02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Yeditepe Uluslararası Uzgörü Araştırma Konferansı Türkiye‘de ilk kez, 46 Eylül 2009 tarihlerinde Yeditepe Üniversitesi Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi organizasyonuyla “Yeditepe Uluslararası Uzgörü Araştırma Konferansı YIRCoF’09: Uzgörü Çalışmalarında Yöntembilim Meseleleri” başlıklı, geleceğe bilimin ışığında bakmayı hedefleyen uluslararası bir konferans organize edildi. Uzgörü, ulusların rekabet güçlerinin ve refah seviyelerinin yükseltilebilmesi için, devlet, sanayi ve toplum işbirliği ve karşılıklı iletişimi ile, geleceğe yönelik sosyal, ekonomik, politik, ekolojik ve teknolojik gelişmeleri göz önüne alarak, hangi teknolojilere hangi zaman aralıklarında yatırım yapılması gerektiğinin belirlendiği, çalışmaları ortaya çıkarmada önemli bir role sahiptir. Günümüzde küresel gelişmeler ulusal sınırlarda durdurulamaz hale geldiği gibi, gelecekte de bu artarak devam edecektir. Nitekim birçok ulus rekabet gücünü korumak ve geliştirebilmek, refah seviyesini arttırmak ve hayat kalitesini yükseltmek için, ulusal düzeyde “uzgörü” çalışmalarına hız vermiş durumdadır. İster ulusal düzeyde olsun, ister şirket düzeyinde olsun, isterse de sektörel ve bireysel düzeyde olsun 21. yüzyılda bilgiye sahip olmak ve bilgiyi yönetmek hayati bir önem kazandı. Küreselleşme bütün bu saydığımız düzeylerde yaşamımızı etkiliyor. Artan rekabet ve belirsizlik, yeni oluşan bu ortamda beraberinde de çeşitli riskleri ve fırsatları da sunuyor. Bu yeni oluşan sisteme ayak uydurabilmek, gelecekte oluşabilecek fırsatları şimdiden sezip buna göre plan ve stratejileri uygulamaya koyabilmek ve hatta geleceği şekillendirebilmek için uzgörü kavramı, ulusal ve bölgesel düzeyde politika üreten yada şirket düzeyinde stratejiler belirleyen kişiler tarafından irdelenmesi ve anlaşılması gereken bir konudur. Dünyanın önde gelen 40 “gelecek bilimcisi”nin sunduğu bildiriler arasında başarılı bulunanlar International Journal of Innovation and Technology Management ile Foresight dergilerinin özel sayılarında yayımlanacak. Konferansın programı için: http://marc.yeditepe.edu.tr/yircof09org.htm Hayrettin Ökçesiz [email protected] İmza, sayı, uyaroy gücüne bakarak yeni ideolojinin çarkçıbaşılığı işi gördürülen yeni kamu “tabela üniversiteleri”yle ve “pek çok amaçlı özel üniversite” olanağıyla ya öncekilerini ciddi baskılarla ıslah ederek veya yeni birçoğunu açtırarakgörmüş geçirmiş köklü üniversitelerin etkisi kırılmakta, ortaya çıkan bu niteliksiz nicel güçle “Üniversite” yeni misyonuna hazırlanmaktadır. Üniversiteler Direnin! Bütün bunlar gözler önünde olup bitmektedir. Kendisine “bilimde çağdaş, düşüncede özgür” diyen bir özel üniversite geçenlerde, gerçekten bilimde çağdaş, düşüncede özgür iki değerli hocasını kapının önüne koyuvermiştir. Bu hizmetiyle de YÖK’çe iki kat öğrenci kontenjanıyla taltif edilmiştir. Havuçsopa taktiğiyle sirkte hayvan terbiye edercesine üniversiteleri önce kişiliksizleştirmenin, sonra da yeni ülke ve dünya düzenine uyumlu, verimli kurumlar haline getirmenin bunlar için taşıdığı önemi açıklamaya hiç gerek yoktur. Toplumun siyasete meşruluk bahşeden kurumu aslında “Üniversite”dir. Üniversite fetholunmalıdır. Bu amaçla epeyce yol kat edilmiş, işin artık yüze yüze kuyruğuna gelinmiştir. Yeni öğretim yılına açılırken, üniversiteler direnin! Üniversitenin özü “düşünmek”; düşünmek direnmekse, direnin! Direnmek de çünkü düşünmektir. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği Anayasa Mahkemesi’nce neredeyse oybirliğiyle ( bire karşı on oyla) tescil edilmiş hükümet partisinin başkanını fahri doktora unvanlarına boğan üniversitelerin senatolarının acınası konumdaki üyeleri, sevgili meslektaşlarım şimdi siz de bir düşünün ve katılın bu direnişe! “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmek” bir siyasal parti için nasıl bir işleyiş, zihniyet, amaç ve strateji bütünlüğünü gerektiriyorsa ve bunun gerçekliğini kanıtlıyorsa, bu söz böyle bir partinin yönetiminde ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarıyla kısa zamanda ne hale getirileceğinin açık yol haritası olarak da okunmak durumundadır. Doğru işi yanlış yaparak halkın kafasını karıştırmak, onu bu yolla eylemsiz bırakmak bu yürüyüşün çok önemli bir tarzıdır. Anayasa değişikliği, derin devlete karşı mücadele, demokratikleşme, yargı reformu vb. bu halkın onayladığı, ancak bu partinin bilerek yanlış yaptığı doğru işlerdir. Bu çerçevede “Üniversite” tüm gizilgücü nedeniyle ilk ele geçirilecek, en stratejik hedeftir. Üniversitelerin kendilerine fahri unvanlar vermesini sağlamanın böylesine bir işaret değeri vardır. Kenan Evren’e İstanbul Üniversitesi Senatosu’nca “Fahri Hukuk Profesörü” unvanı verilirken gözetilen strateji ve başlatılan süreç buydu. Üniversitelerin verdikleri fahri unvanların amaç ve ruhunun burada anılan hallerden çok farklı bulunduğunu; üniversitelerin bu düşmüşlüklere zorlanmasının hepimizi kahırlandıran bir gerçeklik olduğunu söylemek zorundayım. Bu işler bir de sapı bizden olan baltalarla kotarılıyorsa sonuç tarifsiz bir acıdır. Orman direnirse, balta girmez olur. İnce kurnazlıklarla tasarlanmış yalanlarla, dolanlarla fırlatıldığı bu yokoluş uçurumundan ülkenizi çekip çıkarabilmek için “düşünün”! Düşünmek ama her şeyden önce insanın, kendisine zarar verebilecek şeyleri düşünmeye, söylemeye cesaret edebilmesidir. Düşünmek, kendisi için düşünmemektir. Üniversite’de düşünmek böyledir. Bu yüzden gerçek üniversiteler neyi düşünmüş olursa olsunlar, düşünürlerine kol, kanat gererler. Tüm üyelerinin bunu anlamalarını, içselleştirmelerini bir topluluk etosu olarak ön sırada tutarlar. Üniversite’nin alameti farikası işte bu yüzden “düşünmek”tir. Üniversite ülkeyi düşünmek zorundadır. Ama böyle cesaretli, direnen bir düşünmek’le düşünmelidir! Üniversitenin alameti farikası işte bu yüzden “direnmek”tir aynı zamanda. Ülke’den ben de bir toprak parçasını anlamıyorum. Ülke’den, onun adaletini, hakikatini, barındırdığı değerlerini; yaşamaya, ölmeye değer varlığını; insanının onurunu, eşitliğini, özgürlüğünü, güvenliğini; sağlığını, mutluluğunu, sevincini, güvencini anlıyorum. Canlısıyla, cansızıyla sevip, saydığımız, içinde anlam ve değer kazandığımız; tinimizle ruhumuzun o biricik evini anlıyorum. Ülke bu ülküden geliyor. Düşündüğüm Ülke budur bence. Bu ülkü henüz bütünüyle var olmayan bir ülkeye ulaşmak inancını, kararlılığını, coşkusunu, yükümlülüğünü bize yüklüyor. Bu aslında Atatürkçe düşünmektir, Atatürkçe direnmektir. Atatürk’ün üniversiteleri, Atatürk’ün gençleri her yaştan, varsanız hâlâ, direnin! Direnirseniz varsınız. Düşünüyorsanız varsınız. ABD , Kanada, Japonya, Güney Kore, İngiltere başta olmak üzere 4 ayrı kıtadan 18 ülkeden, foresight konusunda araştırmalarını sunmak üzere gelen 38 katılımcının yer aldığı konferans kapsamında uzgörü kavramı ulusal, bölgesel ve sektörel boyutlarda tartışıldı. Toplantı Futures dergisi editörü Sayın Prof. Dr. Ziauddin Sardar’ın açılış konuşması ile başladı. İki gün süren oturumların sonuncusunda ABD’den SKYPE aracılığı ile Jerome C. Glenn bir sunum yaptı. Glenn Millenium projesinin kurucusu ve yöneticisi olup gelecek çalışmaları metodları konusunda uzmandır. Foresight kelimesi Yrd. Doç. Dr. M. Atilla Öner (YUVAM Yönetim Kurulu Başkanı ve Direktörü) tarafından ‘uzgörü’ olarak Türkçemize kazandırılmıştır. İçerisinde ‘Uzak görüş’, ‘Uzman görüş’ ve ‘Uzlaşmacı görüş’ anlamlarını taşıyan Uzgörü kavramı, yaratıcı, katılımcı ve organize bir yolla uzun dönemli gelecek ile iletişim kurma, geleceği yönetme ve geleceği yaratma amacını taşıyan bir faaliyettir. Uzgörü çalışmalarının genel amacı, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal faydaların sağlanmasında yol haritalarının belirlenmesidir. Depresyon, alkol ve madde bağımlılığı gibi ruhsal hastalıkların yanında ailesel, ilişkisel, ekonomik sorunlar veya kayıplarla tetiklenen krizler de intihara yol açan en önemli sebepler arasında. Bununla beraber göç ve sosyoekonomik krizler intihar oranlarında artışa sebep oluyor. 2001 yılında ağır bir ekonomik krizle sarsılan ülkemizde intihar oranı bir önceki yıla oranla %41.5 gibi çok çarpıcı bir artış gösterdi. Yine 2009 yılında da küresel ekonomik krizin etkisiyle intihar oranlarında önemli bir artış bekleniyor. İntihar hayatı sonlandıran bir tehdit olmasına karşın, önlenebilir bir halk sağlığı sorunudur. İntihar eden kişilerin büyük bölümü intihar etmek konusunda bir süre kararsızlıklar yaşar, yaşamla ölüm düşünceleri arasında gidiş gelişler sırasında intihar edeceklerini çeşitli vesilelerle ima ederler. Ancak bunu açık bir şekilde ifade edemezler ve anlaşılmaya caklarına, olumsuz bir şekilde damgalanacaklarına inandıkları için yardım almaktan çekinirler. Bu nedenle intihar eğilimi olan kimselerin yardım almalarını kolaylaştırmak için toplumda bu konudaki duyarlılık arttırılmalı. Başta ailelerin, eğitimcilerin, sağlık personelinin olmak üzere tüm toplumda intihar riskinin tanınmasına yönelik eğitim çalışmaları yaygınlaştırılmalı. Medya da intihar yöntemleriyle ilgili detayların verilmesi, intihar riskini artırdığından ruh sağlığı uzmanlarıyla medya mensuplarının işbirliği geliştirilmeli. İntihar eğilimli kişilerin her an ulaşabilecekleri kriz merkezlerinin sayıları tüm yurtta ihtiyacı karşılayacak ölçüde artırılmalı ve tanıtımları yapılmalı. Ekonomik kriz dönemlerinde önleyici tedbir olarak acil psikolojik krize müdahale politikaları ve projeleri oluşturulmalı. CBT 1175/15 25 Eylül 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle