24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

•KÜLTÜR• DOĞAN KUBAN Üçüncü Dünyanın ğreti Entelektüelleri Burada iğreti sözü entelektüel olmadıkları anlamına kullanılmamıştır. Üçüncü dünya ile ilişkilerinin iğreti olduğu vurgulanmak istenmiştir. Üçüncü dünya aydınlarının aralarında her zaman olağanüstü insanlar vardır. Daha çok yurtları dışında, uluslararası sahneye çıktıklarında ünlenirler. Genelde kendi toplumlarıyla sorunları vardır. G erçi, bugün ‘Dünyada hangi toplum hasta değil, sorusunun yanıtı yok. Kaç tane iyimser aydın var, diye sorarsak onun yanıtı da iç açıcı değildir. Dünya giderek artan bir bunalım girdabına kapılmıştır. Yüz milyonlarla sayılan karnı hiçbir zaman doymayan insanlar yaşıyor bu dünyada (Açlıktan söz edince fakir insanların yaşam koşullarını ve acılarını anımsamayan ve hissetmeyen bir adam aydın değildir). Eskiden sömürgecilerin acımasızlığını kanıtlamak için anlatılan bir hikâye anımsıyorum: Bombay (Mumbai)’de sömürgeci ngilizler tenis oynarken, kulübün duvarlarının dışında açlıktan kıvrılıp ölen Hintliler olurmuş. Bu vurdumduymazlık evrensel sorunlara yanıt vermemekten kaynaklanır. Sömürge döneminde gerçek sorular egemen ülkelere ilişkin olurdu. Fakat vurdumduymaz devlet idarecilerinin bini bir paraya. Medyanın beynini yıkadığı sokaktaki adam zaten soru sormaz. Bugün sömürgeler yok ama, açların sayısı azalmıyor. Bu durum insanlığın altıda birinin açlık nedeninin sadece sömürge sistemi olmadığını gösteriyor. Hangi sistem dünyayı açlık, enerji bunalımı, ordu ve silahlara yatırılan paraların kanıtladığı savaş korkusu, Amerika ve Avrupa’nın ekonomik egemenlikleri (yani küreselleşme) ve zorbalıklarına mahkum ediyor? Bunun adı emperyalizm ve kapitalizm değilse ne ola ki? Uzakdoğu başka bir kategori oluşturmak üzere, AvrupaAmerika’nın karşısında çaresiz kalan dünya toplumlarının çoğunluğu bu yüzlerce yıllık aşağılanmayı neden hâlâ kabul ediyorlar? Bu soruyu soramayan milyarlar zavallı bir cehaletin kurbanlarıdır. Peki neden cahil kalıyorlar? Çünkü kapitalizm bir satın alma mekanizmasıdır. Bu mekanizmanın beyni Batıdadır. Fakat kolları ve elleri her ülkeye uzanır. Bu yanıttan yeteri kadar haberi olmadan yaşayanlar çoğunluktaysa, sömürüden kurtulma olasılığı yoktur. Böyle elleri kolları bağlı toplumlarda bir ‘Hayır’cı Aydın’ grubu var. Bunlar yaşadıkları ortamın hastalıklarının farkında olan, çok kez iyi okumuş, yaşam koşulları genelde iyi, ve o koşulları iyileştirmeyi bir çağdaşlık gösterisi olduğu kadar, bilgi ve zekâlarının hakkı olarak gören insanlardır. Ve bu konforu yitirmemek için çaba gösterirler. ‘Hayır’cılıkları genelde topluma uyumsuzluktan kaynaklanan sürekli bir rahatsızlıktır. Batılı bir düşünce yapıları olduğu savlanabilir. Kendi ülkelerinde olmayan bilim, teknoloji, konfor, sanat, öğretim, görece özgürlüğün Avrupa ve Amerika’da olduğu bilincindedirler. Katılmak ve ortak olmak istedikleri entelektüel kaliteler Batıdadır. Yöntemleri batılıdır. Bir, iki yabancı dil bilirler. Bu özellikleriyle lider olacak vasıfları var gibi gözükür. Fakat yerel olanı gençliklerinde olabildiği kadar tanırlar. Halkla ilişkileri olduğu kuşkuludur. Kendi toplumlarına yabancılaştıkları için, kendilerine saygılarını yitirmedikleri zaman, politikacı da olamazlar. Batılı gibi düşünerek, batılı gibi davranarak ve çevreye anlamaktan çok dışlayarak bakmak, ve geri kalmış, tutucu bir toplumda Batılı entelektüel gibi yaşamak akrobatik bir uğraştır. Kendi kendisiyle çelişik olmayı içerir. Bu tür insanların birinci sorununun sevgisizlik olduğunu düşünüyorum. Bunlar ülkelerini, kendi toplumlarını ve tarihlerini sevmiyorlar. Onlara yabancı olmasalar bile, yaşamlarında yabancılaşmışlardır. Batılı yaşamın modalitelerini tanırlar. Edebiyat, tiyatro, konser, gezi, çağdaş yaşam konforu, kadın erkek ilişkilerinde özgürlük, inançsızlık, reklam, Batılı söylemin sivriliklerini benimserler. Vazgeçemeyecekleri bir şey vardır: Batılı konfor. Bu özellikleriyle geleneksel büyük toplumun parçası olmaktan çok çağdaş dünyanın üyeleridir. Dünyadaki aydının kade “HAYIR’CI AYDIN” GRUBU rini paylaşmaktan onur duyarlar. Fakat ülkeleriyle paylaştıkları şeyler çok azalmıştır. Kuşkusuz bu kişisel bir gözlem. Görünüşte tek olumsuz özellikleri toplumun büyük bölümüne yabancılaşmış olmalarıdır. Bunlar köy enstitülerinden, Anadolu’nun geri kalmış yörelerinden gelmezler. Halkın dilini, mantığını, yaşamını, musikisini, şiirini özümsememişlerdir. Olasılıkla pek çok aydın gibi bu gereksinmeyi duymazlar. Fakat daha da önemli olan Türkiye’de ilk cumhuriyet kuşağının hiçbir idealine sahip olmamalarıdır. Ülke, ulus, bağımsızlık, dil, özgürlük, özgünlük, gelişme, fakirlik, gericilik, milliyetçilik, vatanperverlik gibi kavramları dışlamışlardır. Ne var ki bu kavramları içeren söylemi Cumhuriyeti benimseyen aydınlar arasındadır. Hayırcı aydının tek hasmı da bunlardır. Hedef şaştığı için bu tür aydınlar sadece kendileri için yaşarlar. Gerçi maddi yaşamları tavırlarındaki şiddetle orantılı olarak iyileşir. ktidarı beğenmeseler de ondan yana olarak algılanırlar. Benimsemedikleri bir toplumda yaşamak rahatsızlık vericidir. Yok olmamak için küçük gruplar oluşturmak zorundadırlar. Belirli bir konforu sürdürmenin en kolay yolu çıkarcılık, yalancılık ya da devekuşuluktur. Karşı oldukları gruplar toplumdan şikâyetçi olsalar bile ülkelerinin geçmişini, dilini, hatta tutucu buldukları halkını benimserler. Böylece ayakları ülkenin toprağına basar. Sayın okuyucular, Analizini yapmaya çalıştığım aydın hastalığına çeşitli adlar takılabilir. Bu analizi daha iyi yapacak pek çok insan var. Fakat bu gözlemler sorun üzerinde düşünmeye yarayabilir. Örneğin toplumdan kopmadıklarının kanıtları incelenebilir. Bir bakıma din ağırlıklı bir politika ile paralel söylemleri, nedeni araştırılacak ilginç bir sapmadır. Bu söylemin toplum içinde bir kulüp dayanışması yarattığı yadsınamaz. Dinciliberal, dincidemokrat gibi yan yana hiçbir zaman gelmemiş kavramların melez elbiselerini giymenin konforlu yaşam isteğiyle örtüştüğünü söylemek kolay değil. Burada, geri kalmışlığa özgü bir psikiyatrik sendrom bulunabilir. Gerçi bazı durumlarda yadsınamayacak kadar açık nedenler var. Bilimselleşme, hemen her alanda en çok ihtiyaç duyduğumuz konu. Ankara Barosu dergisi de bu yolda ilerliyor. Yılda 4 sayı yayımlanan derginin hedefi “uygulama ve kuramı bir araya getirerek hukuk sistemimizi evrensel standartlara ulaştıracak kilometre taşlarını belirlemektir (Baro Bşk. Prof. Metin Feyzioğlu)”. Bu amaçla yayıncılar yeni yaklaşımlar benimsediklerini duyuruyor. Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi’ne girmek için başvurularını yapmışlar. Derginin ilgili kurum ve kuruluşlara ve kişilere daha yaygın dağıtımına başlamışlar ve 13 bin dergi basmışlar. Derginin “hakemli makaleler”, “makaleler” bölümleri olduğunu, hakemli makalelerde İngilizce makale yayımladığını, ayrıca İngilizce özetler bulunduğunu da belirtelim. Makaleler arasında sadece hukuk değil, örneğin Bilgi Çağı Lideri gibi konuların de yer aldığını anımsatalım.. Ankara Barosu rın altında toplam 12 bölüm halinde kitaplaştırdı. Kitaptaki bölümler: Sistemler ve sibernetik; Nonlineer determinizmKaos; Enformasyon; Sinir sistemlerinin organizasyonu ve evrimi; Canlılarda kontrol ve regülasyon; Canlılarda elektriksel iletişimin mekanizmaları.. Diğer bölümler birinci ciltte ele alınmıştı. Kitap, sağlık bilimleri ve biyolojik bilimlerde öğrenim gören öğrenciler için ders kitabı, fizyoloji ve nörofizyoloji gibi komşu bilim dallarında yardımcı ders kitabı niteliğinde... ISBN 9786058818200; Metabasım, 02323436454 Tayfun Akgül Genel Cerrahide Performans Sistemi Çalıştayı 2010 CBT 1249 25 Şubat 2011 Biyofizik II Sayın Çelebi, yıllar boyunca edindiği deneyimlerini “Canlı madde, Biyoenerjetik ve Enerjinin Canlı Madde Üzerindeki Etkileri” başlıklı 3 ana konu ve bunla Türk Cerrahi Derneği: “Ülkemizde 2004’den beri uygulanan performans sistemi uygulamaları pek çok sorun içeriyor. Bu sorunlar genel cerrahi alanında da yoğun yaşanıyor. Türk Cerrahi Derneği olarak, Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki uygulamalar üzerine hazırladığımız iki raporla öneriler sunduk, ama bir sonuç alamadık. Şimdi üniversite hastaneleri bu sorunlarla karşı karşıyadır. Dernek performansa dayalı geri ödeme sisteminin nasıl olacağı, sistemin genel cerrahi alanına etkileri, olası sorunları, yaşanabilecek olumsuzlukları ele alan bir çalıştay düzenledi 2010 aralığında ve ortak görüşleri bu kitapta yayımladı.” (www.turkcer.org.tr)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle