Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Açıklanan stratejinin esası hakkında söylenecek çok söz var. Ama ondan önce yanıtlanması gereken de bir soru... Kasırgalar Konusunda Bilmediklerimiz İngilizcede kasırga anlamına gelen “hurricane” sözcüğü, Maya söylencesinde Büyük Tufan’ı yarattığına inanılan fırtına tanrısı Hurakan’dan geliyor. Mayalar, Hurakan’ın öfkesi konusunda New Orleans limanını yapan mühendislerden çok daha sağduyulu bir davranış sergileyerek, önemli kentlerini sel baskını olasılığından uzak olan iç kesimlerde kurdular. 1609 yılında İngiltere’den Virginia’ya gitmekte olan bir grup İngiliz yerleşimci Bermuda açıklarında kasırgaya yakalanarak kıyıya sürüklendi. Söylentilere göre, Shakespeare “Fırtına” adlı yapıtını bu olaydan esinlenerek kaleme aldı. Kasırgalar güçlü donanmaları öylesine büyük zararlara uğratmaktaydı ki, İspanyaAmerika Savaşı sırasında ABD Başkanı olan McKinley, İspanyol askerlerinden çok kasırgalardan korktuğunu belirtmişti. Buna karşılık olarak, günümüzde ABD’deki Ulusal Kasırga Merkezi’nin öncüsü sayılabilecek bir kasırga uyarı istasyonları ağı oluşturdu. Sanayi Stratejimiz de Var! Biliyorsunuz, artık bir sanayi stratejimiz de var (belgesi tam 216 sayfa). 5 Ocak’ta Sanayi Bakanı bu stratejinin ana hatlarını kamuoyuna sundu. Kapsadığı yıllara bakılırsa (20112014) kısa vadeli bir strateji; ama bu stratejinin uzun vadeli bir vizyonu var. “...özel sektör, STK’lar, üniversiteler ve kamu sektörünün katılımıyla 2008 yılında Sanayi Bakanlığı koordinasyonunda yapılan arama konferansında” belirlenmiş olan o vizyon şu: “Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü olmak...” Bu vizyon çerçevesinde niçin böyle kısa vadeli bir strateji hazırlanmış? Amaç, şöyle açıklanıyor: Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak...” Belirlenen vizyon ve bu amaca ulaşılabilmesi için de “üç temel stratejik hedef” tespit edilmiş: “(1) Orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının arttırılması; (2) Düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişin sağlanması; (3) Becerilerini sürekli geliştirebilen şirketlerin ekonomideki ağırlığının arttırılması...” İyi... Ancak, benim aklıma takılan bir nokta var. Çok merak ediyorum; bu stratejinin hazırlanma sürecinde, çalışmalara katılanlardan herhangi biri, diyelim, Bakanın iyi niyetini de gördükten sonra, kendisine şunu söylemedi mi? ‘Sayın Bakanım, bu ülkede çok strateji belgesi hazırlandı. Ne var ki, bunların çoğu ya doğru dürüst hayata geçirilemedi; ya da hiç uygulamaya konmadan rafa kaldırıldı. Şu anda da internetin sanal raflarında duran, aynı durumda bir sürü strateji belgesi var. Biz de yeni bir strateji hazırlarken bir yandan da öncekiler niçin başarısız kaldı ya da hiç uygulanmadı; bunu araştırsak da, bizim çabalarımız da boşa gitmese!’ Bunu bu denli merak etmemin nedenini bir örnekle açıklayayım. Stratejide öngörülen ‘üç temel stratejik hedef’ doğrultusunda bazı sektörel politikalar da belirlenmiş. Bu politikalar, “Otomotiv, Makine, Beyaz Eşya, Elektronik, Tekstil ve Hazır Giyim, Gıda ve DemirÇelik” sektörlerini kapsıyor. Peki, bu sektörlerde anılan hedefleri gerçekleştirmek için ne yapmak gerekir? Şimdi size bu sektörlerden birkaçı için bazı alıntılar yapacağım: “[Otomotiv sanayiinde] güvenlik ve konfor özellikleri arttırılmış motorlu araç komponentleri ve hafifleştirilirken güvenliği de arttırılmış araç gövdesi geliştirebilmek... / Emisyon düzeyini en aza indiren fosil yakıt, biyoyakıt ya da hidrojen ile çalışan içten yanmalı motorlara ve yakıt pillerine dayalı hibrit araçlar geliştirip üretebilmek...” “Ev konforu sağlayan cihazlara [beyaz eşya vb.] farklılık yaratan ve çevreye duyarlılığı arttıran yeni özellikler