27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Amerikan Yüzyılı ve Sonrası Dünya hem gerçek potansiyeli, hem de propagandası sayesinde, Amerika’yı ideal bir ülke olarak gördü. 19. ve 20. yüzyılın Eldorado’su Amerika Birleşik Devletleri’ydi. 20 yüzyıl, haklı olarak, Amerikan Yüzyılı diye adlandırılır. İki dünya savaşının galibi Amerika oldu. K ore Savaşı, Rus komünist iktidarının Soğuk Savaş sonunda yıkılışı, dünyanın en büyük sanayi üretimi, en güçlü ordu, en gelişmiş silahlar, Amerikan dolarının altın gibi piyasalarda dolaşması, her olayda Büyük Ağabey statüsü ve uzun bir süre en büyük ulusal gelir, Amerikan demokrasisi, güçlü üniversiteler ve en zengin bilimsel araştırma olanakları, sanatın ve modanın en uç gösterileri, dünyanın en başta gelen spor etkinlikleri, çağdaş dünyanın mimari çevre olarak en etkili gösterisi olan New York ve diğer kentler, otomobil, gökdelen, telefon, radyo, televizyon, bilgisayar, en uç teknolojilerin önce Amerika’da geliştirilmesi ve bütün bunların reklamını yaparak dünyaya yayan bir film endüstrisi... Bunlar Amerika’nın somut güç gösterileri idi. Her toplum çelişkilerle, daha doğrusu, değişik kökenli, birbiri ile karşıtlaşan düşünce ve davranışlarla yaşar. Toplum büyüdükçe bunlar aritmetik, belki de geometrik olarak artarlar. Vietnam Savaşı, iki Irak Savaşı, Afganistan Savaşı güç sahibi olmanın dünya sorunlarını çözmek için yeterli olmadığını gösterdi. Son ekonomik kriz kapitalizmin sorguya çekilmesini gerektirdi. 21. yüzyılda Amerikan imgesinin çatlamasını yaşıyoruz. Sonunda tarih olacak. Bu yazıyı bu büyük olguyu anlatmak için yazdım. Biz Amerika efsanesi ile yetiştik. Sadece yukarıda sayılan hiçbir alanda bir varlık gösterememiş bizim gibi ülkeler değil, Avrupa’nın en başta gelen ülkeleri de Amerikan hayranı ve el ulağı oldular. Dünyada Amerika’nın taçlı imgesi zayıflasa bile henüz etkisi silinmiş değil. Kazanılmış bu statünün korunması Amerikan politikasının temel programıdır. Bunun için gerekirse savaş da yapıyor ve savaşa paralel de her türlü araca da başvuruyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’nın üs kurmadığı ülke herhalde fazla değildir. CIA’yı bütün dünya Amerikan filmlerinden öğrenir. Amerikan filmlerinin eleştirel üretimleri Amerika’nın ideal toplum imgesini bozsa bile, sonuçta Amerika’nın ‘demokratik ülke’ sıfatını güçlendirir. Her yeniliğin denendiği Amerika’da Protestan etiği üzerine kurulmuş tutucu bir toplum yaşamı vardır. Kıtayı işgal eden bu Hıristiyanlar Amerikan yerlilerini insan dışı kabul ederek, onlara acımamışlar, 6 milyon yerliyi yok etmişler ve kalanlarına hayvan muamelesi yapmışlardır. Bazen kovboy ya da Kızılderili filmlerinde yakışıklı bir kızılderili reise âşık olan güzel Protestan kızlar olsa da, Kızılderili ana ya da babanın melez çocuğunu toplumun kolay hazmettiği hiç görülmemiştir. Gerçi Kızılderilinin bir show öğesi olduğu günümüzde yerli bir ced’le övünen tek tük hippiler çıkıyor. Amerikan tarihinde bir de kara Afrikalı köle dönemi var. Bunların sayısı 10 milyondan fazla. Onun için Obama’nın başkanlığı Amerika tarihinde önemli bir dönüm noktası. Fakat buna ulaşana kadar 200 yıl geçtiğini de anımsamalı. Bunun için Amerika’yı tümüyle suçlamak gerekmez. Ama Amerikan toplumunun çok ilkel tutumlar sergileyebildiğini unutmamak gerekir. Amerika, başta İngiliz olmak üzere, Avrupalı halkları bir araya getiren bir macun gibidir. Halkı aristokrat hatta burjuva kökenli bile değildir. Kovboy filmlerinde Orta Amerika düzlüklerinin boş bir köşesinde ev kurup hayvancılık ya da tarım yapan ailelerin silahlı kadınlarının Kızılderililere karşı direnmesini herkes seyretmiştir. Bunlar Avrupa’da da kırsal kökenli idiler. Köleliği dayatan Güney ile kaldırmak isteyen Kuzey arasında yıllarca süren iç savaş ise dünya tarihinin 19 yüzyılda en çok adam öldüren savaşıdır. Amerikalılar fatih ve kovboy içgüdüleriyle kırmızıderililer, Afrikalı karalar kadar birbirlerini de göz kırpmadan öldürmüşlerdir. Sonra İrlandalı, İtalyan, hatta Yahudi gangsterler olgusu var. Bu, bir zamanlar Amerikan filmleri için en önemli konuydu. Sicilya mafyası Amerika’da, kendi adasından daha etkili olmuştu. Günümüzde de en çok cinayet Amerikan filmlerinde var. Protestan etiğin egemen olduğu bu toplumda adam öldürme toplum kurgusunun yapısal bir özelliği gibi gözükür. Amerika’da silah taşıma yasağının konamaması güçlü silah lobisinin çalışmalarından çok yerlilere ve haydut çetelerine karşı sınırda yaşamış Amerikan insanının psikolojisinin endişeli yapısından kaynaklanıyor olabilir. Zengin, bilim ve sanayide çok gelişmiş, çağdaş Amerikan toplumunun, eli tabancalı ve göz kırpmadan adam öldürebilen üyeleri laik, dindar, tutucu ve milliyetçi insanlardır. Fakat bu toplum laik ve demokratik anayasaların ilkini yapmış ve uygulamıştır. Bu anayasa dünyanın dört bir tarafından gelmiş halkları birleştirmiş, kişiye görece li de olsa, dünyadaki en geniş hakları sağlamış en eski demokratik anayasadır. Amerika’nın dünya kapitalizminin merkezi olmasını bu özelliklere katınca, USA’nın 20. yüzyıla damgasını basması ve egemenliğini sürdürmek için hâlâ büyük çaba göstermesi kolay anlaşılacak bir olgudur. Dünya 19. yüzyıldan bu yana Amerika’nın hikâyesiyle büyülenmiştir. Toplumlar Roosevelt veya Kennedy’yi kendi başkanlarından çok duydular. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmemiş, başka bir deyişle, kültürün her alanında üretimi sınırlı kalmış ülkelerin insanları Amerikan şarkılarının, sinema artistlerinin adlarını kendi şarkıları ve artistlerinden önce öğrendiler. Kendi yazarlarından önce Amerikalı yazarları okudular. Bugün masaüstü bir ‘keyboard’ alırsanız, bu Japon malı aletin şarkı listesinde genelde Amerikan şarkıları bulursunuz. Amerikan tarihi hepimizin yakın tarihidir. Gençlerin hayallerini Amerikan üniversitelerinde okumak süsler. Ne var ki bu hayal ülke dünya egemenliğini elinden kaçırmak üzere. Gelecek on yılın insanları evrensel bir transferin başlangıcını yaşayacaklar. Yeni düzenin kurucuları vaktiyle Avrupa ve Amerika’nın sarı ırk diye horladığı Uzak Asyalı toplumlar olacak. Batılılar ve Hıristiyanlar, başta Amerika olmak üzere, her alanda egemenliklerini yitiriyorlar. Asker ve silahla, tehditle Asya’nın hakkından gelme şansları kalmadı. Motor, otomobil, elektronik, software üretimi Asyalıların eline geçmek üzere. Devletler ve toplumlar yeni ilişkilere giriyorlar. Bundan 20 yıl sonra Çince, Japonca ve belki Rusça bilmek İngilizce bilmekten daha önemli olacak. Mühendisler, bilgisayarcılar, matematikçiler Asya’da daha ucuza üniversitede okuyacaklar. Gerçi kalabalık Asya toplumları dışarıdan gelenlere çalışma alanı açamayacak. Fakat işsizliğe boğazlarına kadar batmış Batı’nın ve Amerika’nın da sağlayacağı iş olanakları da çok sınırlı. Giderek sömürülecek ülkeler, cehalette direnen fakir Müslümanlarla Afrikalılara indirgendi. BİZ TÜRKİYE’DE ROTAYI TÜMDEN ŞAŞIRACAĞIZ Her zaman parçası olduğumuz fakat bizi istemeyen Avrupa ile mi, kapı komşumuz ve geleneksel düşmanımız Rusya ile mi, dünya hükümdarlığını Asya ya da Çin’e teslim etmiş Amerika ile mi, eski bozkır komşumuz Çin’le mi, ya da dünyanın kuyruğundaki Müslümanlarla mı aynı kompartımanı paylaşacağız? Bir daha Amerikan Yüzyılı olmayacak. Belki Çin Yüzyılı da olmayacak. Fakat bu ikisi Müslüman ülkeleri kendi aralarında pay etmek isterlerse şaşmamalı. Bizim sorunumuz Türkiye’nin ne olacağı. Gençlere yeni dünyayı kim anlatacak? Onların umutlarını ayakta tutacak aydınlık sözleri kim söyleyecek? Akıllı programları kim tasarlayacak? Bu, bugünkü politikacıların işi değil. Tayfun Akgül Bilim ve Teknoloji Tarihi Prof. Dr. Mehmet Doğan Dergimizde ülkemizin uluslararası bilimsel etkinlikleri, makaleleri ve Türk bilim insanlarının bilimsel etkinlikleri üzerine araştırmalarını yayımladığımız Prof. Dr. Mehmet Doğan, aynı zamanda, bilim ve teknoloji tarihi üzerine çalışmalarıyla tanınır. Doğan'ın bu konuda çeşitli dergilerde yayımlanmış çok sayıda makalesi bulunuyor. Mehmet Doğan, bu alandaki bilgi birikimini değerlendirmek için daha büyük bir çalışmaya girdi ve Sümerlilerden Günümüze Bilim ve Teknoloji Cumhuriyet Türkiyesinde Bilim ve Teknoloji konularını araştırarak, Bilim ve Teknoloji Tarihi kitabını yayımladı. Doğan, Hacettepe Üniversitesi’nde çeşitli düzeylerde yöneticilik yaptı; analitik kimya ve spektroskopi üzerinde çok sa CBT 1204/2 16 Nisan 2010 yıda araştırması var ve bugüne kadar makalelelerine 1000'i aşkın atıf aldı. Doğan, kitabına, bilimin ne olduğu konusuyla başlıyor ve bilimin tarihi kaynaklarına eğiliyor. Bazı tarihi dönemler, uygarlıklar, bilimciler ve çağlar, bu bölümün başlıkları. Eskiçağda ve tarihi çağlarda bilim, İlkçağda bilim, Mezopotamya uygarlığı, Mısır tarihi ve Mısır'da bilim, Eski Çin tarihi ve bilimi, Hint uygarlığı ve Hint bilimi, eski Amerika uygarlıkları ve bilimi, Yunan ve Roma uygarlıkları, Ortaçağda bilim ve teknoloji, İslamın altın çağında bilim ve teknoloji; Bazı bilim alanlarının gelişim tarihçesi, Bazı teknolojik gelişmelerin tarihi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bilimsel gelişmeler ve son bölüm olarak Bilimden Teknolojiye, kitabın ana başlıkları... Doğan'ın ilginç saptamalarıyla özgün bir kitap.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle