05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR YAĞ HÜCRELERİ BÜYÜKSE, DİYABET RİSKİ YÜKSEK İsveç’teki Göteborg Üniversitesi’nde Malin Lönn yönetiminde gerçekleştirilen bir araştırmaya göre diyabet hastalığı ortaya çıkmadan çok önce önlenebilecek. Uzun vadeli araştırmanın başlangıcında büyük yağ hücrelerine sahip katılımcılar, daha sonraki yıllarda diyabet 2 hastalığına yakalanmışlar. Sonuçların, niçin normal kilodaki insanların bile bu diyabet türüne yakalandıklarını açıklamaya yardımcı olması bekleniyor. Eskiden yaşlılık şekeri olarak bilinen hastalık günümüzde genç yetişkinlerde hatta çocuklarda bile görülmekte. Diyabet 2, bedendeki kan şekeri kontrol sisteminin bozulmasıyla ortaya çıkıyor. Lönn ve arkadaşları 1970’li yılların ortalarında uzun vadeli araştırmaya katılan 1.302 kişinin verilerini analiz ederken, her şeyden önce bel çevresi ve beden boyunu dikkate almışlar. Ayrıca 245 katılımcının karnında ve üst baldırlarında deri altı yağı biyopsisi de gerçekleştirilmiş. Uzmanlar katılımcılar arasında 2001 yılına dek ortaya çıkan 36 diyabet 2 vakasını inceledikten sonra büyük yağ hücrelerinin diyabet riskini yaklaşık olarak %90 yükselttiğini görmüşler. Bel çevresi ve beden boyu arasındaki orantı gibi faktörler daha düşük bir risk oluşturuyor diyor uzmanlar. Son araştırma bir zamanlar Arizona’daki Kızılderililerde saptanan yağ hücresi büyüklüğü ve diyabet riski arasındaki bağlantıyı desteklemekte diyor Lönn ve ekibi FASEB Journal dergisinde. Bu bağlantının temelinde yatan mekanizmaların açıklanabilmesi halinde yeni önlem ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi bekleniyor. bu gelişme sayesinde ayakkabı, giysi, alet veya sepet gibi kaplar ürettiklerine inanıyor. İpler çevrede yetişen yabani bitkilerden elde edilmiş. Bazı ip kalıntılarında kök veya bitkinin diğer bölümlerine ait pigmentler saptanmış. Araştırmacılar sarı, kırmızı, mavi, mor, siyah, kahverengi ve haki renginde ip kalıntıları bulmuşlar. BarYosef ve arkadaşlarının Kafkaslar’ın güney kollarında kazdıkları buluntu yeri Neandertal insanının 50.000 yıl önce buradaki mağaralara sığındığını ve gündelik yaşama ait kalıntıları göstermesiyle ünlü. Birkaç milimetre uzunluğundaki ip kalıntıları da bu mağaralardan birinin killi zemininde bulunmuş. Tabakalarda bulunan kemik kalıntılarının radyokarbon tarihlendirilmesine göre keten ip kalıntılarının 34.000 yıllık olması mümkün. ölüm riski yüzde yirmi beş daha yüksek. Hatta hafif ve orta dereceli depresyon teşhisi konan hastalarda ölüm riski yüzde 39’a çıkıyor diyor araştırmacılar. Bu sonuçtan yola çıkan British Columbia Üniversitesi psikoloji ekibi, kanser hastalarının psikolojik sorunlarıyla daha yakından ilgilenilmesi gerektiğini önerdi. Araştırmayı yöneten Jilian Satin’in arzusu gelecekte kanser hastalarına psikososyolojik destek verilmesi. Satin bununla birlikte sonucun kesin olmadığını, depresyonun öldürdüğünün henüz kanıtlanmadığını ama bunun mümkün olabileceğini gösteren kanıtlara ulaştıklarını bildirdi. Araştırmacının amacı, hastalık sürecinin, hastanın ruh halinden etkilendiğini gösteren ampirik kanıtları kontrol etmekti. Bilim insanları kesin bir sonucun elde edilebilmesi için yeni araştırmaların yapılması gerektiği neticesine vardılar. Araştırma çerçevesinde toplan 9417 kişinin verileri incelenmiş. DEPRESYON KANSER HASTASININ HAYATTA KALMA ŞANSINI AZALTIYOR Sonuç, 26 araştırmayı değerlendiren Kanadalı bilim insanlarına ait. Cancer dergisindeki yazıya göre depresyon semptomları gösteren kanser hastalarında KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ HIZLANABİLİR Mİ? Bilim insanları sıcaklık artışıyla birlikte havadaki karbondioksit miktarının artmasından endişeliler. Dünya genelinde hava sıcaklığı ne kadar çok artarsa, topraktaki karbondioksit de o kadar çabuk atmosfere karışabilir diyor Jena MaxPlanck Biyokimya Enstitüsü bilim kadını Angelika Thuille. Bu süreçse iklim değişimini hızlandırmakta. Kuzey kutbundaki perm toprağında muazzam miktarda karbondioksit bulunmakta, bölgede hava ısınacak olursa gaz havaya karışabilecek. Amerika, Japonya, Çin ve Afrika’dan gelen 500 bilim insanı geçtiğimiz günlerde Jena’da dünya genelin deki karbon dolaşımlarını tartıştı. Konferansta karbondioksit emisyonlarına bağlı iklimsel değişimlerle ilgili öncelemeler karşılaştırıldı. Özellikle okyanustaki hava akımlarını, bitki örtüsünü ve toprağı aynı anda ele alan modeller ele alındı. MaxPlanck Biyokimya Enstitüsü dünyamız için genel iklim modelleri üretebilmek için hem Almanya’da hem de Kuzey Kutbu ve Amazonlarda ölçümler yapıyor. Enerji taşıyıcılarının yakılması sırasında oluşan karbondioksit, iklim değişiminin baş sorumlusu olarak görülmekte. Bitkiler enerjilerini güneşten alırken, havaya karbondioksit salıyorlar. Bitkiler öldükten sonra mikroorganizmalar sıcaklık uygun olduğu sürece bitki artıklarını indirgiyorlar. Bu süreç sırasında da yine karbondioksit açığa çıkıyor. Perm toprağında bu süreç soğuk nedeniyle daha uzun sürmekte. Greenpeace gemisi “Arctic Sunrise” ile Grönland sahillerindeki araştırmaya katılan Greenpeace uzmanı Iris Menn de subtropik suların Grönland sahillerine kadar sızması yüzünden suyun ısındığını ve buzulların daha hızlı erimeye başladığını bildirdi. İncelemelere göre Grönland’ın doğusundaki üç buzula 0,53,0 derecelik suyun ulaşması yüzünden erime başlamış. Ayrıca Grönland’ın iç buzulunda da kayma riski ortaya çıkabilir diyor uzmanlar. İç buzulda henüz büyük bir erime söz konusu değil ama bilim insanları bu buzulu “uyuyan dev” olarak tanımlıyorlar. Derleyen: Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma NEANDERTALLER İP EĞİRMİŞ SANILDIĞI KADAR TEHLİKELİ DEĞİLMİŞ İki ayak üzerinde yürüyen “yırtıcı kuş” Velociraptor’un orak biçimindeki pençeleri daha önceleri ölümcül silah olarak tanımlanmıştı. Ancak Manchester Üniversitesi paleontologlarının son araştırmasına göre pençeler daha çok tırmanmaya yarıyordu. Araştırma ekibi pençelerin biyomekanizmasını incelemiş. Tüm veriler hayvanın pençelerini öldürmek için değil ağaçlara tırmanmak için kullandığını gösteriyor diyor araştırmayı yöneten Pil Manning, Anatomical Record dergisinde. Manning daha önceki araştırmasında da pençelerin deriden çıktığını göstermişti. O zamanlar pençenin çelik bir modelini domuz derisine saplamak isteyen araştırmacı başarılı olamamıştı. Çünkü pençe deriye girecek kadar keskin değildi. Pençelerin biyomekanizmasının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi sonucunda Manning bu deneyini kanıtlamış oldu. Bilim adamının tahminine göre Velociraptor pençeleriyle ağaca tırmanıyordu, eğer o esnada bir hayvan görürse üzerine atlıyor ve pençeleriyle tutuyordu. Fakat avını ısırarak öldürüyordu. Ağırlığının 15 ila 500 kg arasında değiştiği sanılan Velociraptor, günümüzden 8085 milyon yıl önce yaşadığı tahmin edilen etobur bir dinozor türüydü. Gürcistan’da taş devrine ait bir buluntu yerinde ortaya çıkarılan keten ipler, ipçiliğin 30.000 yıl öncesine kadar uzandığının bir kanıtı. Bulunan bazı ipler eğrilmiş, diğerleri ise dikişte kullanılmış, hatta bazıları da boyanmış deniyor Science dergisinde. İpçiliğin büyük bir yenilik olduğunu söyleyen kazı başkanı Ofer Bar Yosef, mağara insanlarının CBT 1175/ 4 25 Eylül 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle