Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR “APTALLIK GENİ” BULUNDU Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nde farelerde tek bir genin devre dışı bırakılmasıyla hayvanların “akıllandığı” görüldü. Genetikçilere göre uygulama insanlar üzerinde de gerçekleştirilebilir. Farelerde devre dışı bırakılan “aptallık geni” sayesinde hayvanlar daha iyi öğrenmeye başladıkları gibi bellekleri de güçlenmiş. İnsanın da aynı gene sahip olması nedeniyle buluştan insanların da yararlanabileceği sanılıyor. Yeni keşfedilen gen sayesinde insanlar daha akıllı olabilecek ve buluş aynı zamanda Alzheimer tedavisinde de işe yarayabilecek diyor uzmanlar. “ H o m e r Simson geni” veya RGS14 geni olarak da isimlendirilen genetik kot, hatırlamayı tetikleyen sinyallerin işlenmesinde önem taşıyor. Söz konusu gen, öğrenme ve anıların biçimlenmesi sırasında etkinleşen “hipokampus” bölgesinde yer almakta. Genin devre dışı bırakılması halinde hipokampus anıları depolamaya itiliyor ve böylece beynin çalışma belleği aniden büyüyor. Bu gen aslında on yıl önce bulunmuş ve o zamandan bu yana ayrıntılı bir şekilde araştırılıyordu. Geçen yıl gerçekleştirilen bir araştırmayla yüksek seviyede RGS14’ün belleği önemli ölçüde iyileştirdiği ortaya çıkmıştı. Son araştırmada ise aynı genin devre dışı bırakılmasının da belleğe yardımcı olduğu görüldü. Farelerde bu genin hapla etkisizleştirilmesinden sonra, hayvanlar labirentteki en iyi yolu diğer farelerden daha çabuk buldukları gibi daha sonraları da daha kolay hatırlamışlar. İnsanların (ve farelerin) kendilerini olduklarından “aptal” kılan bir gene niçin sahip olduklarını bilim insanları henüz bilemiyor. örümcek var ve bunların birçoğu farklı tiplerde örümcek ağı üretir. Bilim insanları şimdiye kadar 200.000 farklı örümcek ağı saptamış ve Caerostris darwini örümcek ağının çok hafif karbon kökenli sağlam liflerden üretilen kevlardan on misli kaliteli olduğunu söylüyorlar. Akron Üniversitesi’nden Todd Blackledge, Puerto Rico Üniversitesi’nden Ingi Agnarsson ve Slovenya Bilimler Akademisi’nden Matjaz Kunther ayrıca bu örümcek türü tarafından üretilen ipliğin bilinenden yüz misli dayanıklı olduğunu da bulmuşlar. (PloS ONE dergisi). yan çeşitli maymunların etlerini incelemiş. Ada, yaklaşık olarak 10.000 ila 12.000 yıl önce Afrika kıtasından ayrılmış. Altı maymun türünden dördünde SI virüsü saptanmış. Toplam 79 maymundan 22’si bu virüsü taşıyordu. Tüm bu virüslerin soyu Afrika kıtasında yaşayan maymunlarda görülenlere uzansa da, genetik açıdan farklılar ve uzun bir zaman içinde birbirlerinden bağımsız olarak gelişmeye devam etmişler. SI virüsü, HIV’den farklı olarak primatların birçoğunda AIDS’e neden olmuyor. SIV’nın ölümcül olmayan bir virüs haline dönüşmesi binlerce yıl sürdüyse, HIV’nin de insanlar için tehlikesiz hale gelmesi çok uzun sürebilir: “Madem insanlar binlerce yıldır, SIV taşıyan maymunlarla ilişki halindeydiler, o halde HIV salgını niçin 20.yy’da başladı?” edinebilmeyi umuyor. ESA bu araştırma için Astrium’a 6.5 milyon Avro yatırdı. YALANCI DİŞLİ DEV KUŞ Bir kuşun hâlâ uçabilmesi için en fazla ne büyüklükte olması gerekir? Kuzey Şili’de bulunan bir ilkel kuş fosili şimdi bu soruya ke HIV VİRÜSÜNÜN GEÇMİŞİ SANILANDAN DAHA ESKİ AIDS hastalığına neden olan HIV virüsü geçmişinin yüzlerce değil binlerce yıl ön AVRUPALILAR 2018’DE AYA GİTMEK İSTİYOR Avrupalıların hedefi en geç 2018 yılında aya inmek. Ancak Amerikalılar gibi astronotlarla değil, insansız uzay aracıyla. Bu yolculuğun tam olarak ne şekilde gerçekleşeceğine EADS’nin bir yan kuruluşu olan Astrium, Avrupa Uzay Ajansı ESA için karar verecek. Ay’ın üzerine güvenli iniş, düşük yerçekimi ve kötü ışık koşulları dışında potansiyel iniş yerleri hakkında yeterli bilgi olmaması nedeniyle de zordur. Ay’a gönderilecek uzay aracının dik yamaçları ve kraterleri görerek aştıktan sonra en uygun iniş yerini kendi kendine bulması gerekiyor. Bunun için de yepyeni navigasyon teknikleri lazım. Örneğin Avrupa Uzay Taşıyıcısı ATV’de kullanılan bileşenler düşünülebilir. On metre uzunluğundaki bakım gemisi Uluslararası Uzay İstasyonu’na otomatik olarak kenetleniyor. Tabii bu Ay’a