık 2012