17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yeni bir İstanbul ansiklopedisi hazırlığı Türkiye’de ekonomik büyümenin özellikleri Dr. Halit Suiçmez, iktisatçı, [email protected] V CBT 1196/14 19 Şubat 2010 Zeki Arıkan efa Lisesi’nde okuyan mahalle arkadaşım Cenap Aydınoğlu, tarih derslerine Reşat Ekrem Koçu’nun girdiğini söylediği ve sınıfta çekilen bir resmini gösterdiği zaman şaşkınlıktan donakalmıştım. Niçin? Çünkü ben. R.E. Koçu’nun yazılarının gazete sütunlarını doldurduğunu biliyor ve kitaplarının da sergilerden taştığını görüyordum. Tek başına çıkardığı İstanbul Ansiklopedisi’nin fasiküllerini de gazete satıcılarında görüyordum. Ben onu bu yönleriyle tanıyordum. Bu kadar verimli ve üretken bir tarihçinin üniversitede, bir yüksek okulda ya da bir araştırma merkezinin başında olabileceğini sanıyordum. Kendisiyle, tanışmayı, konuşmayı ne kadar isterdim! Ama o günlerin tedirginliği, çekingenliği yüzünden buna cesaret edemedim. Büyük bir fırsatı kaçırdığımı anlıyorum. Şimdi Enis Batur’un 300 aydının katkısıyla yeni bir İstanbul ansiklopedisinin hazırlığına giriştiğini öğrendiğim zaman bunları düşündüm. Ansiklopedi deyince, aydınlanma döneminin ürünü olan Fransızların Büyük Ansiklopedisi akla gelir. Diderot, d’Alembert, Voltaire, Rousseau, d’Holbach vb. aydınların katkılarıyla çıkan bu eser yasaklamalara, türlü baskılara karşın tamamlanabildi. Ansiklopedi, XVIII. yüzyıl düşün ve uygarlık tarihinin derin çözümlemesidir. Bilim, sanat, felsefe, siyaset ve teknik alanlardaki gelişmelerin sistemli bir açıklamasıdır. Maddeler özgür bir anlayışla kaleme alınmış bu yüzden kilise mensuplarını rahatsız etmiştir. XIX. yüzyılda diğer uluslar, bu ansiklopedi örneğinde kendi ansiklopedilerini yarattı. Batı’yı yakından tanıyan aydınlarımız, bu boşluğun farkına vardı. 1886’da henüz yirmisini süren ve İzmir’de Hizmet gazetesini çıkaran Halit Ziya’nın bu konuda yazdıkları son derece aydınlatıcıdır. Yüzyılın sonlarına doğru ansiklopedi niteliğinde eserler Osmanlı İmparatorluğu’nda yayımlanmaya başladı. Bunlardan Şemsettin Sami’nin tek başına hazırladığı Kamusü’l Alam, gerçek anlamda bir ansiklopedidir. Bunu bitirilemeyen başka girişimler izledi. Yücel’in bakanlığı sırasında (1938–1946) Batılı doğubilimcilerin en önemli verimi olan İslam Ansiklopedisi Türkçeye uyarlandı. Tamamlanması ortalama bir insan ömrü kadar uzun sürdü. İnönü (Türk) Ansiklopedisi de öyle. Oysa ansiklopedi maddeleri çabuk eskir ve sık sık yenilenmesi gerekir. 1930 ve 1940 yıllarında Türkiye’de birçok ansiklopedi yayımlandı. Buna karşın 1950’li yıllarda aydınlarımız ulusal bir ansiklopedinin hazırlanması gerektiğini savunuyorlardı. Dr. Adnan Adıvar, “Milli bir ansiklopedimiz olmalı” diyordu. Orhan Burian, Adıvar’ın milli derken bunun yerli yersiz kendimizle övünmek anlamına gelmediğini belirtiyor ve buna şu düşüncelerini ekliyordu: “Bir milli ansiklopediye ihtiyacımız varsa bu ansiklopedinin bir maksadı şimdiye kadar hakkı verilmemiş büyüklerimizin hizmetlerini tebarüz ettirmek(belirtmek) olmalıdır”. Bu ansiklopedide çiçek aşısı da, Pazarola Hasan Bey de olmalıydı. Bir ara Türkiye’de telif, çeviri, uyarlama bağlamında epeyce ansiklopedi yayımlandı. Bugün her alanda bir ansiklopedi ortaya koyacak bir birikimimiz var. Batur’un çıkaracağı İstanbul ansiklopedisi için 300 kişiyi seferber edebilmesi bunu gösteriyor. Diğer büyük kentlerimizin de bu doğrultuda hazırlıklar yaptığı anlaşılıyor. Yeter ki ortaya konulan emekler çarçur olmasın. E konomik büyüme toplumda refah artışının temel kaynağıdır. Toplumsal refahın arttırılmasında üretim artışı gereklidir ama yeterli olması için de bölüşümün adil olması bir zorunluluktur. Ekonomik büyüme, üretim potansiyelinin artması sonucundaki üretim artışıyla gerçekleşir. Ülkedeki bir dönem mal ve hizmet üretimi artışının bir önceki dönemle karşılaştırılmasıyla da ölçülür. Ülkemizde son 10 yıllık dönemdeki büyümenin özelliklerini özetleyecek olursak şunları söyleyebiliriz: Büyüme istikrarsızdır: Bu şekil bize göstermektedir ki, büyüme hızında sürekli inişçıkış izlenmektedir. deksi sıralamasında 2004’deki 88. nci sıradan 2005’te 94.ncü sıraya gerilemiştir. (Kaynak: UNDP, İnsani Gelişme Raporu, 2005) Böylelikle ekonomimiz büyüdüğü halde bu sonuç halkın yaşam kalitesine yansıtılamamıştır. Bu durum 2005 UNDP raporuyla ortaya konulmuş olmaktadır. Aynı rapora göre milli geliri bizden daha düşük olan, örneğin Peru’nun insani gelişmişlik sırası 85’den 79.uncu sıraya yükselmiştir. UNDP’nin 2005 İnsani Kalkınma Raporuna göre Türkiye (2003 rakamlarına göre) GSYİH’nin yüzde 3,7’sini eğitime ayırıyor. Bu oran Norveç’te yüzde 7,6, ABD’de 5,7, İngiltere’ de 5,3, Almanya’da 4,6 olarak açıklanmıştır. Türkiye’de 1990’lı yıllarda genel olarak eğitime yüzde 2,2 düzeyinde bir pay ayrılmaktayken 2000’li yıllarda yükselme olmuştur. UNDP raporunda eğitime daha çok kaynak ayıran ülkelerin 1520 yıllık dönemde gelişmekte olan ülkeden “gelişmiş” ülke statüsüne yükseldiği de vurgulanmaktadır. 5 Büyümenin ciddi bir yapısal sorunu vardır: Bu sorun ise tasarruf yetersizliğidir. Orta ve uzun vadede ulusal tasarruf oranını yüzde 25’lerin üzerine çıkararak bu ciddi sorun çözümlenmelidir. Bizde yüzde 1820 civarında olan rasyo bazı Asya ülkelerinde yüzde 30’ların üzerindedir. Kaynak: TÜİK verileri , www.tüik.gov.tr , erişim tarihi 06.02.2010 2002 sonrasındaki durum ise şudur: 1999 ve 2001 yıllarında büyük düşüşler gösteren büyüme hızları, 2002 yılından sonra göreli bir yükseklik ve kararlılık izlemiş, 2004 yılından sonra da artış hızları giderek azalarak 2008 ve 2009 yıllarında dip noktalara inmiştir. Büyüme istihdam yaratamamaktadır: 1997 yılında 100 olan istihdam endeks rakamı 2004’te 82 civarına inmiştir. Oysa üretim bu dönemde yüzde 62 oranında artış göstermiştir. Diğer yandan geniş tanıma bağlı işsizlik oranı da 2009’da yüzde 15’in üzerindedir. İmalat Sanayi Üretimde Çalışanlar İndeksi (1997=100) Yıllık Ortalama Yıllar 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 Devlet 100,0 93,7 89,0 83,5 78,2 71,1 66,3 54,6 Özel 100,0 101,6 91,7 90,2 82,5 84,4 87,0 88,1 Toplam 100,0 100,2 91,2 89,0 81,7 82,2 83,7 82,7 6 Büyüme “hormonlu”dur: 20012006 arasında milli gelir üzerine yapılan harcamalar arasında en hızlı artış gösteren kalem “stok birikimi”dir. Türkiye’de üretilmiş ancak satılamadığı için stoklarda biriktirilmiş olan malların toplamı, yılda ortalama yüzde 34,5 oranında artış göstermiştir. (18.4.2007 Cumhuriyet) 7 Büyüme spekülatiftir: Bu kavram büyümenin sıcak para girişlerine ve borçlanmaya dayalı olmasını anlatmaktadır. 8 Büyüme yönetilememektedir: Büyümenin yukarıda sıralanan özelliklerde olması onun “iyi” yönetilemediği algısını güçlendirmektedir. İyi yönetilmesindeki vurgulardan biri de, bir ülkenin ticaret, sanayi kolları, hizmet sektörü, toplam istihdam havuzu ve eğitim politikaları arasında koordinasyonun ve eşgüdümün sağlanmasıdır. Ve bir öneri: Krizin etkilerinin reel sektörde yoğun yaşandığı bu dönemde yeni bir büyüme stratejisine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu strateji kısa, orta ve uzun dönemli olarak hazırlanmalı ve odağında istihdam ve teknoloji olmalıdır. Bu noktada hangi sektörlerin işgücü istihdam edebileceği, hangilerinin de ağırlıkla yeni teknolojik yatırımlar gerektirdiği araştırılmalı ve sektörel büyümelerin istihdam ve teknoloji esnekliklerine bakılarak sektör politikalarına yön verilmelidir. Gerek hazırlanmakta olan istihdam stratejisinde, gerek üretim ve büyüme modellerinde bu alanda yapılmış sosyalbilim araştırmalarının sonuçlarından yararlanılmalıdır. Öncelikle yararlanılması gereken çalışmaların ise, üretim, istihdam, teknoloji, verimlilik, ücret, talep ve bölüşüm konusunu kapsayan araştırmalar olduğu inancındayım. Çünkü bu alanlarda yapılan inceleme ve çalışmalar; aşımız, işimiz, geçimimiz, küresel ölçekte rekabetimiz, giderek sağlıklı bir gelişmeyle çağdaşlaşma, kentleşme ve uygarlık çizgisinde daha ileri noktalara yaklaşma uğraşımızdır. Tartışmayı derinleştireceğimiz noktalardan biri, büyümenin sadece niceliği değil, niteliği olmalıdır. Hem yüksek hem de “iyi” büyümelere, topluma hizmet eden gelişmelere ihtiyacımız var. Daha üretken bir Türkiye için daha yüksek, hızlı ve nitelikli büyüme adımlarına gereksinmemiz olduğunu hatırlatmaya gerek yok sanırım. Kaynak,3.04.2001 ve 14.07.2004 Tarihli DİE Haber Bültenleri 3 Büyüme verimlilik odaklı değildir: Büyüme yani, üretim artışı; faktör miktarlarındaki artışla, faktör verimliliklerindeki yükselmeye dayanır. 1990’lı yıllarda bazı OECD ülkelerinde toplam faktör verimliliklerinin büyümeye katkısı şöyledir: İsveç’te % 100,1, İtalya’da %51,3, Almanya’da % 64,2, Fransa’da % 85,3, Finlandiya’da %92,5, Danimarka’da %64,4, Japonya’da % 52,6, ABD’de %36,6, Türkiye’de % 2,1. Rakamlar ülkemizde büyümenin niteliğini ortaya koymaktadır. Bizde büyüme teknoloji ve verimlilikten uzaktır. Özellikle 1990’lı yıllar teknoloji ve verimlilik açısından kayıp zamanlardır. 4 Büyüme sosyal gelişmeye yansımamaktadır: UNDP’nin 2005 raporunda Türkiye 177 ülke arasında insani gelişme en
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle