16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Uluslararası bir araştırma ekibi Multipl Skleroz (MS) hastalığının tedavisi için yeni bir yol buldu. Farelerin sinir hücre cidarlarındaki belli başlı bir kanal bloke edildiğinde, hücreler ilerleyen bozulmadan korunmuş. TRPM4 olarak isimlendirilen kanal etkin kaldığı zaman, bağışıklık sistemi tarafından bozulan hücreler ölüyor (Nature Medicine). İyon kanalının etkisizleştirilmesi, sinir dokusundaki iltihabın değişmeden ilerlemesine rağmen, sinir hücreleri hayatta kalıyor, diyor Alman bilimci Manuel Friese. Bulgu, Multipl Skleroz ve diğer nörodejeneratif hastalıklar için yeni ilaçların geliştirilmesinde yardımcı olacak. Bilim insanları sinir hücrelerinin ölümünü halihazırda diyabet hastalığı için kullanılan bir ilaçla önlemiş. Glibenclamid etki maddesi güvenli olduğu için de yakında MS hastalarına verilebileceği düşünülüyor. Ancak bu arada daha etkili olan TRPM4 engelleyici geliştirilebilir: “Araştırma, iyon kanalının farmakolojik olarak bloke edilmesinin prensipte mümkün olduğunu ve tedavi için yararlı olabileceğini göstermiştir”. Ayrıca TRPM4 kanalının devre dışı bırakılmasının sadece Multipl Skleroz değil, Parkinson, Alzheimer veya Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) gibi diğer sinir sistemi hastalıklarının tedavisinde de iyi gelebileceği sanılıyor. Multiple Skleroz hastalığında bağışıklık sistemi, sinir hücreleri ve uzantıları üzerindeki belli başlı proteinleri “bedene yabancı” olarak algılayarak müdahale ediyor. Bu da sinir liflerini koruyan miyelin kılıflarına daha sonra da sinir hücrelerine zarar veren kronik iltihaplanmaya yol açıyor. Hastalığın ilerlemesi sırasında hastalar bu yüzünden kas kontrolünü kaybediyor. Ve hastalığın tedavisi henüz yok. Multipl Skleroz için yeni tedavi umudu testlerle belirlendikten sonra araştırmacılar, bireysel verileri çevre bakanlığının her katılımcılının yaşadığı bölgeye göre açıkladığı ortalama ince toz değerleriyle karşılaştırmış. Bu şekilde elde edilen sonuçlara göre ince tozun yoğun olarak bulunduğu yerlerde yaşayan yaşlıların beyin yetileri daha zayıf. Yoğun ince toz bilişsel yetilerin daha fazla zayıflamasına yol açmış. Bu bağlantı yaş, etnik durum, sigara içme alışkanlığı, solunum ve yüksek tansiyon sorunları gibi diğer etken faktörlerin de dikkate alınması halinde bile kalıcılığını koruyor. Araştırılan bölgelerdeki ince toz oranı bir metreküpte 4,120,7 mikrogram arasında değişiyordu. Ve on mikrogramlık bir artışta zihinsel yeti zayıflamaya başlıyor ki bu gerileme üç yıllık yaşlanmaya denk geliyor. Sayın Başbakanın Ecdadı Âli Şânı Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan Bey, Muhteşem Yüzyıl dizisinde sunulan Osmanlı sarayı manzarasını beğenmemiş ve bizim öyle ecdadımız yok buyurmuş! Tabii bu noktadan sonra söyledikleri aslında çok daha korkunç: Diziyi yayınlayan televizyon kanalının sahibini kınamış. Üstelik bir de yargıyı göreve çağırmış. Sayın Başbakan tarihle tarihi kurguyu birbirinden ayıramayacak kadar edebiyat ve tarih bilgisi yoksunu. Hani sanatı eleştiriyor desek (daha önce de bir heykele «ucube» demişti ya!), insanın aklına Blaise Cendrars’ın sanat eleştirisi için söylediği laf geliyor: «Sanat eleştirisi, esperanto kadar dangalakçadır» (Bu sefer hınzırlık edip Blaise Cendrars kimdir, ne zaman yaşamıştır, hangi millettendir yazmayacağım. Bakalım Başbakanın çevresinde bunu kendisine sorulduğu an Wikipedia’ya koşmadan bilebilecek tek bir tane «adam» var mı?) Sanatı beğenmediği için mahkemeye celbetmeye kalkan bu kafanın 21. yüzyılda ülkemizi yönetiyor olması kelimenin tam anlamıyla başlıbaşına bir skandaldır. Sayın Başbakanımızın tarih bilgisi de evlere şenliktir. Kanuni’yi seferden sefere (ve ima ediyor ki zaferden zafere) koşar diye tanıyan Sayın Başbakan, gene bu sütunda daha önce de yazdığım gibi, bu padişahın döneminin Osmanlı İmparatorluğunun ilk büyük kalıcı yenilgilerini aldığı dönem olduğunu belli ki bilmiyor. 1529’da Viyana’yı almaya heveslenen padişah, lojistik desteğin adam gibi planlanamaması, bugünlerde pek moda olan bir terimle «stratejik derinlik» yoksunluğu ve istihbarat eksikliği nedeniyle burada yenilerek kuşatmayı kaldırmaya mecbur kalmıştır. Hatırlanacağı üzere, Osmanlılar bir defa daha tecrübe etmelerine rağmen asla Viyana’yı alamadılar ve Orta Avrupa’nın bu doğal kapısı önünde durmak zorunda kaldılar. Bu Kanuni’nin mirasıdır. Babası Yavuz Sultan Selim’den beri Kanuni ve çevresi hep Hint Okyanusuna inmeye heveslenmişlerdir. Her seferinde mini mini Portekiz’den sopayı yiyip ya Basra’ya ya da Süveyş’e kaçmak zorunda kaldılar. Basra Körfezi içinde bile tutunamadılar. Bu sürekli mağlubiyetin sebebi Osmanlı’nın deniz savaşlarında kalyonların üstünlüğünü bir türlü anlayamamış olması ve ısrarla yüksek bordalı gemiler olan kalyonlara nihayet büyük bir sandaldan başka birşey olmayan kadırga ile saldırmaya kalkması (malum, aynı nedenle Fatih’in 143 parçalık donanması, 4 Ceneviz gemisini durduramamıştı! Osmanlı aradan geçen neredeyse bir yüzyıllık zamana karşın bu mağlubiyetten hiçbir ders almamıştır), adam gibi yelken kullanamaması ve Hint Okyanusunun fiziki coğrafyası hakkında hiçbir şey bilmemesidir. Osmanlı’ya coğrafyanın önemini anlatmaya çalışan Piri Reis’in bir dedikodu uğruna boynunu vurduran da büyük padişahımız Kanunî’dir. Hani Tayyip Bey’in dizide beğenmediği saray entrikaları var ya? İşte bugün bile bütün dünyanın takdirini toplayan zavallı Piri Reis onlardan birinin günahsız kurbanıdır. Ama belki de bu Tayyip Bey’in hoşuna gitmektedir. Onun devrinde olan Balyoz mahkemeleri ile Piri Reis’in akıbeti arasında bir fark gören varsa beri gelsin. Osmanlı’nın bu coğrafya cahilliğinin sebebini merak ederse Tayyip Bey, Kanuni’nin amirali Seydi Ali Reis’in Miratül Memalik’ini okusun ve bir amiralin görevi saraylarda Çağatayca gazeller mi söylemektir yoksa gittiği yerlerde istihbarat mı toplamaktır onu bir düşünsün. İnebahtı’da Kanuni’nin ölümünden sadece beş sene sonra donanmamızın aldığı ağır yenilgi boşuna değildir. Kanuni kendi zamanında bir de Malta’yı fethe yeltenmiş, oradan da Hz. Yahya şövalyelerinden sıkı bir sopa yeyip kös kös geri dönmek zorunda kalınmıştır. Bunun nedeni, bu kuşatma esnasında ateş püskürten makinalar icat eden şövalyelerin hem teknik hem de disiplin üstünlüğüdür. Bir de ağır bir yenilgi aldığımız bu savaş esnasında seksen yaşındaki büyük amiralimiz Turgut Reisimiz bir hiç uğruna şehit olmuştur. Kanuni kendi devrinde cereyan eden coğrafi keşiflerden hiçbir şey anlamadığı için kısa zamanda Amerika’lardan gelen gümüş Osmanlı iktisadını allak bullak ederek torunu III. Murat zamanında ilk devalüasyonu yaşamamıza neden olmuştur. Yerim olsa o zaman medreselerde başlayan ve öğrenci şekaveti ile doruğa çıkan rezillikleri yazacağım. Ama eğitimimizi adam etmek için çırpınan ve şimdi bunun mükafatını hapiste yatarak almış olan Kemal Gürüz’ün başına gelenlerden sonra bu Tayyip Bey’in umurunda olur mu, bilemem. Tayyip Bey Muhteşem Yüzyıl dizisini yapanlara teşekkür etsin. Ya bir de gerçeği yansıtan bir dizi yapsalardı? O zaman herhalde Ergenekonluk olurlardı. Zihinlerini mümkün olduğu kadar uzun bir süre sağlıklı tutmak isteyen yaşlılar için temiz hava öneriliyor. Çünkü ince toza bağlı hava kirliliğinin zararlı etkileri yaşlılara daha çok zarar veriyor. Amerikan Gerontoloji Birliği’nin San Diego’da gerçekleştirilen konferansında konuşan bilim insanları, son analizlerin ince toz parçacıklarının beyin yetisi üzerinde de etkili olduğunu kanıtladığını söylediler. Hava kirliliği yaşlılarda yüksek tansiyon ve solunum yolları hastalıkları hatta erken ölümle bile ilişkilendirilmekte. Ve özel hava kirliliğinin beyin sağlığı ve işlevleri üzerinde olumsuz etki yaptığıyla ilgili kanıtlar da çoğalıyor (Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Jennifer Ailshire). Ailshire araştırma çerçevesinde yaşı en az altmış olan geniş kapsamlı bir sağlık araştırmasına katılan yaklaşık 10.000 kadın ve erkeğin verilerini incelemiş. Katılımcıların bellek durumu standart Hava kirliliği hafızayı olumsuz etkiliyor CBT 1341/ 7 30 Kasım 2012 Hubble ve Spitzer uzay teleskopları en uzaktaki galaksi olabilecek bir adayı görüntülediler. NASA’nın Washington’da yaptığı açıklamaya göre yıldız adası tahminen 13,3 milyar ışık yılı uzaklıkta. Yani bize doğru olan yolculuğunu 13,3 milyar yıldır sürdüren galaksinin ışığı ilk patlamadan 420 milyon yıl sonraki gökcismini gösteriyor. O tarihlerde evrenin yaşı, günümüzdeki yaşının yüzde üçü kadardı. Galaksinin kesin uzaklığını tespit etmek halihazırdaki teleskoplarla olanaklı değil. Bu ancak Hubble’ın ardılı olan ve henüz yapım aşamasında bulunan “James Webb” uzay teleskopuyla mümkün olacak. Astronomlar bu gökcismini dev bir doğal büyüteçle saptayabildi. Galaksiyle aramızda yer alan bir galaksi kümesi, muazzam çekim gücüyle uzaktaki yıldız adalarının ışığını büküyor. Bu yerçekimi merceğiyle uzaktaki galaksinin üç görüntüsü oluşuyor ve bunlar normalde gökyüzünde göründüklerinden yaklaşık olarak sekiz, yedi ve iki misli daha aydınlıklar (Marc Postman (Baltimore Uzay Teleskopu Bilimleri Enstitüsü). Astronomlar galaksinin sadece 600 ışık yılı büyüklüğünde olduğunu söylüyor. Oysa Samanyolumuzun çapı 150.000 ışık yılı büyüklüğünde. Hatta Samanyolumuzun küçük bir uydu galaksisi olan Büyük Macellan Bulutu bile 14.000 ışık yılı büyüklüğünde. Anlaşıldığı üzere bu ilk galaksilerin genç bir yapıtaşı olmalı (The Astrophysical Journal). Astronomlar MACS0647JD olarak numaralandırılan gökcismini morötesinden kızılötesine kadar toplam 17 renk filtresiyle gözlemledi. Galaksinin sadece en kırmızı filtrelerde görülmesi onun çok uzakta bulunduğunu gösteriyor. Çünkü evrenin genişlemesi uzaktaki gökcisimlerinin ışığını da uzatıyor. Ve bir gökcismi ne kadar uzaktaysa ışığı o denli kırmızıya kayıyor. Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] En uzaktaki galaksi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle