Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR Sıtma tedavisi kolaylaştı Alman bilim insanları sıtmayı daha kolay ve daha hızlı tedavi etmeye izin veren bir yöntem geliştirdiler. Bildik bir ilacın yeni dozajı, tedaviyi daha etkili hale getirmeye yetiyor, diyor tropikal tıp uzmanı Peter Kremsner Journal of Infectious Disease dergisinde. Dünya Sağlık Organizasyonu’nun (WHO) önerisi üzerine sıtma hastaları üç gün boyu beş kutu Artesunat ilacıyla tedavi edilmekte. Son araştırmada doktorlar 171 çocuğu, aynı ilaçtan iki gün boyu günde üç kez vererek tedavi ettiler. Fakat ilaç daha yüksek dozda verildi. Tedavinin başarısı iki terapide de aynı. Özellikle de tıbbi olanakların kısıtlı olduğu bölgelerde hastanın üç günlük tedavisi için tıbbi personelin hastanın yanında bulunması zordur. Oysa tedavi iki güne indiğinde, gelişmekte olan ülkelerdeki sıtma tedavisinin masrafları yüzde kırk kadar azalabilir diyor uzmanlar. WHO kısa bir süre önce bundan sonraki sıtma mücadelesi için yeterli para bulunmadığı konusunda uyarmıştı. Sivrisineklerden bulaşan hastalık özellikle de Sahra’nın güneyindeki bölgelerde her yıl çoğunluğu bebek ve çocuk olmak üzere yaklaşık olarak bir milyon kişinin ölümüne neden olmakta. sayesinde 36 sağlıklı insanda, ışığın az olduğu durumlarda söz konusu reseptörün tıpkı depresyonlu hastalarda olduğu gibi daha düşük bağlanma potansiyeli taşıdığını görmüşler. Oysa bu değerler bol güneş ışığında önemli ölçüde yükselmekte. Doktorlar ışık terapisiyle semptomların sadece bir hafta sonra iyileşmeye başladığını söylüyorlar. Oysa SSRI (serotonin geri emilim inhibitörü) terapisinin etkisi ancak üç hafta sonra etkisini göstermekte. daki IgA, insan bedeninde en fazla üretilen antikordur. Her gün muazzam miktarda üretilse de IgA antikorunun “iyi” bakterilere karşı ne gibi işlevi bulunduğu kesin olarak bilinmiyordu. İsviçre’deki Bern Üniversitesi’nden Siegfried Hapfelmeier ve arkadaşları, IgA üreten plazma hücrelerinin sadece antikor değil, iltihap molekülleri de salgıladıklarını keşfetti. Bu hücreler bu şekilde bağışıklık düzenlenmesinde etkin olarak görev alıyor. Sonuç bilim insanları için de sürpriz oldu, nitekim plazma hücreleri bugüne kadar sadece antikor üreten fabrikalar olarak bilinirdi. Son çalışmayla iyi huylu bakterilerin, bağırsaklardaki IgA üretimini tetikleyen iltihap moleküllerinin üretimini uyardıkları anlaşıldı. Bilim insanlarına göre bu bulgu modern aşıların araştırılması ve geliştirilmesinde, ayrıca kronik iltihaplı bağırsak hastalıklarının tedavisinde önemli bir adım. rek, bu sürecin gerçekten de çok yükseklerde gerçekleştiğini gördüler. Gerçi bu durum daha önceleri de tahmin ediliyordu fakat yerinde kanıtlanamamıştı. Bununla birlikte oksitlenmenin tam olarak ne şekilde gerçekleştiği ve bu süreçte etkili olan maddeler hâlâ bilinmiyor. Cıvanın yeniden dünyaya düşmesi, birkaç hafta ila birkaç yıl arasında sürüyor. Ama cıvanın birçoğu çıkış yerinden farklı bir yerde birikiyor, diyor Lyman. Mesela Asya’daki kömür ocaklarından ve yangınlardan çıkan cıva buharı, oksitlenmeden ve çökmeden önce, üst atmosferde birkaç kez dünyanın etrafını dolaşabilir. Ağır metalin nerede birikeceği, nereye nasıl taşındığına ve nerede kimyasal dönüşümden geçtiğine bağlı. Bu süreçlerin bilinmesi ise hangi ekosistemlerin yüksek oranda cıvadan zarar göreceğinin öncelenmesinde önem taşımakta. Ekim ve Kasım 2010’da Kuzey Amerika ve Avrupa üzerinde ölçüm uçaklarıyla uçuldu, havadaki cıva buharı ve oksitlenmiş cıva ölçüldü. Cıvanın stratosfere ait havada en yüksek oranda bulunmasından yola çıkan araştırmacılar, dönüşüm sürecinin bu tabakada gerçekleştiğine inanıyor. Plazma hücreleri iltihap molekülleri de üretiyor Uluslararası bir araştırma ekibi, plazma hücrelerinin iltihap molekülleri de ürettiklerini buldu. Oysa bağışıklık hücrelerinin yalnızca hastalık etkenlerine karşı antikor salgıladıkları sanılıyordu. Plazma hücreleri bağışıklık sistemini uyararak etkinleştiriyor. Virüs ve bakteriler insanlara mukoza yoluyla bulaşıyor. Buna bağırsaktaki mukozalar da dahil. Bağırsağın özelliği çok yoğun miktarda bakteri barındırmasıdır. Bunların bazıları insanlar için zararlı değil yararlı oldukları için tolere edilmekte. Bazılarıysa zararsız oldukları halde savunulur. Bağışıklık sistemimiz antikorlar yardımıyla bedenimizi tehlikeli enfeksiyon etkenlerinden korur. Bu durum özellikle de bağırsak bağışıklık sisteminde ve bağırsak mukozası için önemli. Bağışıklık hücreleri bağırsaklarda immünoglobulin A (IgA) antikorunu üretir. Fakat IgA sadece hastalık etkenlerinden değil, sindirimimizi ve hastalık etkenlerinin savunulmasında destek veren çok sayıda “iyi” bağırsak bakterisinden de sorumludur. Bağırsağımız önemli miktarda bu tür bakteriler barındırdığı için bağırsak mukozasın Üst atmosfer cıvayı yeniden dünyaya gönderiyor Anlaşıldığı üzere üst atmosfer, havadaki zehirli cıvanın yeniden beslenme zincirine ulaşmasında önemli bir rol oynamakta. Çünkü bu ağır metal ancak çok yükseklerde havada kalmayarak, yağmur ve asılı parçacıklarla yeniden dünyaya düşecek duruma dönüştürülüyor. Washington Üniversitesi’nden Seth Lyman, üst atmosferin bir tür kimyasal reaktör görevini gördüğünü söylüyor (Nature Geoscience). İnsanlar ve hayvanlar için zehirli olan cıva özellikle de kömürün yakılması, orman yangınları ve çimento üretimi sırasında açığa çıkar. Yükselen cıva buharı, çok yüksek seviyelerde oksitleniyor. Bu kimyasal reaksiyon nedeniyle cıva, toz ve havada asılı parçacıklara daha kolay tutunarak, bunlarla birlikte yere düşer. Lyman ve arkadaşları şimdi ekolojik açıdan önemli olan bu değişimi, ölçüm uçaklarıyla doğrudan doğruya atmosferde inceleye Karadeliğin ziyafeti yaklaşıyor Astronomlar, Dünyamızdan çok daha büyük bir kütleye sahip bir gaz bulutunun Samanyolunun merkezindeki bir karadeliğe Karanlık kış günleri hasta ediyor Viyanalı doktorlar, daha az ışık alan kış aylarının gerçekten de psişik ve bedensel değişimlere neden olabildiğini kanıtladı. Işığın azalmasıyla birlikte, serotonin 1A reseptörü, tıpkı depresyon ve korku bozukluğunda olduğu gibi daha kötü çalışıyor. Yeni bulguyla kış depresyonu için diğer bir biyolojik faktör açıklanmış ve kanıtlanmış oldu. Az güneş alan bölgelerde yaşayan insanlarda kış aylarında psişik ve bedensel değişimler görülür. Bu değişimler yorgunluk, bitkinlik, çalışma isteksizliği, karbonhidrat açlığı ve kilo alımı gibi belirtilerle kendini göstermekte. Çok belirgin olduğu durumlarda bu değişimlerden kış depresyonu olarak söz edilir, diyor Viyana Psikiyatrı ve Fizyoterapi Üniversite Kliniği yöneticisi Siegfried Kasper. Kış depresyonunda serotonin uyarı maddesi önemli bir rol oynamakta. Bugüne kadar mevsimler serotonin oynamalarının, serotonin taşıyıcısındaki mevsimsel değişimlere bağlı olarak oluştuğu biliniyordu. Bu taşıyıcı, presinaptik sinir hücresindeki iki sinir hücresini birbirine bağlayan sinaptik aralık için önemli. İncelenen serotonin 1A reseptörü, postsinaptik sinir hücresindeki tutunma yeri görevini görmekte. Depresyon veya korku bozuklukları gibi durumlarda reseptörün bağlantı potansiyeli önemli ölçüde azalıyor. Christoph Spindelegger ve Rupert Lanzenberger, pozitron emisyon tomografisi (PET) Araştırma Kalbin solda atmasından mutluluk hormonu sorumlu Kurbağalarla çalışan bilimciler, embriyoda hücre iletişiminden sorumlu iki iletim uyarı maddesinin bugüne kadar bilinmeyen iki görevini çözdü. Kalbin solda atması, karaciğer ve dalağın bedenin sağ tarafındaki yerlerini bulmaları, ancak bu iki maddenin birlikte çalışması halinde mümkün. Bu iki uyarı maddesinin ortaklığı, yetişkin beden için de önemli. Ortak çalışma bozulduğunda, kanser tetiklenebilir (Current Biology). Serotonin genelde mutluluk hormonu olarak bilinir. Bu madde bedendeki birçok işlevi ayarlar. Mesela beyin, midenin sinir sistemi veya bağırsaklardaki işlevler gibi. Wnt de benzer marifetlere sahip diğer bir madde. Örneğin kurbağa embriyonunda, kafa/kuyruk ekseninin gelişmesinden sorumlu. Sineklerde ise kanatların büyümesini sağlıyor. Almanya Hohenheim Üniversitesi gelişim biyologu Martin Blum, bu iki uyarı maddesinin birlikte embriyodaki sağsol asimetrisinden sorumlu olduğunu buldu. İkisi birlikte embriyonun erken evresinde organların doğru yere gitmesini sağlayan hücre iletiminin bir kısmını çalıştırıyor. Serotonin ve Wnt bunun için son derece karmaşık bir mekanizmayı harekete geçiriyor. Yumurta döllendikten sonra simetrik bir hücre yığını olarak bölünüyor. Ancak sadece birkaç saat sonra serotonin ve Wnt özel hücrelerde, pervane gibi dönen minik kamçımsı uzantıların büyümesini sağlıyor. Bu koordine hareket daha sonra hücre üzerinde, sağdan sola hareket eden bir sıvı akıntısını başlatıyor. İşte bu uyarım hücrelerin bir kısmında, organların bedendeki doğru yerlerini bulmalarını sağlayan genleri çalıştırıyor. Serotonin ve Wnt maddesinin birlikte çalışması şart, yoksa süreç devreye girmez ve embriyoda bozukluklar gelişir. Ancak anlaşıldığı üzere bu iki maddenin birlikte işlemesi yetişkin insan için de önemli. Bu süreç işlemediğinde bölünmemesi gereken hücreler de bölünmekte. Bunun bir açıklaması kanser olabilir. Nitekim tümörler, yetişkin hücrelerden çok embriyonun hücrelerine benziyorlar. Bu nedenle bulgunun kanser tedavisinde de yararlı olabileceği sanılmakta. CBT 1293/ 4 30 Aralık 2011