16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLAK BİLGİ İki No’lu ölüm nedenine, Türkiye’den önemli bir darbe… Çin’de İleri Teknoloji Fuarı Çin İleri Teknoloji Fuarı (CHTF) 16–21 Kasım 2009 tarihleri arasında Çin’in Shenzhen şehrinde düzenlenecek. Bilim ve teknolojideki uluslararası gelişmelerin sergilendiği fuar “Çin’in bir numaralı teknik fuarı” sayılıyor. Bu on birinci fuarın ana teması “yenilenebilir enerji”; ayrıca fuarda kapladığı alanla “bilişim teknolojileri” öne çıkıyor. Tahir M. Ceylan [email protected] Hacettepe Üniversitesi'den Prof. Turgay Dalkara ve arkadaşları inmeye bağlı beyin hasarının sonuçlarını ve inme kaynaklı ölümleri azaltılabilecek bir çalışmaya imza attılar… İnme sonucu oluşan iskemi, yani inme bölgesinin kansız kalmasının nedeni kesin anlaşıldı: Kılcal damarlar kasılıyor ve kanlanma yeteri kadar sağlanamıyor… Orhan Bursalı T Ç CBT 1174/8 18 Eylül 2009 Yaz n n devam arka sayfada CBT 1174/9 18 Eylül 2009 in İleri Teknoloji Fuarı’nın Türkiye temsilciliğini üstlenen Çin İktisadi Eşleştirme Merkezi (TUCEM), fuara katılan Türk girişimcilere ücretsiz olarak diğer katılımcı firmalarla eşleştirme kapsamında danışmanlık hizmeti sunuyor. Bu sayede Türk girişimciler gerçekleştirmeyi planladığı önemli projelerini geliştirme ve yeni kurumsal ortaklıklar oluşturabilme imkânı buluyor. Ayrıca katılımcılar en yeni teknolojik gelişmeleri fuar alanında inceleme şansını yakalayacaklar. Fuarda edinilecek kazan mlar: Fuar süresince gerçekleştirilen forum ve konferanslara aralarında Nobel ödülü kazanan bilim adamları, devlet yetkilileri ve çokuluslu şirketlerin CEO’larının da bulunduğu 300’den fazla siyasi, işadamı ve akademisyen bildirilerini sunduğu seminerlere katılabilecek. Eşleştirme Sempozyumlarıyla, farklı firmaların kendilerine en kısa zamanda ve en uygun şekilde, ideal iş ortakları bulabilmeleri için, yatırım ortaklığı hakkında yüz yüze konuşabilecekleri ve anlaşabilecekleri bir ortam sağlanır. Çin’de yatırım yapmak isteyen yabancıların Çin ekonomisini ve ticari ortamı tanıyabilmesi için farklı platformlar, Çin firmalarını uluslararası sermaye piyasaları ile buluşturacak toplantılar düzenlenmektedir. Uluslararası borsa yetkililerinden sermaye piyasalarının ileri teknoloji firmalarına bakışını açıklayan konferanslar düzenlenmektedir. Eşleştirme ve bilgi paylaşımı etkinliklerine katılan tüm firmalar CHTF’nin veritabanında tutulur ve yıl içinde gelişebilecek yeni iş imkânları bu firmalar duyurulur. Böylelikle CHTF’de sunulan hizmetler, zaman ve mekân kısıtlamasının ötesine geçmektedir. CHTF’ deki Baz Özel Gösteriler: ? Ağ İletişim ürünleri, Bilgisayar donanım ürünleri, Yazılımlar, Tüketiciye yönelik elektronik ürünler, Otomotiv sanayine ilişkin elektronik ürünler, Bilişim (IT) seminerleri, Yarı iletken teknolojisi, Yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufu, Elektronik ürünlerdeki pasif araçlar, Test ve ölçüm teknolojileri, Lazer teknolojisi, Yerli ve yabancı katılımcı firmaların ileri teknolojideki son gelişmeleri sundukları gösteriler, Birçok üniversitenin ileri teknolojigelişim alanında yapmış oldukları araştırmalar, Seminerler. Fuar için detayl