ekleyebilmek.” “Bilgi ve iletişim cihaz ve aygıtlarını üreten sanayilerde [elektronik sanayiinde] nitelikli katma değer yaratabilmek için stratejik önemdeki komponentleri (mikro elektromekanik sistemler vb.) tasarlayıp üretebilmek. / Tüketici elektroniğinde yeni kuşak ürünler tasarlayıp üretebilmek.” “Çok boyutlu çok işlevli akıllı tekstiller geliştirebilmek. / Tekstil terbiyesinde enerji tasarrufu sağlayan çevredostu teknolojiler geliştirip kullanabilmek.” Bunlar herhalde stratejiyi hazırlayanların öngördükleri temel stratejik hedeflere ulaşılmasını sağlayacak sektörel politika hedefleridir... Ama ben bunları, AKP iktidara geldiğinde hazır bulduğu ve o tarihten bu yana da rafta duran 2004 tarihli Vizyon 2023 strateji belgesinden aldım. Müsaadenizle şimdi ben sorayım. Sayın Bakan, sizin iktidarınızın bunca zamandır uygulamamış olduğu bu ve benzeri öngörüleri bundan sonra siz nasıl uygulayacaksınız da, belirlediğiniz o stratejik hedeflere ulaşılmasını sağlayacaksınız? nünde hareket ederler. Atlantik kasırgalarının büyük bir çoğunluğu, üstteki serin ve rüzgârlı havanın alttaki sıcak su ile birleşerek sarmal fırtınalar oluşturduğu, Afrika’nın batı kıyısı açıklarında meydana geliyor. Fırtınalar okyanus yüzeyindeki suların en sıcak olduğu dönemlerde doruk noktaya ulaşıyor. Tropikal siklonların hemen hemen yarısı eylül ayında meydana geliyor. Tipik bir kasırgadan çevreye yaklaşık 600 trilyon vatlık bir ısı enerjisi yayılır. Bu enerji dünyanın toplam elektrik üretme gücünün 200 katına eşittir. Kasırgalar çok güçlü yağmurlara, şiddetli yıldırım ve gökgürültülerine, ve hatta hortumlara neden olabilirler. Ancak kasırgaların en ölümcül etkisi, okyanus sularının hızı saatte yaklaşık 300 kilometreyi bulabilen rüzgârlarla kıyıya sürüklenmesi sonucunda oluşan, fırtına kabarmasıdır. 1970 yılında, şimdi Bangladeş olarak bilinen Doğu Pakistan’da meydana gelen yaklaşık 9 metrelik bir fırtına kabarması en az 300,000 kişinin yaşamına mal oldu. Yardım amaçlı ilk büyük çaplı rock konseri olan Bangladeş Konseri’nin düzenlenmesine bu dehşet verici olay neden oldu. Ancak toplanan bağışlara birkaç yıl boyunca hükümet tarafından el kondu. Bugüne dek bilinen en şiddetli tropikal siklon 1979 yılında yaşanan ve kuzeybatı Pasifik’te yaklaşık 2,200 kilometreye uzanan Tip tayfunu idi. Bu tayfun, saatte 600 kilometrelik bir hızı ve gezegenimizin hemen hemen iki katına eşit büyüklüğü olan, görünürde başı sonu olmayan, Jüpiter’in Büyük Kırmızı Nokta’sı yanında devede kulak kalır. Dünya Meteoroloji Örgütü 1953 yılından itibaren kasırgalara ad vermeye başladı. Örgüt 1979 yılından itibaren alfabetik sıraya göre dizilmiş adlardan oluşan altı liste rotasyon sistemiyle altı yılda bir değiştirerek kullanmaya başladı. Böylelikle, her mevsim “Katrina” gibi ünlü kasırga adları emekliye ayrılmış oluyor. II. Dünya Savaşı sırasında Britanyalı bir uçuş eğitmeni olan Albay Joe Duckworth uçağıyla kasırganın içinden geçebileceği konusunda pilotlarla iddiaya girdi. Şaşırtıcı bir biçimde de başarılı oldu. ABD’de şimdilerde kasırgalarla ilgili hava tahminleri kasırganın gözünde (kasırganın tam ortasındaki durgun alan) içinde zikzaklar çizerek havaya damla sondajlarıbasıncı, sıcaklığı, nemi ve rüzgârın hızını ölçen aygıtlar içeren paraşütlerle donatılmış tüpler salan Hava Kuvvetleri’ne bağlı pilotları sayesinde yapılıyor. Kuzey Amerika’da kasırga adı verilen fırtınalar Pasifik’te tayfun adıyla biliniyor. Meteoroloji uzmanları herhangi bir karışıklığı önlemek amacıyla bu fırtınaların tümüne tropikal siklonlar adını veriyorlar. Dünyanın dönüşüne bağlı olarak, kasırgalar Ekvator’un kuzeyinde saate ters yönde, güneyinde de saat yö CBT 1244/ 6 21 Ocak 2011 Rita Urgan, Discover