Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com Sağlık Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Nadir Paksoy’dan bir paket aldım. Paksoy ülkemizin en renkli ve birikimli hekimlerinden biridir ve benim bir kan hastalıkları uzmanı olarak Prof. Dr. Hasan Reşad Sığındım’a olan ilgimi bilir. Karotid Arter Hastalığına Güncel Yaklaşım Doç. Dr. Cihangir Çelik, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Vasküler Cerrahi Bölüm Başkanı Hasan Reşad Sığındım ve Bir Lösemi Türünün Keşfi… Sayın Paksoy’un gönderdiği zarfın içinden 1967 yılına ait bir Hayat Tarih Dergisi çıktı. Dergide Dr Sırrı Akıncı’nın Prof. Dr. Sığındım ile yaptığı bir söyleşi yer almaktaydı. Bu köşenin okurları aslında Hasan Reşad Sığındım’ı tanırlar, ancak ben yine de onu kısaca hatırlatmak isterim. Reşat Sığındım, bir cildiye uzmanı olarak Meşrutiyetin ilanından sonra Avrupa’ya eğitim için gönderilen 7 hekimden biriydi. Almanya’ya giden Doktor Sığındım, yeni bir lösemi türünü tanımlamıştır. Sayın Paksoy’un bana yolladığı makale bu öykünün heyecan verici ayrıntılarını içeriyordu. Öykü 1913 yılında Hamburg’da o dönemin önemli cilt hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Arning ile beraber çalıştığı dönemde başlıyordu. O yıllarda İngiliz Parazitoloji Uzmanı Dr. Ross, Frengili hastaların kanındaki monositlerde “Ross korpüskülleri” ismini verdiği yapılar olduğunu bildirmişti. Dr. Arning, Ross’un sözünü ettiği korpüskülleri bir kez de kendi laboratuarında test etmeyi istemekteydi. Bu görev o dönem Arning’in yanında çalışan Reşat Sığındım’a verildi. Sığındım büyük bir hevesle çalışmaya başladı. Ancak Sığındım, Ross’un sadece frengili hastalarda var olduğunu iddia ettiği Ross korpüsküllerinin, başka hastalıklarda ve hücrelerde de var olabileceğini fark etti. Bu tespit onun için yeni bir serüvenin başlangıcıydı. Ross korpüsküllerini lösemi hastalarında araştırmaya karar verdi. O dönemde lösemili hasta bulmak frengili hasta bulmaktan çok daha zordu. Nihayet SanktGeorg hastanesinin İç Hastalıkları kliniğinde bir lösemili hasta bulmayı başardı. Akut lösemi tanısı alan hastayı incelemesinde, mikroskopik görünümün hiçbir klasik lösemi tipine uymadığını fark etti. Hasan Reşat Sığındım’ın kan hastalıklarına olan ilgisi Celal Muhtar öğretmenin Kadırga’daki mütevazı kliniğinde başlamıştı. Dolayısıyla kanın mikroskopisine hiç yabancı değildi. İlk önce her gerçek bilim insanının yaptığını yaptı. Acaba yanılıyor muydu? Hastadan defalarca kan örneği aldı, her gün hastayı ziyarete gitti. Hastayı izleyen hekim, Dr Sığındım’ın telaşının farkındaydı. Sığındım’ın lösemili hastalarda Ross korpüsküllerinin varlığını gösteremediğini düşünüyordu. Dr Sığındım, hastayı izleyen doktora Ross korpüsküllerini aramaktan vazgeçtiğini, ancak hastanın lösemi tanısına tam olarak katılamadığını bildirdi. Alman meslektaşı şaşkınlık içindeydi. Dr. Reşad, şaka mı ediyorsunuz, yanılmıyorsam siz bir cilt hastalıkları uzmanısınız. Bu sözlerinizle çizmeyi aşıyorsunuz. Hastaya bu tanıyı koyan hekim, değil sizin Türkiye’de Almanya’da bile eşine az rastlanır bir bilim insanıdır. Dr. Reşat kızmıştı. Hem kendi hem de Türkiye hakarete uğramıştı. Çalışmaya devam etti. Sözü şimdi Reşat Sığındım’a bırakalım. “Gözlerimin önünden mikroskoptaki hayaller peş peşe akıp gitmekteydi. Birden şimşek gibi bir fikir müfekkireme saplandı... Düşünüşüm ortaçağvari bir karakter kazanmış oluyordu... Her müşahadeyi mutlaka kitaba uydurmak, bu müşahadeler kitapta yoksa kabul etmemek… Müşahadelerim kitaplardaki 4 çeşit lösemiye uymamaktaydı. O halde yeni bir lösemi türüyle karşı karşıyaydım.” Artık tamamen emindi. Bilinen lösemi türlerinden farklı, monositlerden köken alan yeni bir lösemi tipi tanımlamıştı. Sığındım diyor ki; “Geriye, bu işi ilim alemine sunup kabul ettirmek kalıyordu. Bu öncekinden de muhakkak daha zor bir işti.” Reşat Sığındım’ın imdadına Hamburg’da yaşayan Almanya’nın en ünlü kan hastalıkları Profesörü Dr. Schilling yetişti. Schilling, Sığındım’ın iddialarını duymuş ve kan örneklerini incelemek istemişti. Schiling de Sığındım ile aynı kanıdaydı. Sığındım o güne kadar bilinmeyen yeni bir lösemi türü tanımlamıştı. 1913 yılında Schilling ile beraber olguyu makale haline getirip bilim dünyasına sundular. Bu lösemi türü tıp literatüründe ReşatSchilling Tipi Monositer Lösemi (ReschadSchilling type leukemia) ismiyle anılmıştır. Hasan Reşad Sığındım, modern tıp literatürüne ismini yazdıran ilk bilim insanlarımızdan biri olarak tarihe geçmiştir. S troke (inme) bütün toplumlarda değişen oranlarda, fakat sık görülen bir hastalıktır. Gelişmiş ülkelerde yılda 100.000’de 200 civarında görülür. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir numaralı sakatlık ve üç numaralı ölüm sebebidir. Bu hastaların bakımı oldukça zahmetli ve çok masraflıdır. Strokun (inmenin) en önemli sebeplerinden birisi, halk arasında şok damarları olarak bilinen karotis arter hastalığıdır (boyundaki damarlarda daralma, tıkanma veya emboli hastaların semptomlarının sebepleri olur). Karotis arter hastalığı 50 yaşın üzerinde giderek artan sıklıkta görülür. Karotis arter aterosclerozu stokun (inme) en önemli sebeplerinden biridir. Genel olarak, hipertansiyon, hiperlipidemi, sigara içme, diabet, periferik damar hastalığı ve kalp hastalığı alanları yüksek risk grubuna girer. Karotis arter stenozu olan hastalar tamamen semptomsuz olabilirler. Bazı hastalarda geçici semptomlar oluşur ve yirmi dört saatten önce tamamen düzelebilir. Örneğin tek gözde aniden gelen ve kısa zamanda geçen görme kaybı, konuşma zorluğu, kol ve bacakta zayıflık olabilir. Bu semptomlar geçici olabileceği gibi kalıcıda olabilir (inme). Tam körlük kol ve bacakta kuvvetsizliği ve tam kuvvet kaybı, konuşma zorluğu veya konuşma kaybı, yutma güçlüğü gibi kalıcı semptomlar olabilir. Tanı risk faktörleri olan hastalarda hikaye ve fizik muayene ile konulabilir. Ultrasonla yapılan boyun damarları incelemesi (doppler) hastaların %95’inde tanıyı koydurur. Dopplerde pozitif bulgu varsa MR İnternal karotist ülsere darlık İnternal karotiste kısa segment darlık CBT 1204/17 16 Nisan 2010 anjiogram tanıyı kesinleştirir. Darlık derecesi ileri olmayan (< %5060) asemptomatik hastalarda tıbbi tedavi hastalığın ilerlemesini yavaşlatır ve stroke (inme) riskini azaltır. Kolesterolin düşürülmesi, sigarayı bırakma, hipertansiyonun kont Doç. Dr. Cihangir Çelik rolü, diabetin kontrolü ve kan sulandırıcı ilaçların kullanılması tıbbi tedavinin esasını oluşturur. Semptom geçiren hastalarda ve %70’ten daha fazla stenozu (darlık) olan hastalar da ameliyatla stroke (inme) riski %50’den fazla azaltılabilir. İyi seçilmiş hastalarda darlık stent ile tedavi edilebilir. Bugün genel olarak kabul edilen, ameliyata uygun hastalarda cerrahinin uygulanmasıdır. Çünkü uzun vadeli sonuçları oldukça iyidir. Cerrahiye uygun olmayan veya yüksek riskli hastalarda stent İnternal karotiste uygulanabilir. Her iki içinde tromboz yöntemden iyi sonuç olan ülsere darlık alınabilmesi hasta seçimiyle ilgilidir. Örneğin 70 yaşın üstündeki hastalarda stentin riskleri daha yüksektir. Karotis arter hastalığı olan hastaların iyi değerlendirilmesi ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması (tıbbi, cerrahi, stent) İnternal karotist hastaların stroke (inülsere darlık me) risklerini önemli ölçüde azaltır. Bu hastaların aralıklarla kontrol edilmeleri ve yakından takip edilmeleri gereklidir. Yüksek riskli hastalaStent sonrası rın Nöroloji, açılmış internal Kardiyoloji, Dahiliye karotis ve Vasküler Cerrahi tarafından değerlendirilmesi gereklidir.