Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR ŞEKERLİ İÇECEKLER KANSER RİSKİNİ ARTTIRIYOR Cola, meyve aromalı içecekler ve benzeri meşrubat türlerinin düzenli olarak tüketilmesi, Amerikalı bilim insanlarına göre pankreas kanserine davetiye çıkarıyor. Birada ise olumlu bir etki: Araştırmacılar biranın kemikleri güçlendirebileceğini söylüyor. Pankreas kanseri gerçi ender görülüyor, fakat kanserin teşhisinden beş sene sonra (ortalama olarak) hastaların %95’i yaşamını yitirmekte. Minnesota Üniversitesi’nde Mark Pereira ve arkadaşlarına göre, pankreas kanseri ve meşrubat tüketimi arasında kesin bir ilişki var. Epidemioloji uzmanı ve arkadaşları, Singapur’da 60.000 kadın ve erkeğin sağlık durumlarını on dört yıl takip etti. Bu zaman içinde 140 pankreas kanseri tanısı kondu. Haftada iki kez veya daha fazla, çok şekerli içecek içenlerin kansere yakalanma olasılığı %87 daha yüksek. Meyve suyu tüketimi ve pankreas kanseri arasında istatistiksel bir ilişki ortaya çıkmamış. İçeceklerdeki yüksek şeker içeriği bedendeki ensülin seviyesini yükseltmekte, bu da pankreastaki kanser hücrelerinin büyümesini teşvik etmekte. Pereira, Singapur’daki refah düzeyi ve mükemmel sağlık hizmetleri nedeniyle, araştırma sonuçlarının Avrupa ve Amerika için de önemli olduğunu söylüyor. Kaliforniya Üniversitesi bilim insanlarıysa, biranın etkilerini araştırdı. Araştırmanın nedeni Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün, besinle alınan silisyumun kemiklerin ve bağdokusunun gelişimi için önemli olduğunu açıklayan raporuydu. Bira bilindiği gibi önemli miktarda silisyum içerir. Ancak biranın içindeki silisyum, monosilisik asit biçimindedir. Araştırma mederi Charles Bamfortih, ABD'de satılan yüzden fazla bira türündeki silisyum oranının litre başına 657mg. arasında değiştiğini söylüyor. Açık renkli malt türleri daha fazla silisyum içermekte. Şerbetçiotu da arpadan daha iyi bir silisyum kaynağı: İçindeki silisyum oranı dört misli. rilen iki burgulu bir silindirin içine sıkıştırmışlar. Diğer soya ürünlerinden farklı olarak su oranı %75’e kadar çıkıyor. Bu yüksek su oranı tavuk etinin yapısını ve görünüşünü veriyor. Soyanın kolesterolü düşüren, kemikleri güçlendiren ve prostat, meme ve kolorektal kanserleri önleyici etkileri var. Ancak kimi uzmanlar işlemler sırasında değerli fito/bitkisel östrojenlerin ve vitaminlerin kaybolabileceğini ve soyayla üretilen tavuk etinin beklendiği kadar sağlıklı olmayacağını düşünüyorlar. Ayrıca sonuçta yapay bir ürün ve belli başlı katkı maddelerine karşı alerjik olan kimi insanların soya ürünlerine karşı da alerjileri var. düşünülebilir, diyor Wang Haijun. Bir olasılıkla otçul türler, etçil türlere saldırmıştır. “Dinozor kenti” olarak anılan Zhucheng’de bugüne dek elli ton kemik çıkarılmış. 1964 yılından beri kazılan bölge dünyanın en büyük dinozor buluntu yeri. li ölçüde etkileyebilirler. Bunun sonucunda uyduların yörüngeleri, telsiz trafiği, GPS konumlamaları bozulabilmekte. GÜNEŞİMİZ YENİDEN UYANDI Güneşimiz 2006 yılından bu yana “leke uykusundaydı”. Ancak kısa bir süredir yeniden büyük güneş lekeleri görülmeye baş TÜTÜN DUMANI ARTIKLARI KANSEROJEN MADDE ÜRETİYOR Evdeki eşyaların üzerine sinen tütün dumanı artıkları sigara içmeyenler için de tehlike yaratıyor. Nikotin, havadaki belli başlı içeriklerle reaksiyona girince kanserojen maddeler oluşuyor ve bu tehlikeli maddeler cilt üzerinden bedene giriyor. Sonuç, tütün dumanı etkisinde bırakılan selülozu inceleyen Amerikalı bilim insanlarına ait. Nitrosamin olarak bilinen bu tehlikeli maddeler tütün ürünleri içilen odalarda ve oda içindeki tozda bulunuyor. Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı’nda Hugo Destaillats ile çalışan ekip son araştırmasıyla tütün ürünleri içilen evlerdeki nikotin artıklarından özellikle de küçük çocukların daha çok etkilendiğini kanıtladı. Bebekler zehirli maddeleri emeklerken cilt, solunum ve ağız yoluyla alıyorlar diyen bilim insanları, araştırma sırasında selüloz tabakasını nikotin içeren su buharına tuttuktan sonra nitrik asidin etkisinde bırakmışlar. Bu madde kapalı mekânlarda bulunur. Tütün artıkları asitle reaksiyona girerek zehirli nitrosamin üretmişler. Araştırmanın ikinci aşamasında içinde sigara içilen iki kamyonun içini inceleyen bilim insanları burada da zararlı maddeler tespit etmişler. Bazı nitrosaminler hayvanlarda mutasyonlara yol açmakta ve kanserojen madde olarak kabul ediliyor. Bu maddelerle gelen tehlikeyi ölçmek isteyen bilim insanları, dayanırlığını da incelemişler. İki saat içinde tütün dumanı artıklarının sadece yüzde ellisi indirgeniyor. Nilgün Özbaşaran Dede Soldaki fotoğraf 2003, sağdaki 2010 yılında çekildi. AYNI YERDE BİNLERCE AYAK İZİ Çin’de dinozorlara ait üç binden fazla ayak izi saptandı. Xinhua haber ajansının açıklamasına göre en az yüz milyon yıllık olan ayak izleri Doğu Çin’deki Shandong eyaletinin Zhucheng kentinde bulunmuş. On ila seksen santim arasında değişen ayak izleri, aralarında Tyrannosaurus’un da bulunduğu altı farklı türe ait. Ayak izlerinin tümü aynı yönde olduğu için hayvanların toplu olarak göç ettiği ya da izlerin bir korku reaksiyonuyla oluştuğu landı. Astronomlar David Kuhness ve Werner Pötzi’ye göre, bu durum güneş etkinliklerindeki uyanışın belirgin bir işareti. Güneş etkinliği aşağı yukarı on bir yıllık bir devri izliyor. Bu devirlerde dönüşümlü olarak az ve çok güneş etkinliği yaşanmakta. Son güneş lekelerinin görünmesiyle 250 yıldır sistematik olarak yapılan kayıtlardan bu yana 24. güneş devri başladı. NASA’ya göre, etkinlik artışı 2013’te bekleniyordu. Ancak güneşteki etkinlik yoğunluğunda bir devirden diğer devire önemli oynamalar kaydedildiğinden, etkinlik artışının tam olarak ne zaman gerçekleşeceğini öncelemek zordur. Etkinlik azalması 2006 yılında başlamıştı ve çok uzun sürdüğü için de bilim insanlarının dikkatini çekmişti. Astronomlar 20 Ocak’ta iki yıldan bu yana en büyük patlamaları (İng.: flare) gözlemlediler. Yüksek enerjili güneş ışını biçimindeki ve yüklü parçacıkların ışık hızından hızlı hareketi, güneşin en şiddetli etkinliklerindendir. Patlamalarla birlikte milyonlarca km/s hızla hareket eden ve manyetik güneş maddesi taşıyan dev bulutlar şeklinde koronal kütle atımları yaşanmakta. Bunlar güneş sistemimizin en yüksek enerjili püskürtüleridir ve uzay havasını önem Araştırma YAŞLANMA SÜRECİNDEN SORUMLU BİR GEN KEŞFEDİLDİ Kromozomlarımızın uçlarındaki koruyucu kılıflar olarak tanımlanan telomerler ne kadar uzunsa ömrümüz o kadar uzun oluyor. Her hücre bölünmesinden sonra biraz daha kısaldıkları için, uzun telomerlerle dünyaya gelmek daha iyi. İngiliz bilimciler, şimdi telomerlerin uzunluğunu belirleyen bir gen türü keşfetti. Bununla birlikte ne kadar uzun yaşayacağımız çevre ve yaşam biçimi faktörleriyle de ilgili. Londra King’s College kurumundan Tim Spector şimdi “biyolojik yaşam süremizi” araştırdı. Ekibiyle birlikte insan kalıtımındaki yarım milyon gen varyantını inceleyen Spector, aradığını TERC geninin yakınında buldu. Bu gen varyantını taşıyanlar çok kısa telomerlere sahiler. Bu gen, sadece ebeveynlerden birinden geçse bile, “biyolojik ömrümüzden” 3,6 yıl çalıyor. “Araştırma sonucumuz bazı insanların genetik olarak daha hızlı yaşlanmaya göre programlandıklarını göstermekte” diyor bilim adamı. Sigara içme, aşırı kilo veya hareketsizlik gibi olumsuz faktörler de eklenince biyolojik yaşam süresi daha da kısalmakta. Araştırma çerçevesinde yaklaşık olarak 3000 kişinin kalıtımı incelenirken, telomer uzunluğuyla ilişkili olabilecek çok sayıda gen varyantı dikkate alınmış. Bu veriler daha sonra başka 9000 kişinin DNA karşılaştırılmasıyla kontrol edilmiş. Sonuçta 3. kromozom üzerindeki TERC geninin yakınındaki bölge kalmış geride. SOYA FASULYESİNDEN TAVUK ETİ ÜRETİLDİ Missouri Üniversitesi bilim insanları soya fasulyesiyle, tavuk etini aslına çok yakın bir şekilde taklit ettiklerini açıkladı. Özel bir işlem tekniğiyle soya unundan tavuk göğsü ürettik diyor araştırmacılar. Tavuk eti tadında ve renginde soya ürünleri zaten vardı, ama bilim insanlarının hedefleri tavuk etinin yapısını da taklit etmekti. Soyaya, tavuk etini ısırma hissi veren lifli yapıyı elde etmek için özel bir süreç geliştirilmiş. Yapay tavuk eti tıpkı doğal et gibi parçalara ayrılabilmekte. FuHung Hsieh ve arkadaşları, soya unundan ayrıştırdıkları proteinleri kaynar durumda, içine su ve CBT 1196/ 4 19 Şubat 2010