Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Açık Görüş TEKNOLOJ POL T K Baha Kuban baha.kuban@gmail.com Cari Açık ile MatematikFen Eğitimi Arasındaki lişki Prof. Dr. A. Enis Çetin, cetin@bilkent.edu.tr P CBT 1252/ 7 18 Mart 2011 rof. Dr. Bahattin Baysal, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisindeki (Sayı 1243, 14 Ocak 2011) yazısında, orta öğretimde verilen matematik, fen ve edebiyat eğitiminde diğer OECD ülkelerine göre çok kötü durumda olduğumuzu belirtti. OECD tarafından 2009 yılında yapılan ve geçen yıl aralık ayında açıklanan “Programme for International Student AssessmentPISA” başlıklı araştırmaya nternetteki “www.pisa.oecd.org” adresinden ulaşılabilir. Ülkelerin verdiği cari açık (veya fazla) ile orta öğretimde verilen eğitim arasında bir ilişki olduğunu gözlemledim. Türkiye’nin 2011 yılında 50 milyar dolar civarında cari açık vereceği tahmin ediliyor. Cari fazla veren ülkelerde matematik ve fen eğitiminin OECD averajının üstünde olduğu görülüyor. Aşağıda eğitim düzeyi OECD averajının üstünde olan ülkelerin durumu nternette yer alan “CIA wold factbook” sitesine dayalı olarak analiz edilmektedir. 1 PISA sıralamasında en yüksek matematikfen notunu Çin’in Şangay şehrindeki öğrenciler almaktadır. Bilindiği üzere Çin’in ihracatı ithalatından çok daha fazladır. Çin’in 2010 yılında 1500 milyar dolar ihracat, 1300 milyar dolar da ithalat yaptığı tahmin edilmektedir. PISA araştırması kapsamında Çin’in Hong Kong ve Makau şehirleri de var. Bu iki şehir de OECD averajının üstünde yer almakta. 2 Finlandiya gelmektedir. Bu ülke 73.5 milyar dolar ihracat yapmakta buna karşılık 68 milyar dolar ithalat yapmaktadır. 3 Singapur’un da ihracatı ithalatından fazladır. 4 Japonya’nın da ihracatı ithalatından çok fazladır. Japonya PISA sıralamasında geçtiğimiz yıllara göre aşağı düşmüştür. Japon basınında eğitim düzeyinin düşmesinin çok kötü bir gelişme olduğunu belirten yazılar çıkmıştır. 5 Güney Kore: ihracat=466 milyar dolar > ithalat=418 milyar dolar 6 Yeni Zelanda: ihracat= 33 milyar dolar > ithalat=28 milyar dolar 7 Kanada: ihracat =407 milyar dolar > ithalat=406 milyar dolar 8 sviçre: ihracat= 235 > ithalat= 220 milyar dolar 9 Estonya: hracatı 10.77 milyar dolar, ithalatı ise 11.2 milyar dolardır. Bu küçük ülkenin rakamları birbirine çok yakındır. 10 Avustralya: ihracat 210 milyar dolar > ithalat 200 milyar dolar. 11 Hollanda: ihracat 451 milyar dolar > ithalat 400 milyar dolar. 12 Tayvan – Taipei: ihracat 275 milyar dolar > ithalat 250 milyar dolar. 13 Almanya: ihracat 1337 > ithalat 1100 milyar dolar. 14 Belçika: ihracat 281 > ithalat 279 milyar dolar. 15 ngiltere: ihracat 405 milyar dolar < ithalat 545 milyar dolar. ngiltere ve Fransa eğitimde OECD averajının üstünde olup açık veren iki ülkedir. ngiltere’nin çok büyük bir turizm geliri olduğunu da belirtmek lazım. 16 Slovenya’nın ihracatı ve ithalatı birbirine eşit: 25 milyar dolar. 17 Kücük bir ülke olan zlanda’nın ihracatı da ithalatından fazla: 4.6 milyar dolar > 3.6 mil yar dolar. 18 Danimarka: ihracat 99 > ithalat 90 milyar dolar. 19 rlanda: ihracat 116 milyar dolar > ithalat 70 milyar dolar. 20 Fransa: ihracat 508 milyar dolar < ithalat 577 milyar dolar. Ama Dünya’da en cok turist Fransa’ya gidiyormuş ve geçen sene 82 milyon turist gitmiş. Fransa’nın büyük bir problemi yok görünüyor. 21 Macaristan: ihracat 97 > ithalat 87 milyar dolar. 22 Avusturya: ihracatı ithalatına yaklaşık olarak eşit: 157 milyar dolar. 23 Çek Cumhuriyeti: 116 milyar dolar ihracat > 109 milyar dolar ithalat. 24. sırada ise OECD averajında matematik ve fen eğitimi veren ABD var. ABD büyük miktarda cari açık veriyor ancak bütün dünyaya kâğıt para basıp bu bastığı kağıtları satabiliyor. Yukardaki listeden de görüleceği üzere matematik ve fen eğitimi düzeyi ile ülkelerin ihracat gücü arasında bir ilişki var. Kişisel olarak da Bilkent Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümüne gelen öğrencilerin matematik ve fen düzeylerinin iyi olmadığını, okuduklarını anlamakta zorlandıklarını ve hatta kendilerini ifade etmekte zorlandıklarını gözlemekteyim. Bizim öğrencilerimizle diğer OECD ülkeleri öğrencileri arasındaki fark yaş ilerledikçe daha da artmaktadır çünkü Türkiye’de ÖSYS sınavında lise eğitiminden az soru çıkması dolayısıyla lise eğitimine neredeyse hiç önem verilmemektedir. 1990’lı yıllarda alınan ÖSS’de lise eğitiminden soru sormama kararı Türk orta öğretimine çok büyük bir darbe vurmuştur. Bu durumu ben dahil pek çok öğretim üyesi hemen farketmesine rağmen sınavda hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Son yıllarda ÖSYS’de lise eğitiminden soruların da sorulması doğru yolda atılmış bir adımdır. Ancak yeterli değildir. Sınavda artık hiçbir anlamı kalmamış olan genel yetenek kısmının mümkün olduğunca azaltılması lise eğitimine ağırlık verilmesi gereklidir. Ayrıca sınavda öğrencilere sadece çoktan seçmeli test yapmak yerine cevabı kelime ya da küçük cümleler, rakamlar olan sorular sorulabilir. Günümüzün bilgisayarlı görme teknolojisi elle belli kutular içine yazılmış rakamları ve kelimeleri çok yüksek oranda algılayabilecek düzeydedir. Notlar: 1 Yukardaki listede verilen ithalat ve ihracat rakamların bazıları 2009, bazıları 2010 yılı rakamlarıdır. 2 PISA sıralaması matematik ve fen alanlarında farklı yapıldığı için listede verdiğim sıralama göz kararı yaptığım bir sıralamadır. Ancak ülkelerin matematik ve fen düzeyleri birbiri ile çok ilişkilidir. Ayrıca “Reading” sıralaması da matematik ve fen sıralamasına çok yakındır. 3 ÖSYM’ye ve YÖK’e hiç kimsenin dikkate almayacağını bilerek, ÖSS sınavında lise eğitiminden soru sorulması gerektiğini belirten fakslar çektim. 4 PISA sıralamasına http://ourtimes.wordpress.com/pisa/ adresinden de ulaşılabilir. Teknik Tasarıma Toplumsal Müdahale; İskandinavya’dan Bir Örnek Teknik tasarımın doğduğu evrenin tam bir toplumsal mücadeleler envanteri olduğu, teknolojik nesnenin son biçimini aldığı sahnenin adeta bir ‘nesneler meclisi ya da parlamentosu’ olarak görülebileceği önceki yazılarda vurgulanmıştı. Perçinler, kablolar, vidalar ve bilgisayarlarla, sınıf ilişkilerini, dünya görüşlerini ve kurumsal kültürleri aynı yorum düzleminde buluşturmak mümkün olabilir mi? Teknolojik tasarıma toplumsal müdahalenin günümüzde en iyi bilinen türü, kuşkusuz çevre hareketidir. Ancak, bu örnekte müdahalenin son tasarım ortaya çıktıktan sonra gerçekleştiği ve daha çok savunmacı bir nitelik taşıdığı söylenebilir. Buna karşılık şehircilikte, dünyanın farklı yerlerinde sol cenahtan yerel yönetimlerin ulaşım ve kamusal alan tasarımında, ya da örneğin belediye bütçelerinin yönetiminde, katılımcı denebilecek davranış ve yöntemler uyguladıkları biliniyor. Bugünkü yazıda çok daha dar, ama somut bir teknolojik tasarıma müdahale örneğinden bahsetmek istiyoruz. Olay 1980’lerin başında İsveç’te geçer. Stockholm’de çalışma yaşamıyla ilgili araştırmalarıyla tanınan İş Yaşamı Merkezi (Centre for Working Life), zamanın ve ülkenin ruhuna uygun çalışmalara imza atar. Dayanağını İsveç’te 1970’lerin ortalarında çıkarılan çalışma yaşamı yasalarından alan Merkez, yasalarla güvenceye alınmaya çalışılan “iş demokrasisi”ni yaşama geçirecek projeler üretir. İsveçlilerin “ortak çalışma yasaları” adını verdikleri düzenlemeler, çeşitli ülkelerde, ‘iş konseyleri’ benzeri uygulamalarla iş yaşamını düzenleyen çerçevenin, paydaşların katılımıyla oluşmasına açık bir hale getirilmesini amaçlıyordu. İşyerlerinde tüm taraflara; çalışanlara ve her kademeden yöneticilere, çalışma şartlarını iyileştirmekte ortak sorumluluk veren bu yasaların, işgücünün %90’a yakınının güçlü işkolu sendikalarında örgütlendiği, yönetime katılma kültürünün toplumda sağlam köklerinin bulunduğu sosyal demokrasinin kalesi İskandinavya’da yaşama geçmiş olması da sürpriz değil tabii. UTOPIA projesi, basınyayın işkolunda faaliyet gösteren uzak görüşlü sendikalarda örgütlü, farklı işler yapan emekçiler ve yönetim temsilcileri ile üniversitelerde bilgisayar teknolojisi bölümlerinden araştırmacıların ortaklaşa tasarlayıp yürüttükleri bir çalışmanın adıdır. Projenin amacı, gazetelerin hazırlanmasında kullanılacak yeni bir grafik arayüzlü yazılım geliştirmektir. İlk aşamada, çalışma grupları halihazırda kullanılan teknikler, iş pratikleri, uygulanan eğitim programları ile ilgili bir envanter çalışması yaparlar. Çalışmanın ikinci aşamasında, gruplar yeni arayüzeylere yönelik tasarım kriterlerini ortaya koymaya çalıştıkları tasarım çalıştayları ve pilot ölçekli denemeler gerçekleştirirler. Bütün bunların sonunda, yazılımcılar için, üzerinde çalışacakları 48 sayfalık bir tanım kataloğu oluşturulur. Ortak amaç operatör becerilerini yok etmeyen, vasıfsızlaşma yaratmayan bir araç ortaya koymaktır. Çalışmanın belirli bir aşamasında gruba ABD’li bir firma tarafından geliştirilen hazır bir yazılım paketi de önerilir. Grup, “hiyerarşik iş örgütlenmesi” içerdiği gerekçesiyle , antidemokratik ve vasıfsızlaştırıcı bulduğu bu ürünü kullanmayı reddeder ve sıfırdan yeni bir araç geliştirmeyi tercih eder. ‘Aftonbladet’ adındaki günlük gazetede denenmeye başlanan ürünün, kullanılan donanım ve yazılım ile, olanak verdiği ilişki türleri ve beceriler bakımından son derece radikal bir deneme olduğuna kuşku yok. Yazılım ürünü tasarımında ‘katılımcı İskandinav yöntemi’, iyi tanımlanmış bir teknolojik nesnenin, yalnızca teknik özellikleri ile değil, toplumsal nitelikleriyle de katılımcı yöntemlerle tasarıma açılmasına olanak veren çok az sayıda deneyimden biridir. Çalışanların doğrudan katıldığı sürecin sonunda ortaya çıkan ürünün, çalışan becerileri, hiyerarşik kontrol, vasıfsızlaşma, otomasyon vb. birçok özelliğinin, sadece mühendis ve yöneticilerin geliştirdikleri ürünlerden hayli farklı olacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Gerek UTOPIA’nın gerekse teknik tasarımın ortak geliştirmeye açıldığı diğer katılımcı deneylerin, teknolojik gelişme açısından farklı düşüncelerin sınandığı, farklı sınıfsal, yetişme ve mesleksel önyargıların çarpıştırılarak çözüme ulaştırıldığı, radikal olarak farklı bir ‘yeni dünya düzeni’ önerdikleri açık. Buna karşılık, bu tür denemelerin yapılabildiği toplumsal iklimin, bu ülkelerde yaklaşık 30 yıl önce mevcut olan koşulların, bugünkünden ne kadar farklı olduğu da ayrıca dikkat çekiyor. İnsanlığın ilerlemesi sürüyor! ÜN VERS TEDEN GÖZLEM