Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sağlık Yaşa bağlı maküla dejeneresansı ve güncel tedavisi İleri yaşlarda körlüğün en önemli ve en sık nedeni olan yaşa bağlı maküla dejeneresansı, kronik seyirli ve ilerleyici bir hastalık. Maküla, ayrıntılı, net ve keskin görmeyi sağlayan, gözün arka duvarı olan retina tabakasında yer alan bir bölgedir. Dr. Faik Bankeroğlu, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü, Oftalmoloji Uzmanı B u bölge halk arasında sarı nokta olarak bilinir ve görme hücreleri en yoğun olarak burada bulunur. Renkli görmemizi de sağlar. Ayrıca görme merkezi de (Fovea Sentralis) bu bölgenin ortasındadır. Genellikle çift taraflı bir hastalıktır. Günümüzde ortalama yaşam süresi arttığı için, Batı ülkelerinde bu hastalık 65 yaşın üzerinde oluşan körlüklerin 1. nedenidir. Risk faktörleri neler? Yaşa bağlı maküla dejeneresansının (YBKD) gerçek nedeni tam olarak bilinmiyor. Hastalığın birden çok nedeni olduğu düşünülüyor. 6574 yaşları arasında görülme sıklığı %15; 75 yaşın üzerinde ise bu oran %25’e yükseliyor. Dolayısıyle en çok suçlanan nedenlerin başında yaş geliyor. Araştırmalar, yaşa bağlı maküla dejeneresansı ile ilgili olarak, sigara kullanımı, aile hikâyesi (genetik faktörler), hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ile yüksek kolesterol düzeyi, güneş ışığına maruz kalma, yüksek miyopi gibi birçok risk faktörünü ortaya koyuyor. Ayrıca beslenme şekli de, hastalığın oluşumu ve hızlı ilerlemesinde önemli bir risk faktörü. Lutein, antioksidan ve çeşitli vitaminler (A, C ve E) yetersiz alınmasının da, hastalığın ilerlemesini hızlandırdığı belirtilmekte. Hastalık nasıl oluşuyor? Maküla dejeneresansının oluşumu ile ilgili çok sayıda bilimsel çalışma var. En çok kabul gören ise hemodinamik teori ve retina hücrelerinde oluşan oksidatif stres teorileridir. Hemodinamik teoriye göre, yaşın ilerlemesiyle diğer organlarda olduğu gibi gözün retina dış katları ve damar duvarlarına lipoit madde (yağ depozitleri) birikmektedir. YBMD’unu başlatan tetik mekanizma bu gösteriliyor. Hastalığın oluşmasında, retinanın altında yer alan ve retinanın beslenmesinde önemli rol oynayan koroid tabakasındaki damarlarda bu lipoit madde birikimi, kan akımında azalmaya neden oluyor. Retina dış tabakasında (retina pigment epiteli) metabolizma bozulmakta, dejenerasyon ve atrofi dediğimiz hasar oluşmakta. Ayrıca yeteri kadar oksijen alamayan retina hücreleri iyi beslenemediği için, vücut, anjiogenesis mekanizması ile maküla altına doğru anormal yapıda yeni damarlar oluşturmakta. Bu anormal damar ağı, bir süre sonra makülada kanama ve damar sızıntısına yol açarak görmeyi bulandırır ve çarpıklaştırır. Oksidatif stres teorisine göre ise hücrelerde hasara yol açan birtakım meditörler (ROM reaktif oksijen mediatörleri) oluşuyor. Retina’da oksijen tüketimi diğer bütün dokulardan fazla olması, ayrıca retinanın yüksek oranda ışın lanmaya (UV ışınları) maruz kalması nedeniyle, ROM mediatörlerinin retinada yüksek oranda oluştuğu sanılıyor. YBMD iki ana grupta ele alınır. Atrofik veya kuru tip dediğimiz, anormal damarlar göstermeyen, kanamasız, görmeyi çok aşırı bozmayan ve yavaş ilerleyen türüdür. (Olguların %90’ı.) Exudatif veya ıslak tip denilen ikinci grup ise kanamalı ve ödemli türüdür. Olguların %10’dur. Ancak burada görme kaybı hızlı seyreder. Bu olgular, görme kayıplarının %90’ından sorumludur. Maküla Dejeneresans’ında Belirtiler: •Hastalar, görme azalması, okuyamama ve bulanık görmeden şikâyet eder. •Renk görmede azalma, renkleri donuk ve soluk görme. •Çizgileri dalgalı, kırık veya silik görme. •Görüş alanının ortasında bakılan hedefin önünde siyah lekeler tarif ederler. Tanı: Bu hastalıkta erken tanı çok önemli. Görme kaybı yaşayan hastalar hızlı bir şekilde körlüğe yaklaşabilir. Basit bir kareli kâğıt testi ile (amsler grid testi) ilk belirtileri erken dönemde saptamak mümkün. Detaylı bir göz dibi muayenesi ile maküla bölgesindeki hasarın tespitinden sonra hastalığın tipini tayin etmek için gözanjiyosu (FFA) uygulanır. Bu, retina hastalıklarının tanısında kullanılan altın standarttır. Kol damarından boyalı bir ilaç verilerek yapılır. Retina damarlarına gelen ilacın kılcal damarlardan ve doku katlarından bir kaçak olup olmadığı dijital ortamda tespit edilir. Gözde hiçbir yan etki yaratmaz. Diğer tanı yöntemi OCT (göz tomografisi) ise retinanın morfolojik yapısını yüksek çözünürlükte kesitsel olarak bize sunar. İlaç verilmeksizin yapılan ve çok kısa süren bu yöntem ile maküla da ve altında eksudasyon veya kanama varlığını kantitatif olarak tayin etmek mümkün. OCT, hastalığın tanısında önemli olduğu kadar takibinde de çok önemlidir. Özellikle yeni tedavi seçeneklerinden olan ve göziçi enjeksiyon tedavilerinin tekrarına devam edip etmeyeceğimizin belirlenmesinde anahtar rol oynar. Yaşa Bağlı Maküla Dejeneresansını Nasıl Tedavi Etmekteyiz? Geçmiş yıllarda, hastalığın önlenmesi ya da tedavi edilmesine yönelik yaklaşımlar çok sınırlıydı. Son 56 yılan beri hastalığın ktiyonunu durdurmaya yönelik başarı oranı yüksek tedavi seçenekleri kullanıma girdi. (Özellikle Exudatif Islak Tip) Kuru tip maküla dejeneresansının spesifik bir tedavisi yok. Ancak yavaş seyretmesi nedeniyle yine sık kontrollere gitmeliyiz. Çünkü kuru tip maküla dejeneresansı vakalarının da % 20’si bir süre sonra yaş tipe dönüşebiliyor. Kuru tip M.D tedavisinde yüksek doz antioksidan vitamin terapisi (Vitamin C ve E), antioksidan elementlerden çinko oksit ve bakır oksit, lutein ve zeaksantin gibi karotenoitlerin alınması hastalığın gelişmesini önlemek açısından oldukça önemlidir. Beslenme ile M.D arasında yakın bir ilgi olduğu da bildiriliyor. Vücut için gerekli besin desteklerinin istenilen oranda alınmasının (Mikronutrisyon) önemi vurgulanıyor. Antioksidanlar, vitaminler ve omega3 gibi maddeler vücudun oksidatif hasara karşı zayıflayan savunma sistemlerini güçlendirir. Exudatif Tip (Yaş Tip) MD.’nin Güncel Tedavisi: Yaş tip maküle dejeneresansının ilerlemesini durdurmaya yönelik çeşitli tedavi seçenekleri var. Geçmiş yıllarda sırasıyla kullandığımız argon laser tedavisi ve fotodinamik terapi (ilaçlı laser) yöntemlerini de günümüzde sınırlı olarak kullanıyoruz. Bu yöntemlerin görme kaybını durdurucu etkisinin yetersiz olması ve hastalığın tekrarını önleyememeleri, kullanım alanlarını kısıtlamıştır. Son birkaç yıldan beri göziçi enjeksiyon tedavileri uygulanıyor. Normalde göz içinde bulunan VEGF denilen damar büyüme faktörünün miktarının yüksek olduğu saptandı. VEGF damarların oluşmasında ve büyümesinde gereklidir. Normalde vücudun çeşitli yerlerinde ve gözde bulunan bu faktörün, bu hastalıkta aşırı miktarda varlığı, retinada kanamaya yol açan anormal damarları üretiyor. İşte bu maddeyi engelleyen antiVEGF denilen antikor yapımındaki çeşitli ilaçlar, göziçine enjekte ediliyor. 3 ay boyunca ayda 1 kez yapılan enjeksiyonlar, YBMD’nin durdurulmasında çok önemli bir etkiye sahip. 3 aydan sonraki dönemde de gerektikçe bu tedaviye başvuruluyor. Kliniğimizde yapılan uygulamalarda, hastaların %90’ında görme kaybının durduğu ve enjeksiyonlar erken safhada yapıldığında, küçük lezyonlarda görme keskinliğinin 23 sıra arttığı saptandı. Marie Curie’den Dersler (Tıpkıbasım) Türkiye Bilimler Akademisi'nin başlattığı Bilim Eğitimi Dizisi'nin ilk kitabı Marie Curie'den Dersler (Tıpkıbasım) oldu. Akademi, dünyada bilim akademilerinin en önemli görevlerinden birinin eğitim etkinliği olduğu görüşünden hareketle, bu bağlamda Akademi içinde gönüllülerden oluşan çalışma gurupları kurmakta. Akademi, özellikle yaparak öğrenme ve sorgulayıcı eğitim, bilime ve bilgiye meraklı gençler yetiştirme konusunda uzun bir süredir çalışmalar yürütmekte. 2007 yılında başlattığı Bilim Eğitim Projesi çerçevesinde şim CBT 1197/ 13 26 Şubat 2010 di bir kitap yayımladı: Marie Curie'den Dersler. Kitap bir tıpkıbasım. Fransızcadan. Mucizevi biçimde bir tavan arasında bulunmuş sıradışı bir belge. İçinde Marie Curie'nin 1907'de kendi kızı Irene'e ve meslektaşlarının çocuklarına bir "eğitim kooperatifi" çerçevesinde verdiği temel fizik derslerinin notları yer alıyor. Notlar, Marie Curie'nin derslerini izleyen çocuklardan biri olan Isabelle Chavannes tarafından kaleme alınmış ve elinizdeki kitapta eksiksiz kopya edilmiş. On yaşlarını süren çocuklara yönelik bu dersleri, Marie Curie bizzat hazırlamıştı. Anlaşılır, yaratıcı ve eğlenceli bir dille anlatılan dersler, sorulara ve deneylere dayanmakta. Yüzyıl önceki tazeliklerini ve netliklerini koruyan bu dersler, anne babaları, öğretmenleri ve her yaştan meraklısını büyüleyecek. Akademi Başkanı ve TÜBA Bilim Eğitimi Proje yü rütücüsü Prof. Dr. Yücel Kanpolat, geçen ocak ayında Feyziye Mektepleri Vakfı Özel Işık İlköğretim Okulu Sacit Öncel Konferans Salonunda, yine bu proje kapsamında, 2 Nobel Ödüllü bilim insanı Marie Curie’nin hayatını, bilime yaklaşımını ve bilime olan önemli katkılarını anlatan bir konferans vermişti. FMV İlköğretim Okulu tarafından düzenlenen konferansa, FMV ve Şişli MEB okullarından ilkokul ve lise seviyesinde 43 öğrenci, 45 öğretmen ve yönetici katılmış ve katılımcılara, Marie Curie'den Dersler kitabı dağıtılmıştı.