iniş kadar zor değil, Atrium mühendislerine bu yüzden yeni tasarımlar bulmak düşüyor. Geçen hafta Berlin’de sunulan araştırmanın 2011 yılında tamamlanması bekleniyor. ESA, insansız uzay aracının 2016 ve 2018 yılları arasında Ay’a inmesini bekliyor ve evrenimizin ve dünyamızın oluşumuyla ilgili yeni bilgiler DÜNYANIN EN BÜYÜK VE EN SAĞLAM ÖRÜMCEK AĞI Amerikalı bilim insanlarının Madagaskar’da buldukları bir örümcek ağı neredeyse 3 metrekare büyüklüğünde. Dev örümcek ağı Namorana Nehri üzer i n d e Caerostris darwini olarak isimlendirilen örümcek tarafından örülmüş. Bilim insanları öte yandan ağın, dünyanın en sağlam biyolojik malzemesi olduğunu da fark etmişler. Son derece sağlam ve elastik örümcek ağları bozulmadan önce yoğun miktarda kinetik enerji soğurdukları için dayanıklı biyometrik elyaf üretiminde polimer modeli olarak kullanılırlar. Yaklaşık 41.000’in üzerinde cesine uzandığı anlaşıldı. Sonuç Batı Afrika’daki Bioko adasında yaşayan maymunlarda bulunan ve SIV (Simianes ImmundefizienzVirus) olarak bilinen asıl virüsü inceleyen Amerikalı bilim insanlarına ait. Araştırmacılar HIV’in insanlar için uzun bir süre daha tehlikeli olacağını tahmin ediyor. Bir bilgisayar modeliyle yapılan hesaplamaya göre SIV 32.00075.000 yıl yaşında. Tulane Üniversitesi’nden (New Orleans) Preston Marx ve Arizona Üniversitesi’nden (Tuscon) Michael Worobey, Science dergisinde virüsün daha bile eski olabileceğini söylüyor. SI virüsleri yıllar önce aralarında şempanzelerin de yer aldığı birçok maymun türünde tespit edilmişti. Moleküler biyolojik incelemelere göre virüsün yaşı bugüne kadar birkaç yüz yıl olarak tahmin ediliyordu. Marx ve arkadaşları kısa bir süre önce Bioko’da yaşa sin bir yanıt getirdi. Kanat açıklığı beş metre olan Pelagornis chilensis, beş ila beş milyon yıl önce Şili semalarında uçuyordu. Bilim insanlarına göre ilkel kuş kalıntısı bugüne kadarki en iyi korunagelen yalancı dişli kuş (pseudotoothed bird) örneği. Bu kuşlar Jurassic Park filmindeki yaratıklara benzeseler de gerçek kuşlardı diyor Şilili araştırmacı David Rubilar ile çalışan Alman paleontolog Gerald Mayr. İlkel kuşun çenesinde diş yerine kemik uzantılar var ve bunlar daha çok sürüngen dişlerine benziyor. Pelagornis bu yalancı dişleriyle denizin üzerinde uçarken örneğin mürekkep balığı yakalayabiliyordu. Diğer kalıntılardan anlaşıldığı üzere yalancı dişli kuşlar 50 milyon yıl önce tüm kıtalarda yaşıyordu. Yeni fosil sayesinde kuşların evrimi ve kuş uçuşunun fiziği hakkında önemli bilgiler edinilebilecek. Daha önceleri bulunan fosillerin hiçbiri bu kadar iyi korunagelmediğinden kanat açıklığı hakkında sadece tahmin yürütülüyordu.(Journal of Vertebrate Paleontology) Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma ŞİŞMANLIKTA VİRÜSLERİN ETKİSİ VAR Kaliforniya Üniversitesi bilim insanlarına göre solunum yolları enfeksiyonuna yol açan adenovirüs AD36, şişmanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynamakta. Jeffrey Schwimmer ile çalışan ekip, AD36 antikoru taşıyan çocukların ortalama olarak 15,8 kilo daha ağır olduklarını tespit etmiş. Daha önceleri hayvanlarla gerçekleştirilen araştırmalar, yaygın olarak görülen virüslerin kilo almada etkili olabileceğini göstermişti. Ancak bununla ilgili kanıtlar hep yeniden tartışılıyordu. Yeni araştırmanın sonuçları bu tartışmayı yeniden alevlendirecek gibi görünüyor. Bristol Üniversitesi’nden Julian HamiltonShield ise yeni teorinin de kesin kanıtlar ve açıklamalar getirmediği görüşünde. Daha önceki araştırmalarda benzer virüslerle aşılanan tavukların veya farelerin şişmanladıkları görülmüştü. Ayrıca insanda da AD36 virüsü ve şişmanlık arasındaki bağlantı o zamanlar da tahmin ediliyordu. Ancak enfeksiyonun tam olarak ne şekilde oluştuğu ve insanların niçin farklı reaksiyon gösterdikleri bugüne kadar araştırılmamıştı. Araştırmaya katılan sekiz ve on sekiz yaş arası 124 çocuktan yarısı beden kitle endeksine göre şişman sayılıyordu. AD36 antikoru saptanan on dokuz çocuktan on beşi fazla kiloluydu diyor bilim insanları. Araştırma beden ağırlığının bilinenden çok daha karmaşık olduğunu göstermesi açısından önem taşıyor. CBT 1228/ 4 1 Ekim 2010