Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Biyogüvenlik Yasası Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikasındaki kararsızlığın da göstergesidir. Biyogüvenlik Yasası’na Dair... TBMM’nin 18 Mart’ta kabul ettiği Biyogüvenlik Yasası’nın biyoteknoloji araştırmalarıyla ilgili maddelerinin eleştiri konusu olduğunu biliyorsunuz. En azından Orhan Bursalı ve Özlem Yüzak’ın yazdıklarını okumuşsunuzdur. Böyle bir yasayı çıkarmanın 12 yıldan fazla sürdüğünü de acaba biliyor musunuz? Sonuçta çıkan yasa ve bu çıkış süresi, Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikasındaki kararsızlığı göstermesi açısından da ilginçtir. İsterseniz kısa bir bellek turu yapalım. Biyogüvenlik meselesinin bir bilim ve teknoloji politikası konusu olarak ilk kez gündeme gelişi Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun (BTYK) 25 Ağustos 1997 günlü toplantısıyladır. Bu toplantıda “Türkiye’de Biyoteknoloji / Gen Mühendisliği Çalışmalarında Düzenleyici Kuralların Belirlenmesi” başlığı altında şu karar alınmıştır: “Biyoteknoloji / Gen Mühendisliği araştırmalarının ...öncelikli bir alan olarak teşvik edildiği ülkemizde de, bu tür araştırmalar yapan bütün ülkelerde olduğu gibi, ortaya konan [bilimsel] bulguların faydalı bir ürün ya da üretim yöntemine dönüştürülerek kullanıma sunulmasının belirli kurallara bağlanması gereklidir. Bu kuralların belirlenmesi için TÜBA ve TÜBİTAK tarafından bir çalışma grubu oluşturulmasında Kurulumuzca yarar görülmüştür. Bu Çalışma Grubu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı başta olmak üzere, konu ile ilgili diğer kurumlarla da işbirliği yapacaktır.” BTYK’nin 2 Haziran 1998 günlü toplantısında konu tekrar gündeme gelir ve “[TÜBA ve TÜBİTAK tarafından, konunun uzmanlarından / otoritelerinden oluşan bir Çalışma Grubu’nun kurulmuş ve] çalışmaların başlatılmış olması memnuniyetle kaydedilerek bu çalışmaların en geç bir yıl içinde sonuçlandırılması beklenmektedir” denir. Beklendiği gibi olur ve Çalışma Grubu’nun hazırladığı Sonuç Raporu BTYK’nin 20 Aralık 1999 günlü toplantısına sunulur. Çalışma Grubu, bu raporunda “gerek biyoteknoloji / gen mühendisliği alanındaki teknolojilerin Türkiye’de geliştirilmesi gerekse ürünlerin dışarıdan getirilerek pazara sunulmasında, insan sağlığı ve çevre açısından oluşabilecek olumsuz etkilerin saptanarak gerekli önlemlerin alınması için, biyogüvenlikle ilgili olarak gerek duyulan düzenlemeleri yapacak ve izleyecek ‘Ulusal Biyogüvenlik Kurulu’nun bir an önce oluşturulmasını” önerir. Oluşturulacak Kurul’un ve Kurul’a bağlı olarak çalışacak Biyogüvenlik Komisyonlarının yapısını belirleyerek görev ve sorumluluklarını tanımlayan bir öneri de raporda yer alır. Raporda ayrıca, “Genetik Olarak Değiştirilmiş Mikrorganizmaların laboratuvar ve sera gibi kontrollü alanlarda yapılacak çalışmalardaKısıtlı Kullanımı Konusundaki Düzenleyici Kurallar” ile “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmaların Çevreye Bilinçli Salımı ve Pazara Sürülmesi Konusundaki Düzenleyici Kuralları” belirleyen iki bölüm vardır. Ama grup bu önerilerin Ulusal Biyogüvenlik Kurulu’nun oluşturulmasından sonra, Kurul tarafından değerlendirilerek yürürlüğe konmasının uygun olacağı görüşündedir. Sonuçta BTYK, “Ulusal Biyogüvenlik Kurulu’nun bir an önce oluşturulması için Sağlık, Tarım ve Köyişleri, Çevre, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları ile DTM, TÜBA ve TÜBİTAK’ın görevlendirilmesine ve koordinasyonun TÜBİTAK tarafından sağlanmasına” karar verir. BTYK 13 Aralık 2000 günlü toplantısında da, “...sürdürülen çalışmalar hızlandırılarak, bilimsel temele dayalı, AB normlarına uygun biyogüvenlik ve etik kurallarıyla, ilgili yasal mevzuatın en geç iki yıl içerisinde oluşturulmasına” karar verir. Sonuçta, “TÜBİTAK Biyoteknoloji Komitesi tarafından, hukuksal konularda gerekli uzman desteği de alınarak son şekli verilen Ulusal Biyogüvenlik Kurulu Yasa taslağı” BTYK’nin 24 Aralık 2001 günlü toplantısına sunulur. Ama o toplantıda bundan sonrasının kotarılması işi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bırakılır. Konu bir daha BTYK gündemine gelmez, bir başka deyişle, bilim ve teknoloji politikaları açısından gündemden düşer; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın konusu olur. Demek, o günden bugüne, yasayı çıkartmak Bakanlığın tam sekiz yılını almış... Buraya bir mim koyalım. Haftaya devam ederiz. Görünmezlik kavramına Tüklerden büyük katkı Grimm Kardeşler’in masallarından Harry Potter’a kadar masal dünyasının en ilgi çeken unsurlarından biri görünmezlik pelerinidir. Bilim dünyası son 10 yıldır sanal dünyanın bu ilginç kavramına el atarak insanları ve büyük boyutlu cisimleri gerçek yaşamda da görünmez hale getirmek için nanoteknoloji, fotonik ve optik teknolojisindeki son gelişmeleri harmanlayan bir proje üzerinde çalışıyor. Reyhan Oksay S on günlerde bu konuda küçük ancak çok önemli bir adım atıldı. Almanya’daki Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü’nden (KIT) Türk bilim adamı Tolga Engin’in liderliğinde yürütülen bir çalışmada, üç boyutlu cisimlere görünmezlik kazandıran bir teknoloji üretildi. Daha önceki çalışmalarda görünmezlik yalnızca iki boyutta etkisini gösteriyordu. Mikroskopik cisimleri ortadan yok etmek ile, insan boyutlarındaki bir cismi gizlemek arasında teknolojik açıdan çok büyük bir fark vardır. Ancak KIT’den Tolga Ergin ve projenin mimarlarından Nicolas Stenger geliştirdikleri tekniğin tümüyle ölçeklendirilebilir olduğunu söyleyerek boyutuna bakılmaksızın her cismi gizlemekte kullanılabileceğini ileri sürüyor. Şimdilik bu teknik 1 mikrometre yüksekliğindeki üç boyutlu bir “bombeyi” gizleyebiliyor. Ancak gelecekte transformasyon optiğindeki gelişmelere Tolga Ergin bağlı olarak bir insanı veya askeri bir tankı gizleyebilecek boyutlara çıkartılabilir. Ergin ve Stenger’in pelerini, odun istifi gibi, nanometre ölçeğindeki aralıklarla dizili polimer çubuklardan oluşan bu düzenek. Nanoteknoloji temelinde oluşturulan düzenek, yapılan son deneyde bir mikrometre yüksekliğindeki bir bombeyi görünmez kılmayı başardı. Stenger’in dergimize verdiği bilgiye göre “pelerin”in uzunluğu 90 mikrometre (1 mikrometre bir metrenin milyonda biridir) genişliği 30 mikrometre ve yüksekliği 10 mikrometre. Böyle bir düzeneği geliştirmek için Direkt Lazer Yazı Tekniği’nden (Direct Laser Writing TechniqueDLWT) yararlanarak üç saat boyunca “yazı yazdıklarını” söyleyen Stenger, “Düşünün ki yalnızca bir mikrometre yüksekliğindeki üç boyutlu bir cismi gizlemek için 3 saatinizi harcıyorsunuz. Bir de insanı gizlemek istediğinizi düşünün. Bunun için Evren’in yaşından daha uzun bir süreye ihtiyaç duyarsınız. Burada çözmemiz gereken sorun şu: Bizim pelerinin en küçük aralığı, vuran ışığın dalgaboyundan iki misli daha küçük olmalıdır. Bizler de burada 1.6 mikrometre ile 2.6 mikrometre dalgaboyu arasındaki kızılötesi ışıktan yararlanıyo ruz (Görünür ışık 0.4 ile 0.8 mikrometre arasıdır). Dolayısıyla pelerinin polimer çubukları arasındaki mesafe (pelerinin en küçük özelliği) 0.8 mikrometre olmalıdır. Kaldı ki bir de bu sırada mikrometre altındaki bir ölçekte bir şeyler yazmaya çalışıyorsunuz. Bu gerçekten çok zor” diye konuşuyor. Özetle teknik açıdan bir insan ya da tankı böyle bir kılıfın içine gizlemenin şimdilik imkansız olduğunu belirten Stenger, “Gelecekte neler olacağını kim bilebilir. Ben bir insanı görünmez hale getirmenin 50 yıldan önce gerçekleşeceğine inanmıyorum. Bir tankı veya askeri bir aracı gizlemek gibi bir kaygımız yok” diyor. Stenger’e göre günlük yaşama yansıyan teknolojik uygulamalarda, ışığın önemi yakın gelecekte giderek daha da artacak. İngiltere’deki Surrey Üniversitesi’nden Profesör Ortwin Hess de Tolga Ergin’in bu çalışmasının çok önemli bir adım olduğu görüşünde: “Bu çok büyük bir başarı. Fotonik malzemeler ileride mercek üretiminde, optiksel devreler ve ışığın depolanması gibi alanlarda kullanılabilir.” Tolga Ergin’in bu çalışması Science dergisinin çevrimiçi sayısında yayımlandı. www.scienceexpress.org CBT 1202/ 6 2 Nisan 2010 Tolga Ergin ve ekibinin hazırladığı Görünmezlik Pelerini düzeneği.