bilgi: www.tucem.com.tr TUCEM Çin İktisadi Eşleştirme Merkezi, KOSGEB’in (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) ‘Eşleştirme Merkezi’ modelinde kurulmuş bir şirket. TUCEM kurulmadan önce, Türk Çin İş Geliştirme ve Dostluk Derneği (Çin İşDer) olarak Çin ve Türkiye arasındaki ilişkileri geliştirmek adına bazı aktiviteler düzenledi. Bunlardan ilki CICASME (Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu KOBİ Merkezi ) ile işbirliği içerisinde, 2005 Kasım ayında gerçekleştirilen TürkÇin KOB ’leri Platformu’dur. Açılış konuşmasını Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in yaptığı organizasyonda, Çin Tekstil, Makine ve Oyuncak Federasyonları ve CICASME genel sekreteri derneğin davetlisi olarak bu etkinlikte yer aldılar. ürkiye'de ikinci ölüm nedeni, dünyanın gelişmiş ülkelerinde ise üçüncü ölüm nedeni olan beyin inmesinin sonuçları üzerine, ülkemizde çok önemli bir çalışmayı, Prof. Turgay Dalkara ve arkadaşları gerçekleştirdi. Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dalkara ve ekibi, * beyin inmesinde mevcut tedavilerle tıkanan damarların açılmasının genellikle ana damarlarla sınırlı kaldığını, * kılcal damarlara etkisinin zayıf kaldığını, dolayısıyla tedavinin her zaman istenen sonuçları vermediğini deneylerle gösterdiler. Beyin inmesi, Türkiye'de her 67 dakikada bir gerçekleşiyor, bu açıdan Türkiye ve bütün dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu niteliğini taşıyor. İnme sonucu beyin kan damarları tıkanıyor ve söz konusu beyin bölgesi kansız kalıyor. Sonuç, beynin pek çok hayati bölgesinde ölüme kadar varan yarım veya total fonksiyon bozuklukları.. İnme karşısında dünyada geçerli tedavi, beyin bölgesini yeniden kanlandırma çalışmalarıdır. Bu amaca yönelik uygulanan tek Resimdekiler soldan sağa: Prof. Dr. Turgay Dalkara, Dr. Atay Vural, Mesut Fırat (teknisyen), Doç. Dr. Yasemin GürsoyÖzdemir, Prof. Dr. Alp Can, Yard. Doç. Dr. Müge YemişciÖzkan tedavi, damarı tıkayan kan pıhtısını giderecek/ çözecek/ dağıtacak ilaçlar vermek veya damariçine uygulanan mekanik aletlerin yardımıyla pıhtılaşmayı gidermeye çalışmaktır. Dalkara diyor ki "ama bu tedavi yöntemleri, sadece inmenin başlangıcından sonraki birkaç saat içinde yarar sağlar ve orta düzeyde etkilidir. Ayrıca, kanama veya beyin ödemi gibi ciddi komplikasyonlar yaratabilir…" Dalkara'nın laboratuvarında yıllardır, yukarıda sözü edilen komplikasyonları azaltacak ve hastaya bu tedaviden daha fazla yarar sağlatacak yeni yollar arayışı çalışmaları yapılmaktaydı.. Bu amaçla örneğin hastalığın hücresel ve moleküler mekanizmasını anlamaya yönelik araştırmalar yapılıyordu. Bu konuda çalışmalardan elde edilen pek çok sonuç, mesleki dergilerde makale olarak yayınlanmıştı. K lcal damarlar n kanlanamamas n n sonuçlar neler olabiliyor.. İnsanlarda beyine kan akımını sağlayan büyük damarların aniden tıkanması beyin hücrelerinin geri dönüşümsüz olarak ölümüne ve ilgili beyin bölgelerinin fonksiyon görememesine neden olur. Son yıllarda damar tıkanmasına bağlı inmenin tedavisinde pıhtı eritici ilaç ve girişimler kullanılmaya başlandı. Bu tedaviler erken dönemde tıkanmış büyük damarları açarak inmenin ağır sonuçlarının hafifletilebilmesi başarısını gösteriyor. Ancak bu tedaviler hastaların küçük bir grubunda ve çoğu kez kısmi yarar sağlamakta. Bu çalışma bunun nedenlerinde birinin büyük damarların açılmasına rağmen kılcal damarların yarısında alyuvarların geçişinin sağlanamaması olduğunu, dolayısıyla acilen oksijen gereken çok sayıda hücrenin kurtarılma şansını kaybettiğini göstermektedir. Benzetme yaparsak, büyük damarlar ana su şebekeleri ve bina içindeki borulara, kılcal damarlar ise mutfaktaki musluktan akan suya denk gelmektedir. Musluklar tıkalı olursa ana şebeke çalışsa da sudan yararlanmak mümkün olmaz. Felç durumlar bundan etkileniyor mu? Beyin damarlarının tıkanması sonrası ortaya çıkan felcin mevcut tek tedavisi damarların birkaç saat içinde açılmasıdır. Damarların daha sonraki saatlerde açılması yarar sağlamadığı gibi hayatı tehdit eden yan etkilere yol açabilmektedir. Kılcal damarlarda tesbit ettiğimiz bu bozukluğun düzeltilmesi damar açma tedavisinden yararlanan hastaların sayısını önemli ölçüde artırabilir. Araştırmamızın temel hedefi budur. laç için nas l blir perspektif aç yor bu bulgular n z.. Çalışmada kılcal damarlar üzerinde olumsuz etki gösteren toksik molekülleri tesbit ettik ve bu toksik moleküllerin etkilerini engelleyen bazı kimyasal ajanların kullandığımız deneysel modelde damar tıkanmasına bağlı felcin sonuçlarını olumlu yönde etkilediğini gösterdik. Dolayısıyla bu kimyasal maddelerin ilaç olarak geliştirilme potansiyeli var. Ayrıca kılcal damarlardaki bozukluk eğer insanlarda da aynı oranda görülüyorsa daha önce felce karşı ilaç geliştirme çabalarındaki başarısızlığı da açıklayabilir. 3 Soru Cevap İnsan bütün canlılardan daha fazla ortak hedeflerin peşindedir. Bir değerler bütünü üzerinde yükselmeye, adalete, özgürlüğe, bedensel ve ruhsal temizliğe hayır diyen yok gibidir. Sayısı pratik olarak sonsuz kabul edilebilecek kadar insanın yaşadığı bir gezegende bunca kişinin fikir birliği etmesi şaşırtıcıdır. Hasletler kadar davranışlar da öyledir; eğitim almak, dünyayı tanımak konusunda önemli derecede mutabakat vardır. Acaba bu neden böyle? Ortak Benlik Vücuttaki ısı düzenleme (thermoregulation) merkezinin sosyal güdülenmeyle bağlantılı olduğu söylenebilir (Panksepp). Özellikle ateşin kullanılmadığı zamanlarda insanların üşümekten birbirine sokulması, ısı merkeziyle sosyalliği güdüleyen merkezlerin yakın bağ kurmasına neden olmuş olabilir. Bir arada olmak, ısınmaktan başka, savunma ve avlanmada da avantaj sağlamış olmalıdır o devirde. Her karşılaşmada tokalaşmak, öpüşmek, sarılmak, aileler, kabileler halinde yaşamak, gündüz işte, gece yatakta bir arada bulunmak, yalnız kalınan tek yer olan tuvalette ise korku duymak sosyal yapının gücünü göstermektedir. Bu kadar güçlü, bireyleri sıkıca kontrolüne almış, onları girift ilişkiler yumağının içinde tutuklamış sosyal yapı varken, benliğimizin ondan bağımsız geliştiğini düşünmek safdillik olur. İnsan ön beyin kabuğu (prefontal kortex) ve onun ürünü benlik (self), yakın temasta yanımızdakine karşı emosyonlarımızı (öfke, cinsel arzu vb) kontrol etmek için gelişimini hızlandırmış olmalı. Eğer beyin daha ilkel ve alt bölgelerin ürünü olan dürtüleri kontrol etme becerisi göstermeseydi, kişi topluluk içinde kalamaz, yırtıcılar tarafından parçalanırdı. Beyin kendini durdurucu mekanizmalar yarattıkça, kendine karşı savunma yaptıkça gelişmiştir. Çünkü saldırı değil, her zaman savunma üstün bir zeka gerektirmiştir. İnsan beyni, toplum içinde dürtülerini kontrol ettikçe, kendini durduran başka bir beyin (önbeyin kabuğu) geliştirdikçe sanki daha fazla organize oluyor, yeni gelişen bölgedeki bağlantılarını, uzantılarını çoğalttıkça daha hızlı gelişiyor gibidir. Gerçekten de kabukta yer alan hücrelerin önemli grubunu durdurucu (inhibitor) hücreler oluşturmaktadır. Bu hücrelerin her biri duyum/eylem hücreleri de diyebileceğimiz piramidal nöronların arasında yatay bağlar kurup, dürtüleri yönlendirerek/durdurarak/söndürerek sosyal uyum ve bireysel ilerlemeyi gerçekleştirir. İnsanda topluma uyum sağlayıp onun parçası olma arzusu başat bir duygudur. İçimizde bizi topluma katılmaya zorlayan bir güdü vardır. Sanki herkesin önbeyin kabuğu, büyük bir bütünden kırılıp alınmış ve beynimize anne tarafından parçalar halinde yapıştırılmış gibidir. Bu karmaşık parçaları düzenlemek kişinin sonraki işidir ve yıllar alabilir. Her parça toplumdan uzaklaştığında geri dönmek ve kırıldığı yerden toplumla tekrar birleşmek ister; her birimizin benliği, bir büyük ortak benliğin parçasıdır ve bu büyük benlik insanlığın kendi iç etkileşimi sonucu ortaya çıkmış ve her dönemde genel gidişi yönlendirmek üzere bir yorgan gibi insanlığın üzerini kaplamıştır. Jung, ortak (kolektif) bir bilinçaltından bahsetmişti; ondan farklı olarak burada bahsedilen ortak benliktir. Yani sadece güdülerimiz değil, aynı zamanda eylemlerimiz de ortaktır. Muhtemelen ortak benlik toplumun arka sıralarında küçük hücreler içinde dinamik bir etkileşimle kadınlar tarafından oluşturuluyor ve ardından erkeklerce benimseniyor. Çünkü kızların beyin kabuğu erkeklerden önce büyümekte ve etkileşime, onlardan daha önce açık hale gelmektedir. Örneğin kızlar erkeğini kendi kararı fakat komünün yönlendirmesiyle seçer, erkekle yaşadığını komünüyle paylaşır. Erkeklerdeyse kızlarla yaşananların içpaylaşımı seyrek görülür. D. Hume, Edinburgh kütüphanelerinden kafasını ilk kaldırdığında, “benlik bir algi demetidir” demişti. Evet öyledir, ama annenin yapıştırdığı kalıplarla sınırlı bir demet algıdır o. Ortak benliğin parçası olmasaydık, davranışlarımız bu kadar benzer miydi? Latin/Arap kadınıyla, Türk/İtalyan erkeğinin benzeşmesi, hatta yeryüzündeki bütün kadınlarla erkeklerin davranış kalıplarının birbirini andırması ortak benlik sayesindedir. Lacan ortak akıldan sıyrılmak için “bana yardım etmeyin” demişti. Bense “sizdeki aklımla, bendeki aklınıza yardım edin, ortak aklı geliştirelim” diyorum. J.Panksepp, Affective Neuroscience, Oxford Press, 1998, s:278 NATURE MEDICINE Dalkara ve arkadaşları, tıp dünyasının en önemli bir kaç bilimsel dergilerden biri olan Nature Medicine'de yayınlanan makalelerinde, dünya tıp çevrelerinde yankı yaratan çok önemli araştırma sonuçlarını açıkladılar. Bilim insanlarımız, deneylerinde, farelerde inmeden sonra tıkalı bir damarı başarı ile yeniden açtılar, ancak kılcal damarların ise tam açılmadığını, kan akışının tam gerçekleşmediğini gördüler. Kılcal damarların yaklaşık yarısında düğümsel daralmalar, kasılmalar görülüyordu. Böylece, dokuya oksijen taşıyan alyuvarlar bu düğümlerden geçemiyordu. Kılcal damarlardaki daralma sonucu, kansız bölgenin yeteri kadar kanlanması ve fonksiyonların yeniden sağlanması çalışmaları yarım kalıyor ve tedaviden istenen sonuç elde edilemiyordu. Bu durum karşısında belki de önlenebilir bir beyin ölümüne engel olunamıyor, tedavi edilebilecek felçler süregen hale geliyordu. Dalkara diyor ki "oysa iskemik inmeden zarar gören beyin dokusunun iyile mesi için oksijenin yeterli miktarda olmas önemlidir. Bu nedenle k lcal damarlardaki bu daralmaya neyin yol açt n ve daralman n nas l giderilebilece ini ara t rmaya karar verdik…" Dalkara ve arkadaşları onlarca deneyle, bu süreci gösterdiler ve çalışmaları dünyanın en itibarlı bilim dergilerinden olan Nature Medicine'de yayımlandı ve dünya bilim çevrelerinde önemli yankı yaptı.. Dalkara, 2,5 yıldır bu konu üzerinde çalıştıklarını, yüzün üstünde deney yaptıklarını ve elde ettikleri bulgularla, ilaçkılcal damar etkileşimini kesin olarak gösterdiklerini açıkladı. Elde edilen bulgular, inme tedavisinde yeni hedeflerin ortaya çıkartılmasına yol açacak, yeni tedavi seçenekleri gündeme gelecek ve bütün dünyada çok önemli bir hastalık ve ölüm nedeni olan inmeye bağlı sakatlıklar ve ölümler önemli ölçüde azaltılabilecek. Dalkara ve arkadaşları farelerde kanıtladıkları bu deneyleri şimdi insanda da göstermek için yeni araştırmalar planlıyor. Bu amaçla MR görüntüleme cihazlarından yararlanacaklar. MR'da kılcal damarlar görüntülenemiyor, ancak bazı özel tekniklerle kılcal da Beyin dokusuna kan sağlayan damarların bir pıhtı veya mekanik etkenle tıkanması sonucu dokunun beslenmesinin bozulması (iskemi) ve dokunun yeniden kanlanmasının sağlanması (reperfüzyon), kılcal damarların bölgesel olarak daralmasına yol açar. Şekil (a)’da iskemik yarıkürede kılcal damarların düğüme benzer kesintilere maruz kaldığı görülüyor. Şekil (b)’de iskemik kılcal damarlarda eritrosit kolonunun sık sık kesintiye uğradığı görülüyor. Şekil (c), iskemik kılcal damarlarda düğümsel daralmanın alfaSMApozitif perisitlerle birleştiğini gösteriyor. Şekil (dg)’de tüp içinde izole edilmiş fare retinasındaki canlı perisitler görülüyor. Şekil (d) perisitlerin oksijen/glikoz yoksunluğundan (OGD) önceki halini, şekil (e) OGD’den sonraki halini gösteriyor. Şekil (f,g) peroksinitrit uygulamasının perisit daralmasına yol açmasını gösteriyor. marlar düzeyinde kan dolaşımını da göstermesini sağlayacak çalışmaları gündemlerine aldılar.. Dalkara ve arkadaşları için en önemli sorun, kılcal damarlardaki kasılmanın nedenlerini öğrenmekti. Eğer bu bilinebilirse, kasılmayı önleyecek ve dolayısıyla kan akışını sağlayacak ilaç ve yöntemler geliştirmek mümkün olabilirdi. Farelerin beyinlerinde yapılan araştırmalar şunu gördüler: ilaçlar ana damarlarda kan akımının gerçekleştiğini, ancak kılcal damarlar saatler sonra bile kapalı ve kasılı kalabiliyorlar…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle