17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Robotik Cerrahi Tarihte bilinen ilk cerrahi uygulama, insanların kafalarına “trepanasyon” denilen bir veya birden fazla delik açılmasıdır. MÖ 1500 tarihlerine ait, İnka medeniyetinden geriye kalan kafatası fosillerinde açılan deliklerin nedeni, kesin olarak bilinmemekle beraber, muhtemelen insanın kafasına giren kötü ruhları, cinleri çıkarmak amacıyla yapılıyordu. Eski Mısır’da, trepanasyon, sünnet, kısırlaştırma ve kolbacak kesilmesi (amputasyon) gibi cerrahi işlemler uygulanıyordu. Prof. Dr. Rıfat Yalın, genel cerrahi, [email protected], www.rifatyalin.com “Cerrahide, kasaplıktan daha fazla bir bilim yoktur.” Lord Thurlow (1811), (İngiliz parlamento tartışmalarından) MÖ 600 yıllarında Hindistan’da Ganj Nehri boylarında yaşayan Samhita Susrata “Cerrahinin Babası” olarak tanınmış, çok sayıda cerrahi alet tanımlamış ve pek çok cerrahi işlem yapmıştır. MS 5.14. yüzyıl arasındaki ortaçağ, cerrahinin gerileyip, toplumdan dışlandığı ve horlandığı dönemdir. Cerrahlar, uzun siyah paltolar giyer, şehrin dış semtlerinde hırsızlar, kaçaklarla birlikte yaşarlardı. Rönesans döneminde sanata verilen önem, anatomik diseksiyonların başlaması ve barutun bulunmasıyla çıkan savaşlar ve yaralanmalar, cerrahinin gelişmesinde büyük katkı sağladı. Buna rağmen XIX. yüzyıl başlarına gelindiğinde bile, toplumun cerraha ve cerrahi girişimlere karşı tutumu pek iç açıcı değildi. Berberlerin cerrahi işlemleri gerçekleştirdiği “Berber Cerrahlar” dönemi (MS 15001745) sona erdikten sonra ancak, cerrahlık bir meslek dalı olarak kabul edilmiştir. İlk kez 1842’de eterin anestezide kullanılması, bunu takiben, enfeksiyon nedeni olarak mikroorganizmaların varlığının gösterilip sterilizasyonun sağlanmasıyla cerrahi uygulamalar arttı. XX. yüzyılın başlarında kan gruplarının bulunarak kan nakillerinin başlaması Alexandr Fleming’in (1928) Penisilini bulması, röntgenin bulunması ve pek çok bilimsel çalışmalarla, cerrahi hızla yükselişe geçti ve “altın yıllarını” yaşadı. Elle yapılan bir sanat olarak kabul edilen cerrahi, bilim ve bilgisayaruzay teknolojisiyle birleşti. XX.yy sonlarına doğru geliştirilen “laparoskopik cerrahi” cerrahide yeni bir dönemi başlattı. Pek çok ameliyat, karında (göğüs vb.) açılan küçük deliklerden, karın içine sokulan aletlerle ve karın içinin büyütülerek video ekrana yansıtılmasıyla, ekrana bakılarak yapılmaya başlandı. Robotik cerrahiden söz edildiğinde pek çok insanın aklına, robotların cerrahi yaptığı gelmektedir. Bu çok yanıltıcı bir izlenimdir. Robotik cerrahi, robotların yaptığı bir cerrahi değildir. Robotlar kullanılarak yapılan cerrahidir ve cerrahiyi uygulayan da cerrahtır. İlk kez ABD askeri kuvvetlerinde (NASA) erişilmeyen (uzayda) veya savaş alanı gibi tehlikeli yerlerde, cerrahi işlemlerin uzaktan yapılabilmesi düşünüldü. 1985 yılında Kwoh ve arkadaşları, Bilgisayarlı Tomografi (BT) altında beyinden iğneyle parça alabilen (biyopsi) PUMA 560 isimli robotu geliştirdi. Bu sistem ilerletilerek PROBOT ve ROBODOC yapıldı. AESOP, cerrahın sesiyle hareket eden ve endoskopik kamerayı tesbit eden bir robot sistemi olarak ortaya çıktı. Bunların geliştirilmesiyle ZEUS ve günümüzde en yaygın olarak kullanılan Da VINCI robotik cerrahi sistemi bulundu. 1999 yılında Da VINCI standart yapıldı ve 2000 yılında FDA (Food and Drug AdministrationABD) robotik cerrahinin klinikte kullanılmasını onayladı. 2006’da cerrahi konsol küçültülerek DaVINCI Si ve 2009 Nisan’ında eğitim amaçlı ikinci bir konsol eklenerek da VINCI S ortaya çıktı. ABD’de yaklaşık olarak 500, ABD dışında 211’i Avrupa’da olmak üzere 300 merkezde robotik cerrahi kullanılmakta. Ülkemizdede birkaç sağlık kuruluşunda robotik cerrahi kullanılıyor. Halbuki robotik cerrahide, aletlerin ucu bir el bileği gibi eklemlidir ve çok geniş hareket yeteneği vardır. Böylece güç ameliyatlar ve mikroanastomozlar kolaylıkla yapılabilir. ÜSTÜNLÜKLERİ NELER? Görüntü üç boyutludur. Elgöz uyumu mükemmeldir. Hareket yeteneği çok fazladır, güç ameliyatları yapmak daha kolaydır. Cerraha ait fizyolojik titreşimler (el titremesi vb.) robotik sistem tarafından ortadan kaldırılır. Uzaktan ameliyat (telesurgery) olanağı vardır. İstenmeyen yanlarına gelince, robotik cerrahide de dokunma hissi yok. Sistemin daha küçültülmesi gerekiyor ve en önemlisi oldukça pahalı. 2006 yılında 1.2 milyon dolardan satılan Da VINCI sisteminin, 2009 Nisan ayında yeni modeli Da VINCI Si 1.75 milyon dolardan satılıyordu. KULLANILDIĞI ALANLAR İlk kez 1988’de Davies ve arkadaşları PUMA 560 robotu ile prostat bezini çıkardı. 1998’de, Da VINCI cerrahi robotuyla ilk kalp bypass ameliyatı ve 2001 yılında Strasbourg’da safra kesesi ameliyatı yapıldı. 2006 yılına kadar Da VINCI robotik cerrahi sistemiyle 48.000 ameliyat yapıldı. Başlıca kullanım alanları: Ortopedik Cerrahi (Kalça protezi, omurgafemur cerrahisi) Jinekolojik Cerrah (HisterektomiRahim alınması, overler, tüplerin birleştirilmesi) Üroloji (NefrektomiBöbreklerin çıkartılması, üreter onarımı, prostat ameliyatı) Genel Cerrahi (KolesistektomiSafra kesesi alınması, mide, bağırsak ameliyatları..) Kalp Cerrahisi (Mitral kapak cerrahisi) Beyin Cerrahisi vb… Sonuç olarak, XXI. yüzyıl başında cerrahi deneyimler değişmekte, laparoskopik cerrahinin istenmeyen yanlarını ortadan kaldırarak, cerraha daha geniş ve kolay hareket alanı sağlayan, daha iyi bir (3boyutlu) görüş alanı ortaya koyan robotik cerrahi yayılmaktadır. Kullanılabilirliği gösterildi, yararı tam olarak kanıtlanmadı; oldukça pahalı olan bu cerrahi sistem, henüz gelişme döneminde olmasına rağmen büyük bir heyecan uyandırıyor. yor, yani enerjilerini bırakmadan geçip gitmiyorlar! Röntgen ışınları arta kalan enerjileriyle de yollarına devam ederlerken, kemik ve et dokusundaki soğurulmalarına göre, vücudun arkasındaki filmi az ya da çok karartıyorlar. Aynı sayfada yayımlanan yazımda ayrıntılarıyla açıklandığı gibi, havaalanlarında kullanılan röntgen makinelerinden yayılan ışınların enerjileri daha yüksek olmasına karşın, ışın demetinin şiddeti çok daha düşük olup daha çok vücudun dış yüzeyinden yansıyarak geri saçılıyorlar ve duyarlı aletlerde görüntüleniyorlar. Bu nedenle vücuda etkileri daha az. Yıllık doğal radyasyon dozunun on binde birinden daha da az. Bu kadar az bir radyasyon dozunun kanser riskini önemli bir miktarda arttıracağı ise beklenmiyor. Havaalanlarında sadece röntgen ışınlarıyla çalışan makineler değil, vücuda daha az etkin ışınlar yayan aktif terahertz makineleriyle, vücuttan yayımlanan ışınları algılayan (yani vücuda dışardan bir etkisi olmayan) makineler de kullanılıyor. Yüksel Atakan, Radyasyon Fizikçisi, Dr. – Almanya; [email protected] CERRAHİ ROBOT NASIL ÇALIŞIR? Robotik cerrahi, büyük bir masa başında “video oyunu” oynamak gibidir. Genel anestezi altında ameliyata alınan hastada, aynen laparoskopik cerrahi gibi açılan birkaç küçük delikten trokarlar (özel tüpler) karın içine sokulur. Robot kolları, trokarlara takılan aletlerle birleştirilir. Cerrah, daha uzaktaki bir kumanda masasına (konsol) oturur. Önündeki 3boyutlu görüntüleme sistemiyle, karın içi (ameliyat alanını) 12 kat büyültülmüş olarak görür. El ve ayağındaki kumandaları sayesinde, hareket yeteneği çok fazla olan aletlerle çok zor işlemleri dahi kolaylıkla gerçekleştirir. Robotun yanında duran bir cerrah, gereken aletleri robot kollarında değiştirir. Laparoskopik cerrahide kullanılan aletlerin hareket yeteneği çok sınırlıdır. El bileğinin 7 derecelik hareketine karşın, ancak 4 derecelik bir hareket alanı sağlanır. LAPAROSKOPİK CERRAHİNİN SAKINCALARI; “Laparoskopik cerrahi” büyük bir heyecan uyandırdı ve hızla tüm dünyaya yayıldı, geniş bir uygulama alanı buldu. Klasik cerrahi kesiler yerine, 1.01.5 cm.’lik birkaç delik açılması, daha az kanama, ameliyat sonrası daha az ağrı, hızla iyileşme dönemi ve estetik yönden daha iyi bir görünüm sağlaması en yararlı yönleri oldu. Tüm bu üstünlüklerine karşın, bazı istenmeyen yanlarının da bulunduğu dikkati çekti. Bunların başında; a Dokunma hissinin olmayışı, b İki boyutlu görüntü sağlaması, c Becerilerin sınırlı kalması, dHareketlerin kısıtlı olması, e Elgöz uyumunun iyi olmaması, f Cerraha ait fizyolojik titreşimlerin yansıması, gelmektedir. Bunları gidermek amacıyla çalışmalar yapılıyor. YANLIŞLARI DÜZELTME Derginizin 5 Şubat 2010 günlü sayısında yayımlanan ‘Kanser Artar mı? başlıklı New York Times gazetesi kaynaklı haber, Radyasyon Fiziğinin temelleriyle uyuşmayan yanlışlar içeriyor. Haberde şöyle deniyor: ABD’li nükleer fizikçi Dr. Arjun Makhijani, “Havaalanlarına yerleştirilen yeni tip güvenlik cihazlarından geçerken aldığınız radyasyon vücudunuzda kalıyor. Önceki cihazlar, tıpkı hastanede röntgen çektirdiğinizde kullanılan cihaz gibi radyasyonu sadece bedenin içinden geçiriyordu. Yani ışınlar ön taraftan vücudunuza girip, bedeninizin arka kısmından dışarı çıkıyor ve havada kayboluyordu. Bu cihazda ise ışınlar bedenin içinden geçip kaybolmuyor. Bedene çarpıp içerde kalıyor, bir kısmı da geri dönüyor” diyor. Düzeltme: Bu açıklama tümüyle yanlış: Röntgen filmi çektirirken ışınlar enerjilerinin daha büyük bölümünü vücuda aktararak vücutta daha çok radyasyon dozu oluşturu ROBOTİK CERRAHİ NASIL GELİŞTİ? İlk kez 1921 yılında Çek oyun yazarı Karel Capek “Rossom’s Universal Robots” adlı oyununda robot kelimesini kullandı. Robot, Çek dilinde “Robota” (Kuvvetlendirilmiş güç) anlamına gelir. CBT 1196/15 19 Şubat 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle