24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ülkemiz tıbbında umursamazlık ne kadar? “Tıp dünyasındaki umursamazlık” başlıklı yazınızda, mesleğimizle ilgili çarpıcı bir nokta belirtiliyor. Büyük gelişmeler gösterdiğine inandığımız modern tıpla ilgili olarak sağlık çalışanlarının, özellikle de doktorların özeleştiri yapmaları ve gerçekleri aramaları bu yazı ile net bir şekilde ifade ediliyor. Prof. Dr. Ünal Kuzgun, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi l. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği Şef, ukuzgun@yahoo.com u anda dünyada ve yurdumuzda tıp uygulamalarının neredeyse %90’a yakın bir bölümünü AngloAmerikan ekolünün yönlendirdiği bir gerçektir. Bilimsel araştırmalar ve bunlara yapılan atıfların sayısı incelendiğinde bu gerçeğe hemen hemen ulaşabiliriz. Ama konuya Discovery dergisinde yayınlanan yazı açısından da baktığımızda, neredeyse %50’ye varan hatalı ve yanlış yaklaşımların da AngloAmerikan ekolünden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Kuşkusuz bunun en önemli nedenlerinden birisi, tanı ve tedavi kriterlerinin uygulama sonrası değerlendirilmelerinin kapsamlı bir şekilde yapılmasındaki eksiklikler olarak belirtilebilir ve söz konusu yazıda da bu husus üzerinde özellikle durulmaktadır. Ş TÜRKİYE AÇISINDAN Konuya ülkemiz açısından bakacak olursak, bizlerin de mesleki çalışmalarımızda gerek öğrenim gerekse uygulama aşamasında aynı ekolün etkisi altında olduğumuz bir gerçektir. İşin ilginç yanı özellikle ABD gibi bilimin çok gelişmiş olduğu ve aynı zamanda bilimsel tartışmalar açısından çoksesliliğin de bulunduğu bir ortamda bile gerçeklere ulaşabilmek maalesef sanıldığı kadar kolay olmadığıdır. Kendi branşım için söyleyecek olursam, son derece somut gibi görünen kırıkların tedavisinde bugün geldiğimiz nokta çarpıcı bir örnektir. Kırık, oluşumu anından itibaren vücudun onarım faaliyetini başlattığı ve olumsuz koşullar giderildiğinde bazı bireysel faktörler dışında kaynamaya varan bir süreçtir. Kırık tedavisinde yaratılabilecek en olumlu ve optimum şartlardan birisi ise, kırık uçlarındaki yerdeğiştirmenin giderilmesi, yani iyi bir redüksiyonun sağlanmasıdır. Bu da ameliyatlı ya da ameliyatsız yöntemlerle yapılabilir. Şu anda geldiğimiz noktada maalesef bir kırığın ameliyatla tedavisi nitelikli bir yöntem olarak değerlendirilmiyor; konservatif tedavilerin hudutları olabildiğince daraltılmış durumda. Özellikle 80’li yıllardan itibaren branşımızda popüler olan A.Sarmiento‘nun fonksiyonel kırık tedavisi yöntemi, parlayıp sönen bir yöntem haline geldi. Sarmiento bu yöntemini savunurken kırık bölgesinin biyolojisini, biomekaniğini değerlendirmiş, fonksiyonel olarak adlandırdığı yönteminde kırık bölgesinin bir üst ve bir alt eklemlerini serbest bırakarak (eskiden yapılanın tam aksine) kırık bölgesinin iyileşme sürecinde tespitine bağlı eklem sertliği, kas atrofisi ve osteoporoz gibi komplikasyonları önlemeye çalışmıştır. Ancak daha sonraları geliştirilen çeşitli cerrahi kırık tespit yöntemleri ve araçları (kilitli plak uygulamaları, minimal girişim gerektiren yöntemler gibi) Sarmiento yöntemine oranla çok daha yaygın bir eğitim ve reklam çalışmaları sonucu tedavide cerrahiyi çok daha ön plana çıkardı. Cerrahi işlemlerin başta anestezi olmak üzere enfeksiyon, emboli, metal yorgunluğu ve kırılması ve ikincil ameliyatları gerektirmesi gibi komplikasyonları yanında, konservatif tedavi yöntemlerinin getiri ve götürülerini bilimsel olarak ortaya koyabilecek çalışmalara maalesef gerek yerli gerekse yabacı literatürlerde yeterince rastlamak pek mümkün değil. leki tatmin değerini belirtmek istiyorum. Buna bir de sağlık alanında yapılan dönüşüm programı çerçevesinde sunulan performans sistemini ve hastanenin ve hekimin bundan sağlayacağı maddi olanakları eklemek gerekmektedir. Geldiğimiz durumda üzülerek ifade edeyim ki, daha önceleri çok rahatlıkla konservatif olarak tedavi edebildiğimiz (ve halen de bir kısım ortopedistlerin sürdürdükleri), birçok kırık için ameliyat kararlarının verildiğini ve uygulandığını görmekteyiz. Bu ameliyatların sonucu olumlu olduğunda bir sorun ortaya çıkmıyor. Ama hiçbir cerrahi işlem yüzde yüz garantili değildir. İşler rast gitmediği takdirde kapı kapı doktorları dolaşan hastaların dosyaları incelendiğinde “bu endikasyon ve bu tedaviye değer miydi?“ diye sorulan olgu sayısı maalesef hiç de az değildir. Burada kuşkusuz konservatif tedaviler komplikasyonsuz ve garantili tedavilerdir, demek istemiyorum. Ancak şu anda branşım dahilinde her iki tedavi yönteminin orta ve uzun takip sonuçlarına göre, hastalar için yararlarını ve zararlarını çok objektif bir şekilde ortaya koyabilecek çalışmaların bulunmadığını belirtmek hiç de yanlış olmaz. Tıbbi malzeme üreticisi firmalar açısından konu gerek bilimsel açıdan gerekse hekimlere yönelik eğitim ve etkileme açısından özenle sürdürülmekte. Neticede bu ticaretin gereğidir denebilir. Konuya eğitim veren kurumlar açısından baktığımızda ise, uzmanlık eğitimi verdiğimiz kliniklerde tıbbın son gelişmelerini takip etmek ve uygulama alanına sokmak gibi eğitsel bir sorumluluğumuz da var. Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği’nin (TOTBİD) Ortopedik Travma şubesi de yıl içinde muntazam düzenlediği çeşitli kurslarla modern kırık tedavisinin teorik ve pratik esaslarını meslekdaşlara sunmaya çalışır. Tüm bu eğitimlere rağmen, hekim tek başına uygulamalarda ilk planda kendi vicdanı ile baş başa kalır. Bir yanda aldığı eğitim ve görüş alanı, diğer yanda bilgi ve becerisi ve tıp açısından ön planda gelen “önce zarar vermeme” ilkesi. Gene kırık tedavisinden örnek verecek olursak, çatlak şeklindeki bir kırığın konservatif tedavisi ile tam ayrışmış ve instabil kırığın ameliyatla tedavisinde, herkesin hemfikir olması gerekir. Ancak arada kalan komplet (çatlak değil, tam kırık), komplet ve deplase (yer değiştirmiş) kırıkların tedavisinde şu an için aşırı derecede yaygınlaşmış cerrahi uygulamalar yanında, giderek göz ardı edilen konservatif tedavilerin de dikkate alınması açısından, kendimizi sorgulamamız gerekir. Çok yoğun bir bilgi bombardımanı altında kalan ve aynı zamanda ilaç ve tıbbi malzeme endüstrisinin de doğal propagandası ile karşı karşıya bulunan hekimlerin zaman zaman durum muhakemesi yapmaları, çok farklı kaynaklara girerek konu ile ilgili farklı araştırmaların sonuçlarını değerlendirmeleri bu konuda yararlı olabilir. Verdiğim kırık örneği dışında gene branşımızda antibiotik ve tromboemboli profilaksi ve tedavisi ile osteoporoz tanı profilaksi ve tedavisindeki yaklaşımların da, bu bağlamda sorgulanması, değerlendirilmesi ve gerçeğe ulaşmak için yoğun çaba sarf edilmesi gerektiği kanısındayım. HASTALAR: EN İYİ SEN BİLİRSİN Diğer bir nokta: Hastaların karar sürecine katılmaları kulağa hoş gelse de çok kolay değildir. Geçen ay Antalya’da yapılan 2. Hasta Hakları Kongresi’nde Norveçli bir meslekdaşımız, gelişmiş Avrupa ülkelerinde yapılan anket çalışmalarının sonuçlarını sundu. Ankete cevap verenlerin %50’sinin bu sürece katılmak istemediklerini belirtmeleri oldukça enteresandır. Bu oranın ülkemiz için çok daha yüksek olduğu kanısındayım. Hekimin, karar sürecine hastasını dahil etmeye karar vermeden önce, kesin kararını açıklaması gereklidir kanısındayım. Eğer kararı iki seçenek içeriyorsa o zaman her iki seçeneğin olumlu ve olumsuz yönlerini objektif bir şekilde ve hastayı hiçbir şekilde yönlendirmeden açıklamalı ve bu konuda kararını istemelidir. Ancak mesleki tecrübelerime göre bu konuda arayarak bulduğu ve itimat ettiği hekime hastaların cevabı “doktor bey, bu durum senin annenin, oğlunun başına gelse nasıl karar verirsen benim için de öyle karar ver” şeklindedir. Son olarak belirtebilirim ki: Hekimlik bilimin verileri ışığında uygulanan bir sanattır. Hiçbir hasta bir diğerine benzemez ve hastalık yok hasta vardır. Bir hekim mesleki bilgileri, uygulamaları ve deneyimleri ile ve bağlı olduğu etik değerlerle mesleki felsefesini oluşturmalı ve hekimlik uygulamalarının hesabını önce kendi vicdanına verebilmeli, bunun ötesinde karşılaşabileceği her türlü idari ve hukuksal sorunla da başedebilmelidir. “Teknolojik, ama sığ gençlik yetişiyor” Büyük Önder Atatürk’ün 24 Kasım 1928 tarihinde Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul etmesi dolayısıyla Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde düzenlenen törende Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Altun, Türkiye’de 79 eğitim fakültesinde öğretmen yetiştirildiğini, Uludağ Üniversitesi’nin de 15 dalda her yıl 5658 lisans öğrencisini öğretmenliğe hazırladığını söyledi. Altun, mükemmel öğretmenler yetiştirebilmek için öğretmen adayının nitelikli, eğitim kadrosunun yeterli olmasının yanı sıra, toplumun eğitimden ne beklediğinin de çok önemli olduğunu kaydetti. Son dönemlerde yayın organlarındaki yeni dünya düzeninin kimin yüzyılı olacağına ilişkin tartışmalara göndermede bulunan Prof. Dr. Altun, “Bu tartışmalarda çoğunlukla enerji kaynaklarına odaklanılıyor ancak kuvvetle muhtemeldir ki gelecek yüzyıl, eğitim sistemi güçlü olanların olacaktır” dedi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay da, Türk modernleşme tarihinde öğretmenlerin ayrı bir önemi bulunduğunu anımsatarak, öğretici ve öğrenici kavramları üzerinde durdu. Günümüz kültürünün paradoksal bir yanı bulunduğunu savundu, teknoloji ilerledikçe bilginin sığlaştığını, kültürün en önemli öğelerinden biri olan dilin de körelmeye yüz tuttuğuna dikkat çekti. Sarıbay, “Ne yazık ki gençlerimiz selamı bile ‘slm’ olarak yazarak yeni bir dil oluşturdu. Bakıyoruz hiç ummadığımız kişiler dahi, ‘de’yi, ‘da’yı ayıramıyor. Gençleri kendi anadilimizde, kendi kültürümüzle yoğurarak geleceğe kazandırmalıyız. Atatürk’ün ‘Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir’ sözü benim söylemeye çalıştığım şeyi gayet iyi anlatıyor. Aksi takdirde sığ, ufku olmayan sadece teknolojiyle haşır neşir, ilerlemiş gibi görünen bir toplum yaratmış oluruz”. CBT 1237/ 18 3 Aralık 2010 KLASİK TEDAVİYE YAN ÇİZİLİYOR Kuşkusuz bir kırığın tedavisine ameliyat yönünde karar vermek bunun hasta açısından önemini arttırmaktadır. Doktor açısından baktığımızda ise üzülerek ifade edeyim ki, tedavinin hem önemini hem de değerini arttırmaktadır. Değeri derken maddi değerinden önce hekim açısından mes
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle